Yavuzaslan1960

ON

Önemli Notlar



Yazan : Fatih Lütfü Aydın


www.fatihltfaydin.tr.gg

Dosya Paylaşımım.

Paylaşılanlar 1

Paylaşılanlar 2

21.05.2022

Not: Paylaştığım kitaplara bu bağlantıdan
 
ulaşılabilir. 
Sınava gireceklere yardımcı olması dileğiyle.
 

 

 

Önemli Notlar






Önemli Notlar A

  

 

 

Algı.


1.satırdaki eşitliğin sağındaki 5 e, 2. satırın solundaki 2+5 eklenerek ilerleniyor. Aynı zamanda toplanan sayıların sağdakilerinin bir fazlaları soldakilerle çarpılıyor. 40 ve 96 doğru yanıt denebilir ya da satırlar arasında illaki bir ilişki kurmaktan vazgeçip 19 yanıtı verilebilir.

Aşağıdaki alıntıda olduğu gibi yalnızca satırlar arasında bağ kurmaya algılanıyor ve 8+11 toplamının 19 edeceğini algılıyamıyoruz. F.L.A.

Alıntı.......Algı yönetimi ile ilgili olarak bir de “algıda seçicilik” olarak adlandırılan konuya da değinmemizde yarar vardır. Algıda seçicilik şunu ifade eder. İnsanlar dış çevrede bulunan uyarıcılardan, nesnelerden ya da olaylardan birisine ya da bir kaçına dikkatlerini yönlendirirler ve diğerlerini otomatik olarak ilgi ve istem dışı bırakırlar.

Algıda Seçicilik

Algı ilgi ya da alaka kurmadan geliyor olabilir. Alakayı ( ilgiyi, algıyı ) 8 + 11 ile ilgili olarak kurduğumuzda 19 yanıtını veririz. Alakayı ( ilgiyi, algıyı ) yukarıdaki toplamlarla ilgili olarak kurduğumuzda da 40 ya da 96 yanıtını veririz.

Başa Dön

 


 

Amerikan Bağımsızlık Bildirisi.


Askerimizin başına çuval geçirildiği tarih 4 Temmuz, Amerika'nın Büyük Britanya'ya karşı bağımsızlık bildirisinin yayınlandığı ve aynı zamanda Bağımsızlık Günü olarak kutlanan bir gün.
Belli tarihlerde gerçekleşen olaylar önceden hazırlanmış bir senaryo olmakta.

FLA
Amerikan Bağımsızlık Bildirisi
Başa Dön

 


 

Amerikan Demokrasisi ve Ana Dilde Eğitim.


Ana dilde eğitim Amerikan Demokrasisi'nin bir politikası.
Amerika, İtalyanı, İngilizi, Fransızı v.s. ile bizimki gibi çok milletli bir toplum. Örneğin İtalyanlar, biz federasyon ve ana dilde eğitim istiyoruz, dese acaba neler olur?

Hem Amerika'da hem Türkiye'de herkes her dili öğrenip, konuşabiliyor ama ana dilde eğitim bölünme getirir. Bunu da kimse kabul etmez, etmemeli.
Birleşmiş Milletler'deki bir yasaya göre bir federasyon isterse konfederasyonlar ( federasyonları bir çatı altında tutan üst federasyon ) dan ayrılabiliyor. Yani federasyonların olduğu ülkelerde kolayca bölünme gerçekleştirmek için yasa hazırlanmış.

Sonuç olarak, ana dilde eğitim gerçekleşse yani bu adım atılabilse bir sonraki adım federasyon ve son adım da federasyondan ayrılma olacaktır, Allah korusun.

FLA
https://www.ulkucudunya.com/

Sinan Hoca yabancı dil öğrenilmesin demiyor. Eğitim yabancı dilde olursa toplumda çözülmeler olur, diyor.
Başa Dön

 


 

An'ane


Ne zamandan beridir bağlıyız, artık bıktık;
Demir aldık o sizin an’anelikten cıktık.
Mehmet Akif Ersoy - ASIM'dan alıntıdır. an’ane (A.) [ عنعنه ] gelenek. an’anevi (A.) [ عنعنوی ] geleneksel.
Gelenek: Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gucu olan kulturel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, tore ve davranışlar, anane, tradisyon
"Şair yeni bir dil yaratabilir ama bunun icin gereken gucu gelenekten alır." - N. Atac TDK’dan
an’anelik: aşağıda ki tanımın sonunda ananecilik yazdığına gore doğrusu an’anecilik olmalı. F.L.A Gelenekcilik: Toplumsal kurumları ve inancları daha cok gecmişten suregeldikleri icin benimseyen, saygın tutan, destekleyen, yeni kultur ogelerine daha az değer veren tutum veya oğreti, ananecilik TDK’dan
Acıklama: Akif geleneklere sıkı sıkıya bağlı olmaya karşıdır. Alınız ilmini batının diyerek geleneklerin ilimle yoğrulmasını ve ilme sarılmayı arzulamıştır. Yukarıda ki tanıma gore gelenek ataların kultur*unun kuşaktan kuşağa aktarımıdır. Bu aktarılan kulturun yeni kuşaklara yararlı olması icin ilim suzgecinden gecirilmesi gerekir, bence. Akif koru korune eskiye bağlılığı değil yani nakilciliği değil akılcılığı savunmuştur. A:sap, saplar yani sinirler demektir. Bilindiği uzere sinirler beyine koru korune bağlıdır. Bu nedenle taasup, saplaşma yani koru korune bağlılık anlamına gelir. Muta:sıp da koru korune bağlı olan, demek oluyor. Bu konuyla ilgili bir ayet,
MAİDE-104
Yaşar Nuri Ozturk : Onlara, Allah'ın indirdiğine ve resule gelin dendiğinde şoyle derler: "Atalarımızı uzerinde bulduğumuz şey bize yeter." Peki, ataları hicbir şey bilmiyor, doğru yolu bulamıyor idiyseler de mi?
*Kultur: Bir toplumun ortaya koyduğu; mimarisi, teknoloji*si, yemeği, kıyafeti vs. ( maddi değerleri ) ve dili, dini, tarihi, muziği, sanatı v.s. ( manevi değerleri ) ile surdurduğu yaşam bicimidir. F.L.A.
Yukarıda ki ayetten cıkan sonuca gore bazı atalar haksızlık uzere bir yaşam bicimi ( kultur ) sahibi olmuşlar.
Sonuc olarak ataların haksızlık icermeyen değerlerine ve ilime sarılarak, cağdaş uygarlığa ulaşmalı ve kendimizi somurtturmemeliyiz. F.L.A.
Not: ek bilgi olarak, kulturlu kişi toplumunun ve belki de başka toplumların da urettiği; maddi, manevi değerlerin bilgisine sahip kişi olmakta, bence.
*Teknoloji; tekniğin yani amaca ulaşmak icin; uyulması gereken kuralların, kullanılan aracların ve izlenmesi gereken yolların bilimsel olarak incelenmesidir.
Ek bilgi olarak,
TEKNOLOJİ
Teknoloji amaca ulaşmak icin; uyulması gereken kuralların, uretilen ve kullanılan aracların ve izlenmesi gereken yolların bilimsel olarak incelenmesidir. Kısaca arac uretimi ve kullanımıdır.Bıcak da bir aractır. Bıcak yemek yapımında kullanıldığı gibi yaratılmışa zarar vermede de kullanılabilir.Zarar vermemek ( ya da genel olarak haksızlık etmemek ) şartıyla isteyen istediği aracı kullanabilmelidir. F.L.A.
Başa Dön

 


 

 

 

 

Araç kullananlar bu bilgi sizin için


Hız 100 km ve üstü iken lastiklerden biri patladığında otomobili savrulmadan durdurmak!...

1- Lastik patladığında, olabildiğince sakin olmaya çalışın ve direksiyon simidini iki elinizle sıkıca tutun.
2-Ayağınızı frenden uzak tutmanız çok önemlidir. Fren pedalına bile bakma, aklından bile geçirme...
3- Şeritinizde kalın ve değiştirmemeye çalışın, degistirirsenizde olabildiğince düz bir yolda kalın.
4- Arabanızın manuel şanzımanı varsa, kademeli olarak vites düşürün.ANCAK YALNIZCA aracın tamamen kontrol altında olduğunu hissederseniz bunu yapın.
5- Arabanızın otomatik şanzımanı varsa, Sürüş (D) konumunda kalın, DEĞİŞTİRMEYİN. Frenleri kullanmayın, patlayan lastik sizi yavaşlatacaktır.
6- Hızınız 50 km'ye düştüğünde, araç durana kadar frenleri hafifçe uygulayabilirsiniz

Alıntı

Hergün 1 Yeni Bilgi

Bunlara ek olarak fren patlayınca aracı bir taşa doğru sürmek durmasını sağlayacaktır. FLA

Başa Dön

 

 

Araç Kullanma İpuçları



1. Aracı dar yerlerden çıkarmak için taliden ana yola geçerken kavşakta ya da virajda
gaza basmadan debriyaja iyice bastıktan sonra çok az bırakıp, tekrar itmek aracı hafif
hareket ettirir.
2. Yokuş çıkarken öndeki araç yüzünden durmak gerekirse debriyaja yarım basılmalıdır.
3. El vitese gidince ayağı gazdan çekip debriyaja basmak gerekir. Hem debriyaja hem gaza aynı anda basılmaz.
4. Dönmeden önce dönülecek yöne doğru direksiyonu hafifçe kırarak direksiyonun boşluğu alınmalıdır.
5. Araba kullanırken topuklar yere değmelidir.
6. Vitesi düşürürken hafifçe frene basarak, hız vitesin hızına getirilmelidir. Eğer frene fazla basılırsa
araba durur ve bu sefer arabayı yürütmek için vitesi 1 e atmak gerekir.
7. Motor yüksek vites istediğinde gaza basıp araç hızlandırılmalıdır. Şayet yol hız için uygun değilse
ayak gazdan çekilerek tekrar gaza yavaş basılmalıdır. Yeterli hızda debriyaja basarak vites yükseltilmelidir.
8. Debriyaja yarım basmak vites kolunu kırmaya yol açabilir.
9. Manevra oncesi frene kokune kadar değil pompalayarak basılmalı, aksi halde arac takla atabilir.
10.Süratli giderken sert, keskin manevralar takla attırabilir.
11.Fren yaparken sol ayakla debriyaja basma alışkanlığı kazanılmalıdır. Kavrama da denen debryaj
bir süre sonra yanabilir ama bu alışkanlıkdan dolayı yanlışlıkla gaza basarken sol ayak da frene basacağından
insanın yaşamı yanmamış olur.
12. Vitesi avuç içiyle itmek yerine sıkıca tutup itmek arabayı sallandır.
13. 3. vitesle giderken yavaşlamak gerektiğinde debriyaja bastıktan sonra hafifçe frene basılarak araç 2. vites hızına düşürüldükten sonra vites 2 ye atılır.
Acil durumda durmak gerektiğinde ise debriyajla beraber ani olmayacak şekilde frene basılır ve vite 1 e getirilir.
Acil olmayan durumlarda durmak gerektiğinde ise debriyaja bastıktan sonra hafifçe frene basılarak araç 2. vites hızına düşürül-
dükten sonra vites 2 ye atılır.
sonra biraz bekleyerek sağ sinyali yakıp vites 1 e atılır ve sağa iyice yanaşarak frene basılır.
14. debriyajdan ayağı çekerken gaza biraz fazla basılır.
15. İlerisi gorunmeyen yerlere, virajlara (donemeclere, bukumlere), kavşaklara yaklaşmadan ve manevra oncesinde vites 2’ ye
düşürülmeli, gerekiyorsa ayak gazdan çekilmeli.
16. Manevra oncesi frene kokune kadar değil pompalayarak basılmalı, aksi halde arac takla atabilir.
17. Süratli giderken sert, keskin manevralar takla attırabilir.
18. Fren patlayınca aracı bir taşa doğru sürmek gerekir. Takoz görevi gören el freninin hiç bir faydası olmaz.

FLA

Başa Dön

 

 

Aristo Mantığı



Öncül: Bilimsel bir çalışmada işe başlanırken araştırılması gerekli olmayan yani ispatsız kabul edilen önerme, belit, postulat.
Ör. Güneş doğudan doğar. İki kere iki dört eder.

Vargı: Öncüllerle varılan sonuç.
1.Öncül: Bütün insanlar ölümlüdür.
2.Öncül: Aristo bir insandır.
Vargı: Öyleyse Aristo ölümlüdür.

Tüm insanların ortak özelliği olan ölümlülük özelliğinden yola çıkan Aristo mantığına düz mantık deniyor. Özellik iyilik, kötülük gibi göreceli olunca yani insana göre değişen bir özellik olunca bu mantık işlemez.

1.Öncül: Bütün insanlar insanlık yararına iş yapmıştır, yapmaktadır.
2.Öncül: Yezit bir insandır.
Vargı: Öyleyse Yezit insanlık yararına iş yapmıştır.

Burada düz mantık işe yaramaz çünkü insanlık yararına iş yapmak tüm insanların ortak özelliği değildir. İyilik, kötülük gibi göreceli terimlerle Aristo mantığı işlemez.

Bunlar ölümlülük gibi Evrensel yani Evren'in her yerinde aynı olan, değişmez olan terimler değil. Yezit o zamanın sömürgecileri için iyi*, yararlı birisiydi, sömürüye karşı olanlar için de kötü biriydi. Sonuç olarak genele ait ortak özellik ( burada ölümlülük ) Evrensel yani mutlak ( değişmez ) olursa göreceli olmazsa Aristo mantığı işler.

Bir iddiaya göre İnce Memed'in yazarı olan Yaşar Kemal'i bir zamanlar İnce Memed'in yaşadığı köyden köylüler kovmuş. Yine iddaya göre İnce Memed zalim ağanın adamı olan bir eşkiya imiş. Eğer bu doğru ise İnce Memed ağaya göre iyi, yararlı biri, köylüye göre de kötü bir kişiydi demek ki.

FLA

*Yani o zamanın sömürgecilerine GÖRE iyi biri olduğu için iyilik GÖREceli bir terimdir.

fatihltfaydin.tr.gg/Aristo-Mantigi.html


Başa Dön

 

 

Aşı Değil Bilimsel Aşı İnsanı Korur



Aşının değil bilimsel olarak hazırlanmış aşının insanı koruduğu bilimsel bir gerçektir. Bilimsel olsun ya da olmasın mutlaka aşı olunmalı diyenler varsa, güzelce bu laf söylenmeli bence.

Ürettiği aşıyı satan firmalar hiç bir sorumluluk kabul etmediklerini yasal bir şekilde düzenlemişler. Aşıyı bilimsel olarak hazırlıyorlarsa o zaman niye bu garantiye baş vuruyorlar. Çözüm hijyen, sarımsak, turşu, limon, pul biber, kara biber v.s. v.s.

Kanalın birinde dinlediğim Prof.Dr.Serhat Fındık hocamızın dile getirdiği bir çelişki şu. Bir iddiaya göre maske takanlar takmayanlar yüzünden virüs kapıyor. Eğer öyleyse maske takanların taktığı maske bir işe yaramıyor demek ki.

FLA

Prof.Dr.Serhat Fındık

Başa Dön

 

 

Atatürk heykeli


Atatürk heykeline bakıp, Kemalizm'i anımsıyor ve Kemalizm'i savunuyorsak, bu putculuk olmaz.

Kemalizm; akılcılık, insancılık ve diğer gamlık ( özveri ) tır.
Akılcılık; bize nakledileni ya da söyleneni, sorgulamadan, anlamadan kabul etmememizi ve sürü değil birey olmamızı sağlayan, bir yetenektir.
İnsancılık; insana değer verme, insanın mutluluğu, huzuru icin calışmadır.
Ozveri; insanın başkalarının rahatı icin kendi rahatından vazgecmesidir.

Not: elbette insan ozveriyi kendine de cok haksızlık etmeden, denge icinde gercekleştirmelidir.

Ek bilgi olarak, uzmanlara gore, gorev ozveri değildir. Bu durumda annenin, babanın ve devlet gorevlilerinin yaptığı ozveri olmamakta.

Ozveri icin, halktan biriyle evlenmesine izin verilmeyen kralın, kendi rahatından, tahtından vaz gecmesi, ornek olarak verilebilir.

Yine de Atatürk'ümüz ve silah arkadaşlarının vatanı savunurken cektikleri sıkıntılar özveri olmayıp görevleri idi ise de, teşekkürle karşılanmalı, Allah onlardan razı olsun.
Başa Dön

 

 

Atatürk Düşmanlığının Altında Yatan Esas Neden.


KEMALİZM

1. Akılcılık, bilim ve teknolojiyi yaşama geçirmenin kapısını açar.
2. İnsancılık, insanın sömürülmesine dolayısıyla sömürgeciliğe (emperyalizme)
karşı çıkar. İnsanın mutluluğu için laik ve demokratik ortamda sosyal devlet ilkelerini devreye sokar.
3. Diğerkâmlık: fedakârlık yani özverililik olup, özverili bir şekilde gerçek milliyetçiliği devreye sokar.

Gerçek Milliyetçi


Bir yönetici olursa dindar.
Bu ancak Allah’ın,
Gözüne girmeye yarar.
Gerçek milliyetçi olanın,
Emeği topluma fayda sağlar.

Gerçek Milliyetçi,
Yurdunu seven, sömürtmeyen,
Onu çağdaş medeniyete götüren,
Özverili, çalışkan, onurlu insan.
Böyle bir zihniyetle yücelir vatan.

İç savaş çıkartmak isteyen,
Sömürgecinin oyununa gelmez O.
Nefsi müdafaa dışında,
Cana kıymaz, adam öldüremez O.
Komşularına ya da başka ülkelere,
Saldırmak ya da saldırıya aracı olmak yerine,
Onlarla ekonomik ve kültürel bağlar kurup,
O bağlantıları geliştirir derinden derine.
Allah katında en değerli, en üstün insan takvada ileri olandır.

Adil insanların gözünde; en üstün, en değerli insan,
Yaratılmışa ve Allah'a haksızlık yapmayan,
Yaratılmışa adilce yararlı olandır.
Saygılar ve Sevgiler.
22.04.2007
FLA
Kemallik Şiiri

En yüksek ve en düşük noktalar

EBÜLFEZ ELÇİBEY Kemalist idi. Bildiğim kadarıyla Kemalizim; Akılcılık (Rasyonalizm) , İnsancılık (hümanizm) ve Diğergamlık (Fedakârlık) demektir. Akılcılık ile bilim ve teknikde ileri gidilir. İnsancılık ile insana değer verilir ve demokrasi, insan hakları ile bireylerin her tür gereksinimi adilce karşılanır. Diğergamlık ile de özveriyle ve vatan sevgisiyle vatanın ve vatanın insanının daha mutlu ve ekonomik rahatlık içinde yaşaması sağlanır. İşte Emperyalizm Kemalizm'in yaşama geçirildiği ülkeleri sömüremeyeceğinden Kemalistlere düşmandır. 12 Eylül faşist idaresi bu yüzden ordudaki Kemalist subayları kıyımdan geçirdi. F.L.A. 17.03.2017

 

Atatürk'ün Söz ve Demeçleri



Kalpak, sömürgeciye karşı,
Onurlu çarpışmanın simgesi.
Nato'ya hayır diye haykırmalı,
Milletin gür sesi.

F.L.A.

Bir zamanlar böyle yazdım ben ama
Alternatifini, yerine geçecek olanı koymadan,
Eskisini atmamalı bir kenara.
Bir atasözü derki, "Dokuma makinesini almadan,
Dokuma tezgâhını yıkma."

FLA

Resmin alıntısı...

Atatürk'ün Söz ve Demeçleri

 

Atilla İlhan Ekonomi Siyasa



Atilla İlhan mealen ( anlam olarak ) derdi ki,
"Ekonomiyi düzeltmek için siyaset yapılamayınca,
Yani Ekonomi Siyasa, olmayınca,
Dini ve milli duygular şahlandırılır, anca.

FLA
Babalar Günü Şiiri

Atilla İlhan da beyaz atlı bir prensdi,
O da diğerleri gibi,
Beyaz atına bindi, gitti.

FLA

An Gelir

Başa Dön

 



Önemli Notlar B

  

 

 

5B


1.Böbürlenme.
2. Birini bir başkasıyla kıyaslama.
3. Bağırarak konuşma.
4. Bütün varlık a:lemine haksızlık etme.
5. Bütün varlık a:lemine yararlı ol.
İslam barış demektir.
Barışın bu 5 şartına uymak bayağı bir çileden geçmek demektir.
FLA

 

Bağlı Olma Ayrı Şey Bağımlı Olma Ayrı Şey.


Hakkında hayırlı olacak olana bağlı ol ama bağımlı olma Psikoloji'de Bağımlılığın ölçüsü kişinin normal duzenini o şeysiz kuramaz halde olmasıdır.Ornek; öğrenciyse okuluna gidememesi, gitse bile kişilerle arasında sorun cıkması, derslerine gereken dikkati verememesi.

Başa Dön

 

Barış Gönüllüleri.


Emperyalizmin böl ve yönet politikasının en etkili projesi: Barış Gönüllüleri.

Bir iddiaya göre Barış Gönüllüleri böl yönet politikası gereği Türkiye de dahil olmak üzere geri kalmış ülkelerin etnik ve dini yapısını araştıran casuslardı.
Sn. Neşet Özyıldırım'ın bir gönderisinde gönüllü Amerikan İngilizce hocalarından bahsetmesi üzerine bu gönderiyi hazırladım.

Barış Gönüllüleri hakkında bir yazı alıntısı.

bpakman.wordpress

Başa Dön

 


 

Beyin Kanaması Nasıl Anlaşılır?


Beyin kanaması semptomlarını anlamak cok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geciren kişiye mudahale edilmezse, beyni cok ciddi zararlar gorebilir. Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla bunu kolayca anlayabileceğini soylemektedir.

1.Kişinin gulumsemesini istemek eğer yapamazsa = Felc demektir)
2.Kişinin cok basit bir cumle soylemesini istemek (“Bu gun cok guzel bir gun”) gibi.
3.Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek.
4.Kişiden dilini dışarı cıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felc gecirdiğine işarettir. Eğer kişi bu dort adımdan birini yerine getiremiyorsa – “lutfen” derhal acil servise haber veriniz ve doktora telefonda durumu izah ediniz.
Unlu bir kardiyolog – “Eğer bu acıklama 10 kişiye ulaşırsa, emin olun ki en az bir kişinin hayatı kurtulur” demiş.

 

Beyin, Yürek, Mide ve...


Beyin, yurek, mide ve bilinen kap olmak uzere.... 4 kabını , doğal şeylerle doldurup, Hakk'ın gozune girmek icin cabalayan sıradan bir insanım.Doğru olan, doğal olandır.Bunun kanıtı da doğal yaşadığımızda ruhsal ve bedensel sorunlar yaşamıyor olmamızdır.
Beynimizi yararlı bilgiyle, yureğimizi sevgiyle, midemizi helal, sağlıklı şeylerle, kotu alışkanlıklardan uzak bir şekilde doldurup, 4. kabımızı da her turlu sapıklıktan arındırdığımızda inşallah Hakk'ın gozune girip gercek başarıyı yakalamış oluruz.
Fatih Lutfu AYDIN
12.11.2012
Not: bir şeyin doğal olabilmesi için ruhsal, düşünsel ve bedensel sağlığa zararlı olmaması gerekir. Bunun için de bir sağlık uzmanına danışılmalıdır. Örneğin zinanın insan üzerindeki etkileri bir psikyatrise yani beyin bilimciye sorulmalıdır. Böyle bir şansımız yoksa şu bilgi bize bir ipucu verebilir. Bedensel olarak doğal olmayan davranışlarımızdan dolayı, vücudumuz ağrı aracılığıyla bizi uyarır. Aynı şekilde ruhsal ve düşünsel olarak doğal olmayan davranışlarımızdan dolayı da ruhumuz vicdan azabıyla bizi uyarır.

İnsan vicdan azabını bastırabilmek için savunma mekânizması geliştirir fakat sonuçta buna vicdan karar verecektir ve doğal bulmazsa azap duygusuyla ruhumuz bizi uyarmaya devam eder. Zina ile ilgili bildiğim bir savunma mekânizması evli olmayan kişiyle birlikte olma. Buna rağmen vicdan azabı çekiyorsak bir şeyler doğal gitmiyor, demektir.

Ek olarak,

 

4 Kabımız.



Bir resimde bir bilimci dalmış bilime.
İlgisiz kalmış, bahar ve yaz mevsimlerine.
O zaman,
Beyin, yürek, mide ve bilinen kab,
Olmak üzere,
4 kaba da ayırmalı zaman.

Olmaz ki, hep beyin hep beyin,
Kaliteli zaman ve sevgi ister, yüreğin.
Hep mide için yani fiziksel gereksinimler için de çalışma.
Denge önemli bunu unutma.

4 kabımız 4 kabımız,
Onlar cennete kapımız.
Çok önemli bu 4 kap.
Kaplarımız zaralılarla dolmasın Ya Rab.

FLA

Beyin, yürek, mide ve malum kap olmak üzere.... 4 kabını , doğal şeylerle doldurup, Hakk'ın gözüne girmek için çabalayan sıradan bir insanım. Doğru olan, doğal olandır.Bunun kanıtı da doğal yaşadığımızda ruhsal ve bedensel sorunlar yaşamıyor olmamızdır.

Beynimizi yararlı bilgiyle, yüreğimizi sevgiyle, midemizi helal, sağlıklı şeylerle, kötü alışkanlıklardan uzak bir şekilde doldurup, 4. kabımızı da her türlü sapıklıktan arındırdığımızda inşallah Hakk'ın gözüne girip gerçek başarıyı yakalamış oluruz.

Fatih Lütfü AYDIN

12.11.2012

 

5 Tür Cumhuriyet Vardır.


1. Totaliter ( faşist ) Cumhuriyet.
2. Burokratik ( polis devleti ) Cumhuriyet
3. Sosyalist Cumhuriyet
4. Teolojik ( dini ) Cumhuriyet
5. Demokratik( demokrasi ortamında surdurulen ) Cumhuriyet
Demokrasi

 

Başa Dön

 

Bütüncül Yaklaşım



P.klardan Kurtulmak

Öyleyse çözüm,
Gerçek ve değişmeceli,
P.klardan kurtulmak ta gözüm.

Değişmeceli p.klar,
Tüm kötü alışkanlıklar.
Hayatımızı p.ka çevirir bunlar.

Sabahları aç karnına 3-5 kuru kaysı,
Üzerine bir bardak ılık su.
Kabızlığın esaslı ilacı doğrusu.

FLA

Holistik yani bütüncül yaklaşımın bir gereği olarak, sporu hem bedenle hem akılla hem de ruhla yapmalıyız. Aklın sporu bilimle uğraşmak, ruhun sporu da sanatla uğraşmaktır.

Bilimle uğraşmanın en ucuz yolu ilköğretim tüm dersler kitabına çalışmak.
Strese girmemek için 1. sinden başlanmalı. Aklımıza yaptıracağımız bu tür bir spor bizi unutkanlık ve ileri boyutu olan bunama hastalıklarından korur inşallah.

Ruhun sporunu da bir müzik aletini çalmayı öğrenerek gerçekleştirebiliriz. Ruhla uyumlu olan ( mozaik ) oluşturan müzikler dinlenmeli. Belki de bu yüzden müzik denmiş olabilir.

Bütüncül Yaklaşım

Holistik Tıp

Hastalıklara bütüncül bir gözle bakar yani bir hastalığa yola açan bütün unsurları inceler. Böylece hastalığa yakalanmamak için gereken şeyleri de incelesi bakımında koruyucu hekimlikle de ilgilidir. F.L.A.

‘’Holistik’’, tümü kapsayan, bütüncül anlamına gelen bir sözcüktür. Tıp sözcüğüyle birlikte kullanıldığında ise, arzulanır düzeyde bir sağlıklılık durumu için, fiziksel, duygusal, sosyal ve manevi boyutların tümünün dikkate alındığı bir modeli tanımlar.

Holistik Tıp

 

Holistik yani būtūncül olan sözcūğūne bir örnek: Ruhsal, bedensel ve dūşūnsel sağlık.
Midemize çok iyi bakıp da ruh sağlığımıza önem vermezsek, sinir mideye vurur ve sağlığįmız kaybolur.

Ek bilgi olarak, holistik sıfat olarak bütüncül ve isim olarak da bütüncül olan olarak çevrilebilir, sanırım.
FLA

 

Holistik Kelime Kökeni
~ İng holistic doğal dengeleri gözeten bir yaşam ve tedavi tarzı ? İng holism doğanın bütünsel dengelerini gözeten bir sağlık teorisi ☼ 1926 Jan Smuts, G. Afr. devlet adamı ve düşünür. ) ~ EYun *ʰolistikós bütünlüksel < EYun ʰólos ὁλος bütün, tüm +ikos → holo+
Tarihte En Eski Kaynak
[ m (1980) ]
Önemli Not: Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.
Kelime Kökeni
İngilizce holistic "doğal dengeleri gözeten bir yaşam ve tedavi tarzı" sözcüğünden alıntıdır. (NOT: İngilizce sözcük İngilizce holism "doğanın bütünsel dengelerini gözeten bir sağlık teorisi" sözcüğü ile eş kökenlidir. (İlk kullanımı: 1926 Jan Smuts, G. Afr. devlet adamı ve düşünür.) ) Bu sözcük Eski Yunanca yazılı örneği bulunmayan *ʰolistikós "bütünlüksel" sözcüğünden alıntıdır. Yunanca sözcük Eski Yunanca ʰólos ὁλος "bütün, tüm" sözcüğünden +ikos sonekiyle türetilmiştir. Daha fazla bilgi için holo+ maddesine bakınız.
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/holistik
........
Holo Araması Sonuçları
Kelimeyi tam olarak karşılayan bir kelime olmamasına rağmen, aradığınız kelimenin içinde geçen kelime sonuçlarını aşağıda görebilirsiniz.
holo+ Devamını Göster
Fransızca ve İngilizce sadece bileşiklerde görülen holo+ "tüm, bütün" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Eski Yunanca aynı anlama gelen ʰólos ὅλος sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Hintavrupa Anadilinde yazılı örneği bulunmayan *sol- "tam, bütün, eksiksiz, sağlam, kusursuz" biçiminden evrilmiştir.
hologram Devamını Göster
İngilizce hologram "üç boyutlu görüntü kayıt sistemi" sözcüğünden alıntıdır. (İlk kullanımı: 1947 Dennis Gabor, Macar-İng. fizikçi.) İngilizce sözcük Eski Yunanca ʰólos ὅλος "bütün" ve Eski Yunanca grámma γράμμα "kayıt, yazım" sözcüklerinin bileşiğidir. Daha fazla bilgi için holo+, gram maddelerine bakınız.
https://www.etimolojiturkce.com/arama/Holo


Başa Dön

 

 

Büyük Taarruz ve Malazgirt Meydan Muharebesi.


Malazgirt Meydan Muharebesi

Hem Büyük Taarruz hem de Malazgirt Meydan Muharebesi kutlu olsun.
İkisinin de aynı tarihli olması bir rastlantı değil. Atatürk Anadolu'da Malazgirt savaşıyla kurduğumuz hakimiyeti yeniden kuracağız mesajını vermiş olmalı. O zaman İstanbul'u alan Fatih, kurtaran Atatürk ve Anadolu'yu alan Alparslan, kurtaran Atatürk oluyor. Allah onlardan razı olsun.

Sinan Meydan Büyük Zafer Büyük Taarruz

FLA

Başa Dön

 

Önemli Notlar C-Ç

  

 

 

Cumhuriyet


Cumhuriyet

29 Ekim 1923
Cumhuriyeti yıkmak güc.
Var olsun! Demokratik Cumhuriyet,
Hem de ilelebet.

5 Tür Cumhuriyet Vardır.

1. Totaliter ( faşist ) Cumhuriyet.
2. Bürokratik ( polis devleti ) Cumhuriyet
3. Sosyalist Cumhuriyet
4. Teolojik ( dini ) Cumhuriyet
5. Demokratik ( demokrasi ortamında sürdürülen ) Cumhuriyet yani Demokrasi

Not: Demokratik Cumhuriyet dışındaki cumhuriyetlerde hep tek parti iktidarı vardır. Bu yüzden gerçek cumhuriyet Demokratik Cumhuriyet'tir.

C umhuriyetçilik.
U
M illiyetçilik.
H alkçılık.
U
R
İ nklapçılık ( Devrimcilik ).
Y
E
D evletçilik.
C
İ
L aiklik.
İ
K

Atatürk İlke ve İnkilapları

https://fatihltfaydin.tr.gg/Demokrasi.htm

Demokrasi; Yöneticilerin toplumun özgür seçimiyle ve gizli oylama, açık sayımla iş başına geldiği ve gittiği, ayrıca haksızlık etmedikçe her görüşe saygı duyulduğu, azınlıklara baskının olmadığı yönetim şekli.

Sosyal Devlet; Vatandaşına, onun bütçesine uygun bir şekilde,
1. Sosyal Güvence ( Emeklilik ve Kıdem Tazminatı )
2. Sendika
3. Sağlık
4.Seyahat ( Tatil Ödeneği veya başka yerde çalışma hakkı)
5. Eğitim
6. Konut hizmetlerini sunan devlettir.

Demokratik bir ortamda devlet bu işlevleri yerine getiriyorsa, adına Sosyal Demokratik Devlet denir. Böyle bir devlet demokratik olduğu için Sosyal Laik Demokratik Hukuk Devletidir. Aslında bu tanım Anayasamızda var ama uygulanmıyor. Çünkü anaların, babaların ve bacıların uyuttuğu bir çoğunluk var. Böyle çoğunlukların kafasıyla oluşmuş bir Turancılık (Tüm Türk Dünyasının Birliği ) Türklere ne verebilir.

Devrim: Toplumun artık adilce iş göremez hale gelmiş, çürümüş kurumlarının, kökten ve gerekiyorsa zorla değiştirilmesidir.
Bireyler tek başlarına gereksinimlerini (ayakkabılarını, elbiselerini, evlerini vs. vs. ) karşılayamadıkları için bir araya gelerek toplumu ( devleti ) oluştururlar. Toplum bu gereksinimleri kurumları aracılığı ile sağlar. Yönetimde ki insanlar, Rabbena hep banacı oldukları için, Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ne aykırı olarak iş yaparlar.Böylece toplumun kurumları bu gereksinim karşılama işini haksızca yapar ve kurumlarda bir çürüme oluşur. Bunca çürümüşlük varken o toplumda bir devrim gerekir. Bu devrim özünde Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ni taşırsa ve sömüreye karşı köklü önlemler alırsa, halk yararına olur.

https://fatihltfaydin.tr.gg/Evrensel-Hukuk-ve-Ahlak...

Defakto; fiili, edimsel demektir. Örnek: Yazılı olarak, Türkiye Cumhuriyeti için anayasanın 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” hükmü düzenlenmiştir.

Cumhuriyetimiz ne yazık ki defakto olarak yani fiili, edimsel olarak laik değildir. Çünkü laik devlet eğitime, sağlığa, bilime ve onun ürünü olan teknolojiye hız verir, liyakata yani bir göreve getirilecek kişinin o göreve layıklığına önem verir.

Ayrıca vatandaşına bir dini ya da mezhebi dayatmaz, inanışında onu özgür bırakır. Elbette ki denetleyici olarak, yasalara uygun davranmayanları da adil bir şekilde yargılar. Laik sözcüğü devlet sıfatıdır. Bu nedenle laik devletin dini olmaz ama devlet görevlisi bir dini inanca sahip olabilir. Yalnız laik devlette inancını devlet gücünü kullanarak, başkalarına dayatamaz. Bu laikliğe aykırıdır. Laik Fransızca din adamı olmayan devlet adamı demektir. Fransız ihtilâli öncesinde din adamları da devlette görevliydiler. Bundan dolayı haksızlığa uğrayan özgürce ve eşit bir şekilde ticaret yapamayan kent soylular ( burjuva sınıfı ) ihtilal yapıp, devleti ele geçirdiler. Liyakatın kriteri, ölçütü yani liyakatı ölçmek için kullanılan araçlar; eğitim, deneyim ve dürüstlüktür.

FLA

Demokratik Cumhuriyet şiiri

Aslında saltanatın kaldırılması için Atatürk'ün ekmeğine yağ süren İngilizlere teşekkür etmeliyiz. Lozan barış görüşmelerine hem İstanbul hükümeti temsilcisini hem de Ankara hükümeti temsilcisini çağırıp, karışıklık çıkarmak istediler.

FLA

Başa Dön

 

 

Çeşitli Notlar.


1. Kultur Emperyalizminin 3 silahı Tiyatro, sinema, tv program ve dizileri. Bunlarla başka kulturleri kendi potalarında eritirler. Bunlarla insanların kafalarını boşaltıp, alt kafayla duşunmelerini sağlarlar.

2. Adem ve Havva ilişkisinde; iletişim ve bunun sağlanması icin yontemleri bıkmadan amaca ulaşana kadar sırayla denemek şarttır. Nedeni anlamak yerine nasıla, usüle odaklanmalı, amaca ulaşmak icin uygulanacak yolun, yani yöntemin en uygununu bulana kadar denemeli. Pilav yapmak icin pirincin ozelliğine uygun yontem belirlemeli. En son olarak hiç bir yol amaca ulaştırmıyorsa, princi değiştirmeli.

Teknoloji tekniğin bilimsel olarak incelenmesidir. Teknik ise bir amaca ulaşmak için kullanılan araçlar, uyulan kurallar ve izlenen yollar bütünüdür. Kısaca belli yollar izleyerek ve belli kurallara uyarak araç üretimi ve kullanımıdır.

Yukarıdaki benzetmede prinç araç, kıvamında pilav pişirmek de amaç olmaktadır.

3. Temel İhtiyaclar: Beslenme, barınma, giyinme, cinsellik ve sevgi.

8. Segment: daire parcası, kıta, daire, segman, kreis, abschnitt.

9. Taze uzum, ceviz, maydanoz, nane karaciğer yağlanmasını tetikler.

10. Taze beyaz uzum haric, yemek uzerine tatlı, meyve yemek refluyu tetikler.

11. Mide asitlerinin ağza ve yemek borusuna kacması demek olan reflunun mide yanması oluşturması sırasında yalnızca 2 yudum sut alınmalı ya da gunde taze sıkılmış 3 cay bardağı havuc suyu icilmeli.
Göğüsün mideden yukarıda duracağı bir şeklde uzanmalı.

12. Bir tartışma ile ilgili olarak duşunce belirtebilmek icin taraflar ayrı ayrı dinlenmeli varsa belgeler incelenmeli, en son olarak ta ayrı ayrı taraflarla ilgili olarak duygudaşlık kurmalıdır.

13. Duygudaşlık (Empati) : kişinin karşı tarafı anlayabilmek amacıyla kendisini karşı tarafın yerine koyarak duşunmesidir. Orn. Kendini benim yerime koy, benim yerimde olsaydın ne yapardın. Peygamber Efendimizin zina duygudaşlığı.

14. Bir olayıı anlamaya calışırken, hukum ( yargı, olması gereken ) ve hadisat ( olay, olan ) ayrı incelenmelidir.Yani neler olmuş ve olanlarla ilgili ne tur yargılara varılmış. İşte bunlar ayrı ayrı incelenmelidir. Bence yargılardan etkilenmemek icin once olay incelenmelidir.

15. ABD’nin Oyunları.
A. Yeşil Kuşak, ( El Kaide ) B. Sağ-Sol, C. Asala, D. PKK, E. Ilımlı İslam.

16. Defakto; fiili, edimsel demektir. Örnek: Yazılı olarak, Türkiye Cumhuriyeti için anayasanın 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Cumhuriyetimiz ne yazık ki defakto olarak yani fiili, edimsel olarak laik değildir. Çünkü laik devlet eğitime, sağlığa, bilime ve onun ürünü olan teknolojiye hız verir, liyakata yani bir göreve getirilecek kişinin o göreve layıklığına önem verir.
Ayrıca vatandaşına bir dini ya da mezhebi dayatmaz, inanışında onu özgür bırakır. Elbette ki denetleyici olarak, yasalara uygun davranmayanları da adil bir şekilde yargılar. Laik sözcüğü devlet sıfatıdır. Bu nedenle laik devletin dini olmaz ama devlet görevlisi bir dini inanca sahip olabilir. Yalnız laik devlette inancını devlet gücünü kullanarak, başkalarına dayatamaz. Bu laikliğe aykırıdır.
Laik Fransızca din adamı olmayan devlet adamı demektir. Fransız ihtilâli öncesinde din adamları da devlette görevliydiler. Bundan dolayı haksızlığa uğrayan özgürce ve eşit bir şekilde ticaret yapamayan kent soylular ( burjuva sınıfı ) ihtilal yapıp, devleti ele geçirdiler. Liyakatın kriteri, ölçütü yani liyakatı ölçmek için kullanılan araçlar; eğitim, deneyim ve dürüstlüktür. FLA

17. Obsesyon: aşırı etkilenmeyle ortaya çıkan bir davranış bozukluğu, takıntı. 18. Özgüven, çocuğun kişisel gelişimi ve sağlıklı bir birey olması için zorunludur. Bu duyguyu kazanması için ona sorumluluk vermeli ve ona güvenmeli. Ayrıca en iyi yaptığı işte ona destek olmalı. En iyi yaptığı işi belirlemeyi uzmana bırakmalı. Doğal bir şekilde yapmacıksız ve abartısız olarak, yaptığı işi beğendiklerini belli etmeli.

19. Yargı ( Önerme, Hüküm) : Bir kişi, bir konu ya da bir kurum ile ilgili doğru ya da yanlış olarak edinilen düşüncedir.

20. Traşı Kes. Tahminime göre öyküsü şöyle olabilir. Berberler mahallenin haber alma merkezi gibidir. Ahmet gelir, bir şeyler anlatır. Mehmet gelir, bir şeyler anlatır. Berberler de duydun mu? diyerek, duyduklarını anlatır. Eskiler de incitmeden sorun çözdükleri için herhalde kafası şişen bir müşteri traşı kes demiştir. Traşı kes, bu kadar traş yeter. ( Yeter ulan kafam şişti ) anlamına geliyor, olmalı. İyi günler.

21. Asgari ücret zamlanınca işçisine ödeyeceği yüksek asgari ücret yükünü işveren hafifletme yoluna gider. Bu hafifletme ürettiği ürüne zam ve işçi çıkarma şeklinde olur. Bu da enflasyonu ve işsizliği arttırır. Bunun yerine düşük maliyetli ve yüksek getirili mal ve hizmet üretmek gerekir.

22. Tarımı ihmal eden ülke intihar ediyor demektir. Gelişmiş ülkenin semalarında ne kadar çok uçağın uçtuğu değil, ne kadar çok arının uçtuğu önemlidir. Eğer arılar ölürse sonraki yıllarda insanlar da ölür...

Einstein
23. 50 li yıllarda polis şapkaları 8 köşeliymiş.

24.Eflatun - İnsanoğlunun Şaşırtan Davranışları.
Ünlü Bilge Eflatun'a insanoğlunun şaşırtan davranışlarını sormuşlar. Şöyle yanıtlamış: İnsanoğlu çocukluktan sıkılır, büyümek için acele eder, sonra da çocukluğunu özler. Önce para kazanmak için sağlığını harcar,sonra yitirdiği sağlığını geri kazanmak için parasını harcar... Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar, sonra hiç yaşamamış gibi ölür. Hayata hazırlanmaya o kadar vakit harcar ki, hayatını yaşamaya vakit bulamaz.. Yarınını o denli düşünür ki, bu günün elinden kayıp gittiğini fark etmez bile. Oysa hayat geçmişte ya da gelecekte değil, şimdiki zamanda yaşanır..

25. Vahşi sulama suyu borularla şarıl şarıl akıtarak sulama, damlama sulama sistemi ise az su harcatıyor. Kazandan maşrapayla yıkanmak da vahşi yıkanmak oluyor bu durumda. Çiftçiye helal olsun.

26. İzlediğim bir videodan aldığım notlar.

a.Narsisitler sınırlar konusunda taviz vermeyen kişilerden hoşlanmazlar. Had bilidirilmesinden hoşlanmazlar. sınırları bilmek, korumak, aşmamak. Hem biz sınırlarımıza girdirmemeliyiz hayır demeyi bilmeliyiz, olmazsa olmazlarımız olmalı,. hem de biz aynını başklarına yapmamalıyız.
b. İlgisizlik narsisitleri çıldırtır. Sıfır iletişim. No contact (no kontakt) bağlantı, ilişki. Narsisiti kötü olarak zihnimizde ona yer vememiz bile ona yeter. Bu yüzden bütün baüları koparmalı. Duyguya doymadıkları için altı delik kova gibi karşıdan gelen olumlu ya da olumsuz tepkilere gereksinim duyarlar. Bu tepkileri ilgi olarak algılarlar. İlgiyle beslendiklerinden ilgisizlikten nefret ederler.
c. Karşıdakine olan hakimiyetlerini yitirmekten korkalar. Hakimiyetle esir alıp beslenir. Başkalarıyla onu kıyaslamamn için seni dış dünyadan soyutlamak ister.
d. Sürekli hayal dünyasında yaşadığı için gerçeklerle yüzleşmek istemez. Gerçeklerle yüzleşince çocukluğundaki suç işleyip te aşağılanmaları akıllarına geliyor.

27. Trol mitolojiden geliyormuş. Mitolojideki troller sinsice saklanıp, insanlara saldırırmış. Gizlice deniz dibine yerleştirilmiş balık ağına da bu yüzden trol deniyor, belkide.Troller: Korkunç gözüken mistik bir insanımsı yaratıktır. İngiliz peri masallarındaki Ogreler benzeri şeytani devlerden dağlarda yaşayan dağa insanları kaçıran vahşi ve daha insan benzeri yaratıklara kadar birçok farklı şekilde tasvir edilmişlerdir.

Alıntı...İnsan ve Evren

28. Strateji: Bir amaç ve o amaca en uygun yollları, kuralları ve araçları belirleme işi. Teknik de amaca ulaşmak için yolları, kuralları ve araçları kullanma işi. Strateji amaca ulaşmak için kullanılan bu 3 unsurun en uygun olanlarını belirlemektir.

Örneğin evimiz ve işyerimiz arasında biri kestirme biri de uzun olan 2 yol olsun. İnsanlar hemen zaman kaybı olmasın diye en kısa yol kullanılmalı diye düşünebilir. Oysa ki stratji amaca götürecek en uygun yolları, kuralları ve araçları ustaca kullanmak demektir.

Kestirme yol gerçekten kısa sürede iş yerine ulaştırabilir mi? Kestirme yola bakıp da moloz (inşaat atığı olan cam, çivi v.s.) dolu olduğunu gördüğümüzde her halde strateji gereği uzun ama güvenli yolu seçeriz.

Erol Mütercimler hocamızdan dinlediğim bir bilgi, "Hamas saldırısının arkasında bir devlet varsa stratejik, Hamas yani bir örgüt varsa taktik operasyondur." şeklinde.

Demek ki taktik yukarıda yazdığım teknik anlamında kullanılıyor. Yani amaca ulaşmak için gereken yol, kural ve araçların en uygun olanlarının devreye sokulması strateji ve bunların plansız adeta bilinçsiz bir şekilde devreye sokulması da taktik oluyor. 

Amerika, emperyalizmin adeta silahlı kuvvetleri sayılan NATO'yu Amerikan demokrasisiyle soslandırılmış turuncu devrimlerle genişletiyor. Polonya ve Ukrayna gibi arka bahçelerine sızan NATO'ya karşı harekete geçen Putin bence bir strateji hatası yaptı. Aynı taktikle, o da bir karşı turuncu devrim yapsaydı, belki de kendini haklıyken haksız duruma düşürmeyecekti.

Stratejinin bilinçsiz, plansız olanı demek olan taktiğe bir örnek verelim. 

Örneğin bir futbolcu rakibini geçme amacıyla şu yolu belirlemiş olsun. Topa vuracakmış gibi yapıp, topun önüne ayağını koyarak hızla topukla geriye arkadaşına topu itsin. O an arkada olan arkadaşının yerinde olup olmadığına dikkat etmeden bunu yaparsa bu bir taktik hatası olur. Arkadaşa pas vereyim derken topu rakibe kaptırmış olabilir.


FLA

29. Kuru tarımdan sulu tarıma

30. Kurumların temizliği için ...

31. Bir, "Edebiyete ayrıldı." yazısı üzerine Allah rahmet eylesin.
Bu arada edebiyet ya da edebiyat bir şeyi edebince ya da usülünce söyleme ve yazma demek.

Söz ve yazı sanatlarını kullanarak incitmeden yazmak ve söylemek anlamına geliyor. Belki de kişi ebediyete yazdı ve Google klavyenin azizliğine uğradı.

32. Dalkavuklar uyutur,
Doğrucu Davutlar uyandırırlar.

Doğrucu Davut Hikâyesi

33. Kitap okuyamıyorsak o zaman,
Özet okuyalım, cahil kalmayalım, aman.

Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı –yalnızca- bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan.....

34. Reel Politik

Alıntıya göre, reel politik, olmayacak ideallere göre değil de var olan gerçeklere göre bir siyaset gütmek, bir amaca ulaşmak için çalışmak oluyor. Yani gerçekçi bir politika izlemek oluyor.

Bu var olan gerçekler de konjonktür olmakta. Konjonktür, ekonomik, siyasi ve kültürel olayların birbiriyle bağlantılı olması, birbirlerini etkilemesi demek. Herhalde Arapça tevafuk sözcüğü de konjonktür ile eş anlamlı.

Örneğin ABD faizi yükseltirse parasal yatırımcılar bizdeki dolarlarını alıp götürür. Dolar azalınca da yükselir. Bu durumda reel politik yabancının parasına bel bağlamak yerine yurt içinde planlı bir ekonomiyle düşük maliyetli ürünler üretip ihraç etmeyi gerektirecektir.

Maliyetleri düşürmek için de petrokimya, gübre, tohum, ilaç, kağıt vs. yatırımlarını gerçekleştirmeli.

35. İnsanların doğal olmayan yaşantıları başkalarına zarar vermedikçe kendilerini ilgilendirir. Toplum yararına başarıları ise toplumu ilgilendirir ve toplum yararına başarı sağlayanlara da toplumun bireyleri teşekkür borçludur.

A Milli Kadın Voleybol Takımımıza teşekkürler.

36. Vizyon, kalp gözü, sağ görü ya da ön görü,
Olmamalı zekâ körü.
Vizyon bir şeyin nasıl ilerleyeceğini ve nasıl sonuçlanacağını önceden güçlü bir şekilde görebilme yeteneğidir.
Atılacak adımın muhasebesini adımı atmadan önce iyi bir şekilde yapmaktır..

37. Evrim bir canlının evre evre yani aşama aşama başkalaşması demek. Hakk rızasına uygun başkalaşmak için, Gerekir bir hayli emek.

38. Öğretmenliğin temel işlevi ( gördüğü iş, üstlendiği görev ), ölçmeyi ve sorgulamayı öğretmektir. Öğretmen bu işi öğrenciye yaşayarak ( uygulamalı ) bir şekilde yaptırmalı ve takıldığı yerde öğrenciye yardımcı olmalıdır. Başta Hz. Allah'ımız olmak üzere tüm öğretmenlerimizin, günü kutlu olsun. 23.11.2018 F.L.A..

Atatürk!ün Öğretmenlerle ilgili Sözleri.

39. İdam cezasının geri gelmesini istemek, belki insani bir istek olmayabilir ama oldukça etkili bir caydırıcılığı vardı. Büyük elçi öldüren Asala canilerinin idam cezasına eşdeğer bir şekilde öldürülmesi sonucu Asala terörü son bulmuştu. Asalanın yerine kurulan PKK için de aynı yöntem insani olmamasına karşın etkili olabilir, bence. F.L.A.

40. Kansere ve şişmanlığa yol açan şekerin alternatifi, ikamesi, onun yerine konacak şey kuru üzüm ( kişi kansızsa kan yapıcı kuru üzüm ) olabilir.

41. Öğüt vermek yerine örnek bir anne, baba olmalı. Dünya tiyatrosunun aile sahnesinde anne ve baba; anne, kadın, eş ve baba, erkek, eş rollerini üstlenirler. Bu nedenle onlar rol modeldir, rol örnekleridir.
Örnek davranış sergileyerek, rollerini doğal ve dürüstçe oynayabilmelidirler. Bunu başarırlarsa öğüt vermelerine gerek kalmaz.

FLA

Başa Dön

 

Önemli Notlar D

  

 Değerlenen Türk Lirası İthalatı Arttırır.

1 Dolar 1 TL olsun. 1 Dolar 50 Krş. olduğunda Turk Lirası değerli olur. Daha once 1 Dolarlık mal getirtmek icin bufeye 1 TL odeyen ithalatcı 1 TL karşılığında 2 Dolar alır. Maliyet ucuzlayacağından daha cok mal getirtir bu da ithalatı arttırır. İthalat artınca ic uretim azalır. Uretim azalınca ihraacat da azalır ve dolayıdıyla doviz darlığı başlar. Yeni ithalatlar icin dovizle yurtdışına borclanılır. Borc batağından kurtulmak icin devlet her şeyini satar ama bataklıktan bir türlü kurtulamaz.
Kâr etmek için satış fiyatının yüksek alış fiyatının düşük olması lazım. Üretimi arttırıp, ihraç etsek kâr olur ama dışardan yüksek dövizle mal ithal edince bu kâr erir gider. Mal ithal edip yurtiçi üretimi baltalamak enflasyon canavarını beslemekten başka işe yaramaz.

Bununla birlikte bir ülke özellikle katma değeri yüksek ürünleri üretip sat(a)mıyorsa, küresel sermayenin parasal yatırımlarını ülkeye çekebilmelidir. Bunun için de parasını dünyadaki en karlı hisse senedine, tahvile v.s. ye yatıran küresel sermayenin o ülkeye güven duyması lazım.

 

Devlet ve İktidar

Aygıt alet ya da araç demek. İnsanların gereksinimlerini tek başlarına sağlayamadıkları için bir araya gelerek oluşturdukları manevi ve yasal bağları olan sürekli topluluğa devlet denir. O zaman devlet insanların gereksinimlerini sağlamak için kullanılan bir araç (aygıt ) oluyor. Hükümet ya da iktidar da bu devlet aygıtının kurumlarını yöneterek gereksinimleri karşılayan bir kuruluş oluyor.
Bir ülkede hükümet istifa etse bile devlet var olduğu için yine işler yürür. Kurumlar çalışmalarına devam eder. Adalet kurumunda dolayısıyla mahkemelerde davalara bakılır, sağlık kurumunda dolayısıyla hastanelerde sağlık hizmetine devam edilir. Eğitim, milli güvenlik v.s. v.s bütün kurumlar insanların gereksinimlerini karşılamayı sürdürürler.
Sonuç olarak iktidar devlet aygıtını kullanan kuruluştur. Bir iktidar boşluğu olsa bile devlet dimdik ayakta olarak hizmete devam eder.
Bu durumda devlet alet edavat hükümet de aleti kullanan usta olmaktadır.
FLA


Devrim.

Devrim: Toplumun artık adilce iş goremez hale gelmiş, curumuş kurumlarının, kokten ve gerekiyorsa zorla değiştirilmesidir.Bireyler tek başlarına gereksinimlerini (ayakkabılarını, elbiselerini, evlerini vs. vs. ) karşılayamadıkları icin bir araya gelerek toplumu ( devleti ) oluştururlar. Toplum bu gereksinimleri kurumları aracılığı ile sağlar. Yonetimde ki insanlar, Rabbena hep banacı oldukları icin, Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ne aykırı olarak iş yaparlar.Boylece toplumun kurumları bu gereksinim karşılama işini haksızca yapar ve kurumlarda bir curume oluşur.Bunca curumuşluk varken o toplumda bir devrim gerekir. Bu devrim ozunde Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ni taşırsa ve somureye karşı koklu onlemler alırsa, halk yararına olur. Evrensel Hukuk ve Ahlak İlkeleri

Devrim Yasaları

03.03.1924 3 devrim kanunun çıkarıldığı tarihtir.

1. Tevhid-i Tedrisat ( Öğretimin Birliği )
2. Halifeliğin Kaldırılması.
3. Şeriye ve Evkaf Vekâletinin Kaldırılması.

Aşağıda ki alıntının kısa yolu....
https://fatihltfaydin.tr.gg/Ataturk-Soz-ve-Demecleri.htm
HİLAFET (HALİFELİK)
• Bütün İslâm ulusları üzerinde yüce ruhsal görevini yapan halife düşüncesi, gerçeklerden değil, kitaplardan çıkmış bir düşüncedir. 29. 10. 1923, Fransız Gazeteci Maurice Pernot’ya Demeç.
• İşin garibi bazı arkadaşlardan, özellikle dışarıdan bana halifelik önerileri olmuştur. “Siz Halife Olunuz” demişlerdir. Ben, bu önerileri daima gülerek yanıtladım. Halifelik, gereksiz hatta zararlı bir kurum haline gelmiştir. Bundan beklenen amaç gerçekleşmemiştir. Dünya Savaşı’nda gördük: Müslümanlar, Halife ordularına karşı savaştılar. Halife ordularını Suriye’de arkadan vuranlar olmuştur. Bunlar aynı Halife’ye yıllarca başkaldırmış ve bunları ortadan kaldırmak için gönderilen Türk askerlerini şehit etmişlerdir. Halifelik yararlı durumunu korusaydı Müslüman dünyasının buna sahip çıkmaları gerekirdi. Halifeliği ortadan kaldırdığımız günden bugüne kadar kimsenin bunu üstlenmemesi, Müslüman dünyasının halifesiz de yürüyeceğine ve yürümekte olduğuna en güzel örnek değil midir?” (Atatürk ve Çevresindekiler, Kemal Arıburnu, T.İş Bankası Kültür Yayını, Sh.135)
• Tarihimizin en mesut devresi hükümdarlarımızın halife olmadıkları zamandır. Bir Türk padişahı, her nasılsa hilafeti kendine mal etmek için nüfuzunu, itiyadını, servetini kullandı. Bu sırf bir tesadüf eseridir. Peygamberimiz öğrencilerine dünya milletlerine Müslümanlığı kabul ettirmelerini emretti, Bu ulusların hükümeti başına geçmelerini emretmedi. Peygamberin zihninden asla böyle bir fikir geçmemiştir. Halifelik demek, idare, hükümet demektir. Gerçekte görevini yapmak, bütün Müslüman milletlerini idare etmek isteyen bir halife, buna nasıl muvaffak olur? İtiraf ederim ki, bu koşullar içinde beni halife tayin etseler, derhal istifamı verirdim. 29. 10. 1923, Fransız Muhabiri Maurice Pernot’ya Demeç.
• Hilafetle beraber Türkiye’de mevcut olan Ortodoks ve Ermeni kiliseleri, patrikhaneleri ve Musevi hahamhanelerinin ortadan kaldırılması lazımdır. Hilafet ve bu muhtelif patrikhaneler asırlardan beri ruhani yetkilerinin sınırları dışında çok büyük ayrıcalıklar aldılar. Halkın anlayışına dayanarak bahşedilen hukuk dışı ayrıcalıklar ile cumhuriyet idaresinin uygulanması mümkün değildir…
04. 05. 1924, New York Herald Tribune Muhabirine Demeç.
• Hilâfet, geçmişin bir rüyası olup, zamanımız da varlık nedeni yoktu. 25. 11. 1924, Matin Gazetesi Yazarı Madam Titania’ya Demeç.
• İstanbul’da saltanat ve zevklerinin, çıkarlarının devam ettirilmesini düşmanların anavatanımızı istila etmek emellerine uydurmakta, onlarla işbirliği yapmakta, düşman devletlerin her isteğine boyun eğmekte asla tereddüt göstermeyen, vicdanları sızlamayan, milletimizin hür ve müstakil yaşama azmini kırma için haince girişimlerden çekinmeyen sultan ve halifelerin artık bu vatanda asla yeri yoktur ve olamaz.
26. 08. 1925, İnebolu’da Bir Konuşma.

Başa Dön 

Demokrasi.


Demo (Halk), Krasi (Egemenlik,Yönetim)

DEMOKRASİ ( Halk Egemenliği )

Siyasal Demokrasi ( Liberalizm ) :

Kapitalizmin gelişmesi sonucu oluşan, Burjuva ( Kent Soylu ) sınıfının devlet yönetiminde söz sahibi olmasını istemesi sonucu siyasal sıfatını almış bir demokrasi türüdür.Ekonomik bakımdan güçlü sınıflar*1 ile Burjuva ( Kent soylu ) Sınıfı*2 arasında oluşan güçler dengesi sonucu devlet yönetiminde söz sahibi olma çatışmasının bir sonucudur.

*1 Köy Soylular ( Derebeyleri )

Toprağa bağlı köle durumunda olan selfleri ve topraktan elde edilen ürünleri yöneten kişiler. Bunlar toprak ürünlerinden kralın payını ve kendi paylarını ayıran vergi memurları idi. Haksızca gerçekleştiren bu paylaşmayı sürdürebilmeleri için şatolarda yaşayıp asker besliyorlardı. Bunlara soylu denmesinin sebebi o zamanlar yalnızca zenginlerin resimlerini yaptırabilmesinden dolayıdır. Her derebeyi yaptırdığı resmini şatoya asıp üzerine tarih attırıyordu. Bunların soyu kayıtlı, belli olduğu için bunlara soylular denmiş. Yoksa Adem’! den bu yana herkesin bir soyu, sopu vardır.

*2Burjuva ( Kent soylu )

topraktan elde edilen ürün fazlasını satan ve keşifler etkisiyle ortaya çıkan makineleşme, sanayileşme ürünlerini üretip satan kişiler. Bu kişiler kral, din adamı ve köy soylular arsında ki haksız bölüşümden dolayı ticari zarar gördükleri için, özgürlük, adalet ve eşitlik sloganlarıyla çatışma başlattılar. İşçi sınıfını da yanlarına alabilmek için kardeşlik kelimesini de kullandılar. Bunlar selfler gibi gariban, çaresiz değildi. Ellerinde para denen gücü bulunduruyordu. Tüm sosyal olayların ardında ekonomik çatışma yattığından bu siyasal ve sosyal çatışmalar ortaya çıkmıştır. Bu çatışmada İşçi Sınıfı ve Aydınlar, Kent Soyluları; Köylü Sınıfı ve Kilise ise Toprak ( Köy ) Soyluları desteklediler.

Sosyal Demokrasi ( Sosyalizm ) :

Sanayi Devrimi’ nin ( 1780 İngiltere, 1820 ABD ) ve onun ortaya çıkardığı güçlü bir İşçi Sınıfı’ nın etkisiyle oluşmuştur. Toplumun ekonomik açıdan farklı tabakaları arasındaki çatışmadan dolayı sosyal sıfatını almıştır.

İşçi X İşveren ( Kent Soylu ); Köylü X Ağa ( Toprak Soylu )
28.11.2012
Fatih Lütfü AYDIN
Allıntı..Demokrasi

Ayrıca

Demokrasi.pdf

Demokrasiyle ilgili bir başka yazım.

Demokrasi ikiyüzlülüktür.
Eğer demokrasi özgürlükse neden bizim insanlarımız özgür değil. Eğer demokrasi adaletse neden biz adalete sahip değiliz. Eğer demokrasi eşitlikse neden biz eşitliğe sahip değiliz. Demokrasi ikiyüzlülüktür...

Yukarıdaki söz Molcom X'e ait. O zaman demokrasi evrensel olmalı yani herkesi kucaklamalı, evrenin her yerinde aynı olmalı. Zaten; özgürlük, adalet ve eşitlik Fransız İhtilali'nin sloganı ( vurucu, etkileyici sözü ). Sonradan bu sözlere işçi sınıfını da yanlarına almak için kardeşliği de eklediler ve sonra sırtlarını dönüp, kardeşliği kalleşliğe çevirdiler.

Bilindiği üzere propaganda, bir görüşü yaymak ve yandaş toplamak amacıyla yapılan çalışmadır. Bu çalışmanın etkileyici olması için etkileyici söz söylemek yani slogan kullanmak gerekir.

Komplo teorisyenlerine ( Bu işler doğal ve haklı bir temele dayanmıyor, bunlar tuzak yani gizlice hazırlanan kötü amaçlı işler, kirli senaryolardır, görüşüne sahip olanlara ) göre Fransız İhtilalini yapan meclisteki Jakoben adlı partinin temeli İllimünati ve Evanjelik adı verilen örgütlere dayanıyor.

Yine bu komplo teorisyenlerine göre bu tarikatlar, Kur'an ile aynı öze sahip olan Tevrat ve İnci'den sapmalar gösteren şeytani tarikatlar. Bilindiği üzere tarikatlar bir inancın öğretildiği okullardır. İnanç şeytani olunca da o öğretiden ya da okuldan hayır gelmez.

Bu Jakobenler Demokrasi adlı pdf kitabımda açıkladığım gibi kent soyluydu yani suni olarak insan eli ile mal üretip satanlardı. Buraya kadar bir sorun yok ama bunlar şeytani tarikat üyesi olunca Rabbena hep banacı insan olmaları da kaçınılmaz bir sonuç olmakta.

Elbetteki böyle kişilerin demokrasi anlayışı, mutlak ya da evrensel olmaz göreli olur. Rabbena hep bana diyen şeytan kölesi olmuş zavallılara göre olur. 30.09.2018 F.L.A


Başa Dön

 

 

Derebeylik ve Ortaçağ


Köy Soylular ( Derebeyleri )
Toprağa bağlı köle durumunda olan selfleri ve topraktan elde edilen ürünleri yöneten kişiler. Bunlar toprak ürünlerinden kralın payını ve kendi paylarını ayıran vergi memurları idi. Haksızca gerçekleştirilen bu paylaşmayı sürdürebilmeleri için şatolarda yaşayıp asker besliyorlardı. Bunlara soylu denmesinin sebebi o zamanlar yalnızca zenginlerin resimlerini yaptırabilmesinden dolayıdır. Her derebeyi yaptırdığı resmini şatoya asıp üzerine tarih attırıyordu. Bunların soyu kayıtlı, belli olduğu için bunlara soylular denmiş. Yoksa Adem’den bu yana herkesin bir soyu, sopu vardır.>
Yukarıdaki alıntının kaynağı.... Demokrasi

Fatih'in yapılışına katkıda bulunduğu dev toplarla, derebeylerin ele geçirilemeyen şatoları düştü. Böylece derebeylerin saltanatı sona erdi. Kralların bir yerde valisi konumuna geldiler. Derebeylik çağı olan Orta Çağ İstanbul'un fethiyle son bulmuş oldu. FLA

 

Devlet ve İktidar


Aygıt alet ya da araç demek. İnsanların gereksinimlerini tek başlarına sağlayamadıkları için bir araya gelerek oluşturdukları manevi ve yasal bağları olan sürekli topluluğa devlet denir.

O zaman devlet insanların gereksinimlerini sağlamak için kullanılan bir araç (aygıt ) oluyor. Hükümet ya da iktidar da bu devlet aygıtının kurumlarını yöneterek gereksinimleri karşılayan bir kuruluş oluyor.

Bir ülkede hükümet istifa etse bile devlet var olduğu için yine işler yürür. Kurumlar çalışmalarına devam eder. Adalet kurumunda dolayısıyla mahkemelerde davalara bakılır, sağlık kurumunda dolayısıyla hastanelerde sağlık hizmetine devam edilir. Eğitim, milli güvenlik v.s. v.s bütün kurumlar insanların gereksinimlerini karşılamayı sürdürürler.

Sonuç olarak iktidar devlet aygıtını kullanan kuruluştur. Bir iktidar boşluğu olsa bile devlet dimdik ayakta olarak hizmete devam eder. Bu durumda devlet alet edavat hükümet de aleti kullanan usta olmaktadır.

Araç ile ilgili önceki bir yazım.

Teknoloji tekniğin bilimsel olarak incelenmesidir. Teknik ise bir amaca ulaşmak için kullanılan araçlar, uyulan kurallar ve izlenen yollar bütünüdür. Kısaca belli yollar izleyerek ve belli kurallara uyarak araç üretimi ve kullanımıdır. Bıcak da bir aractır. Bıcak yemek yapımında kullanıldığı gibi yaratılmışa zarar vermede de kullanılabilir. Zarar vermemek ( ya da genel olarak haksızlık etmemek ) şartıyla isteyen istediği aracı kullanabilmelidir.

FLA

Başa Dön

 

DERS PLANI

A. BİÇİMSEL BÖLÜM

DERS: Türkçe.
SINIF: İlköğretim 2. Sınıf
KONU: Metin üzerinde çalışma.
SÜRE: 40’
METOT: Soru cevap.
ARAÇ: Ders kitabındaki İlkbahar adlı şiir.
ANAFİKİR: Okunan bir yazıdan yararlanabilmek için yazıyı anlayarak okumak şarttır.

YARDIMCI NOKTALAR:

1. Anlayarak okumak için bilinmeyen kelimelerin karşılığı sözlükten bulunmalıdır.
2. Anlayarak okumak için okurken, başka bir şey düşünmemek
gerekir.

AMAÇ: Okuduğunu anlayabilme.

DAVRANIŞLAR:

1. Yazıyı okuduktan sonra anlamadığı kelimelerin karşılığını sözlükten
bulup yazma/söyleme.
2. Bulduğu kelimeleri cümle içinde kullanma.
3. Bir yazıyı başka bir şey düşünmeden okuma.

B. GİRİŞ BÖLÜMÜ.

1. DİKKAT ÇEKME : Öğretmenin:”Okuduğumuzu anlamazsak, ne olur?” diye sorarak, cevapları alması.

2. GÜDÜLEME : Öğretmenin:”Okuduğumuzu anlayamazsak, sınıfımızı
geçemeyiz ve hayatta başarılı olamayız.” diyerek, “Sınıfınızı
geçmek ve hayatta başarılı olmak istiyorsanız, okuduğunuzu
anlamalısınız.” demesi.

3. DERSE GEÇİŞ :

1. Öğretmen öğrencilere planda ki davranışları bildirecek.
2. Şiiri sesli okuduktan sonra çocukları arkalarına yaslandırıp,
birkaç öğrenciye sesli okutacak.

C. İŞLENİŞ

1. Öğretmen anlaşılmayan kelimeleri tahtaya yazarak, öğrencilerden kelimelerin karşılıklarını sözlükten bulmalarını isteyecek.
2. Öğretmen tahtaya öğrencilerin bulduğu kelimenin karşılığını yazacak, onlardan kelimeyi cümle içinde kullanmalarını isteyip, bir iki örnek cümleyi tahtaya yazdıktan sonra yazılanların deftere geçirilmesini, isteyecek (doğru örnek verenlere pekiştireç ).
3. Öğrencinin okuduğunu anlamasına yönelik soru ve yanıtlar (doğru yanıt verenlere pekiştireç ).


SORULAR YANITLAR

S1. Bir senede kaç mevsim vardır? Adlarını söyleyiniz. Birbirini kovalar ne          demektir?

Y1. Dört mevsim vardır. Sonbahar,  kış, ilkbahar, yaz. Birbirini izler demektir.
      
S2. Şiirde ağaçlar ve dağın yamaçları neye benzetiliyor?

Y2. Ağaçlar geline, yamaçlar ise süslü bir eteğe benzetiliyor.

S3. Dereler nasıl akıyor? Hangi hayvanlar ilkbaharı müjdeliyor?

Y3. Çağıl çağıl akıyor. Kuzular.

S4. Son 4 dizeyi yeniden okuyunuz. İlkbahar mevsiminde çevrenizde 

Y4. Ağaçlar yeşillenir, meyve verir. Rengârenk çiçekler açar. Havalar ısınır. Kış uykusuna yatmış olan karıncalar, kelebekler, arılar ortaya çıkar. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüşür. Çayırlarda kuzular, inekler otlar.

D. DEĞERLENDİRME.
Okuduğunuz bir yazıyı ya da şiiri anlayabilmeniz için ne yapmalısınız?

                                                                                                              07.04.1999
                                                                                                           Ç a r ş a m b a

Sınıf Öğretmeni                                                                         Stajyer Öğretmen
Hasan Bursal                                                                             Fatih Lütfü Aydın

                                          Okul Müdürü
                                          Fatma Cihan

 


 

Diplomasi


Diplomasi: Ulkeler arasında savaşa neden olmayacak şekilde sorunlara cozum bulma sanatı. Kendisiyle evlenmek isteyen ama kendisinin evlenmek istemediği bir krala coğu kişinin kellesine neden olan mavi elması getirmesi şartını koşan prenses buna ornek gosterilebilir. Diyalektik. Diyalektik yani zıtların catışması kuramı gereği her şey zıttıyla yaratılmıştır. Guzelin yanında cirkin, iyinin yanında kotu vs. gibi. Haksızlık icerenlerin hepsi negativite yani olumsuzluk, hakkaniyet icerenlerin hepsi de pozitivite yani olumluluk olarak adlandırılmaktadır. Ahlak yani yaratılış butun olarak guzeldir.Olumsuzluk iceren tarafının, olumlunun değerini ortaya koyması ve yaratılanların canını yakarak olumluya yoneltmesi butun olarak bakıldığında ahlakın guzelliğini ortaya koyar. Ahlakın olumluluk yanına guzel ahlak, olumsuzluk yanına ahlaksızlık denir. Guzel ahlak ve cirkin ahlak şeklinde bir sınıflandırma da yapılabilir. AHLAK KALEM-4 Yaşar Nuri Ozturk : Ve gercekten sen, cok buyuk bir ahlak uzerindesin. Ve inneke le ala hulukın azim(azimin). 1. ve inne-ke : ve muhakkak ki sen 2. le : gercekten, elbette, mutlaka 3. ala : uzerinde 4. hulukın : yaratılış (ahlak) 5. azimin : azim, cok buyuk Yukarıda ki ayette buyuk, yuce bir ahlak uzerindesin deniyor. Yani Allah’ın gozunde yuce bir değere sahip ahlak uzerindesin deniyor. Boyle bir ahlak da elbette ki guzeldir. 11.01.2013 Fatih Lutfu AYDIN
Başa Dön

 

 

Duygudaşlık


Nazım Hikmet "Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin" diye sormuş.
Bildiğim kadarıyla, mutluluk bir duygu olduğu yani somut ( elle tutulup, gözle görülen ) bir şey olmadığı için resmi yapılamaz. Duygular gibi soyut ( somut olmayan ) şeyler ancak yaşanarak öğrenilir.

Ezilme, haksızlığa uğrama insanda üzücü duygular oluşturur. Bu duygular anlatılamaz, anlaşılmaları için yaşanmaları gerekir. Empati yani duygudaşlık da karşıdakinin duygularını anlamaya çalışmak oluyor. Bunu yapmayıp, haksızlık ettiğimizde, bu duygudaşlığı yaşayarak öğretiyorlar. Yani etme bulma dünyası gereği yaşattığımız duyguları başka zalimler eliyle yaşıyoruz.


Yüz ifadeleri gösteriyorki hayvanlarda da duygu yani kalp var.
Kalp kıran ise kendini büyük bir günahın içine sokar.

Alıntı...https://www.cnnturk.com/turkiye/yedigi-dayak-sonrasi-sutu-kesildi-emziremedigi-8-yavrusu-telef-oldu?page=1

F.L.A


Başa Dön

 



 

3. Dünya Savaşı Pasifik'de mi Başlayacak.



Ertan Özyiğit

Ertan Özyiğit adlı bir araştırmacı yazara göre, asıl çatışma Londra'daki City of London merkezli küreselcilerle, New York'daki Wall Street merkezli küreselciler arasında gerçekleşmekte. Bunların hisselerini ellerinde bulundurdukları küresel dev şirketler var.*

City of London merkezli küreselciler Çin'de hakimiyet kurmuş durumda ve Wall Street merkezli küreselciler Pasifik'ten saldırarak City of London merkezli küreselcilerin hakimiyetine son vermek isiyor. City of London merkezli küreselciler de yeni cephe açarak düşmanı zayıflatma taktiği uygulamakta. Ertan Özyiğit hocamızın iddiasına göre, İngiliz üst aklı ya da derin devleti Hamas'ı kiralayarak Ortadoğu'da karışıklık çıkarttı.

Silah fabrikatörlerinin ve tüccarlarının kasaları dolmuştur ama gözleri dolmamıştır ve de doymamıştır.
FLA

Gazze'de gaz var.
Gaz için alınır mı ahlar?
https://www.aa.com.tr/.../filistin-basbakani.../2618175#

Amerikan derin devleti de yeni cephe açılıp da gücü ikiye bölünmesin diye Ortadoğu'da sorun istemiyor. Biden'en Hamas liderinin kulağını çekmesi bunun bir göstergesi olabilir. Bu durumda Amerikan derin devleti Gazze'deki doğal gazı ele geçirdikten sonra İsrail'e de dur diyecek, bence.

Yıllar önce Hacer başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu durumda Hacerler (daşlananlar yani dışlananlar) yalnızca zayıflar değil. 2 büyük güç ( ABD'deki ve İngiltere'deki küreselciler) birbirini dışlamak ve tek başına dünyaya hakim olmak hırsındalar.

Ertan Özyiğit hocamızdan Allah razı olsun.

*Parasını bir işe yatıran kişiye yatırımcı denir. Parasını bir iş yeri kurma işine yatıran yatırımcıya reel yani gerçek yatırımcı denir. Parasını dövize, hisse senedine, mevduata vs. ye yatıran yatırımcıya da finansal* ya da mali yatırımcı denir. İşte bu mali yatırımcıların dünya çapında iş yapanlarına Küreselciler deniyor. Dünya çapında iş yapan gerçek yatırmcılara da Gelenekselci deniyor. Amerika'daki 2 partiden Demokrat Partili olanlar Küreselci, Cumhuriyetçi Partiden olanlar da Gelenekselci oluyor.

Cumhuriyetçi Parti Hristiyan ağırlıklı ve Demokrat Parti de Yahudi ağırlıklı. Demokrat partililerin Küreselci olmasını Yahudilikte faizin haram olmamasına bağlıyorlar. Böylece faizcilikte gelişip büyüyerek Küresel çapta dünyaya hakim olmuşlar. Yahudiler bir bankta oturarak faizcilik yaptıklarından banka sözcüğünün buradan geldiği söylenmekte.

Ek bilgi olarak Kur'an'da haram yani yasak olan Riba yani mal, mülk ve paradaki her türlü haksız artış. Enflasyon oranında parayı korumak için faiz almanın haram olmaması gerektiğini savunanlar bulunmaktadır. Bence de doğrusu bu.

Riba

Ribayı çok iyi anlatan bir fıkra.
Adamın biri paraya sıkıştığı için Yahudi'nin birinden 100 altın borç ister. Yahudi de, "Hay hay, yalnız %100 faiz alırım onu da peşin alırım." demiş. Adam bir şey anlamamış ve paraya da sıkıştığı için, "Tamam, olur." demiş. Yahudi 100 altını bank üzerine koymuş ve işte 100 altın, 100 altın da faizi eder, faizi peşin alacaığmı söylemiştim deyip, 100 altını cebine koymuş.

FLA

Hacer

Büyük Adam Küçük Aşk filmini seyrederken aklıma Tom Amca geldi ve yazmak istedim.
  Rüzgâr Gibi Geçti’yi çoğu kimse aşk hikâyesi zanneder. İngiltere kumaş fabrikalarına hammaddesi olan pamuğu Kuzey Devletleri’nden değil de, kölelik yaygın olduğu için pamuğu ucuza satan Güney Devletleri’nden alınca Kuzey gemileri, İngiliz gemilerini bombaladıkları ve köleliği ortadan kaldırmak amacıyla Tom Amca sembolünü ortaya çıkardıkları için başlamış olan Kuzey-Güney savaşının öyküsü bu aslında.Güneyliler de kendi içlerindeki yerlileri kuzeyliler yanki, sonradan gelenler bu toprakların asıl sahibi sizlersiniz diyerek kuzeylilere karşı kışkırtmış.

  Kutsal düşüncelere saygım vardır ve köleliğe karşı olmak ta kutsal bir düşünce fakat bir kutsal düşünce, insanca duygularla değil de çıkarları elde etme de bir araç olarak kullanıldığında, işin içinde emperyalist oyunların olduğu akla gelmeli.

  Emperyalizm bir toplumu ele geçirmek için toplumu oluşturan milletlerin, milliyetini, dinini, dilini, uğranılan haksızlıkları kısaca yaraları kaşır durur. Elbette ki bu böyle diye yaralar, görmezlikten gelinemez ve bu yaraları ancak güçlü, tam bağımsız bir düzen ile sarmak mümkün aksi halde toplum diye bir şey kalmaz.

  Büyük Adam Küçük Aşk filmindeki küçük kızın adı Hejar belki de Hacer demek. Hacer, Hz. İbrahim’in birinci eşi tarafından istenmediği için oğlu Hz. İsmail ile birlikte Kâbe’ye getirip, bıraktığı dışlanmış bir insan. Aslında Ermenisiyle, Kürdüyle, Arabı, Lazı, Çerkeziyle ve Türküyle hepimiz bir Haceriz.Batı daha açıkçası batı sermayesi bizleri sömürmek için hep dışlamış.Gümrük Birliğiyle alacağını almış, malını vergisiz ucuz bir şekilde ve kota, miktar sınırlaması olmadan çokça ülkemize sokup kendi ülkelerine sattığımız malalarımıza vergi ve kota uygulayan Avrupa Birliği tarafından dışlanmamız niye zorumuza gitmiyor.

  Batının düşündüğü Hacerler değil.Hacerlerin Büyük Orta Doğu savaşında Kürdistan kale kumandanı olarak kullanılmasıdır.

Not: Hacer Arapça’ da taş demek olduğuna göre bu kelime aynı zamanda taşlanan, dışlanan anlamında olmalı. Zaten taş ve dış da birbirini çağrıştıran, birbirlerine yakın olan 2 kelimedir.

Fatih Lütfü AYDIN 16.07.2011

Hazır yazmışken bir konuya daha değinmek istiyorum.Bildiğiniz gibi hasta olan çocuğunu ölümden kurtarmak için büyük bir para karşılığı fedakârlığa zorlanan anne olayı tartışılıyor. Burada kutsal bir düşünce işleniyormuş gibi görülüp toplumun ahlâk yapısı bozulmaya çalışılıyormuş gibi geliyor bana.İşi Evrensel Ahlâk Yasaları çerçevesinde inceleyecek olursak, sizinde bildiğiniz gibi bu yasalar insanı, ne olursa olsun insanın mutluluğunu hedef alır ama bu ne olursa olsun ya da ne pahasına olursa olsun yaklaşımı dinimizin temellerinden olan Hak, Adelet kavramlarıyla çatışır.Hemen bir örnek vereyim.Er Rayn’ı Kurtarmak filminde bir anne gözyaşı dökmesin diye onlarca annenin gözyaşı dökmesine neden olunuyor.Bunda hak, adalet yok ve bunların olmadığı bir yerde insanlıktan söz edilebilir mi?Demek ki haksızlık etmemek şartıyla Evrensel Ahlâk Yasalarını savunup, uygulamalı.Bir de inanış herkesi bağlamaz ama Kur’an’da ne kadar zor durumda olursanız olun Allah’ın rızası dışında iş yapmayın ayeti var. Buna rağmen ben çocuğum için her şeyi yaparım demek kişinin kendisini Yaratan yerine koyması, Onu merhametsiz kendini merhametli yerine koyması anlamına gelir.Tevekkül Allah’ı insanın kendi işinde vekil tutması, işini Ona gördürmesi olup, kişinin kendi üstüne düşen ve haksızlık içermeyen çabalarından sonra işin sonucunu Allah’ a bırakmasıdır.

Saygılar ve Sevgiler
06.02.07
Fatih Aydın.


Başa Dön

 

     

 

Düşük Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç


Faiz değil düşük faiz sebep, enflasyon sonuç.

Merkez Bankası bankalara borç parayı % 12 den veriyor. Böyle ucuza para bulan bankalar mevduat faizlerini niye yükseltsin. Enflasyonun çok altında mevduat faizine millet parasını yatırmaz.

Gider Dolar alır. Hem FED'in yüksek faizine yatırılan Dolarlar hem de TL' sini korumak için Dolar alanlardan dolayı azalan Dolar, tavan yapar. Doğru dürüst üretim olmadığından ve her şey Dolarla ithal edildiğinden dolayı enflasyon da tavan yapar.

Enflasyonla ilgili bir başka yazım.

Enflasyon Çözūmsūzlūğū

Talebi kısmak amacıyla asgari ūcrete zam yapmamak ve kredi kartları ile tūketici faizlerini yūkseltmek, enflasyonu dūşūrmez.
Bu durumda mal ve hizmetlere olan talep azalınca bu mal ve hizmetlerin ūretimi azalır.

Az satacaksa ūretici niye çok ūretsin.
Mal ve hizmet ūretimi azalınca bu sefer de birim maliyetler artar ve ūretici bu maliyet artışını ūrūn fiyatlarına yansıtır. Bu da maliyet yönlū enflasyona yol açar.

O zaman hem talebi hem de arzı arttırarak birim maliyetlerin artarak ūrūn fiyatlarına yansıması önlenmeli.
Dūşūk dövizle mal ithal edip, yūksek fiyata satan yandaş dev şirketler yūzūnden bu çözūm bir hayalden öteye gidemez ne yazık ki.
FLA

Enflasyon.
Ekonominin şişkinlik demek olan enflasyon ve işsizlik hastalıklarının 2 ilacı; planlı ve karma üretim ile döviz girişidir.
Döviz de; sıcak para, ihraacat ve turizm gelierleriyle elde edilir. Döviz artışının sağlanması için ayrıca ithaalat da yerli sanaayiyi zarara uğratmayacak şeklde akıllıca yapılmalıdır.

FLA

Başa Dön

 



Önemli Notlar E

  

 

4 E


4 E, Esenlik ( sağlık, afiyet ), Etik ( ahlak), Eğitim, (Helal) Ekonomi. Bu dordune Allah’ ın rızasına uygun olarak sahip olanlar, gercek başarıyı yakalamış olurlar.

 

Eğitim ve Güdüleme



Allah rahmet eylesin, Yaşar Hoca’nın dediği gibi, Musluman etiketi taşımakla Musluman olunmaz. Bunu genellersek, insan bedeni taşımakla insan olunmaz. Ancak Evrensel Ahlak ve Hukuk İlkeleri hayata gecirilerek, insan olunabilir. Elbette ki bu da aileden başlamak uzere eğitimle olur.

Eğitim: Olumlu yonde davranış değiştirmedir.

Olumlu yonde, insanlık yonunde davranış değiştirmedikten sonra, Tum Evren'i okusan hepsi boşuna. F.L.A.

Eğitim: Olumlu yonde, istendik ve kalıcı davranış değiştirme surecidir.

Olumlu yonde: Haksızlık icermeyecek şekilde.
İstendik: İnsanın kendi isteği ile olmalıdır. Baskı ile olursa kişi baskı kalktığında, olumsuz davranışını sergilemeye devam eder.
Kalıcı: Kalıcı olmalı, kişi olumlu davranışı hep yapmalı, benimsemeli, ruhuna işlemeli.
Surec: İşlem, sistemde, girdilerin cıktıya donuşunceye kadar ki gecirdiği aşamalardır.
Sistem: Girdilerin, belli işlemlerden gecirilerek cıktıya donuşturulduğu ve geri bildirimlerle beslendiği duzendir.İnsanoğlu da Tam insan uretme sistemi olan bu dunyada bir girdi olarak ceşitli imtihan işlemlerinden, surecinden gecer. Hataların geri bildirimle tekrarlanmamasını sağlarsa sistemden, Kamil ( Tam ) İnsan olarak cıkabilir, Hz.Allah'ımızın izniyle.

Yeri gelmişken gudulemeden soz etmek istiyorum. Eğitimde guduleme; oğrenciyi bir şey yapması icin isteklendirme, şevklendirmedir. Aferin sen yaparsın, sen zekisin diyerek dersine daha iyi calışması icin oğrenci isteklendirilir.

Ataturk'umuz de oğretmen ruhlu olduğu icin guduleme yapmış, bence. Ayrıca calışkan oğrenciye guduleme yapılmaz. Uyuşuk tembel oğrenciye guduleme yapılır. Ataturk'umuze ait, "Turk milleti; zekidir, calışkandır" sozleri, yuzlerce yıl uyuşturulmuş bir milletin gudulenmesidir, bence. F.L.A.

Başa Dön

 



 

Elektrik Bilgisi.



Prizlerin icinde 2 kablo ucu vardır. Genelde ucların biri kırmızıdır ve elektrik bu kablodadır. Ona pozitif uc ya da faz denir. Diğeri de mavi, yeşil ya da siyah renkli negatif kablodur. Topraklı prizlerde ise 2 kablodan başka sarı renkli toprak kablosu bulunur.

2 kablo birden ellenirse ancak o zaman kişi elektriğe carpılır. Yalnızca faz kabloya bir şekilde kişi dokunursa diğer eli bir yere değmemek ve ayağı da betona, toprağa değmemek şartıyla carpılmaz. Carpılması icin elektriğin vucudu dolanarak topraktan ya da negatif uctan devresini tamamlaması gerekir. Kuşlar yanlızca bir tele ( pozitif ya da negatif farketmez ) kondukları icin carpılmazlar. Kişi tamirat yapmak icin mutlaka sigortayı kapamalı bir de ayağına ıslak olmayan terlik ya da cizme gecirirse guvenli bir şekilde calışmış olur. F.L.A.

 

 

 

 

Evlenilecek Kişide Mutlaka Aranması Gereken 6 Özellik


1. Butce Dengesi.
2. Elektrik Dengesi.
3. Cinsel Kimlik Dengesi.
4. Helal Kazanc.
5. Guzel Ahlak.
6. Ruhsal, Bedensel ve Duşunsel Sağlık.
1. Butce Dengesi; gelir gider dengesini iyi ayarlamayı gerektirir. Gereksiz harcamaların ve ekonomik yıkımların onune gecer. Kişi geliri arttırıp, gereksiz giderleri kaldırma alışkanlığı kazanır. Boyle bir eş ekonomik acıdan cok iyi bir destekcidir.
2. Elektrik Dengesi:İnsanlar samimi bir şekilde sohbet ederken, kadın ya da erkek dekoltelerini acarken, dans ederken elektrik yayarlar. İşte bu hoşluk yaratan elektrik; sevgililer, nişanlılar, eşler arasında yani 1. ve 2. Kişiler arasında yaşanmalıdır. Şayet 3.kişilerle yaşanırsa bir dengesizlik ve catışma ortamı yaratılmış olunur. Bundan dolayıdır ki, kadın erkek arasında arkadaşlık olmaz. Cekim yasası ya da elektriklenme nedeniyle samimiyet de, arkadaşlık da, eşler, nişanlılar arasında olmalı, yine elektriklenme nedeniyle eski eşlerle araya mesafe konmalı; cocuğun okulu, nişanı, duğunu vs. gibi nedenlerle bir araya gelinecekse bu herkesin icinde ve olculu olmalı, tıpkı sıradan 2 kişi gibi davranmalılar. Bu arada cocuğun annesini ve babasını barıştırma taktiklerine karşı da dikkatli olunmalıdır. Sonuc olarak eski eş konusunda 2.kişiye haksızlık yapılmamalı bence.
3. Cinsel Kimlik Dengesi: * Bazı erkekler erkek bedeninde kadın ruhu taşırlar ve eşlerinin gereksinim duyduğu erkeklik enerjisini onlara veremezler. Bazı kadınlar da kadın bedeninde erkek ruhu taşırlar ve eşlerinin gereksinim duyduğu kadınlık enerjisini onlara veremezler. Bu da bazı eşlerin gereksinim duydukları o elektiriği dışarıda aramalarına yol acabilir. Ayrıca kadın olsun erkek olsun kişi eşini de eşcinsel yapabilir. Daha acık soylemek gerekirse eşcinsel bir kadının kocasına yaydığı erkeklik enerjisi eşini eşcinsel yapabilir. Aynen tersi de olasıdır. Uzmanların dediğine gore eşcinsel enerji doğal olmadığı icin negatif (olumsuz) bir enerjidir. Olumsuz bir havayı soluyan kişilerde huzur olamaz.
4. Helal Kazanc: Nasıl ki icki şişede durduğu gibi durmayıp, kendini kontrol edemeyenlere turlu rezillikler yaptırıyorsa, haram lokmada kasa da durduğu gibi durmayıp, insana turlu rezillikler yaptırır.
5. Guzel Ahlak: salih ameli yani Allah'ın rızasına uygun işleri icerir. Ayrıca Allah'ın rızasına aykırı şeylerden kacınmak da Allah'ın rızasına uygun olduğu icin olumsuzlukları işlememek icin mucadele etmek de salih ameldir. Diyalektik yani zıtların catışması kuramı gereği her şey zıttıyla yaratılmıştır. Ahlak da yaratılış ozellikleri demek olduğundan, yaratılışın zıtlıklar ( diyalektik ) barındırması sonucu ahlak da zıtlıklar barındırır. Guzelin yanında cirkin, iyinin yanında kotu vs. gibi. Haksızlık iceren davranışların hepsi negativite yani olumsuzluk, hakkaniyet iceren davranışların hepsi de pozitivite yani olumluluk olarak adlandırılmaktadır. Ahlak yani yaratılış butun olarak guzeldir.Olumsuzluk iceren tarafının, olumlunun değerini ortaya koyması ve yaratılanların canını yakarak olumluya yoneltmesi butun olarak bakıldığında ahlakın guzelliğini ortaya koyar. Ahlakın olumluluk yanına guzel ahlak, olumsuzluk yanına ahlaksızlık denir. Guzel ahlak ve cirkin ahlak şeklinde bir sınıflandırma da yapılabilir.
AHLAK KALEM-4 Yaşar Nuri Ozturk : Ve gercekten sen, cok buyuk bir ahlak uzerindesin.
Ve inneke le ala hulukın azim(azimin).
1. ve inne-ke : ve muhakkak ki sen
2. le : gercekten, elbette, mutlaka
3. ala : uzerinde
4. hulukın : yaratılış (ahlak)
5. azimin : azim, cok buyuk
Yukarıda ki ayette buyuk, yuce bir ahlak uzerindesin deniyor. Yani Allah’ın gozunde yuce bir değere sahip ahlak uzerindesin deniyor. Boyle bir ahlak da elbette ki guzeldir. 11.01.2013 Fatih Lutfu AYDIN
Not: AHLAK Sozlukte "huy, seciye, tabiat, mizac, karakter" gibi anlamlara gelen hulk veya huluk kelimesinin coğuludur. İnsanın fiziki yapısı icin coğunlukla halk, manevi yapısı icin ise hulk kelimesi kullanılmaktadır. Bir terim olarak ise "insanın iyi veya kotu olarak nitelendirilmesine sebep olan manevi vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarının butunune" verilen addır. Ayrıca bu konuları inceleyen bilim dalına da ahlak adı verilir. İslam ahlakının kaynağı Kur'an ve sunnettir. Hz. Aişe, bir soru munasebetiyle Hz. Peygamber'in ahlakının Kur'an ahlakı olduğunu belirtmiştir (Muslim, Musafirin, 139). Bu iki kaynak dini ve dunyevi hayatın genel cercevesini cizmiş, ameli kurallarını ortaya koymuş, başta fıkıhcı ve hadisciler olmak uzere kelamcılar, mutasavvıflar ve filozoflar tarafından geliştirilen ahlak anlayışının temellerini oluşturmuştur. Allah insanı en guzel bir bicimde (kıvamda) yaratmış (Tin, 95/4), ona kendi ruhundan uflemiştir (Hicr, 15/29). Bu sebepledir ki, Allah'ın emriyle melekler, insanlığın atası olan Hz. Adem (a.s.) karşısında saygı ile eğilmişlerdir. Ancak insanın bu ustun ruhi cephesi yanında bir de bedeni cephesi vardır. İnsan, ahlaki bakımdan cift kutuplu bir varlık ozelliği taşımaktadır. Allah insan nefsine "fucurunu da takvasının da" ilham etmiş, yani iyilik de, kotuluk de yapmaya yatkın bir kabiliyet ve istidatla yaratmıştır (Şems, 91/9-10). (M.C.) NOTDA YERALAN YAZI DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI SİTE'SİNDEN ALINMIŞTIR Fatih Lutfu AYDIN
11.05.2013
Saygılar ve Sevgiler.
Başa Dön

 

 

Evlilik Temelini Sağlamlaştıran 5 Şey.



1. Sevgi
2. Saygı
3. Sabır
4. Sadakat
5. Sebat (azim)

 



 

Evliliğin İlk Günü


Evliliğin ilk gunu eşleri rahatsız etmek ayıbın da otesinde gunahtır cunku eşlerin başbaşa kalma haklarının gaspıdır. 2. Gercekten sokakta kalmışlar ve gidecek yerleri yoksa elbette vicdanen iceri alınmalıdırlar. Kız evlatların sadık, vicdanlı ve sevgi dolu oldukları anlatılıyor ama eşe yapılan haksızlık ve adam yerine koymama durumu da sorgulanmalı. Hep ailem diyen eşine haksızlık ediyor demektir İkişkiler ne ataerkil ne ana erkil ne de cocuk erkil omalı. Kim haklıysa durumun da uygun olması şartıyla onun sozu dinlenmelidir.

Başa Dön

 


 

Önemli Notlar F

  

 

 

Fedakârlık.


Fedakarlık=Ozveri=Diğer gamlık: Başkalarının rahatı icin kendi rahatından vazgecmedir. Or. Sevgilisiyle evlenebilmek icin taht rahatlığından feragat ( vaz gecme ) eden İngiltere Kralı. Gorev soz konusu olduğunda, soz konusu iş gorev gereği yapılmakta olduğundan, Vefadan ( bağlılık, sevgiyi surdurme eyleminden) ve fedakarlıktan soz edilmemelidir.

 

Fen Bilgisi Terimleri


Simetri ve Daha Fazlası


Cismin uzunluk, ağırlık, hacim gibi ölçülebilen özelliğine, ÇOKLUK, NİCELİK, KEMİYET ya da BÜYÜKLÜK denir.

Birim : Bir niceliği ölçmek için kendi cinsinden örnek seçilen değişmez parça. Ör. Uzunluk ölçüsü birimi metre, para birimi liradır.

1. Skaler Büyüklükler.

Sadece bir sayısal değer ve birimi ile ifade edilebilen büyüklüklere Skaler Büyüklük denir.

2. Vektörel Büyüklükler

Bazı büyüklüklerin ifadesinde sayı değeri ve birim yeterli olmaz.Örneğin “Marmara denizi’ nde saatte 70 km hızla rüzgâr esiyor” tümcesinde rüzgârın yönü ifade edilmediği için hızı ile ilgili bilgi yetersizdir.

Cisim rüzgâr, sayı değeri 70 , birimi km, büyüklüğü hız olmaktadır.

Şiddeti ( büyüklüğü, sayı değeri ve birimi ) yanında yönü, doğrultusu ve başlangıç (uygulama) noktasıyla belirlenebilen büyüklüklere VEKTÖREL BÜYÜKLÜK denir.

Vektörel büyüklüklerin işaretleri üzerine oklar konularak skaler büyüklüklerden ayırt edilir. Ağırlık, hız, ivme, basınç, ve kuvvet vektörel büyüklüklere örnek gösterilebilir.

Kuvvet: Duran bir cismi harekete geçiren, hareket halindeki bir cismi durduran, doğrultu ve yönünü değiştiren veya cisimlerin biçiminde değişiklik yapan etkiye denir.

Kuvvetin 5 Etkisi.

1. Cismi hareket ettirir ya da durdurur.
2. Cismin hızını arttırır ya da azaltır.
3. Cismin doğrultusunu ve yönünü değiştirir.
4. Cismin şeklini değiştirir.
5. Cisme döndürücü etkide bulunur ( moment ).

Ağırlık: bir cisme etki eden yer çekimi kuvvetidir. Ağırlık da bir çeşit kuvettir. G ile gösterilir.

Madde : Çevremizdeki hava, su, toprak ve masa gibi kütlesi, hacmi ve eylemsizliği olan varlıklara denir. Ayrıca kütlesi, hacmi ve eylemsizliği olan her şeye denir.

Kütle: bir cismin sahip olduğu madde miktarı olup, m ile gösterilir.

Hacim: maddenin uzayda kapladığı yer olup, v ile gösterilir.

Eylemsizlik: bir maddenin sahip olduğu hareket ve şekil durumu.

Yoğunluk ( özkütle ): bir maddenin birim hacminin kütlesi olup, d ile gösterilir. Tanımdan formül çıkarma: Yoğunluğun formülü için tanım okunur.

Yoğunluk ( özkütle ): bir maddenin birim hacminin kütlesidir.
d= madde miktarı / maddenin birim hacmindeki
d=m/v

Kütle madde miktarı olduğu için birim hacmindeki örneğin cm kübündeki madde miktarı denir. 5/10 kesri 10 da 5 diye de okunur. Dolayısıyla da, de ekini alan kesir çizgisinin altında, payda bölümünde bulunur. Hacmin sembolü v, kütlenin sembolü m olduğuna göre tanımı okuyup yazmalı.

Yoğunluk ( özkütle ): bir maddenin birim hacminin kütlesidir. Hacmini yerine hacmindeki kelimesi kullanılırsa, de ekini alan alta yazılır. d=m/v olur.

Sembollerden başka birimlerden yola çıkarak da formül bulunur. d'nin birimi gr/cm küp olduğundan gr olarak verilen pay kısmına, hacim olarak verilen payda kısmına yazılır. Üçgen Yardımıyla Bulma;

Kütle bulunmak isteniyorsa, sembolü olan m kapatılır ve yanyana olanlar çarpılır.
m=dxv
Özgül ağırlık bulunmak isteniyorsa, sembolü d kapatılır, kesir çizgisinin üstünde kalan paya, altında kalan da paydaya yazılır.
d=m/v
Hacim bulunmak isteniyorsa, sembolü v kapatılır, kesir çizgisinin üstünde kalan paya, altında kalan da paydaya yazılır.
v=m/d

      |
  | YP |
  | | | | | |
| TS | YO |
| | | | | | | | | |

Yukarıdaki üçgen içine paso anımsatıcısından yararlanarak en yukarıya YP (Yüzde Payı ), aşağıya sola TS ( Temel Sayı ) ve aşağıya sağa YO ( Yüzde Oranı ) yazılabilir. Burada TS paylaştırılacak olan bütündür. YP bütünün orana karşılık gelen kısmıdır.
Bütüne örnek olarak 250 gr. Lık bir ekmeği verelim. Oran da 0.50 olsun. O zaman orana karşılık gelen bütüne ait kısım 125 gr. olur.
Kilosu yani 1000 gr. ı 4 TL yani 400 Krş olan bir şeyin ½ kg ını bulmak için 1000 i ve 400 ü 2 ye böleriz.
1000/2 = 500 gr 400/2= 200 Krş.
O zaman 1 gr ı için her ikisi 1000 e, 10 gr ı için 100 e vs. vs bölünür. Esnaflar bunu kafasından yarım kilosu için 2 ye, 250 gr. ı için 4 e bölerek yapar.

10.05.2018 F.L.A.

İş: bir kuvvetin bir cisme etki etmesi ve onu hareket ettirmesiyle ortaya çıkan durumdur. İş yapabilme yeteneğine ENERJİ denir.

Kandan aldıkjları bazı maddeleri değiştirerek tekrar kana veren kapalı bezlere İÇ SALGI BEZLERİ, bunların salgılarına da HORMON denir. Hormonlar; çok az miktarıyla büyük işler gören vücuttaki bütün organ ve dokuların faaliyetlerini kamçılayan, düzenleyen kmyasal organik maddelerdir.

Salgı; organizmanın çeşitli işlevlerinde kullanılmak üzere belli organ ya da bölgelerde üretilen maddedir. Hem bitk,lerde hem de hayvanlarda görülür. Çoğunlukla salgı bezi, adı verilen özel oluşumlarda üretilir.

Dış salgı (exocrine) bezleri kendi kanalları olan bezlerdir. Ör. Süt, gözyaşı, ter, tükürük, mide öz suyu, safra, diğer sindirim salgıları, mukus (Mukoza: solunum ve sindirim sistemi organlarının içini döşeyen ince kaygan epitel tabaka. sanılanın aksine bir madde değil bir grup hücredir salgıladığı maddeye mukus denir), sidik vb.

İç salgı (endocrine ) bezleri hormon adını alırlar ve kendi kanalları olmadığı için kan dolaşımını kullanırlar. Ör. Troit, paratroit, hipofiz, böbreküstü bezleri, cinsiyet bezleri ( erkekte testis, kadında yumurtalık ).

Atom: Bir elementin bütün özelliklerini taşıyan en küçük parçasıdır.

Molekül: Bileşiğin bütün özelliklerine sahip en küçük parçasıdfır.

Element: Aynı cins atomlardan oluşmuş saf ( içinde yabancı madde olmayan )madde.

Bişleşik: İkji veya daha çok elementin belirli miktarda birleşerek meydana getirdiği yeni madde.

Organizma: Canlıyı oluşturan organların tümü.

Hücre: Canlının en küçük yapı birimi.

Frekans: Titreşim hareketi yapan bir sistemin birim zamanda yaptığı salınım ya da devir sayısı ( simgesi f ya da v ) . Bu frekans 2. ile çarpıldığında açısal ferekansı verir.

Alterneatif akımda da frekanstan söz edilir ve birim zamanda akımın aynı yönde sıfır değerine ulaşma sayısı olarak tanımlanır. Elektromanyetik ışınımın frekansı ışık hızının söz konusu ışınımın dalga boyuna bölünmesiyle elde edilir. Sözü edilen her 3 frekans çeşidi de hertz cinsinden ölçülür. Matematikde ise istatistiksel bir değişkenin belli bir aralıkta ki değerleri frekans adını alır.

Frekans : dalga sayısı. Aşağıdaki örnekte dalga sayısı 2 dir (.^, ^ )
0^0^0

Dalga boyu
Sıfır değerleri arasında ki uzaklıktır.

Multiple Skleroz ( MS ) : Beyinde ki ve omurilkikte ki birçok sinir hüğcresi miyelin adı verilen yağlı bir maddeden oluşan bir kılıfla yalıtılmıştır. Miyelin sinirler boyunca sinyalleri hızlandırır. Bu hastalıkta bu miyelin kılıfı hasar görür. Bu durum bağışıklık sistminde ki normal olmayan bir aktiviteden kaynaklanır. Tetikleyici bir enfeksiyon olabilir. Ancak genetik faktörlerin de rolü vardır. Bu hastalıkta sinir hücreleri düzgün görev yapamaz.,

İşaret ve Belirtileri

1. Kollar ve bacaklarda güçsüzlük ve/veya uyuşukluk.
2. Koordinasyon kaybı.
3. Sık idrara çıkma.
4. Bazan idrarı tutamama
5. Bulanık görüş.

4. DENGELEYİCİ KUVVET

Durmakta olan bir cisme birden fazla kuvvet etki ettiğinde cisim bileşke kuvvet yönünde harekete geçer. Cisme bileşke kuvvete eşit büyüklükte bir kuvvet, bileşke kuvvete zıt yönde uygulanırsa cisim harekete geçemez. Bu kuvvete dengeleyici kuvvet denir.
Şekil 10 daki K noktasına uygulanan kuvvetlerin bileşkesi R dir. 1 F ve 2 F kuvvetlerini dengeleyen kuvvet R dir.

• Durmakta olan bir cisme uygulanan kuvvetlerin bileşkesi sıfır ise cisim dengede kalır.
• Hareket halindeki bir cisme uygulanan kuvvetlerin bileşkesi sıfır ise cisim sabit hızla hareket eder. Düzgün doğrusal hareket yapar.
ÖZDEŞLİK: Cisimlerin aynı cinsten olup, aynı özelliklere sahip olması.
Yayın ağırlık asılmadan ( sarkmadan ) önceki haline denge denir. Denge denklikten gelir. Denge bir cisme etki eden kuvvetlerin eşit ve zıt yönlü yani birbirlerine denk olmasıdır.

Madde: Kütlesi, hacmi ve eylemsizliği olan her şeye madde denir. Aşağıdakilerden hangisi madde değildir?

A) Hava B) Toprak C) Ses D) Taş

ÇÖZÜM
Hava, toprak ve taş tartılan ve hacmi ölçülebilen varlıklardır. Bu nedenle üçü de birer maddedir. Oysa ses, tartılamadığından ve hacmi ölçülemediğinden madde değildir. Maddeler, doğada katı, sıvı ve gaz halinde bulunur.

Partikül: fra. Particule ; ing. Particle
Parçacık, atom ve atom çekirdeği boyutlarında, bağımsız nitelikli, evrenin temel taşlarını oluşturan tanecik. Maddeyi oluşturan en küçük nesnelerden her biri.

Ödem: dokularda sıvı birikmesi. Çeşitli dokularda, deri altında sıvı keselerinde, özellikle akciğer ve beyin gibi çeşitli iç organlarda şişkinlik yaparak onlarda şekil bozukluğuna yol açar, organın çalışma düzeyini bozar.

Kist: vücutta bulunan koloit* ya da iç yağı gibi sıvı ve yarı sıvı maddeyle dolu torba. Nedenleri ve yapıları çok farklıdır. Kimileri asalaklardan ileri gelir. Gözle görülen keseli kurt kistleri ; karaciğer, akciğer ve dalakta görülen hidatik kistler bu türdendir.
* Koloit : 2 ya da daha çok maddeden birinin öteki içinde son derece ince tanecikler halinde dağılmasıyla meydana gelen düzgün karışım.

Olmayana ergi yöntemi: bir teoremin yargısının (hükmünün) yanlış olduğunu kabul edip, savının (hipotezinin) yanlışlığını kanıtlama yöntemi.
Teorem (önerme): Doğru ya da yanlış bir yargı bildiren söz, cümle. P (sav, hipotez), Q (yargı)
Yargı: Bir kişi ya da konu hakkında varılan düşünce. Teoremler bir yargı yani herhangi bir şey hakkında bir düşünce belirtilmesi olduğından ispat gerektirirler. Bu nedenle teoremler ispat gerektiren önermelerdir.
Olmayana ergi: P’nin Q’yu değil Q’nun P’yi kanıtlaması için yapılan akıl yürütmedir.(x2.9) Karesi 9’dan farklı bir sayı (x2=9) => (x.3)
Cendere : pres, sıkma, ezme aracı.
Füzyon : Nükleer kaynaşma.
Fizyon : Nükleer parçalanma.
Kortizon : böbreküstü bezleri korteks ( kabuk ) i tarafından salgılanan bir grup hormon. Kortizon rahatsızlığı böbreküstü korteksi yetmezliğinden ileri gelir.
Enzim : vücuttaki kimyasal tepkimelerin hızını arttıran (katalizör görevi gören ) proteinlere denir.
Metabolizma : hücre faaliyetlerine denir.

Atom Numarası : proton sayısı.
Kütle Numarası : proton + nötron sayısı.
Proton sayısı = elektron sayısı.
Atomun çekirdeğinde proton ve nötronlar, etrafında ise elektronlar bulunur. Nötron: Atom çekirdeğinde bulunan yüksüz tanecik.
Nükleus : çekirdek, nüve, nevat.
Nükleer : nevati, çekirdeksel.
Nükleer patlama : çekirdeksel patlama, tepkime. Nükleer burada zarf ( belirteç ) dır. Belirteçler fiil ( eylem ) lerin sıfatları yani niteleyicileridir.
Nükleik ya da nükleer asit : çekirdek asiti. Nükleer burada sıfat ( isim niteleyici ) tır.
Nüklein : çekirdek özü.
Nükleon : atom çekirdeğini oluşturan proton ve nötronun ortak adı.

İnhibisyon : Sinirsel bir eylemin, bir başka sinir uyartısıyla engellenmesi. Bir doku ya da organın çalışmasını durdurarak, görevini yapamaz hale gelmesine neden olan sinirsel tutukluk. Bir şeyin etkisini frenleme, ket vurma.

Tetikleme : bir şeyi harekete geçirme.

Türbilans : burgaç. Sıvı ya da gazlı bir ortamdaki rastgele hareketler. Burgaç : karşılıklı iki akıntı ya da esintinin çarpıştığı yerde oluşan çevrinti. Kasırga, girdap.

Katalizör: tepkime sonucunda kendisi değişmeyen bir madde, kimyasal bir tepkimenin hızını arttıran unsur. Katalize etme: bir katalizör aracılığıyla kimyasal bir tepkimenin hızının arttırılması.

Difüzyon : Moleküllerin yoğunluğu çok olan ortamdan, az olana doğru hareketi.

Ozmoz : Suyun hücre zarı gibi seçici – geçirgen, geçirimli ( selektif – permeabl ) zarlardan difüzyonuna, yani girip çıkmasına denir.

Enzim : Katalizör görevi yapan proteinlere denir. Vücut sıcaklığının aktivasyon enerjisini üretecek kadar yüksek olmaması nedeniyle, canlılarda kimyasal reaksiyon ( tepkime ) ların olabilmesi katalizörlere bağlıdır.

Molekül, bileşiğin bütün özelliklerine sahip en küçük parçasıdır. Atom, elementin bütün özelliklerine sahip en küçük parçasıdır. Element, aynı cins atomlardan oluşmuş saf ( içinde yabancı madde olayan ) maddedir.

Fotosentez, yeşil bitkilerin hücrelerindeki klorofil maddesi yardımıyla havadan aldıkları karbondioksit ve topraktan aldıkları sudan, güneş enerjisinden yararlanarak, besin yapma olayları. Yani bitkilerin, yapraklarıyla karbondioksiti, kökleriyle suyu alarak güneş enerjisinin de yardımıyla beslenmesi.

Epitel doku: Vücudun dışını örten deriyi, iç organların dışını ve içini döşeyen zarları ve salgı çıkaran bezleri yapan bir dokudur. Birbirine bitişik veya çok yakın hücrelerden meydana gelmiştir. Hücreler arası ara maddesi çok azdır. Epitelyum dokular, bez, deri ve zar dokulardır. Bez ( salgı ) Dokuları. 1. Egzokrin ( dış salgı ): Tükrük bezi, ter bezi vs. Kendi kanalları olduğu için dış salgı bezi adını alırlar. 2. Endokrin ( iç salgı ) : Hipofiz, trioid vs. Dolaşım sistemini kullandıkları için bu adı alırlar. Salgılarına hormon denir.

Fermantasyon : Mayalanma, karbonhidratların havasız bir ortamda mikroorganizmalar ( bakteriler ) ca bozunması. Belirli bir sürede yapılan mayalama bozunma ( küf ) yapmaz.

Ör.: hamur ( karbonhidrat ) un üstü kapatılıp da bir süre beklendiğinde bakteriler ekmeği şişirir ve lezzetli bir şekilde pişecek hale getirir. Ezilerek şıra haline getirilen üzümlerin fıçı içinde ( havasız bir ortamda ) bir süre bekletilmesiyle alkol elde edilir.

Konsantasyon ( derişim) : yoğuşma yani maddenin gaz halinden sıvı haline geçmesi. Buharlaşma da maddenin sıvı halden gaz haline geçmesi olduğu için yoğuşma buharlaşmanın tersidir.
Kışın mutfaktaki yemeğin buharının soğuk cama çarpınca neme ( sıvıya ) dönüşmesi yoğuşmaya bir örnektir.

Soğuk cama çarpıp buharın neme dönüşmesi aynı zamanda havanın sıcak ortamdan soğuk ortama akış eğilimli olduğunu gösteren bir durumdur.

A Kut : A ( Aniden başlayan ), A ( Ağır yani şiddetli seyreden ), K ( Kısa süreli olan ) rahatsızlıkların nitelendirilmesinde ( sıfatlandırlmasında ) kullanılan bir sözcüktür.

Kronik yani müzmin, süreğen demek olup, akutun tam tersidir.

H A S T A L I K L A R

KOAH (Kronik obstrüktif akciğer hastalığı) OBSTRUCTIVE ENGEL OLAN, ZORLUK ÇIKARAN

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH), (süreğen tıkanan akciğer hastalığı) bir akciğer hastalığıdır.

Halk dilinde "kronik bronşit", "müzmin bronşit" gibi adlarla bilinen KOAH, akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı olarak soluk alıp verme sırasında hava akımının kısıtlanması ile nitelenen süreğen (kronik) bir hastalıktır.

Amfizem ve kronik bronşiti kapsayan bir hastalık öbeğine giren Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı'nın en önemli özelliği, akciğerlere giren ve çıkan havayı, soluk darlığına neden olacak kadar kısıtlayabilmesidir. KOAH nedeniyle dünyada her yıl yaklaşık 2.500.000 kişi yaşamını yitirmektedir. Dünya genelinde ölüm nedenleri arasında altıncı sırada yer alan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı'nın artış oranı % 163 gibi yüksek bir sayıdır.

Kalıtsal özellikleri de görülen KOAH'ın yarattığı hava akımının engellenmesinin nedeni; akciğerlerde gelişen yangının (enflasmasyonun) yol açtığı asaldoku (parenkim) harabiyeti (amfizem) ve/ya da küçük hava yollarındaki daralma ve bronş çevresindeki liflenmedir (peribronşiyal fibrozis, küçük hava yolu hastalığı)

Abraş = Vitiligo Vitiligo, insanlarda tarihin en eski zamanlarından beri görülen, bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Yapılan araştırmalar, vitiligoya yol açtığı düşünülen bazı faktörleri ortaya çıkarmış olsa da hastalığın kesin sebebi bilinmemektedir. Hayati tehlike taşımayan ancak kişinin sosyal yaşantısını olumsuz yönde etkileyebilen bu rahatsızlığın farklı tedavi yöntemleri bulunur. “Vitiligo nasıl tedavi edilir?” ve “Vitiligo kimlerde daha sık görülür?” gibi merak edilen soruların cevaplarını vitiligo hakkında hazırladığımız detaylı makalede okuyabilirsiniz.

Alıntı kısa yolu...

Viltigo

Sedef Hastalığı

Migren

Hastalıklar

Eksantrik ( eccentric ) : Merkezcil olmayan hareketler, dış merkezlilik. Değişmeceli (Mecazi) anlamı: Normal dışı davranan, normal dışı olan insan, hayvan, cisim, zerzevat. Başına buyrukluluk.

Not: Her hareket isteyen yere bir elektrik motoru yerleştirmek maliyetli bir iş olduğundan ortasına mil yerleştirilmiş ve etrafına motorurun kayışı geçirilsin diye kanal açılmış kasnaklar kullanılır. Bisiklet dişlisinde olduğu gibi zincir geçsin diye çarklar da kullanılır. İşte mil çarkın ya da kasnağın merkezine değil de merkez dışında bir yerde ise kasnak ya da çark sağa sola yalpalayarak döner. Mili merkezde olanlara göre de yavaş döner. Yani bir yerde yavaş hareket isteniyorsa mili dış merkezli kasnak ya da çark kullanılır.Yukarıda yazdığım gibi bu kural dışı, başına buyruk yaşama anlamına da gelir.

10.05.2018
F.L.A

. Egosantrizm: beniçincilik (benmerkezcilik) her şeyi kendine dayandırmak, kendine bağlamak, kendine indirgemek, her şeyde kendi görüş açısından hükümde bulunmak, her şeyde kendini esas almak ve kendi fikrini, mantığını ve duygusunu hareket noktası, örnek, ölçü ve merkez almak eğilimi olarak

tanımlanır.https://tr.wikipedia.org/wiki/Egosantrizm Egosantrik ( Egocentric) : Beniçincilik yanlısı:

Kendi kafanızda ve kuruntunuzda yarattığınız egosantrik kişiliğinizden burada kurtulurdunuz.- H. Taner.

Başa Dön

 


 

 

 

Fitne


Fitne başka madenlerle birleşmiş, kaynaşmış olan altını ayırmak için altın maden birliğini ateşte yakma işi. Bu işte kullanılan ateşe de fettan ( ayıran, birliği bozan ) deniyor.

İran da kozmopolit ( Kozmopolit Etimoloji Sözlüğünde dünya vatandaşı olarak geçer. *) yapısıyla; Türküyle, Persiyle, sünnisi ve alevisiyle bir birlik içinde. Karı koca arasındaki birliği bozan ateşli kadına da fettan denir. Bu durumda teşbihte ( benzetmede ) hata olmaz, ABD ile İsrail fettan yani ateşli kadın olmakta. Sonuç olarak fitne; birlik bozma, birlik bozuculuk olmakta iken fettan da birlik bozan anlamına gelmektedir.F.L.A.

*Kültür; bir toplumun yemeği, mimarisi, sanatı, müziği, dini, dili vs.si ile bir yaşama biçimidir. Bu nedenle kültür için toplum yaşam biçimi tanımı yapılabilir.
Kozmopolit için de çok kültürlü yani çok yaşam biçimli tanımı yapılabilir. Ör. Türkiye çok yaşam biçimli bir toplumdur.
Kozmoz Evren demektir ve Evren pek çok farklılığın uyum içinde yaşandığı bir ortamdır. Kozmo da Kozmoz (Evren) sözcüğünden Evrensel anlamında bir sıfat olabilir. sonuç olarak kozmopolit Evrensel vatandaş veya Dünya vatandaşı demek oluyor.

Başa Dön

 



 

FÖŞ



Takva Şiiri" Ben föşü fırlamanın önde şeydeni ( gideni ) zannediyordum oysa ki fevkalâde önemli şahıs yani çok önemli kişi demekmiş. İngilizce'si Very Important Person ( VIP ) demek. Önemli olan takva ile Hakk gözünde önemli kişi olabilmek.


Başa Dön

 

Önemli Notlar G

  

 

 

 

Önemli Notlar H

  

 

 

Hem Bilgi Hem Duygu Toplumu Olmalıyız


Teknoloji, maddiyat ve doğa, maneviyat ikilemi üzerine Müşfik Kenter'den bir hayat dersi.
Hem Bilgi Hem Duygu Toplumu Olmalıyız.

Teknoloji de lazım ama,
Maneviyatı da,
Katmalıyız, hayatımıza.

Hem bilgi hem de duygu toplumu,
Olmalıyız, biz.
Boş durmayıp, üretmeli,
Hem beynimiz, hem yüreğimiz.

Mesela,
Öğrenebiliriz Java,
Şirin, tatlı hocamızla.
Hocamız, Dilruba Köse.
Kulak verelim,
Bu şirin, tatlı sese.
FLA
Dilruba Köse
Başa Dön

 


 

Homo Ekonomikus-Bilinçli Tüketici


Çanakkale

Yalnızca vatan savunması değildir Çanakkale.
Sömürgeci yedi orda hakiki sille.
Yüreği insan sevgisiyle dolu Atatürk ile.
Soktu Mehmetçik onu rezil bir hale.

Uyan ey Türk uyan.
Kapitalistin döktüğü bunca kan.
Uğruna aktarıldı sana bu vatan.
Uyan kapitaliste karşı uyan.

Bilinçli tüketici ol da.
Hakim olamasın kapitalist Anadolu’da.

Saygılar ve Sevgiler.
18.03.2007
Fatih Aydın..

HOMO ECONOMİCUS *İktisadi alıcılık ( Homo Economicus): )(Bu bölümü çalışırken olayları hikayeleştirdim. Bence çok işe yaradı Geçen ünitede Homo Economicus ların mükemmel yapıya ve karaktere sahip , asla hata yapmayan , analiz ve araştırma yapan kişiler olduğunu söylemiştik. Şimdi de bazı özelliklerini belirtelim

1) Tam bilgiye (Enformasyona sahiptirler) Yani piyasada her şeyi bilirler. Ben bunu “ Ne,Nerede,Kaça ?” cılar olarak adlandırdım. Ve böyle çalıştım. Ne ,nerede,kaça? Hepsini biliyorlar çünkü
2) Seçici olma Adı üstünde; yani seçim yapıyorlar. Bu yüzden de “doyumsuzlar”
3) Çoğu aza tercih etme Yani fazla olanı tercih ediyorlar. ( Bu özellikleriyle bu iki maddeye ‘doyumsuzluk varsayımı da denir’ )
4)Tercihler arası tutarlı olma: Genel olarak şöyle anlatılır A>B ve B>C ise A>C olmalıdır. Örneğin siz Sinemaya gitmeyi > Kitap okumaya , Kitap okumayı da > Ders çalışmaya tercih ediyorsanız , Sinemaya gitmeyi > Ders çalışmaya tercih etmelisiniz. Bu maddeye “tutarlılık varsayımı” ve “tercihler arası geçişkenlik varsayımı” denir.

Yukarıda ki Homo Economicus adlı alıntının kısa yolu. Homo ekonomikus

12.11.2012
Fatih Lütfü AYDIN
https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/15-mart-dunya-tuketiciler-gunu-nedir-neden-kutlaniyor-iste-tarihcesi-2289037/

 

Önemli Notlar I-İ


  

 

3 Bakış Açısıyla İlericilik ve Gericilik



1. İnsanlığın geçirdiği aşamalar açısından.
2. Kemalizm açısından.
3. İktisadi kalkınma açısından.

İnsanlığın geçirdiği aşamalar ve Kemalizm açısından ilericilik ve gericiliğe 1 nolu kaynaktan ulaşılabilir. İktisadi kalkınma açısından ilericilik ve gericiliğe de 2 nolu kaynaktan ulaşılabilir.

Bu durumda insanlığın geçirdiği aşamaların öncekilerini savunanlara gerici, son aşamasını savunanlara da ilerici denmesi gerekir. Aynı şekilde akılcılık, insancılık ve diğergamlık demek olan Kemalizm'in karşısında olmak gericilik, yandaşı olmak ilericilik olmalıdır. İktisadi kalkınmayı sağlamış toplumlar ilerlemiş, kalkınmış toplum ve iktisadi kalkınmayı sağlayamamış toplumlar da geri kalmış toplum olmuş olur.

Kemalizmi açıklayan Kemallik şiiri.

Kemallik

Çocukluğunda emeği sömüren kargaları kovardı.
Sömürgeciye kafa tutuş çocukluğunda vardı.
Akılcılık, insancılık ve diğer gamlık,
Devlet adamlığında böyle sağlanır, kemalat, tamlık.

İçki, sigara içermiş ama yememiş haram.
Halkından başkasına siyasi açıdan,
Eğmemiş boyun, etmemiş ram.
O dini anlamakta da, devlet adamlığında da tamdı, kemaldi.
O halkını sürü yerine koyup, düşmana teslim etmeyen,
MUSTAFA KEMAL’ di.

Kendisine sahip çıkana atamızsın dedi halk-ı Türk.
Böylece oldu adı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

Halkını sömüremesin diye üst tabaka ve dış güçler.
Köy enstitülerini ve halk evlerini kurdu.
Kentlerde burjuva ve soylular, köylerde ağalar ve şeyhler,
O ölünce tekrar sardı yurdu.
Yıkıldı birer birer bütün güzel şeyler.

Kargalar bırakmadı tarlada ekin.
Bu ne doymak bilmez hırs, buna bitmez halka kin.
Ey sömürgeci ye bütün dünyayı ye.
Dünya tuvaletinde, ulaşamazsın ruhun derinliğindeki sevgiye.

Saygılar ve Sevgiler
14.11.2008

Not: KEMALİZM
1. Akılcılık, bilim ve teknolojiyi yaşama geçirmenin kapısını açar.
2. İnsancılık, insanın sömürülmesine dolayısıyla sömürgeciliğe (emperyalizme)
karşı çıkar. İnsanın mutluluğu için laik ve demokratik ortamda sosyal devlet
ilkelerini devreye sokar.
3. Diğerkâmlık: fedakârlık yani özverililik olup, özverili bir şekilde gerçek milliyetçiliği
devreye sokar.
Bk. Gerçek Milliyetçi şiiri.

EBÜLFEZ ELÇİBEY Kemalist idi. Bildiğim kadarıyla Kemalizim; Akılcılık (Rasyonalizm) , İnsancılık (hümanizm) ve Diğergamlık (Fedakârlık) demektir.
Akılcılık ile bilim ve teknikde ileri gidilir. İnsancılık ile insana değer verilir ve demokrasi, insan hakları ile bireylerin her tür gereksinimi adilce karşılanır. Diğergamlık ile de özveriyle ve vatan sevgisiyle vatanın ve vatanın insanının daha mutlu ve ekonomik rahatlık içinde yaşaması sağlanır.
İşte Emperyalizm Kemalizm'in yaşama geçirildiği ülkeleri sömüremeyeceğinden Kemalistlere düşmandır.
12 Eylül faşist idaresi bu yüzden ordudaki Kemalist subayları kıyımdan geçirdi. F.L.A. 17.03.2017

Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 19.8.2014 23:34:00


Ekonomik Kalkınma.

Bir toplumun, ekonomik, teknolojik ve kültürel gelişmişliğine Ekonomik Kalkınma denir.

FLA

Ekonomik büyüme milli gelirin önceki yıla veya yıllara göre artmasıdır. Büyüme ekonomik kalkınmayı oluşturan parçalardan biridir. Büyümenin yanında adil gelir dağılımı, enflasyondan kurtulma ya da alım gücü artışı ve istihdam artışı, v.s. olmadan kalkınma olmaz.

Örneğin 3 ayağın her biri ve taburenin otutulacak kısmı tabureyi oluşturan parçalardır. Parçalar tek başına bir anlam oluşturmaz. Tek ya da 2 ayaklı tabure ayakta durmaz. Sonuç olarak, ekonomik kalkınmayı bütüncül bakış açısıyla ele alırsak, ekonomik kalkınma 3 ayaklı taburesinin ayakları,

1. Ekonomik ayak.

2. Teknolojik ayak.

3. Kūltūrel ayak,

olmaktadır.


Ekonomik ayak; büyüme, enflasyondan kurtulma, dolayısıyla alım gücü artışı, istihdam artış ve adil gelir dağılımı parçalarından oluşur. Teknolojik ayak; mal ve hizmetlerin bilimsel olarak üretilmesi, õzellikle bilimsel bilginin üretilmesi yani bilişim ayaklarından oluşur. Bilişim için yazılım sektörü gelişmiş olmalı, en son yazılımları üretebilmeliyiz Kültürel ayak; teknolojik donanımları ve yazılımları üretebilecek ve onları satın alabilecek ve ustaca kullanabilecek bir toplumdan oluşur.

Konuyla ilgili önceki yazım aşağıdadır.

Ekonomik kalkınma ülkelerin ekonomik anlamda büyümelerine ek olarak sosyal, siyasi ve kültürel bakımdan birçok alandaki gelişmeyi kapsamaktadır.
Bilindiği üzere ekonomik büyüme yıldan yıla gerçekleşen milli gelirdeki artıştır. Bu artış iktisadi kalkınma için yeterli olamaz. Örneğin Arap ülkelerinde petrol satışlarından dolayı milli gelir artışı ya da bir başka deyişle ekonomik büyüme sağlanmaktadır. Ne yazık ki diğer unsurlar yani yukarıda belirttiğim, sosyal, siyasi ve kültürel gelişmişlik bulanamamakta. En basitinden petrol rafine ( petrolü benzin, gaz yağı, mazot gibi bileşenlerine ayırma ) teknolojisi ve tesisleri bildiğim kadarıyla yabancıların elinde. Teknolojik okumuşluk, teknoloji üretme, ustaca kullanma ve yazılım geliştirme kültüründen yoksunlar.

Yüksek düzeyli teknolojiyle fazlaca döviz girişi sağlanacağından yüksek düzeyde teknolojiye sahip olmalıyız. Bunun için de eğitimli kişiler gerekir. Eğitim reformu yerine beceri kalitesi düşük ve eğitimsiz yabancılarla üretim bizi kalkındıramaz.
Bir yandan para basarken bir yandan da planlı, karma ve yüksek teknolojili ürünleri üretemezsek, enflasyon ve işsizlik hastalıklarıyla sürünmeye devam ederiz.

Bilindiği üzere öge, unsur ya da faktör bir bütünü oluşturan parçalardır.
Örneğin ağaç bütünü kök, gövde, yaprak, meyve v.s. den oluşur. Nasıl ki yaprağa ağaç diyemiyorsak, ekonomik büyümeye de kalkınma diyemeyiz.

03.06.2022
FLA
Yaralanılan kaynaklar:
1. Aydınlanma-Gericilik-İlericilik-Emre Kongar
2. İktisadi Kalkınma.pdf

Başa Dön

 


 

İlginç Tarihlerle Kurtuluş Savaşımız



26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferi ile Türkler Anadolu'da hakimiyeti sağladı. O tarihten beri Türkleri Anadolu'dan atmak için uğraşan batı dünyası tam başaracakken, Atatürk herhalde bilinçli olarak 26 Ağustos tarihinde büyük taarruzu başlatarak Anadolu'yu kurtardı. Hem Malazgirt hem de Anadolu kahramanlarımızdan Allah razı olsun.

Aynı şekilde 1908'de baskılara dayanamayarak 2. Abdülhamit tarafından meclisin tekrar açılması ve İddialara göre İngilizlerin meclisi kapattırmak için işin içinde olduğu gerici ayaklanma 31 Mart 1325'te ( miladi takvimle 13 Nisan 1909'da ) başladı ve miladi takvimle 23 Nisan'da bastırıldı. TBMM açılışını Atatürk 23 Nisan olarak belirlemekle, ne kadar uğraşsanız da biz meclisli yönetimi yeniden inşaa ederiz mesajını vermiş oldu.

www.antoloji.com/23-nisan-184-siiri/


31 Mart Vakası (Kalkışması, İsyanı, Ayaklanması, Olayı yahut Hadisesi), II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da yönetime karşı yapılmış büyük bir ayaklanma ve darbe teşebbüsüdür. Rumi takvime göre 31 Mart 1325'te (13 Nisan 1909) başladığı için bu adla anılmıştır.

Alıntı...https://tr.wikipedia.org/wiki/31 Mart Vakası

Bundan başka, Atatürk 30 Ekim 1918'de yıkılan Osmanlı yerine 1 gün önceki tarihi koyarak 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Yani yıkmaya çalıştığınız devletimiz 1 gün önceki gibi yine ayakta mesajını vermiş oldu.

Mondros Mütarekesi ya da Mondros Ateşkes Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan mütaarekename (mütareke belgesi). Osmanlı İmparatorluğu adına Bahriye Nazırı Rauf Bey tarafından, Limni adasının Mondros Limanı'nda demirli Agamemnon zırhlısında 30 Ekim 1918 akşamı imzalanmıştır. Bu antlaşma ile beraber Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona ermiştir.

Alıntı...https://tr.wikipedia.org/wiki/Mondros

23 Nisan

Seçimler, her görüşün oylandığı,
Gizli oylama açık tasnif ile yapılmalıdır.
Açık tasnif, oyların herkesin,
Önünde sınıflandırılmasıdır.
Çoğunluğun oyuyla seçilenler.
Çoğulculuğa önem verip,
Azınlığa da hizmet etmeliler.

Ulusal egemenlik böyle sağlanır.
Egemenliği millet böyle eline alır.
Bunlardır demokrasinin özü, hülasası.
Buydu Atatürk’ümüzün esas kavgası.

Bunun için 23 Nisan’ı bayram etti size.
Bu fikir yer etsin diye beyinlerinize.
Büyüyünce oyunu, namusun gibi gör.
Oyunla demokrasiye çelik zırhlar ör.

Kirli pazarlıklarla oy satın alınabilir.
Halkın oyu çalınabilir.
Sen yine de oyunu satma.
Midene haram lokma katma.
Saygılar ve Sevgiler.
12.04.2007
Fatih Lütfü Aydın.

Tarihçilere göre hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlıyı parçalamak için 19. yüzyılın sonlarına doğru (1860 lı yıllar) hürriyetçilik hareketi başlatıldı. jön Türkler de bu hareket içinde
ortaya çıkmıştır.

Jön Türkler: Osmanlı Devleti içinde 19. yüzyılın ikinci yarısında Meşruti bir temele dayalı bir sistem kurmak, Kanun-i Esasi ilanıyla da serbest seçimlere gitmek ve böylece oluşturulacak
meclise,ülke geleceğini teslim etmek gibi fikirlerle yola çıkan, hedef olarak batı örnekliğini seçen Osmanlı aydınlarının ortak adıdır. Bu isim ilk olarak Mustafa Fazıl Paşa'nın yayınladığı
bir arîzada kullanılmış ve sonradan Namık Kemal ve Ali Suavi tarafından Yeni Osmanlılar karşılığı olarak benimsenmiştir. Ayrıca, I. ve II. Meşrutiyet dönemlerinde de bütün ihtilalciler
için bu isim kullanılmıştır.

Jön Türk hareketi, Osmanlı tarihinin son kesitinde en önemli sosyal ve siyasal harekettir. Belki de Osmanlı tarihinde böyle bir orijinallik ve tipiklik az rastlanan bir örnektir.
Jön Türkler'den İttihat ve Terakki 'ye uzanan yolda Osmanlı temelinden sarsılmıştır.

Kuruluş ve başlangıç noktaları ile sonuçları farklı neticeler doğuran hareket, hem bir felaket hem de geleceği etkileyen bir kaosa dönüşmüştür

Not: Meşrutiyet: şartlı (yasalı, meclisli yönetim) demektir. Bilindiği üzere Monarşi (krallık) 1. Mutlak (astığı astı, kestiği kestik) Monarşi. 2. Meşruti Monarşi olarak 2 ye ayrılır. F.L.A.

.........................

1- Kanun-i Esasi (I. Meşrutiyet)

Tanzimat döneminde çıkarılan fermanlarla kabul edilen tabii haklar ve yükümlülükler giderek unutulmuş, istibdat devirlerine has keyfi ve takdiri idare tekrar başlamıştır. Padişah
Abdülaziz memurları sürgün etme hastalığına tutulmuş, büyük memuriyetler rüşvet karşılığı dağıtılır olmuştur! .

Yönetimin bu keyfi ve mutlakıyetçi tutumuna, Avrupa ekolünde yetişen bazı aydınlar karşı çıkmaya başladılar; bunlar "Genç Osmanlılar" adı verilen bir grup aydındır. Bu zümre içinde
Ali Suavi, Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Agah Efendi gibi isimler bulunuyordu.

Genç Osmanlılar Avrupa ve İstanbul'da çıkardıklan "Ulum" ve "İbret" gibi gazetelerde insan hakları, eşitlik, hürriyet, adalet, vatan sevgisi, meşrutiyet, meclis sistemi, anayasal sistem
vs. gibi konuları işliyorlardı. Bu grubun idare kademelerinde de destekçiler vardı. Bunların başında Mithat Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Mütercim Rüştü Paşa gibi kişiler bulunuyordu.
Aynca hürriyet ve meşrutiyet fikirleri küçük ve büyük memurlarla subaylar, mühendishane ve tıbbiye öğrencileri arasında da geniş yankılar buluyordu.

30 Mayıs 1876 da Abdülaziz tahttan zorla indirildi. Yerine V. Murat tahta çıkarıldı. Bu padişahın akli rahatsızlığı vardı ve o da 31 Ağustos'ta tahttan indirilip, yerine meşrutiyeti ilan etme
konusunda olumlu görüşleri bulunan II. Abdülhamit tahta çıkarıldı.

https://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1271/14637.pdf

Not: Daha sonra 2. Abdülhamit 1877'de (93 harbi) Osmanlı- Rusya savaşını bahane ederek 1. Meşrutiyeti sona erdirdi. 30 yıllık baskılı bir yönetim Jön Türkleri ve onların içinden çkan
İttihat ve Terrakiciler (İttihat: Birleşme, birlik kurma, bir olma.Terakki: İlerleme, yükselme, gelişme.) 'in baskısıyla 1908'de 2. Abdülhamit, 2. Meşrutiyet'i ilan etmek zorunda kaldı.

Daha sonra 31 Mart olayı* yaşandı.F.L.A.

İstanbul'da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanik'teki 3. Ordu'yu harekete geçirdi. Böylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu kuruldu. Ayaklanmacılar 23 Nisan'ı 24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular. Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı.

https://tr.wikipedia.org/wiki/31_Mart_Vakas%C4%B1

Not: Mustafa Kemal Atatürk hareket ordusunun kurmay başkanıydı. Bazılarına göre TBMM'yi 23 Nisan'da açması bu olayla ilgilidir. Hareket ordusu 31 Mart (Rumi takvime göre) vakası
ile başlayan ayaklanmayı bastırarak, keyfi yönetime son vermiş ve halkın da yönetimde söz sahibi olmasını sağlamıştır. İşte Atatürk bu bilinci taze beyinlere aktarabilmek için 23 Nisan'ı Çocuk ve Ulusal Egemenlik Bayramı olarak ilan etti.F.L.A.


*31 Mart olayı Meşruti Monarşiden Mutlak Monarşiye dönüş amacıyla başlatıldığı için gerici ayaklanma olarak adlandırılır. Bu ayaklanmanın liderinin 2. Abdülhamit'in damadı Prens
Sabahattin olduğu söylenmektedir.

Okuduğum bir yazıda bireyci (bireye, insan haklarına, eşitliğe önem veren) birinin nasıl olur da Mutlak Monarşi için ayaklanma başlattığı, sorgulanıyordu. Yazıya göre, Prens Sabahattin
İngilizlerce destekleniyor ve İngilizler de Osmanlıyı rahatça yönetebilmek için Mutlak Monarşiyi istiyordu.F.L.A.


Fatih Lütfü Aydın
23 Nisan Şiiri Kayıt Tarihi : 15.8.2014 23:56:00
 


FLA


Başa Dön

 


 

İyi Polis Kötü Polis


İyi polis, kötü polis uygulamsının kaynağı olabilecek bir hikâye: Siyah elbiseli fil avcıları, filleri çukura sürükleyip onlara eziyet eder ve giderler. Onları gelip zulümden kurtararak, yaralarına merhem süren, beyaz elbiseli fil avcılarına filler itaat eder.

Başa Dön

 


 

İnsan Olma



1. Irk ayırımı yapmama.
2. İnanclara saygı gosterme.
3. Doğayı koruma, hayvanları sevme.
4. Sevgi ve barıştan yana olma.
5.Tum bunları cocuklara oğretme.

 



Başa Dön

 


 

İroni


İroni isim, edebiyat Fransızca ironie 1. isim, edebiyat Gulmece 2. Soylenen sozun tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme.
Aslında ironi Sokrates'in oğrencilerini konuşturarak onlara doğruyu buldurma da kullandığı ironi ( alay) ve doğurtma yontemlerinden birisidir. Sokrates bir şey bilmediğini soyleyerek ve bazen de gerceğin tersini soyleyip, bilmiyormuş gibi yaparak, sorularla oğrencisini konuşturur. Boylece oğrencisinin yanlışlarını ve celişkilerini ortaya cıkarmış olur. Sen bilmiyorsun ya da yanlış duşunuyorsun şeklinde bir konuşma suclama, kişi de antipati ( karşıdakine karşı bir soğukluk ) doğuracağından Sokrates oğrencisinin bilgisizliğini kendisinin ortaya koymasını sağlayarak adeta alay etmiş gibi olur. Bu yuzden bu yonteme ironi denmekte.
Oğrencinin yanlışı ortaya cıkarıldıktan sonra Sokrates ustaca sorularla onu doğruyu bulmaya ya da doğru yanıtı vermeye yonlendirir. Sokrates bu yonteme de doğurtma adını vermiş.

İbrahim peygamberin, putları kırdığı baltayı en büyük putun boynuna asması, bir şeyin tersini söyleyerek, karşıdakine doğruyu söylettirmeye yani ironiye ve doğurtmaya örnek verilebilir.

Kendisini putları kırmakla suçlayan kişiye,"En büyük putun boynunda balta var, o kırmıştır, ona sorun der." O kişi de putların konuşamadığını ve hareket edemeyeceğini söyler ve İbrahim peygamberin dalga geçtiğini düşünerek ona kızar.

FLA

Başa Dön

 


 

Istinaf ve Temyiz.


İstinaf: Yeniden başlama, baştan alma

İstinaf

Temyiz: ayırma, ayırdetme, ayıklama, arıtma

Temyiz

Verilen kararın doğru mu yoksa yanlış mı olduğunun ayırdedilmesi için dava dosyası adli yargının yüksek mahkemesi olan Yargıtay'a yollanır. Buna dosya temyize gitti denir. Yüksek mahkeme de kararı onaylayarak ya da yanlıştır yeniden dava görülsün diyerek dosyayı kararı veren mahkemeye yollar.

Davanın yeniden görülmesi bazı durumlarda zaman kaybına yol açar düşüncesiyle Yargıtay gelen dosyayı kendi mahkemesi olan istinaf mahkemesinde de görebilir.

FLA

Başa Dön

 

 

İşin Rast Gelsin


Demek ki işin rast gele sözü buradan geliyor. İşin düz, pürüzsüz ( sorunsuz ) olsun demek oluyor, bu durumda.

Arasta

Başa Dön

 

Önemli Notlar K


  

 

 

Katil; Kazım, Kamil ve Kamuran.


Katil; Kazım, Kamil ve Kamuran. ( Ka:til Kâzım, Kâmil ve Kâmuran. ) Ben ilkokuldayken öğretmenlerimiz Kazım, Kamil ve Kamuran kelimelerindeki a yı e ile a arası bir sesle okurlardı. Katildeki a da a sanki 2 a yan yana yazılmış gibi okunurdu. Ya da hayret ederken çıkardığımız aa sesi gibi okunurdu. Sonra Kâzım'daki inceltme işaretini kaldırdılar. Gerekçeleri de:"Katildeki a ya ne koyacağız iyi si mi inceltme işareti kaldırılmalı." oldu. Sebahattin Önkibar çok beğendiğim bir gazeteci ve galiba yaşı benden küçük çünkü katil ve Kazım gibi kelimeleri çok tuhaf okuyor. 12.03.2017. F.L.A Başa Dön

 

 

Kaydi Para


Ahmet bankaya 1.000,00 TL mevduat hesabı açtırır. Banka bu paranın örneğin % 10 olsun, 100,00 TL’sini zorunlu karşılık olarak ayırır ve kalan 900,00 TL’yi birisine kredi olarak verir. Kişi 900,00 TL ile bir televizyon alır. Televizyoncu da aldığı parayı gidip bankaya, yatırır. Şimdi bankadaki kaydi parayı ( banka muhasebe kayıtlarındaki parayı ) hesaplayalım.

Ahmet’in yatırdığı para……………… 1,000,00 TL
Kredi çekenin çektiği para……………... 900,00 TL
Televizyoncunun yatırdığı para……....... 810,00 TL
TOPLAM…………………………..…. 2.710,00 TL dir.
Gerçekte ise ortada yalnızca 1.000,00 TL vardır.

Not: Televizyoncunun yatırdığı para % 10 zorunlu karşılık kesildiği için 810,00 TL’dir. Üretime dayanmayıp, paradan para kazandıran bu sistem elbetteki çökecektir ve çöktü de.

Üretimin Yapısı.

1. Sana:yi Üretimi.
2. Tarımsal Üretim.
3. Hizmet Üretimi.

Hizmet üretiminde; yol, hastane ve AVM yapılır. Buralarda kullanılan ve satılan mallar dışarıdan getirilir. Bu da dövizle aşırı borçlanma demektir. Sonuç olarak ağırlık sana:yi ve tarım üretimine verilmelidir.

Not: Kaydi para olarak ortaya çıkarılan para mal ve tarım üretmine kanalize edilmezse dışarıdan alınan borcun ödemesi zorlaşır ve borcun borçla ödenmesi yoluna gidilir, böylece borç ekonomisine girilmiş olunur.

28.06.2017
F.L.A.

 

Kontrollü Deney


İnternette bir tel dolabı görünce aklıma etlerle ilgili yapılan bir kontrollü deney geldi.

Bilindiği üzere kontrollü deney, özdeş ( aynı özelliklere sahip olan ) iki şeyin ( burada 2 adet et parçası ) birinin doğal ortamında bırakılması diğerine deney uygulanması, demek. Doğal ortamda bırakılıp, hiç bir etki uygulanmayan ya da üzerinde bir değişiklik yapılmayan gruba kontrol grubu, diğerine de deney grubu deniyor. Alttaki deneyde üzerine tel konan et parçası deney grubu olmakta. Doğal ortama bırakılana bakılarak bir kontrol ya da inceleme yapılmış oluyor.

Eskiden et üstündeki kurtçukların et tarafından doğal olarak oluşturulduğu, sanılırmıs. Bilimcinin biri bunların ete konan sineklerin yumurtalarından çıkıyor olabileceğini düşünmüş. 2 et parçasının birinin üstüne sineklik tel sermiş. Sonuçta tel serili et üzerinde kurtçukların olmadığını görmüş. O günden beri bu tür tellere sineklik denmiş olmalı.

FLA

 

Kozmoğrafya


Atatürk'ün Prof. Dr. Ali Yar'a yazdırttığı 1929 basım tarihli Kozmoğrafya kitabını pdf olarak indirebilirsiniz. Kozmos Evren demek olduğuna göre Evren'in Coğrafyası anlamına geliyor olmalı.
Kitap bir Astronomi kitabı ve Osmanlı Türkçesiyle yazılmış.
Astronomi gök cisimlerinin fiziki özelliklerini araştıran bir bilim olduğundan hem fizik bilmek hem de Osmanlı Türkçesi sözlüğü kullanmak gerekir.
Ek bilgi olarak, Osmanlıca sözcüğü yanlış çünkü Osmanlıca diye bir dilin olabilmesi için Osmanlı diye bir milletin olması lazım. Türkçe diye bir dil var çünkü Türk diye bir millet var. Osmanlı diye bir millet var mı yok. O zaman Osmanlıca diye bir dil de yok demektir. Osmanlı zamanında kullanılan Türkçe anlamında Osmanlı Türkçesi denebilir.

Kozmoğrafya
Ders => Astronomi
Başa Dön

 

Kurum


Toplumsal bir görevi yerine getirmek amacıyla insanlardan oluşmuş ( kurulmuş ) topluluğa KURUL, insanlardan ve eşyalardan oluşmuş ( kurulmuş ) topluluğa da KURUM denir. İnsanların tek başlarına gereksinimşlerini karşılayamadıkları için bir araya gelerek belli kurallar ve inançlar çerçevesinde oluşturdukları topluluğa TOPLUM denir. Bireyler gereksinimlerini kurullar ve kurumlar aracılığıyla karşılar.

Rabbena hep banacı insanlar adeletsiz davranarak bu gereksinimlerin doğru düzgün karşılanamamasına yol açar. Yani kurulları ve kurumlarıyla toplum yozlaşır. Yoz yani ilkel gelişmemiş hallerine evrilirler. Evrilirler yani evre evre ( aşama aşama ) başkalaşırlar.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinde öğrendiğim Devrim tanımı: Toplumun bireylerinin gereksinimlerine yanıt veremeyip çürümüş kurumlarının toptan ve gerekiyorsa zor kullanarak toplum yararına değiştirilmesi. Bu değiştirme bir ya da iki kurum için yapılıyorsa buna REFORM ya da ISLAHAT deniyor.

Kurumlar.

1. Aile Kurumu.
2. Eğitim         //
3. Ekonomi     //
4. Din             //
5. Güvenlik   // ( Emniyet )
6. Ulusal Güvenlik Kurumu ( Ordu )
7. Siyaset                     //

12.03.2022
Fatih Lütfü Aydın

Başa Dön

 

Küreselleşme


Sovyetler Birliği’nin 1990 yılında dağılması üzerine ABD emperyalizmi meydanı boş buldu ve “Dünyanın tek efendisi olmak” amacıyla “Küreselleşme” denen emperyalist atağı sahneye koydu. Hedef, milli devletlerin tasfiyesi idi. Öncelikle Ezilen ve Gelişen Ülkeler devletsiz bırakılacaktı. Bu dönemde Vatan Partisi, “Milli devlet direnir, milli ordu direnir” sloganını ortaya koydu ve 2003 yılında Hasan Yalçın Kurultayı’nın duvarına astı.

Alıntı....www.aydinlik.com.tr/duvardaki-hakikat

Küreselleşme: Teknoloji ve iletişimin gelişmesi ile birlikte ülkelerin sosyal, iktisadi ve siyasi açıdan birleşmeleri, birlikte hareket etmeleridir.

SİS : Sosyal, İktisadi, Siyasi Aslında küreselleşme emperyalizmin sömüremediği ulusal devletleri yok edip, sömürmeyi amaçlamasıdır. Ya da bir başka deyişle emperyalizmin teknolojiyi ve iletişimi kullanarak; sosyal, iktisadi, siyasi birleşme masalıyla bir sis oluşturup, ulusal birliği ve ulusal devlet bilincini yok ederek , dünyayı sömürme amacı gütmesidir. F.L.A.

Not: İletişim: Canlılar arasında ki; bilgi, duygu ve düşünce alışverişidir.
Teknoloji: Tekniğin bilimsel olarak incelenmesidir. Teknik: Amaca ulaşmak için üretilen ve kullanılan araçlar, izlenen yollar ve uyulan kurallar bütünüdür.

Başa Dön

Önemli Notlar L


  

 

 

Lümpen.



Lümpen Vikipedi

Benim edindiğim bilgiler ışığında Lümpen şehir yaşamına ayak uyduramamış gecekondu insanı. Sana:yi devrimiyle birlikte eli tornavida, çekiç tutan köylüler büyük şehirlere işçi olarak gitti. Elbetteki köylü toplumunun kültüründe ( yaşam biçiminde ) toprakla haşır neşir olma vardır. Bu yüzden de pejmürde (kılıksız, üstünde düzgün ve temiz kıyafeti olmayan ) anlamında işçilere pejmürde proleterya ( Lümpen ) denmiş, olmalı. Ayrıca eski zaman köylerinde evler birbirine uzak olduğundan bağırarak birbirleriyle haberleşiyorlardı. Adalete baş vurmak yerine sorunları kendi aralarında orman kanunlarıyla halletme yoluna gidiyorlardı.

Okuduğum bir yazıda şöyle bir benzetme yapılmış.
Tekstil fabrikalarında bir yanda satışa hazır tertemiz ve pırıl pırıl parlayan rengârenk paketlenmiş kumaşlar; bir yandan da makinelerin kirli yağlarının temizliğinde kullanılan paçavra halinde kirli kumaş parçaları bulunur.

İşte bakımlı ve üstü başı temiz şehir insanı ile üstü başı toz toprak içindeki işçilik yapmaya gelen köylüler arasında bir temiz ve kirli kumaş benzetmesi yapılmış.


Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok. ~Mevlana Celaleddin-i Rumi ~

Mevlana'nın dediği gibi önemli olan önce insan olmak. Elbetteki olabildiğince hem şeklen hem de ruhen düzgün olmalı, bence.

Bu arada ruhsal temizlik konusunda da genelleme yapmak yanlış olur. Bu iş düzgün kıyafet ya da üst baş dağınıklığıyla ilgili değil insan olmak için çaba harcamayla igilidir. Sonuç olarak şehirleşmeye uyum sağlamış insanlar içinde ruhen temiz insan da vardır, ruhu kirli insan da. Aynı zamanda Lümpen olanların içinde de ruhen temiz insanlar da olabilir ya da ruhen kirli insanlar da olabilir.

FLA

Başa Dön

 


Önemli Notlar M


  

 

 

Manipülasyon, Spekülasyon, Kestirim, (Tahmin) Öngörü, (Vizyon)



İSRÂ-36
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

HÛD-46
Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım."

ÂLİ İMRÂN
65. Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında neden çekişiyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz? 66. İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında biraz bilginiz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz.

Not: araştırma yapmamak anlamına gelmez bilgiyi edindikten sonra insan zıttıyla karşılaştırıp, doğruları öğrenme çabası içinde olmalı.

Fatih Lütfü Aydın.

Manipülasyon bir şeyi kötü bir amaçla yönetme. Telsiz cihazını kullanmaya da manipülasyon deniyor. Örneğin telsizin başındaki casus ise yaklaşan düşman ordusuyla ilgili yanlış bilgi verebilir. Telsizi alan komutan da aslında güçlü bir şekilde gelmekte olan düşman ordusuna karşı yeterli önlemi almayabilir.

Tahmin: Akla, sezgiye veya bazı verilere dayanarak olabilecek bir şeyi, bir olayı önceden kestirme, kestirim - Önceden kestirilen, düşünülen şey. TDK

Öngörü: Bir şeyin nasıl ilerleyeceğini ve sonuçlarını güçlübir şekilde önceden görebilme. Basiret, kalpgözü, sağgörü, üçüncü göz.

Spekülasyon: Bir şeyi ucuzken alıp, pahalıyken satarak aradaki farktan kâr etme.

Bütün bunları borsa ile ilgili olarak bilemeyen parasal yatırımcı parasını borsa kumarhanesinde batırır. Borsa ekonomi kurallarına göre işlerse ( kumarhaneye dönüşmezse) kazanır.

Bir hisse senedinin şirketi ( o hisse senedini çıkaran şirket ) gerçekten kâr mı ediyor yoksa manipülasyon ve spekülasyon mu var, bunu parasal yatırımcı bilmeli. Bunun içinde şirketin bilançosuna bakmalı. Ayrıca ani ve aşırı yükselişler ekonomik nedenli olmayıp manüpilasyon kaynaklı olabilir.

Bilmedik aş ya karın ağrıtır, ya baş Atasözü Anlamı

Bilmedik Aş ya Karın Ağrıtır ya Baş

Başa Dön

 

 

Marjinal Ne Anlama Gelmektedir?


1. Birimleri matematik anlamda değişken olabilen. 2.Toplumda goruş ve yaşayış bicimiyle uclarda bulunan, cizgi dışı, aykırı (kimse). Kaynak: Marjinal
Marj yaprağın kenarları demek olduğundan, yaprak büyüdükçe kenarlarına ekleme yapılmış olur. Bu yüzden marjinale ek de denir. Ayrıca yaprağın gövdesini toplumun geneli olarak düşünürsek, marjinal olan kişiler, genele ayak uyduramayan, azınlıkta kalan kişiler olmuş olur. FLA
Başa Dön

 

 

Matematik Terimleri


Sıfırın Öğretimi

O Ol Deyince Olduk.

= imgesi ile yazılan matematik ifadelerine ( anlatımlarına ) EŞİTLİK,
< , >, ≤ , ≥ imgeleri ile yazılan matematik anlatımlarına da EŞİTSİZLİK denir.
İçindeki bilinmeyenlerin her*1 gerçek değeri için doğru olan eşitliklere ÖZDEŞLİK denir.
Doğru ya da yanlış bir düşünceyi kesin anlatan anlatımlara ÖNERME denir.
Bir kümedeki tüm değerleri alabilen niceliğe DEĞİŞKEN denir.
En az bir değişkeni içeren ve değişkenin aldığı değerlere göre doğruluğu ya da yanlışlığı kesinlik kazanan anlatımlara AÇIK ÖNERME denir.

X-3 = 5 açık önermesinde X'in 6 değeri için 6-3 ǂ 5 yanlış ve X'in 8 değeri için 8-3 = 5 doğrudur.

*1 Aşağıdaki örnekte olduğu gibi değişkenin ( bilinmeyenin ) bazı değerleri için doğru olan açık önermelere DENKLEM denir.

X² + 1 = 5

Bu bazı değerler -2 ve 2 olmaktadır. Ayrıca bir açık önermenin denklem olabilmesi için X için atanan değerler eşitliği sağlamak zorundadır.

İçindeki bilinmeyenlerin her gerçek değeri için doğru olan eşitliklere ÖZDEŞLİK denir.

X²-Y² = ( X-Y) * (X+Y)

Her gerçek değeri için dendiğinden gerçel ( aslında gerçek ) sayılar kümesinden her eleman değişkenlere atandığında sağlanan eşitliklere ÖZDEŞLİK denir.
Ek bilgi olarak Reel yani Gerçek Sayılara gerçel denmesinin sebebi Sanal Sayılar ile uyaklı olmasını sağlamak gibi bir düşünceden kaynaklanmış olabilir.

Eşitlik ya da doğruluk sağlandığında açık önermelere özdeşlik ya da denklem denir ve her gerçek değer için bu doğruluk sağlanıyorsa, o açık önermeye ÖZDEŞLİK bazı gerçek değerler için sağlanıyorsa,o açık önermeye de DENKLEM denir.  Özdeşlikler

X < 0 < Y => X < 0 ve 0 < Y' dir. Geçişlilik özelliği gereği X < Y ve X -Y< 0 olur.

Asal sayı yalnızca 1'e ve kendisine bölünebilen sayıdır. Örneğin 19 yalnızca 1'e ve kendisine tam olarak bölünebilir. 19, 6 nın 3 katının 1 fazlasıdır. 2 v3 dışındaki bütün asal sayılar 6 nın katlarının ya 1 eksiği ya da 1 fazlasıdır.

Yapı: Belli ögelerin belli kurallar çerçevesinde bir araya getirilmesiyle oluşturulan bütüne denir Ör. bina; demir, çimento, cam, ahşap v.s. gibi belli ögelerin belli kurallar çerçevesinde ( Demirin ölçülüp kesilmesi, kaynak yapılması, çimentoların belli olanlarda su ve kireç ile karıştırtırılması.) bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir bütündür.

Örüntü: 1.Belirli bir kurala göre düzenli olarak yinelenen ve genişleyen sayı ve şekil dizisine denir.
2. Belli bir yapıyı belli bir bütünü oluşturan dallardan, birimlerden her biri; örnek biçim.
3. Sayıların dizilerde belli bir düzende dizildiği sayı dizilerine de örüntü denir.
4. Model örnek kalıp şablon düzen desen 

Örnek: Pt., Sl., Ç., P., C., Ct., Pz.
4,9,14,19,24,29

Öncül: Bilimsel bir çalışmada işe başlanırken araştırılması gerekli olmayan önerme*. Bir sonuç çıkarmada (çıkarım yapmada) kullanılan önerme; postulat, belit, İspat gerektiren önermeye de teorem denir.

*Önerme ( Yargı) : Bir kişi, bir konu ya da bir kurum ile ilgili olarak doğru ya da yanlış sahip olunulan düşünce ya da alınan karar.
Hakime bu nedenle yargı aracı anlamında yargıç denmektedir.

İzdüşüm: Bir cismin bir düzlem üzerine ışınların etkisiyle düşürülen görüntüsüne denir.

Ör. Perdeye yansıyan film, gölgemiz.

Sayılar varlıkları karşılaştırmak için kullanılan sembollerdir. 0'dan 9"a kadar olan rakam adı verilen sembollerin kullanılmasıyla elde edilirler. Rakamlar da sayıdır ama 0 hariç. Çünkü 0 hiç yok demektir. 0 ile bir varlığı karşılaştıramayız. 0 bir sayı olmadığından ve sayıların kendine bölümü 1 olduğundan 0/0 1'e eşit olamaz. Zaten 0'a bölme tanımsızdır.

Çobanın biri her gün göz kararıyla hayvanların azalmakta olduğunu görünce, ağıla giren her hayvan için bir kenara taş koymuş ve böylece varlıklarla taşları karşılaştırmış. Eğer matematik bilimcileri 0'ın bir sayı olduğunu kabul ediyorlarsa, o zaman 0'a bölmenin tanımsızlığı ilkesiyle de, "Her sayının kendine bölümü 1 dir, öyleyse 0/0 da 1'e eşittir." iddiasını çürütebiliriz.

F.L.A.


Başa Dön

 

 

Merd-i Kıpti Şecaat Arz Ederken, Sirkatin Söyler.


Mert: 1. Yiğit, 2: Sozunun eri.
Kıpti: 1. Mısır halkından olan kimse, 2. Cingene.
Şecaat: Yiğitlik.
TDK’dan.
Merd-i Kıpti: Acık sozlu, sozunu soylemekten sakınmayan.
Merd-i Kıpti şecaat arz ederken, sirkatin soyler.
Sozunu soylemekten sakınmayan Kıpti, yiğitliğini gosterirken hırsızlığını anlatır.
Not: Yani hırsızın, uğursuzun yiğitliğinden ne cıkar sonunda yiğit olduğunu anlatırken yaptığı kotuluklerinden soz eder.FLA
Başa Dön

 

Mutluluğun 3 şartı.


1. Helal Kazanc
2.Guzel Ahlak ( salih ameli yani Allah'ın rızasına uygun işleri icerir. Ayrıca Allah'ın rızasına aykırı şeylerden kacınmak da Allah'ın rızasına uygun olduğu icin olumsuzlukları işlememek icin mucadele etmek de salih ameldir).
3.Ruhsal, Bedensel ve Duşunsel Sağlık.

Başa Dön

 

Önemli Notlar N


  

 

 

Nefes alamıyorum..


I can't breath. Nefes alamıyorum sözü Türkçe'de iki anlama sahip. 1. Gerçek anlamı yani duyulduğunda ilk akla gelen anlamı, ciğerime hava gitmiyor. 2. Değişmeceli anlamı yani gerçek anlamının dışındaki anlamı, bunaldım yeter.
I can't breath. 1

I can't breath. 2

FLA
Başa Dön

 

Neresini Düzelteyim



Zamanın birinde bir genç Kurban hakkında aklına takılanları sormak için bir hocanın yanına gider ve soruları sormak için izin ister. Hoca “tabii ki buyurun” dedikten sonra genç: “Çocuğu olmayan Hz. Davut, Allah’a rabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim diye dua etmiş. Duası kabul olmuş. Daha sonra çocuğun kurban edileceği vakit gelmiş. Hz. Davut, kızını tam kurban edecekken, Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş. Azrail kızı bırak, al bu keçiyi kurban et demiş.

Sonra hocam deyince hoca artık daha fazla dayanamamış “Evladım yeter, ben bunun neresini düzelteyim” demiş. Bir kere “Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Azrail değil Cebrail, keçi değil koç.” demiş.


Başa Dön

23 Nisan Şiiri



23 Nisan Şiiri

Başa Dön

 

Önemli Notlar O-Ö


  

 

 

Olay Ve Olgu


Insan faaliyetleri uygulama aşamasında somut olaylar ve olgular şeklinde gorulur. Olay, insanları ilgllendiren kısa sureli olarak ortaya cıkan gelişmelerdir. Olgu, olayların sonucuna bağlı olarak uzun surede ortaya cıkan gelişmelerdir.
Orneğin:
- Arnavutluk’un alınması olay;
- Arnavutluk’un Turkleşmesi ve İslamlaşması olgudur.
- Halifeliğin kaldırılması olay;
- Halifeliğin kaldırılması sonrasında laik duşuncenin yerleşmesi olgudur.

Alıntı: Final Dergisi-Sayı:2007/21-Sh.24 10 Eylul 2007

Başa Dön

 

Olgunlaşma

Olgunlaşma, fiziki bir varlığın kendinden beklenen görevi yerine getirecek hale gelmesi demek. Gelişme de ruhun kendinden beklenen görevi yerine getirecek hale gelmesi demek oluyor.

Örneğin bir meyve yenecek hale gelmişse yani olgunlaşmış ve dolayısıyla kendinden bekleneni verecek hale gelmişse, dalından koparılmadığında düşer.

Çürüme bir ölme olduğundan bu sebze ve meyveler ölgünleşmiş oluyor.

Herhalde bir Bilderberg toplantısında insanları aşırı sömürüp yoksullaştırırsak, ürettiğimiz mal ve hizmetleri kime satacağız diye bir soru sorulmuş.

Yanıt da nüfusun ℅ 20 sini zengin eder, onlara satarız olmuş.

Bu haber bu görüşün iflas edeceğinin işareti gibi geldi.

Marketlerde Çürük Meyve sebze Satışı Başladı

FLA

 

Başa Dön

 

Oligarşi


Oligarşi zumre yani grup iktidarıdır. Evren ve arkadaşları sonucta etten kemikten 5 askerdi. Arkalarında cıkarlarını korumak icin kraldan daha kralcı gecinen bir grup vardı.
1.Burjuva yani kent soylular yani kentlerde mal uretip, satan sanayiici ve iş adamları.
2.Askeri ihalelelerde karar sahibi dolayısıyla cıkar sahibi olan askerler.
3.Brokratlar yani atanmışlar, genel mudurler vs.
4.Koy soylular yani meclise kumelenmiş buyuk toprak sahipleri.
5.Siyasetciler yani secilmişler.
İhlas, 3, ayetine göre, hiç kimse Ne Allah’ın oğlu olabilir ne de Allah’ın yer yüzündeki gölgesi olabilir. Sultanlara, krallara verilen bu sıfatlar, bu ayet gereği İslâm’da geçersizdir. F.L.A.

İhlas, 3,
Yaşar Nuri Öztürk
Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur!

Ayrıca R.İhsaneliaçık Hocanın "Hanginiz Muhammet" yazısı güzel bir örnek.F.L.A.

Hanginiz Muhammet? Bu durumda bunlar haksız cıkar grupları olmakta. Yani oligarşi yerine cıkar grupları dense ne bileyim. Dip notlarda kelime acıklamaları yer alsa daha iyi olur gibi geliyor. Atila İlhan'da bunun farkına varmış. Toplumun okuma ozurlu ama seyrtetmeyi sevdiğini gorerek, halkın aydınlatılması gereken konularda filimler hazırlanmasını anlatıyordu televizyonda. O da ayrı bir değerdi.
Kent ve köy soylu için bk. Demokrasi

 

Oligark


Etimoloji sözlüğünden.

Fransızca ve İngilizce sadece bileşiklerde görülen oligo+ "az, azınlık" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Eski Yunanca olígos ολίγος "az" sözcüğünden alıntıdır.

Fransızca +archie veya İngilizce sadece bileşiklerde görülen +archy "yönetim, iktidar" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca arχeía αρχεία "önderlik, egemenlik" sözcüğünden alıntıdır. Yunanca sözcük Eski Yunanca arχē αρχός "baş, önder, egemen" sözcüğünden türetilmiştir. Yunanca sözcük Eski Yunanca arχō αρχώ "başlamak, ilk olmak, baş olmak" fiilinden türetilmiştir.

Bu durumda oligarşi (bk. Oligarşi) azınlık yönetimi olmakta. Oligark da azınlık yönetimini oluşturan bireyler olmakta.
Ek bilgi olarak anarşi arşi yani yönetim, düzen sözcüğünün zıttı. Sosyal asosyal gibi. Bu durumda anarşi de yönetim düzensizliği, kargaşa olmalı.

Ayrıca bk. ODN Evliya Sınıfı
FLA

Başa Dön

 

Olması Gereken ve Olan



Olması Gereken ve Olan

Olması Gereken ve Olan ya da
Hüküm ve hadisat,
Eskilerin anlatımıyla.
Olması gerekenler olsa,
Dünya cennet olur da,
Bu tam bir Ütopya.

Ütopya olmayan yer demek,
Rabbena hep banacılık varken,
Boş bir hayal Ütopya'ya ermek.

Felsefe normatifi yani olması gerekeni inceler.
Bilim ise pozitifi yani olanı inceler.
Rabbena hep banacı kişiler,
Devreye girer.
Olması gerekenler yerine olanlar olur.
Olanlar da olmuş olur.

Konuşanlar da,
Boşa konuşmuş olur, durur.

FLA


Başa Dön

 

10 TL Nerede?



3 arkadaş bir motele gider. 300 TL'lik bir oda için 100'er TL vererek odayı ortaklaşa tutarlar. Odanın 250 TL olduğunu farkeden müdür komi ile 50 TL'yi geri gönderir. Komi odaya giderken 3 arkadaşa parayı nasıl bölüştüreceğini hesaplayamaz. Bu yüzden 20 TL'yi kendisine saklar ve 3 arkadaşa da 10'ar TL verir.

Bu durumda 300 TL verip, 30 TL geri alan 3 arkadaşa toplam olarak 270 TL vermiş olur. 20 TL de kominin sakladığı ( söylemediği ) para eklenirse 290 TL eder. En başta 300 TL verdiklerinden toplamın 300 TL etmesi lazım. 10 TL nereye gitti?

3 arkadaş müdüre 300 TL verdi ve 30 TL'yi geri aldı. Yani 270 TL vermiş oldular. Bu 270 TL'nin 250 si müdürde 20 si de komide.
250 TL müdürde.
20 TL komide.
30 TL 3 arkadaşda.

FLA


Başa Dön

 

Otodidakt



Osmanlının son yılları savaşlarla geçtiğinden subay eksikliğini gidermek için askeri okulu bitirmeyenleri de subay yapmışlar. Bunlara alaylı ( alayda yetişip subay olan ) denmiş. Normal askeri okulu bitirenlere de mektepli denmiş. Sonra bu alaylı, mektepli ayrımını sivil yaşamda da kullanmışlar. Basında v.s.de.

Bu otodidakt alaylı sözcüğüyle aynı anlama geliyor herhalde.

Önemli olan haklı ( Hakk, Allah destekli olmak, Hakk'dan yana olmak.) Livaneli de inşallah öyledir. Onun için kişi zalimin yanında mı yoksa zalime karşı mı buna bakmak lazım.

Bakara, 193

Otodidakt

Başa Dön

 



 

Öfkeyle ve Stresle Başa Çıkmanın Yolları.



1. Stresle başa cıkmanın yolları.
2. Enseye serinlik verme.
3. Bir şey soylemeden once 10’ a kadar sayma.
4. Pozisyon değiştirme. Oturuluyorsa kalkma, duruluyorsa yurume.
5. Kişilerin ve kendisinin eşref ve eşek saatlerini dikkate alma ( yaralı evcil hayvan bile sahibine saldırgan olabilir.)
6. Kişiye haklı olduğunu duşundurten davranışlardan uzak olma. Bunun icin herkese haksızlık etmeden yaklaşma.

Stresle Başa Cıkmanın Yolları.
1. Spor.
2. Hobi
3. Kotu alışkanlıkları terk etme.
4. Umitvar olma.
5. Sanat.
Başa Dön

 

 

Öğretmenliğin Temel İşlevi



Öğretmenliğin temel işlevi ( gördüğü iş, üstlendiği görev ), ölçmeyi ve sorgulamayı öğretmektir. Öğretmen bu işi öğrenciye yaşayarak ( uygulamalı ) bir şekilde yaptırmalı ve takıldığı yerde öğrenciye yardımcı olmalıdır. Başta Hz. Allah'ımız olmak üzere tüm öğretmenlerimizin, günü kutlu olsun. 23.11.2018 F.L.A.

Öğretmen Başa Dön

 

Önemli Notlar P


  

 

 

Planlı ve Karma Ekonomi.


Ağır sanayiyi sağlayacak, liyakatlı, planlı karma ekonomi bu karanlık günlerin çözümü. Atatürk döneminde sermaye yoğun* üretim yapılabiliyordu. Kaynaklar, fabrikalara ve uçak fabrikasına aktarılabildi. Hitler'in baskısından kaçan Yahudi kökenli Alman bilimcileri Atatürk kabul etti ve uçak üretebildik. Liyakatı yani bir görevi, dürüstlüğü, eğitimi ve deneyimi ile layıkıyla üstlenebilecek kişileri seçmeyi ilke edinmeliyiz. İnsan Rabbena hep banacı olduğundan, az işçi çalıştırıp, az ücretle çok iş çıkarmak ister. Bu yüzden ekonomi karma olmalı, Atatürk döneminde olduğu gibi bireyin yetersiz olduğu sektörlerde devlet iş yerleri açmalı. Özel kesime ağır rekabet ile zarar vermeden, tarımı ve diğer girişimcileri desteklemeli.

Ekonomi planlı olmazsa üretici zarar eder. Örneğin sarımsak çokça ekilince 10 TL'ye bile sarımsak var. B da üreticiye zarar demektir. Enflasyonla tüketicinin az ürün talep etmesini ve dolayısıyla az ithalatı hedeflediler. Ne var ki, üretim sermaye yoğun olmadığından fazla ihracat geliri elde edilemedi. Dolayıyla ihracat ithalat farkı yüksek olamadı.

FLA
*Bir üretimde çoğunlukla insanlar çalışıyorsa emek yoğun, makineler çalışıyorsa sermaye yoğun üretim var demektir.

Başa Dön

 


 

Platonik Aşk.




Bir kadın ve bir erkek yakın ilişki kurduğunda, kesinlikle zina ederler demek de yanlış olur, kesinlikle zina etmezler demek de yanlış olur. Zina edebilirler de etmeyebilirler de. Eğer kadın, kadın bedeninde kadın ruhu taşıyorsa ve erkek de erkek bedeninde erkek ruhu taşıyorsa, çekim yasası gereği aralarında bir elektriklenme olur. Bu yadsınamaz ( inkâr edilemez ) bir gerçektir. Bu elektriklenmeden doğan aşka bilindiği üzere Platonik Aşk deniyor. Belki bedeninde erkek ruhu taşıyan bir kadın bedeninde erkek ruhu taşıyan bir erkekle arkadaş olabilir. Sonuçta ikisi de erkek olmuş oluyor. Bedeninde kadın ruhu taşıyan bir erkek de bedeninde kadın ruhu taşıyan bir kadınla arkadaş olabilir. Sonuçta ikisi de kadın olmuş oluyor.

Sonuç olarak çekim yasası hepimizin yaşayarak öğrendiği bir gerçektir. Arada 2. kişiler varsa yani karşı taraf evli ya da nişanlıysa, sevgilisi varsa çekim yasasına karşı koyabilmek için yakın ilişkiye girmemek yani samimi olmamak gerekir. Ölçülü davranmak gerekir. F.L.A. 02.05.2014


Başa Dön

 



 

Politika Faizi.


Bankalar düşük politika faiziyle Merkez Bankası'ndan aldığı borç parayı kimlere borç olarak veriyor. Keşke bu krediler tarım ve sanayi üretimine kanalize edilebilse. İnşaat şirketlerine ve ithalatçı tüccarlara gidiyorsa pahalı ithal ürünleri tüketmeye devam edeceğiz demektir. İş dünyasına sunulan kredilerin adil, planlı ve akılcı devlet poltikasıyla yönetilmesi şart. Planlı ve karma ekonomi olmadan sorun çözülmez. Karma ekonomi özel kesimin yeterli olmadığı alanlarda devletin ekonomiye dahil olup, istihdam ve üretimde bulunması demek. Bir zamanlar kamu iktisadi teşekkülleri vardı, fabrikalar vardı. Hepsi masal oldu.

Politika Faizi

Politika faizi Merkez Bankası'nın para politikasını gerçekleştirmek için belirlediği ve uyguladığı faiz. Merkez Bankası para politikasıyla enflasyonu kontrol altına almayı ve ekonomik büyümeyi amaçlar. Bankalar ya mevduat ile elde ettiği ya da MB'den aldığı borç parayı kredi olarak başkasına verir. Düşük faiz oranlı ( maliyetli ) borç parayı MB'den alabilen banka gidip de mevduat faizini yükseltmez. Zaten düşük maliyetle borç para bulabiliyor. Mevduat faizi düşük olunca da parasal yatırımcı parasını gayrimenkul ve araba alıp satma işinde kullanıyor. Bunlar ve başka etkenler de enflasyonu körüklüyor.

FLA

Ayrıca...

Yatırımcı

Parasını bir işe yatıran kişiye yatırımcı denir. Parasını bir iş yeri kurma işine yatıran yatırımcıya reel yani gerçek yatırımcı denir. Parasını dövize, hisse senedine, mevduata vs. ye yatıran yatırımcıya da finansal* ya da mali yatırımcı denir. Elektrik, su, dükkân kirası, işçi ücreti gibi giderleri için bankadan borç alan gerçek yatırımcı için düşük faiz iyidir. Yalnız işletme maliyetleri*1 bir tek borç paraya ödenen faizlerden oluşmuyor.

* Bir iş yapmak ya da işletme girdilerini karşılamak amacıyla borç para bulma işine finans denir.
*1 Maliyet, bir ürün ya da hüzmetin ma:l oluş bedeli olmaktadır. İşletmelerin bir işletme gideri bir de genel gider olmak üzere 2 tür gideri vardır. Hiç bir ürün üretilmese ya da hizmet verilmese de ortaya çıkan giderler, örneğin idare binası elektrik, su vs. giderleri genel giderlerdir.

Bir ürünü tüketime hazır hale getirmek ya da satış amacıyla rafa koymak amacıyla yapılan tüm giderlere de işletme giderleri denir. İmalathanede kullanılan elektrik, su, ambalaj, nakliye, ötv, kdv vs. giderleri bu giderlere dahildir.

İşin özeti üretici ucuz borç para ile ( düşük faiz ile ) ağır işletme giderleri yükünü hafifletemez. Aldığı ucuz borç para ile döviz alır ve mal ithal eder. Azalan dövizin yükselmesine yol açar. Parasal yatırımcı da düşük faiz getirisine parasını yatırmaz. Enflasyonun çok üstünde yüksek faiz ister. Israrla faiz yükseltilmeyince de parasını dövize, altına vs. ye yatırır. Bu da azalan döviz ve altının yükselmesine yol açar. Enflasyon yüksek faiz sonucunu doğurur. Demekki enflasyon neden yüksek faiz sonuç olmaktadır. Faizi yükseltip, döviz ve altın yükselişi önlenemezse TL değer kaybedip durur, bu da fiyatların genel olarak yükselmesine yani enflasyona yol açıp durur.

19.10.2021 FLA

 

Polyannacılık.


Polyannacılık, bardağın dolu tarafını görüp, mutlu olma oyunu. Yani bir çeşit mutluluk oyunu oynamak.
Aşağıdaki alıntı Wikipedia Ansiklopedisi'nden.
Polyanna İlkesi
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Polyanna ilkesi (Polyannacılık veya olumluluk ön yargısı olarak da adlandırılır.), insanların hoş öğeleri hoş olmayanlardan daha doğru hatırlama eğilimidir.[1] Araştırmalar, bilinçaltı düzeyde, zihnin iyimser olana odaklanma eğiliminde olduğunu, bilinç düzeyinde ise olumsuza odaklanma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Bu bilinçaltı ön yargısı, Forer etkisine benzer.

Gelişimi
Adı, Eleanor H. Porter'ın 1913 tarihli Pollyanna romanından türetilmiş ve her durumda mutlu olacak bir şeyler bulmaya çalışan "mutluluk oyunu" oynayan bir kızı anlatıyor. Roman, en ünlüsü 1920 ve 1960'da olmak üzere birçok kez filme uyarlanmıştır. 1969'da Boucher ve Osgood tarafından ruh bilimsel kaynakta "Polyanna" adının erken kullanımı, Polyanna varsayımını iletişimde olumsuz kelimelerden daha sık ve farklı bir şekilde olumlu sözcükler kullanma eğilimi olarak tanımladı. Bu eğilimin deneysel kanıtı, büyük metin yapısının hesaplamalı çözümlemeleri ile sağlanmıştır.

Polyanna ilkesi, 1978'de Margaret Matlin ve David Stang tarafından Polyanna kök örneği kullanılarak, insanların geçmişi düşünürken sahip oldukları olumlu ön yargıyı betimleyen ruh bilimsel bir ilke olarak tanımlandı. Polyanna ilkesine göre beyin, hoş olmayan ve hoşa giden bilgileri, hoş olmayan bilgilere kıyasla daha kesin ve kesin bir şekilde işler. Aslında geçmiş deneyimleri gerçekte meydana geldiklerinden daha pembe hatırlama eğilimindeyiz. İnsanların kendilerini olumlu uyaranlara maruz bıraktıklarını ve olumsuz uyaranlardan kaçındıklarını, neyin hoş ve güvenli olandan daha rahatsız edici veya tehdit edici olduğunu fark etmelerinin daha uzun sürdüğünü ve olumlu uyaranlarla gerçekte olduğundan daha sık karşılaştıklarını bildirdiler. Matlin ve Stang ayrıca seçici hatırlamanın, hatırlama ertelendiğinde daha olası bir olay olduğunu belirlediler: Gecikme ne kadar uzun olursa, daha seçici hatırlama meydana geldi.

Polyana ilkesi çevrim içi sosyal ağlarda da gözlemlendi. Örneğin, Twitter kullanıcıları tercihen daha fazla paylaşımda bulunur ve olumlu bilgilerden duygusal olarak daha sık etkilenir.

Bununla birlikte, Polyanna ilkesi, daha depresif gerçekçiliğe veya olumsuz bir ön yargıya sahip olma eğiliminde olan bunalım veya kaygıdan muzdarip bireyler için her zaman geçerli değildir.

Bu mutluluk oyunu yani herşeye olumlu yanından bakmak insana gerçekten mutluluk verir mi?

Mutluluk bir psikoloji terimi ve bir terimi anlamanın en iyi yolu zıttını incelemektir. Bilindiği üzere mutsuzluk insana sıkıntı, huzursuzluk veren bir ruh hali. Ayrıca mutsuzluk bir duygu olduğu için anlatılamaz ancak yaşanarak ne olduğu anlaşılabilir. Yukarıdaki tanımı okuyan kişi bu sefer de sıkıntı, huzursuzluk nedir diye düşünebilir.

Bu sıkıntılı, berbat ruh halini herkes yaşamıştır. Şimdi asıl soru bu ruh halinden nasıl kurtulunabilir olmalı.

Bence bizi mutsuz eden şeyler, aşırı arzularımız ve haksızlık içeren davranışlarımızdır. Çok para haksızlık edip, vicdan azabı çekmemize yola açıyorsa, Polyanna gibi bir olumlu yan bulup, mutlu olamayız. Bu bizi vicdan azabından kurtarmaz ve yaşayarak empati ( duygudaşlık ) yapmamıza yol açar.

Duygudaşlık karşıdakinin ne tür olumsuz ( kötü ) duygular yaşıyor olabileceğini düşünmek ve kendini o insanın yerine koyabilmek. Bir arkadaşımızın bisikletini çaldıktan sonra vicdan azabını bastırabilmek için babamın bana bisiklet alacak parası yok ama onun babasının parası var ona yeni bir bisiklet alır, diyebiliriz. O an için vicdan azabını biraz frenleriz ama bu azap tekrar ruhumuza sıkıntı verir durur. Bu tür savunma mekânizmaları, bize kalıcı mutluluğu vermez. Eninde sonunda vicdan azabı yakamıza yapışır.

Etme bulma dünyası gereği gün gelir bizim de bisikletimiz çalınır ve böylece duygudaşlığı ( başkalarının ne acılar çektiğini ) yaşayarak öğrenmiş oluruz.

Bu Polyannacılığın birine haksızlık yapmayla ilgili boyutu. Bir de haksızlığa uğranıldığında Polyannacılık işe yarar mı ona bakalım. Haksızlık ya da zulüm karşısında Polyanna gibi olumlu bir yan bulmak sorunu çözmez. Tıpkı bataklıktaki sinekleri öldürmek ya da ateşin üstüne su sıkmak gibi. Bataklık kurutulmadıkça sinekler yine üreyip, çoğalır. Ateşin dibine su sıkılmadıkça ateş de yanıp durur.

Bir Alman atasözüne göre, düşmek ayıp değil yerden kalkmak için çaba harcamamak ayıptır. Bizi biri itip düşürdü ise haksızlık etmeden gerekli şikâyetimizi yaparız. Aynı duruma düşmemek için de o kişiye karşı çok dikkatli olmamız gerekir.İslâm dininde bir yanağına vurulunca öteki yanağını vursunlar diye uzatmak yoktur.

En doğrusu zalimlerden yani haksızlık yapan kişilerden uzak durmak. Bu olanaklı değilse bir çıkış yolu bulana kadar haksızlık etmeden zalimlerle mücadele etmek gerekir.

Şimdi düşen kişinin dizi kanayıp, pantolonu parçalanmış olsun. Kişi buna da şükür ayağım kırılabilirdi diye kendini mutlu edebilir ama düşmesinin nedenlerini bulup, kalıcı bir çözüm bulamazsa sıkıntılardan kurtulamaz.

Erkekliğin onda dokuzu kaçmak biri hiç görünmemek ata sözü haksızlık etmeden zalimlerle mücadele edip olabildiğince onlardan uzak durmak şeklinde düşünülmelidir. Aksi halde zalimler ve kendi hatalarımız yüzünden düşüp dururuz.

13.11.2021
FLA

 

Prostat.


1.sıcak tutulacak. (hayaların altına sıcak su torbası konulacak)
2.Domates yenecek.
3.İdrar tutulmayacak.
4.Tuzsuz kabak cekirdeği yenecek.
Başa Dön

 

Önemli Notlar R


  

 

 

Rapor ve Plan.


Rapor: Olmuş ya da olan şeyler yani olaylar rapor edilir. Bir olayın aşamalarını sınıflandırmak icin 5 N, 1 K adı verilen bir soru zincirinden yararlanılır.

Ne : Olayın adı cinayet, hırsızlık vs.
Neden : Gercekleşme nedeni.
Ne zaman : Gercekleştiği zaman.
Nerede : Gercekleştiği yer.
Nasıl : Gercekleşme sureci ( gercekleşme sırasında nelerin olduğu ).
Kim : Kimler arasında gercekleştiği.
Bu soruların yanıtı verildikten sonra, yazılan cevaplar kompozisyon şeklinde duzenlenir ama ana duşunce ( ana fikir, yazıda verilmek istenen şey ), ustun ve eksik yanlar ile eksik yanları gidermek icin verilen cozum onerileri yorum olduğu icin yazılmaz.Cunku rapor bir olayın yorum katmadan olduğu gibi duyurulmasıdır ( sigortadan yuklu bir para almak amacıyla evini yakıp, seyreden biri icin haberci evi yanan kişi cok uzgundu şeklinde bir yazı yazdığında yorum yapmış ve kişi aslında sevincli olduğundan yanlış haber vermiş olur ). Plan; neyin, neden, ne zaman, nerede, nasıl ve kimlerle yapılacağının, kağıt uzerinde belirtilmesi olduğundan; 5 N 1 K gecmiş zamanla kullanılırsa rapor, gelecek zamanla kullanılırsa plan hazırlanmış olur.

5 N 1 K Diyalog kurarken de kullanılabilir.

Başa Dön

 

Reel Politik ve Ekonomi Siyasa



Alıntıya göre, reel politik, olmayacak ideallere göre değil de var olan gerçeklere göre bir siyaset gütmek, bir amaca ulaşmak için çalışmak oluyor. Yani gerçekçi bir politika izlemek oluyor.

Bu var olan gerçekler de konjonktür olmakta. Konjonktür, ekonomik, siyasi ve kültürel olayların birbiriyle bağlantılı olması, birbirlerini etkilemesi demek. Herhalde Arapça tevafuk sözcüğü de konjonktür ile eş anlamlı.

Örneğin ABD faizi yükseltirse parasal yatırımcılar bizdeki dolarlarını alıp götürür. Dolar azalınca da yükselir. Bu durumda reel politik yabancının parasına bel bağlamak yerine yurt içinde planlı bir ekonomiyle düşük maliyetli ürünler üretip ihraç etmeyi gerektirecektir. Maliyetleri düşürmek için de petrokimya, gübre, tohum, ilaç, kağıt vs. yatırımlarını gerçekleştirmeli.

FLA

Realpolitik

Başa Dön

 

Realpolitik https://www.facebook.com/photo/?fbid=2776088185869175&set=a.1692566774221327

 

 

Önemli Notlar S-Ş


  

 

 

Sağlık Bir Hazine


Sağlık bir hazine.
Yitiren kapılır hüzüne.
Sağlığına dikkat et de,
Ab-ı hayat Güneşi vursun yüzüne.

Bazı doktorlar öğün atlamanın sakıncalı olduğunu söylüyor. Örneğin bir iki gün öğle yemeği yemeyince beyin vücudun yakmaya alıştığı miktar vücuda yine girsin diye açlık merkezini uyarıyor. Böylece insan kıtlıktan çıkmış gibi 4 öğûnlük miktarda yemek yiyerek şişmanlıyor.

Bazı doktorlar da sabah ve akşam olmak üzere 2 öğün yeyin diyor. Uzun süre aç kalan vücut yağlardan yakarak ve zararlı maddeleri eriterek zayıflamayı sağlıyor. Bu 2 görüş birbirine zıt görünse de 2 si de doğru ama nasıl olabilir?

Evet. Batı'nın bize öğrettiği gibi 3 öğün yersek, 2 öğünle öğün atlamış oluruz ve beyin bize 4 öğünlük yemek yedirir.

Bir şeye 21 gün devam edince vücut o şeye alışırmış. Biz de açlık merkezine kafa tutarak 21 gün 08:00 dan 16:00 a kadar aç kalabilirsek, günlük öğün miktarımız 2 olur ve öğün atlamamış oluruz.

Yağlardan yakan ve zehirleri eriten vücut ile ( eğer helal ve kötü alışkanlıklardan uzak isek) o nazlı libidoyu ele geçirmiş oluruz. O libido ki bayanlar için bir prens ve baylar için de bir prensesdir.

Esas yiğitlik de budur ama o prensesi kucaklamak demir leblebiyi çiğnemek kadar zordur.

F.L.A

Ya Bardak Ol ya da Göl şiiri
Başa Dön

 

 Dünya sanat günü kutlu olsun.

İnsan ruhunu geliştirip güzelleştiremiyorsa, toplumsal sorunlara çözüm bulan eserlerden yararlanamıyorsa, sanatın ona bir yararı olmuyor demektir.

İnsan eli değmeden de gerçekleşen üretime doğal üretim , insan eliyle gerçekleşen üretime de suni ( yapay ) üretim denir.      

Pamuk ve çekirdeğini alma işi buna bir örnektir.

İnsan eliyle yapılan üretimde fiziki ( maddi, somut ) bir eser ortaya çıkıyorsa buna zenaat denir.

Soyut manevi bir eser ortaya çıkıyorsa buna da sanat denir.

Bu durumda bağlama zenaat, verdiği keyif ve ruhsal gelişim etkisi de sanat ürünü olur.

Sanat insan için mi yapılmalı, sanat için mi  yapılmalı sorusuna şöyle yanıt verilebilir.

Sanat sanat için yapıldığında, elbette ki tanımına uygun olarak sanat için yapıldığında zaten insan için yapılmış olur.

Osmanlı zamanında sarayın zulmünden korkan bazı sanatçılar," Sanat sanat içindir" sözünün arkasına sığınmış.

Demek ki sanatçıya baskı yapılmamalıdır. Aksi halde Atatürk'ün söylediği gibi, böyle bir millet ruhen sakat ve topal bir millet olur.

https://www.narsanat.com/ataturkun-sanat-ve-sanatci.../....

FLA

https://fatihltfaydin.tr.gg/Sanat.htm

“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” 

Atatürk.

 Başa Dön

 

Sanayi Devrimleri

Ah! Demokratik Cumhuriyetimiz.
Bu hallere düşermiydin?
Sanayi toplumu olabilseydik, biz.
FLA

www.alomaliye.com/2017/05/29/sanayi-devrimlerinin-sureci-4-sanayi-devrimi/

 

 

Sosyal Devlet


Vahşi kapitalizime ve emperyalizme ( somurgeciliğe ) ve bunların koruyuculuğunu, sopalığını yapan faşizme karşıyım. Uretim araclarının yonetimini vahşi kapitalizimden alıp, toplum adına yoneticilere bırakan Sosyalizime ve onun dunya genelinde uygulaması olan Kominizime de karşıyım. Bence en uygun yonetim, devletin demokratik ortamda sosyal devlet işlevlerini yerine getirdiği, Sosyal Demokrasi'dir.

 

Süte Su Katan Sütçü


Bir sütçü litresi 75 kuruştan aldığı süte 1/4 oranında su katıp, litresini 84 kuruştan satmaktadır. Sütçünün kârı yüzde kaçtır?
Küçüklükten başlayarak çocuklarımıza matematiği sevdirirsek belki sorgulama alışkanlığı kazanacaklarından, kendi davranışlarını sorgulayıp, ahlaklı olma eğiliminde olabilirler.
Bir de matematik açısından bakalım.
eodev/br> Kolaylık olsun diye sütçü 4 litre süt almış olsun. 4 litre süte 1/4 oranında su katılınca 5 litrelik süt elde edilir. 5x84=420 satış fiyatı olur.
4 litre süt için satış fiyatı olan 420'den yine 4 litre süt için alış fiyatı olan 4x75 = 300'ü çıkarırsak, 120 krş. buluruz ve 120/4=30 krş litre başına kâr eder. Bu kârı litre alış fiyatı olan 75'e bölersek, 0, 4 ü buluruz ki bu da % 40 demektir.
Başa Dön

 

Suç ve Ceza

Suç ve Ceza'da tartıştırılan tez ve anti tez yani görüş ve o görüşe zıt olan görüş şu.
1.görüş toplumda huzuru, refağı yok eden kan emici, insanları sömüren kişiler öldürülmeli. Bunlar vücutta hastalığa hatta ölüme yola açan mikroplar gibidir.
2. görüş ise ne olursa olsun suçluların cezasını yasalar vermeli.
İyi de çanlar ölen adalet için çalıyorsa yani adalet ölmüşse ne olacak. Ayrıca 1. görüş zulme zulümle karşılık verilmez ayetiyle çelişiyor.
https://fatihltfaydin.tr.gg/KUR-h-AN-FiHRiSTi-Z.htm
Yanıt: Muhalefet yasal bir şekilde devrim mücadelesi vermeli ve bunun içinde muhalefet Kemalist bir görüşe sahip olarak mücadelesini sürdürmeli.
Aşağıdaki devrim alıntısı bire bir değil de anlam olarak (mealen) Açık Öğretim'in Atatürk İlke ve İnkilapları kitabındandır.
Devrim: Toplumun artık bireylerinin gereksinimini karşılayamacak şekilde içi kurum bağlamış kurumlarının gerekiyorsa zor kullanarak toplum yararına düzenlenmesidir.
FLA

Başa Dön

 

Şiir, Dizge, Düzyazı ve Kitap Üstüne


Her uyaklı dizge,
Benzese de şiire,
Şiir değildir.
Dizge duygu içermelidir.

İşte bir örnek.
Olanaklı değil ona şiir demek.

O kap delik.
Paslı üstelik.
Şuradaki bardak,
İşini görür, ancak.

FLA
Yazı Türleri
1. Manzume yani dizge.
2. Nesir yani düz yazı.

1. Dizge
Dize ya da mısra denen ve belli bir ölçüye göre yazılmış satırlardan oluşan yazı türüne denir. 2 dizeye beyit, 4 dizeye ise kıta denir. Genelde dizelerin sonu ka:fiyeli yani uyaklı olur. Uyak dize sonlarındaki ses benzerliklerine denir. Dize sonlarının uyaklı ya da redif yani yedek uyaklı olması dizgeyi şiir yapmaz.

Örnek.
O kap delik.
Paslı üstelik.
Şuradaki bardak,
İşini görür, ancak.
FLA

Bir dizgenin şiir olabilmesi için bir temasının yani bir duygunun işlendiği ana fikrinin olması gerekir. Bu yüzden şiir bir duygu işidir. Duygu yoğunluğuyla ancak, şiir dizeleri dizilebilir. İlham yani içe doğuş duygu yoğunluğunda oluşan bir olaydır. Şiir bir iletişim aracıdır. Canlılar arasındaki; bilgi, duygu ve düşünce alışverişi demek olan iletişimin sağlıklı gerçekleştirilmesi için gerekirse uyaklar feda edilmelidir. Yani illa:ki uyaklı yazacağım derken şiirde verilmek istenen iletinin iletilememesine yol açılmamalıdır.
Önemli olan yemeğin sosu, süsü değil kendisidir. Gıda sosda değil yemektedir.Birinden vazgeçmek zorundaysak bu sos olmalıdır. Şiirin akılda kalıcılığını sağlayan uyak da yemeğin sosu gibi şiirin sosudur, süsüdür ama verilmek isteneni verebilmek için gerekirse uyaktan vazgeçilmelidir. Çağrışım yoluyla uyak elde edilemediğinde devrik cümle ve redif yani yedek uyak şairlerin kurtarıcısıdır.

2. Düz Yazı

Düz yazı, kompozisyon kurallarına yani yazı derleme kurallarına göre yazılan bir yazı türüdür.
Kompozisyon.
1. BAŞLIK : Konunun ana fikrini [ verilmek istenen iletiyi (mesajı) ] sezmeye elverişli bir başlık yazılmalı.
2. GİRİŞ : Gelişme bölümünde anlatılacak konunun tanımının yapılıp, tarihçesinden bahsedilmesinden sonra, gelişme bölümünde anlatılacaklar başlıklar halinde yazılmalı.
3. GELİŞME : a) Üstünlükler yani avantajlar, bir başka deyişle konunun üstün, iyi, olumlu yanları yazılmalı.
b) Eksiklikler yani dezavantajlar, handikaplar bir başka deyişle konunun eksik, olumsuz yanları yazılmalı.
c) Eksikleri, olumsuzlukları gidermek için alınması gereken önlemler sıralanmalı ve doyurucu örneklerle konuya açıklık getirilmeli.
4. SONUÇ : Alınması gereken ders, yani verilmek istenen ileti ( mesaj) özet olarak yazılmalı.

Düz yazı ile ilgili önemli bir konu da rapor ve plan hazırlamadır. 5 N 1 K formülüyle yazılan kompozisyonda yani derlemede geçmiş zaman kullanılırsa rapor gelecek zaman kullanılırsa plan hazırlanmış olur.
Neyin, neden, ne zaman, nerede, nasıl ve kimler arasında yapıldığının kâğıt üzerinde derleme kurallarına uygun bir şekilde yazılmasına RAPOR denir.
Neyin, neden, ne zaman, nerede, nasıl ve kimler arasında yapılacağının kâğıt üzerinde derleme kurallarına uygun bir şekilde yazılmasına PLAN denir.
İyi bir araştırmacının, rapor hazırlarken İbn-i Haldun’un* tarih kitabı yazacaklara verdiği önerilere kulak vermesi yararına olur. Tarih yazmak da sonuç da rapor hazırlamak olduğundan iyi bir rapor için İbn-i Haldun’a kulak vermeli.
Bu durumda 5 N 1 K formülüne 1 N daha eklenmeli bence.
Neyin, neden, ne zaman, nerede ve nasıl olup, ne gibi sonuçlar doğurduğunun ve kimler arasında yapıldığının kâğıt üzerinde derleme kurallarına uygun bir şekilde yazılmasına RAPOR denir.
Neyin, neden, ne zaman, nerede ve nasıl olacağının ve ne gibi sonuçlar doğuracağının ve kimler arasında yapılacağının kâğıt üzerinde derleme kurallarına uygun bir şekilde yazılmasına PLAN denir.
*1336-1406 yılları arasında yaşamış olan İbn-i Haldun, Kitab-ul İber ( İbretler Tarihi ) adlı eserinin 1. Cildi olan Mukaddime ( Giriş, Önsöz ) ile ünlü olmuştur.
Ona göre bir tarih kitabı; neyin, nerede, ne zaman, nasıl ve kimler arasında olduğundan çok, bir olayın neden olduğu ve ne gibi sonuçlar doğurduğu üzerinde durmalıdır. Yani illiyet bağına ( neden sonuç ilişkisine ) ağırlık vermelidir.
Ne gibi sonuçlar doğurduğu kısmını biraz açmakta yarar var. Rapor hazırlayan kişi yargılarını* işin içine katmamalı yani subjektif ( öznel ) değil objektif ( nesnel ) olarak rapor hazırlamalıdır.
Gazetecilikte bu durumu açıklamak için şu hikâye örnek verilir. Acemi bir gazeteci haberinde, “Evi yanan adam çok üzgündü.” şeklinde bir yargıda bulunur yani yorum yapar. Doğrusu yorumsuz olarak doğrudan nesne ( burada yanan ev ) ile ilgili bilgileri, kendi yargılarını işin içine katmadan vermelidir. Daha sonra, bence, sanırım gibi ifadelerle yorumunu yapabilir.
Müdürü acemi gazeteciye, “Üzgün olduğunu ne biliyorsun. Belki de sigortadan yüklü bir para alacak.” diyerek öznel olmayacak şekilde yani kendi yargılarını işin içine katmadan haber ( rapor ) hazırlaması gerektiğini söyler.
*Yargı: kişinin, bir konu, kurum ya da kişi ile ilgili olarak bir düşünceye sahip olmasıdır.
Bu yüzden hâkime yargı aracı anlamında yargıç denir. Oğlunu yargılayan bir yargıç öznel olmamalıdır. Yani duygularını ve düşüncelerini işin içine katmamalıdır. Nesnel olmalı yani nesne ( yargı eylemi üzerinde gerçekleşecek varlık, bu örnekte oğlu ) ile ilgili bilgilere ve delillere göre yargıda bulunmalıdır. Ayrıca hüküm veren yani yargıda bulunan anlamında yargıca ha:kim denmiş olabilir.
Kitap Üstüne
Sağlık bir hazine,
Yitiren kapılır, hüzüne.
Akıl, ruh ve beden sağlığına sahip olmak için hem gerçek anlamıyla hem de yan anlamıyla abur cubur dan uzak durmalı. Bilindiği üzere abur cubur vücuda pek fazla yararı olmayan gıda demek. Bu nedenle ruhumuzu ve beynimizi besleyip, geliştirecek kitaplar okumalıyız.
Yine bilindiği üzere gerçek anlam, duyulduğunda ilk akla gelen anlam. Abur cuburu duyduğumuzda aklımıza ilk olarak vücudumuza pek yararı olmayan yiyecekler ve içecekler gelir. Yan anlam ise gerçek anlamla aynı görevi gören fiziki varlıkların dilimize kattığı anlamlardır.
Örneğin ayak gerçek anlamıyla insan ve hayvan bedenlerini ayakta tutan organdır. Köprü ayağı ise ayağın yan anlamıdır çünkü o da ayakta tutma görevini görür ve somut yani 5 duyu organımızla varlığı algılanabilir.
Mecazi yani değişmeceli anlam ile yan anlamı ayırd etmeye yarayan ölçüt yan anlamın somut, değişmeceli anlamın ise soyut olması yani 5 duyu organımızla varlığının algılanamamasıdır. Örneğin kurnaz kişiye, "Seni tilki seni." dediğimizde, kurnazlığını kastederiz ve kurnazlık soyut bir şeydir.
Akıl ve ruh sağlığımızın gelişimi için abur cubur olmayan kitaplar okumalıyız. Burada abur cubur kitaplar yan anlamda çünkü hem duyduğumuzda ilk akla gelen anlamda değil hem de somut.
Abur cubur olmayan kitaplar; bilim, sanat, tarih ve edebiyat dallarına ait kitaplardır, bence. Abur cubur olmayan kitaplar şöyle de belirlenebilir. Bilindiği üzere terim; bilim, sanat, spor ve meslek dallarına ait özel sözcüklerdir. TEBESSÜM sözcüğü; terim, bilim, sanat, spor ve meslek sözcüklerinin baş harflerini barındırır.
O zaman TEBESSÜM edebilmek için; bilim,sanat, spor ve meslek dallarına ait kitaplar okumalıyız.
Ek bilgi olarak kavram, terimlerin zihnimizde oluşturduğu resimlerdir. Bu yüzden aile mefhumu ( kavramı ) denir. Aile denince sosyoloji yani toplum bilimine ait özel sözcükler olan; anne, baba, çocuklar ve yuva sözcükleri, zihnimizde belli resimlerin oluşmasını sağlar.
Abur Cubur
Tebessüm anımsatıcısı işimizi kolaylaştırabilir.Tebessümün te si, bilim, sanat, spor ve meslek dallarına ait özel sözcükler demek olan terimi çağrıştırır ve b, s, s ve m harfleri de bilim, sanat, spor ve meslek sözcüklerini çağrıştırır.
Bunlara bir de diğer dördü gibi hayatı, anlatan, öğreten öykü kitaplarını da eklemeli. Bilindiği üzere romanlar yaşanmış olayların yanında hayal dünyasına ait kurgular içerir. İnsanın elbette hayalleri olmalı ama bu hayaller ulaşılamayacak kadar çok yüksekte ise kişi eskilerin deyimiyle sükut-u hayale yani hayal kırıklığına uğrayabilir. Bu da depresyona yani ruhsal çöküntüye neden olabilir.
Sonuç olarak, hayatı yansıtan bilim, sanat*1, spor, meslek dallarında ait kitaplarla ve öykü kitaplarıyla ruhumuzu ve beynimizi geliştirirsek, bizi kolay kolay alt edemezler.
*Kavram terim anlamında kullanılsa da terimden biraz farklıdır. Kavram kavrayıştan gelmekle birlikte terimlerin zihnimizde oluşturduğu resimlerdir.
Örneğin, Zooloji ( Hayvan Bilimi ) özel sözcüğü olan hayvan bir terim iken zihnimizde oluşan hayvan resimleri ise kavramdır.

*1 Sanat: İnsan ruhunu geliştiren, güzelleştiren ve toplumun sorunlarına çözüm getiren eserler üretme etkinliğidir.
Ek bilgi olarak tanımdan yola çıkarak, “Sanat, sanat için mi yoksa halk için mi yapılmalı?“ sorusuna yanıt bulunabilir, bence. Sanat, insanı geliştiren, güzelleştiren, toplumun sorunlarına çözüm üretip, hayatı anlatan eserler ürettiğinden zaten halk için yapılır. Sorunların gündeme getirilmesi, yönetimlerin ve sorunların baştakilere olduğu gibi aktarılmasına engel olan bürokratların hoşuna gitmediğinden, sanatçı baskı görür. Sanat tanımına uygun yapıldığında zaten halk için yapılır ama olanakları kısıtlanan sanatçı nasıl sanat yapabilir? Sonuç olarak sanatçı acı da olsa gerçekleri yansıtan bir ayna görevi görür. Bir yönetici, sanatçıların özgürce çalışmasını sağlarsa, aynanın önünü kapayan bürokratların kendini yanıltmasının önüne geçebilir.
Saygılar ve sevgiler.
Not: Paylaştığım kitaplara bu bağlantıdan
Kitaplar
ulaşılabilir. Bağlantıların https kısmına tıklanmalı.
Sınava gireceklere yardımcı olması dileğiyle.
24.08.2020 FLA

 

28 Şubat..


SEBAHATTİN ONKİBAR
28 Şubat aslında ne idi?
1) Siyasal İslamın iktidara ortak olmasına TSK'nın verdiği tepkiydi.
2) Erbakan Hoca'nın D-8 oluşumuna ABD'nin itirazıydı.
3) Erol Özkasnak'ın şımarıklıklarıydı.
Gelelim 28 Şubat'taki doğru ve yanlışlara:
1) 8 yıllık zorunlu eğitime gecilmesi ve imam Hatip okullarının aslına dondurulmesi en doğru icraatıydı,
2) Genelkurmay 28 Şubat'ta siyasal İslamla mucadele metodunda başarısızdı. TSK bu surecte mezhepcilik iddialarına malzeme yapıldı ve Turk Ordusunun İslama duşman olduğu gibi bir imaj yaratıldı.
3) Tayyip Erdoğan'a yargılandığı yolsuzluklardan yani yuz kızartıcı suctan değil de şiirokumasından yani siyasi suctan ceza verilerek hapse konması mağdur olmasını sağladı ve bu şekilde AKP'nin temelleri atıldı. Buradan bakınca 28 Şubat'ın emperyal bir boyutu var.
4) 28 Şubat'ta pek cok yolsuzluğa goz yumuldu ve emekli generaller holdinglerde yonetici oldu.
Başa Dön

 

Önemli Notlar T


  

 Tam Bağımsızlık.


Tam bağımsızlık için atılacak ilk adım, sanayinin hammaddesini karşılayacak tarım üretimine başlamak olmalı, bence.

Ekonominin Temel Sektörleri.

1. Sanayi ( mal üretimi )
2. Hizmet Üretimi.
3. Tarım.
4. İnşaat.

Ağır sanayi ve teknolojiyi ileri düzeye taşıyacak bir lider var mı?

Bir ağır sanayi fabrikatörü var mı yok. Ya da fabrikatörleri destekleyecek bir lider adayı var mı? Desteklenenler bankacılar ve bir grup medya ile inşaatçılar. Bunlar da hizmet sektörleri. Demek ki 2. ve 4. sektörlere devam edilecek. Bu sektörler için hammadde ve malzemeleri üretecek sanayi ve tarım yeterli olmadığından bunları ithal etmeye ve dışa bağımlı olmaya devam edeceğiz.

FLA

Tam Bağımsızlık Şiiri

Ayrıca

Tam Bağımsızlık

Başa Dön

 

 

Teknoloji ve Bilinçli Tüketicilik.


Teknoloji tekniğin bilimsel olarak incelenmesidir. Teknik ise bir amaca ulaşmak için kullanılan araçlar, uyulan kurallar ve izlenen yollar bütünüdür. Kısaca belli yollar izleyerek ve belli kurallara uyarak araç üretimi ve kullanımıdır. Bıcak da bir aractır. Bıcak yemek yapımında kullanıldığı gibi yaratılmışa zarar vermede de kullanılabilir. Zarar vermemek ( ya da genel olarak haksızlık etmemek ) şartıyla isteyen istediği aracı kullanabilmelidir.
Tabi arac, ya da arac satın alma deyince akla Homo Ekonomikus gelmelidir. Ekonomide Homo Ekonomikus yani ekonomik duşunen insan ya da bilincli tuketici diye bir kavram var. Bilincli tuketici coğu aza tercih eder. Yani aynı kalitedeki malı aynı fiyata nerde daha cok miktarda bulursa oradan alır. Orneğin bir malın bir yerde 2 si 1 TL iken, başka bir yerde aynı kalitede malın 3 u 1 TL ise, 3 u 1 TL olanı alır. Mutlaka secer ve piyasa konusunda bilgilidir, yani hangi mal nerde? kaca satılıyor? hepsini bilir. Sektor dunyası bunu iyi bildiği icin Psikolojiden yararlanır.Kişiler sevdikleri kişilerin onerilerine, onlardan zarar gelmez duşuncesiyle, hemen evet derler. F.L.A.

(Bu bolumu calışırken olayları hikayeleştirdim. Bence cok işe yaradı Gecen unitede Homo Economicus ların mukemmel yapıya ve karaktere sahip , asla hata yapmayan , analiz ve araştırma yapan kişiler olduğunu soylemiştik. Şimdi de bazı ozelliklerini belirtelim. Homo Economicus *İktisadi alıcılık ( Homo Economicus): )
1) Tam bilgiye (Enformasyona sahiptirler) Yani piyasada her şeyi bilirler. Ben bunu “ Ne,Nerede,Kaca ?” cılar olarak adlandırdım. Ve boyle calıştım. Ne ,nerede,kaca? Hepsini biliyorlar cunku.
2) Secici olma Adı ustunde; yani secim yapıyorlar. Bu yuzden de “doyumsuzlar” 3) Coğu aza tercih etme Yani fazla olanı tercih ediyorlar. ( Bu ozellikleriyle bu iki maddeye ‘doyumsuzluk varsayımı da denir’ )
4)Tercihler arası tutarlı olma: Genel olarak şoyle anlatılır A>B ve B>C ise A>C olmalıdır. Orneğin siz Sinemaya gitmeyi > Kitap okumaya , Kitap okumayı da > Ders calışmaya tercih ediyorsanız , Sinemaya gitmeyi > Ders calışmaya tercih etmelisiniz. Bu maddeye “tutarlılık varsayımı” ve “tercihler arası gecişkenlik varsayımı” denir.

Yukarıda ki Homo Economicus adlı alıntının kısa yolu.

Homo Ekonomikus Bilinçli Tüketici

Fatih Lutfu AYDIN 12.11.2012

Başa Dön

 

 

Temel Muhasebe Bilgileri



TİCARET, ENVANTER ve BİLANÇO

Envanter; dökümlü cetveldir. Bir başka deyişle tacirin taşınır, taşınmaz mallarıyla, alacak ve borçlarının tutarlarını gösteren listedir.

1. Taşınır mallar : para, mal ( emtia, alınıp satılan eşya ), çek, senet vs.
2. Taşınmaz mallar : bina, taşıt vs.
3. Alacaklar
4. Borçlar

Bir işe sermaye koyup yani para yatırıp, mal alana, satana, alacakları, borçları olana, kısaca bu dörtlü işlemleri* yapana, ticaret erbabı ya da tacir denir. Ticaret kanunda yalnızca mal alıp satanlar değil imalat yapanlar yani sanayiciler ve esnaf tanımı dışında kalan hizmet kuruluşları da tacir olarak tanımlandığından, hepsine tacir denir.
Esnaf ise terzi, bakkal, berber vs. gibi koyduğu sermayeden çok emek gücünü kullanan kişilerdir. Kanunen tüm iş yapanlar tacir olmadığı için esnaf ve tacirlerin hepsine girişimci denir.
Girişimci; girişim, toprak, emek ve sermaye adı verilen üretim faktörlerini kâr amacıyla bir araya getiren kişi ya da kurumdur.
Toprak ekonomide toprağın üstündeki binalar, arsalar, araziler, tarlalalar, bahçeler ile altındaki madenler, su üstündeki ve altındaki tüm değerler olarak tanımlanır.

Girişimci, koyduğu sermaye ( anamal, anapara ) ile taşınır, taşınmaz mallar alır ve satar, alacakları olur. Sermayesi yetersiz olduğunda ise borçlanır, faiz öder. Bu durumda Sermaye, hem bir iş yapmak için ortaya konan para hem de, gereksinim sahibine faiz karşılığı kiraya verilen paradır. İşte bütün bunlar bilanço ( balans, denge ) denen ve dönem içinde ki envanter ( döküm ) değerindeki değişiklikleri gösteren cetveli oluşturur.

*Not: caar 4 demek olup, ticaret de 4 lü işlem demektir. Sonuç olarak aldığı malları ( stoku ), sattığı malları ( geliri ), alacakları ve boçları olan kişilere ticaret yani 4 lü işlem yaptıkları için tacir denir.

BİLANÇO

Varlıklar

- Taşınır mallar

Para ( kasa, banka, döviz )
Mal
Çek
Senet
- Taşınmaz mallar

Bina
Taşıt

- Alacaklar

Kaynaklar



- Sermaye

- Borçlar -

HESAP

Mal alma satma, alacaklı olma, borçlanma gibi her eylemde bilanço oluşturmak pratikte hemen hemen olanaksız olduğundan hesap denen kavram bulunmuştur. Yevmiye ( günlük ) defterlerde günlük olarak tutulan hesapların büyük deftere düzgün geçip geçmediğini anlamak amacıyla mizan ( terazi ) denen cetveller hazırlanır.

Hesap Kavramyla ilgili Açıklamalar

1. Bilançonun varlıklar tarafına aktifler, kaynaklar tarafına pasifler denir. Aktifte yer alan hesaplara aktif karekterli hesaplar, pasifte yer alan hesaplara pasif karekterli hesaplar denir. Hesapla ilgili olarak oluşturulan eylemler mal alma satma, çek imzalama vs. gibi işlemlerdir.

2. Aktifi düzenleyen hesaplar pasif ( bilançonun pasifinde yer alan hesap olup ) aktif tarafta (-) işaretli olarak yer alır. Pasifi düzenleyen hesaplar aktif ( bilançonun aktifinde yer alan hesap olup ) pasif tarafta (-) işaretli olarak yer alır. Aktifi ve pasifi düzenleyen hesaplar hariç, aktif hesaplar bilançonun solunda, pasif hesaplar sağında yer alır.

Örnek,

Maddi duran Varlık Net Aktif Değeri ( Net Defter Değeri ).

Aktif ........................................31.12…. Tarihli BİLANÇO .........................................Pasif

MADDİ DURAN VARLIKLAR

Taşıtlar 500.000.000

(-) Bir. Amor. ( 100.000.000 )

Yukarıdaki bilançoda, birikmiş amortismanlar aktifte ilgili duran varlıklardan düşme şeklinde gösterilmiştir. Böylece işletmenin maddi duran varlıklarının toplam değerlerinin 500 MilyonTL; fakat net aktif değerinin ( net defter değerinin ) 400 Milyon olduğunu görüyoruz.

· Alıntı... Muhasebe Uygulamaları cilt 1, sh. 97-99 Prof. Dr. Fevzi Sürmeli

Not: Yukarıdaki örnekte birikmiş amortismanlar hesabı aktif bir hesap olan taşıtlar hesabını düzenlemekte yani hesabı açıklayıcı rol oynamakta. FLA

3. Borçlandırmak hesabın borç tarafına kayıt yapmak, alacaklandırmak ise alacak tarafına kayıt yapmak demektir. İster aktif ister pasif hesap olsun hesabın sol tarafına borç, sağ tarafına alacak denir.

Örnek:

............................................ Mal Hesabı ........ ( aktif hesap )

Borç ..................................................................................................................... Alacak

.........................................Ticari Borçlar Hesabı ....( pasif hesap )

Borç .................................................................................................................... Alacak


4. Günümüzde bilgisayar muhasebe programlarında hesaplar tahsil, tediye ve mahsup fişlerine yazılır, kasaya para girişlerinde tahsil, para çıkışlarında ise tediye fişi kullanılırken, kasaya giriş ve çıkışların olmadığı durumlarda ise mahsup fişi kullanılır.

Hesapla ilgili olarak oluşturulan eylem, hesapta azalışa mı yoksa artışa mı yol açıyor, ( Örneğin mal almak hesapta artışa yol açarken satmak azalışa yol açar. ) bu belirlendikten sonra hesap aktif mi yoksa pasif mi ( yani aktif karekterli mi yoksa pasif karekterli mi ) buna bakmak ve ona göre hesabı borçlandırmak ya da alacaklandırmak gerekir. Hiç bir şey bilinmiyorsa, çift kayıt yöntemine göre, diğer taraf tersi olur.

Aktif karakterli hesaplarda ilk kayıt ve artışlar hesabın borcuna, azalışlar alacağına yazılır.
Pasif karakterli hesaplarda ilk kayıt ve artışlar hesabın alacağına azalışlar borcuna yazılır.
Gelir-Gider hesaplarında, giderler borçta, gelirler alacakta yer alır.
Ne tür karakterde olursa olsun tüm hesapların sol tarafları borç, sağ tarafları alacak olarak adlandırılır.
Şahıslar borçluysa hesapları da borçlu, alacaklıysa hesapları da alacaklı olur.

Muhasebe programlarında, tahsil, tediye fişlerinde kasa hesabı bulunmaz tutar otomatik olarak kasa hesabına aktarılır. Bunun için kasa hesabının programa tanıtımının yapılması gerekir. Şirket açtıktan ve kasa hesabının tanıtımı yapılıp, tüm alt hesaplar açıldıktan sonra, geçen yılın bilânçosundaki değerlere göre açılış fişi doldurularak, dönem hareketleri ( dönem hareketleri; alacak, borç sahibi olma, alışlar ve satışlar yapmadır. ); tahsil, tediye ve mahsup fişlerine 10'ar günlük olarak doldurulur.

Adı ne olursa olsun, muhasebe programlarında şu sıra izlenir.

1. Para birimi belirlenir.

2. İşletme kaydı yapılır.

3. Geçen yılın bilançosuna bakarak alt hesaplar oluşturulur.

Örneğin 100.01 Kasa Türk Lirası ve 100.02 Kasa Dolar hesapları kasa hesabının alt hesaplarıdır.

4. Alt hesaplardan yararlanarak kasa, banka, cari, stok kartları açılarak, açılış değerleri girilir. Kartlarda istenen muhasebe hesabı, ana hesaplardır, 120, 102 gibi. Yalnız kasa hesabında muhasebe hesabı da alt hesaptır. Buna kasa hesabı tanıtımı denir ve tahsil, tediye fişlerine girilen değerlerin otomatik olarak kasa hesabına dahil edilmesi için gereklidir.

Kasa kodu 100 01
Muhasebe Hesabı 100 01
Açıklama Kasa TL

Açılış değerleri, işletme geçen seneden beri işine devam ediyorsa geçen yılın kapanış kaydından ( https://www.muhasebedersleri.com/monografi/monografi-6-6.html ) yararlanarak bulunur. Kapanış kaydı hesapları ters tarafa yazılarak açılış bilançosu oluşturulur. İşletme yeni açılmış ise yukarıdaki alıntıda yer alan açılış bilançosu sıfırdan hazırlanır.

Aktif karektrli hesaplar fişin borcuna, pasif karekterli hesaplar da fişin alacağına yazılarak, açılış fişi doldurulur. Daha sonra muhasebe hareketleri, tahsil, tediye, mahsup fişlerine doldurulur.

DÖNEM İÇİ ve SONU OLMAK ÜZERE TÜM MUHASEBE SÜRECİ

https://www.muhasebedersleri.com/monografi/monografi-5.html

DÖNEM SONU İŞLEMLERİ

1.Genel Geçici Mizan çıkartılarak, kaydi durumla fiili durum karşılaştırılıp, fiili duruma uygun şekilde kasadaki paralar, senetler, çekler, havaleler, faturalar, fişler ve banka ekstreleri ile gerekiyorsa kaydi durum düzeltmesi yapılır.

2.Yeniden değerleme ve amortisman (aşınma, yıpranma payı) işlemleri yapılır.

3.S.T.M.M ' nin kaydı ( https://www.muhasebedersleri.com/hesaplar/621-satilan-ticari-mallar-maliyeti.html ).

Ayrıca Yapılan envanter sonucunda işletmenin dönem sonu mal mevcudu 6.000 TL olarak belirlenmiştir. İşletme aralıklı envanter yöntemini kullandığını varsayarsak sadece döenm sonlarında satılan malın maliyetleri hesaplanır.

Buna göre: 153 ticari mallar hesabının kalanı 25.000 TL dir. Envanter sonucu 6.000 TL tutarında mal kaldığından, ticari malların durumunu fiili envantere yani 6.000 TL'ye getireceğiz. Bunun için 153 ticari mallar hesabının alacağına 25.000 - 6.000 = 19.000 TLyazmamız gerekecek.

....................................31.12.2008......................................

621 SATILAN MALLARIN MALİYETİ HS........................19.000 ........153 TİCARİ MALLAR HESABI.....................................................19.000 .................Satılan malların maliyeti...............

Alıntı….

https://www.muhasebedersleri.com/monografi/monografi-5.html

İşletme Dönem Sonu Mal Mevcudunu bildirmemişse ortalama kâr haddi ( sn hsyn ortalama kar hadleri yürürlükten kalkmadımı eskiden ne kadar iyiydi işletmenin karını vur ortalamaya çıksın karı şimdi stok sayımı yap falan envanter çıkar değil mi.
evet kalktı ama yinede uygulayan kişiler var. tabi dediğiniz gibi envanter sayımı yapıp karı bulunuyor ama yinede ona göre ortalama bir kar marjı uygulanıyor

Alıntı…https://forum.mustafagulsen.com/showthread.php?6616-Ortalama-Kar-Hadleri-Listesi&s=0d4cb09276cf2a537df920d281c841cc

Not: alıntıdan elde ettiğim bilgiye göre OKH kalktığı halde Dönem Sonu Mal Mevcudu bildirimi için sayım yapmayan işletmeler fiyatlarını belirlerken oluşturdukları kâr oranlarının ortalamasını alıyorlar, dêmekki.
Yani peynire %20 yağa %15 şeklinde belirledikleri kâr oranlarının ortalaması alınıyor, olmalı.

Sonuç olarak, Ortalama Kâr Haddi'nin bir fazlası net satışlara bölünerek de Satılan Ticari Mal Mevcudu bulunabilir.FLA

Örnek: OKH 0,60 olsun 1 fazlası 1,60 olur.

4.Maliyet hesaplarının yansıtılması. ( https://fatihltfaydin.tr.gg/7B-Yansitma-Hesaplari.htm )

5.Yansıtma hesaplarının kapatılması . Kapatılmayı görmek için yukarıdaki bağlantıda yer alan 790-797 aralığındaki hesaplar bu kısa yolda incelenmeli ( https://www.muhasebedersleri.com/hesaplar/794-cesitli-giderler.html ) ayrıca kapatma bu bağlantıda ( https://fatihltfaydin.tr.gg/7B-Yansitma-Hesaplari.htm ) anlatılmaktadır.

6.Vergi karşılığının kaydı ( https://www.muhasebedersleri.com/hesaplar/691-donem-kari-vergi-yasal-yukumluluk-karsiliklari.html ).

7.Gelir tablosunun düzenlenmesi. Bu bağlantıda ( https://fatihltfaydin.tr.gg/7B-Yansitma-Hesaplari.htm ) yer alan 600 lü hesaplar gelir tablosuna eklenir.

8.Gelir tablosu hesaplarının kapatılması .

9.Dönem kârının bilânço hesaplarına aktarılması ( https://www.muhasebedersleri.com/monografi/monografi-5-8.html ).

10.Bilânçonun düzenlenmesi.

11.Kapanış kaydı ( https://www.muhasebedersleri.com/monografi/monografi-6-6.html ).

Hesapların Tek Düzen Hesap Planında yer alan kodlarına ( Örneğin Kasa Hesabı kodu 100 dür. ) bakmak ve hesap işlyişlerini görmek için aşağıdaki bağlantıları tıklayınız.FLA

https://www.muhasebedersleri.com/hesaplar/ayrintili-tek-duzen-hesap-plani.html

https://fatihltfaydin.tr.gg/Bilanco-on.htm

https://fatihltfaydin.tr.gg/Bilanco-arka.htm

https://fatihltfaydin.tr.gg/Gelir-Tablosu.htm

Kasada noksan varsa hesabın da noksanlaştırılılması amacıyla 100 kasa hesabı alacaklandırılırken, 197 SAYIM ve TESELLÜM NOKSANLARI HS. -Kasa Noksanı hesabı borçlandırılır.

Noksandan personel ( veznedar ) sorumlu tutulmuşsa, 135 PERSONELDEN ALACAKLAR HS. – Fatih Lütfü Aydın borçlandırılırken ( şahıs borçlu hesabı da borçlu olur.), 197 alacaklandırılır.

Hiç kimse sorumlu tutulmaz ve neden bulunmazsa, dönemin kârından düşülmesi amacıyla, 197 geçici hesabı, 689 D.OLAĞANDIŞI GİDER ve ZARARLAR HS.-Kasa Noksanı' na devreder.

689 ............................................
............................ 197

Dönem sonunda,
Mali kâr (vergi matrahı) açısından kasa noıksanları kanunen kabul edilmeyen bir gider olduğundan, ticari kârdan mali kârın kolaylıkla hesaplanabilmesi için bu durum, olayı hatırlatıcı bir niteliği olan Nazım Hesaplarda izlenir.

...................... 31.12.xxxx

900 BORÇLU NAZIM HESAPLAR

-K.KE. Giderler

910 ALACAKLI NAZIM HESAPLAR

-K.K.E. Giderler Alacaklı

689 ticari kârın saptanması için 690 Dönem Kârı veya zarar hesabına devredilerek kapatılır.

690 ...................................

........................... 689

Fazla varsa 100 borçlandırılırken, 397 SAYIM ve TESELLÜM FAZLALARI HS. -Kasa Fazlası alacaklandırılır.

Fazlanın nedeni bulunduğunda 397 borçlandırılırken, ilgili hesap alacaklandırılır.

Fazlanın nedeni bulunmadığında, 397 borçlandırılırken, 679 D.OLAĞANDIŞI GELİR ve KÂRLAR HS.-Kasa Fazlası alacaklandırılır.

Daha sonra 679 borçlandırılırken, 690 DÖNEM KÂRI veya ZARARI HS. alacaklandırılır.

Veresiye demirbaş alımlarında demirbaş faaliyet dışı olduğundan, 320 yerin 329 ( diğer borçlar) kullanılır.

255 ......................................
191.........................
.................................329

Yeniden değerleme ve amortisman işlemlerinin yapılabilmesi için muavin defterlere girilerek 250-259 kod aralığı girilir. İçinde bulunulan yıl alınan binalar, taşıtlar ve demirbaşlar için yeniden değerleme işlemi yapılmaz. Varlıkların hem maliyet bedellerinin hem de birikmiş amortismanlarının yeniden değerlemesi yapılır.

Yeniden Değerleme

Kayıtlı değeri .............. 10.000.000 * 0,5....=... 5.000.000

B. Amortismanlar ......... (2.000.000)* 0,5...=...(1.000.000) BİRİKMİŞ AMORTİSMANLARIN DA YENİDEN DEĞERLEMESİ YAPILIR ve MAHSUP FİŞİNDE ALACAĞA KAYDEDİLİR

Y.Değ. Artış Fonu .......................................=....4.000.000

Amortisman

Yeni değer üzerinden amortisman ayrılır.

10.000.000+5.000.000=15.000.000..........15.000.000*0,2 = 3.000.000

Y.D

255...........Masa ...........5.000.000 257..............".................1.000.000 522..............".................4.000.000 ( Yeniden değerleme artış fonu )

Amortisman

796..............3.000.000 ..........257....... Masa...............3.000.000

Not:7A ( https://www.muhasebedersleri.com/maliyet-muhasebesi.html ) seçeneğinde 796 yerine 770 kullanılır.

Direkt yöntemde ilgili varlık hesabı, örneğin binaya amortisman ayrılmışsa, ayrılan tutar kadar 252 borçlandırıldığında maliyet değeri ve ayrılan amortisman düşüldüğünde bulunan defter değeri belli olmayacağından indirekt ( dolaylı ) yöntem kullanılarak 796 borçlandırılır.

İşletmeler taşınabilir veya taşınamaz mal varlıklarının değerlerini her yıl kayıtlara geçirirler. Her malın kullanıldığı süre içerisinde belli oranda eskimesi ve yıpranması söz konusudur. Bu yüzden her yıl bu malların değerleri belli oranlarda yıpranma payları düşülerek kaydedilir.Bina, makina vb. malların kullanıldığı süre içindeki fiziksel kayıplarına, o malların amortismanı denir.

Burada en basit yöntem olarak, bir malın amortisman payı oranının her yıl için sabit olduğunu kabul edeceğiz. Amortisman düşüldükten sonra yazılan değere defter değeri denir. Her malın kullanım süresine ekonomik ömrü denir. Ekonomik ömrü dolan mallara ait değere hurda değeri denir.

Örnek: 500 .000 TL 'ye alınan bir makinenin ekonomik ömrü 5 yıl ( 1/0,2=5) ve hurda değeri 60.000 TL ise yıllık amortismanını bulalım.

Toplam Amortisman = Maliyet Fiyatı - Hurda Fiyatı

............440......................500...........- .............60

440/5=88 her yıl 88.000 TL düşülür.

Tahviller, 1 yıl ya da daha fazla vadeli borç senetleridir.

Hazine Bonosu = Devlet İç borçlanma Senetleri. Devlet tarafından çıkarılan ve enflasyon nedeniyle vadesi 1 yıldan az, genellikle 3 – 6 ay vadeli tahviller yani borç senetleridir.

Tahviller; 1. İtibari ( nominal, üzerinde yazılı ) değer, 2. reeskont değeri, 3. itibari değerden reeskont değeri çıkarıldıktan sonra bulunan tasarruf ( peşin ) değeri , 4. bugünkü değer olmak üzere 4 değere sahiptir.

1. İtibari ( nominal, üzerinde yazılı ) değer.
2.Reeskont değer formülü ; A.n.t./36000, iç iskonto olarak, A.n.t/360+(n.t.)
A= itibari değer, n= tasarruf değerinin bulunduğu günden vade sonuna kadar ki gün sayısı, t= iskonto faiz oranı.

3.Tasarruf ( peşin ) değer formülü; itibari değer – bugünkü değer
4. Bugünkü değer formülü; itibari değer/ iskonto faiz oranının 1 fazlası ( t=0,20 ise 1,20 )
İskonto faiz oranı tahvil üzerinde yazmıyorsa M.B. verileri dikkate alınır.

Pratik bilgiler veren internet sitelerinden de iskonto faiz oranına ulaşılabilir.

https://www.muhasebedersleri.com/pratik-bilgiler.html

Amortisman Paylarının Muhasebeleştirilmesi.*

Maddi duran varlıkla ilgili olarak hesaplanan amortisman payı, söz konusu varlık değerinin gidere dönüşen kısmıdır. Bu nedenle amortisman payına, amortisman gideri de denir.

Normal amortisman yöntemine ya da azalan kalanlar üzerinden amortisman yöntemine göre hesaplanan amortisman payları; üretim işletmelerinde endirekt bir maliyet gideri olarak, “730 Genel Üretim Giderleri Hesabı”na; ticaret işletmelerinde ise, niteliğine göre “760 Pazarlama ve Satış ve Dağıtım Giderleri Hesabı”na ve/veya “770 Genel Yönetim Giderleri Hesabı”na borç kaydedilir.

Yukarıda belirtilen gider hesaplarına borç kaydedilirken, hangi hesaba alacak kaydedilecektir sorusu, karşımıza 2 kayıt şeklini çıkarmaktadır.

1) Direkt Kayıt. ------- 2) Endirekt Kayıt.

Direkt kayıtta amortismana tabii tutulan maddi duran varlığın değeri, amortisman payı – gideri kadar azaltılır. Yani alacaklanacak hesap amortismana tabi tutulan maddi duran varlık hesabıdır. VUK’un izin verdiği bu yöntemi, Tekdüzen Hesap Planı kabul etmemektedir.

Tekdüzen Hesap Planının benimsediği endirekt kayıtta, hesaplanan amortisman payları, aktifi düzenleyen pasif karekterli bir hesap olan “257 Birikmiş Amortismanlar Hesabı”nın alacağına kaydedilir.

Örnek: İşletme 500.000.000 TL maliyetli pazarlama işlerinde kullandığı taşıt aracına normal amortisman yöntemine göre, % 20 amortisman payı ayırmıştır.

Amortisman payı: 500.000.000 x 0,20 = 100.000.000

760 PAZARLAMA SATIŞ ve DAĞITIM GİDERLERİ HS. 100 Milyon

............................ Amortisman Giderleri

257 BİR. AMORTİSMANLAR HS....................100 Milyon B. Taşıt Amortismanları

Maddi duran Varlık Net Aktif Değeri ( Net Defter Değeri. )

Aktif .............................................................31.12…. Tarihli BİLANÇO ........................................................................Pasif

MADDİ DURAN VARLIKLAR

Taşıtlar 500.000.000

(-) Bir. Amor. ( 100.000.000 )

Yukarıdaki bilançoda, birikmiş amortismanlar aktifte ilgili duran varlıklardan düşme şeklinde gösterilmiştir. Böylece işletmenin maddi duran varlıklarının toplam değerlerinin 500 MilyonTL; fakat net aktif değerinin ( net defter değerinin ) 400 Milyon olduğunu görüyoruz.

· Alıntı... Muhasebe Uygulamaları cilt 1, sh. 97-99 Prof. Dr. Fevzi Sürmeli

Ayrıca aşağıdaki sitelerden esaslı bilgi sahibi olabilirsiniz.

https://www.muhasebedersleri.com/muhasebe-sorular.html

https://www.muhasebeuygulama.com/index.html

https://dersmuhasebe.com/index.html

08.10.2016 Fatih Lütfü Aydın

Başa Dön

 

Toplum ve Devrim.


Devrim: Toplumun artık adilce iş goremez hale gelmiş, curumuş kurumlarının, kokten ve gerekiyorsa zorla değiştirilmesidir.
Toplum: Bireylerin tek başlarına gereksinimlerini (ayakkabılarını, elbiselerini, evlerini vs. vs. ) karşılayamadıkları icin bir araya gelerek ortak sevinç ve kedere sahip bir şekilde ve egemenliğe ve bağımsızlığa sahip olarak sürekli oluşturdukları topluluklardır. Topluma devlet de denir.

Toplum bu gereksinimleri kurumları aracılığı ile sağlar. Yonetimdeki insanlar, Rabbena hep banacı oldukları icin, Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ne aykırı olarak iş yaparlar.Boylece toplumun kurumları bu gereksinim karşılama işini haksızca yapar ve kurumlarda bir curume oluşur.Bunca curumuşluk varken o toplumda bir devrim gerekir. Bu devrim ozunde Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ni taşırsa ve somureye karşı koklu onlemler alırsa, halk yararına olur.
FLA

Evrensel Hukuk ve Ahlak İlkeleri.htm

 

Turuncu Devrim


Turki Cumhuriyetlerde Sovyetlerin etkisiyle dincilik ve onun bir sonucu olarak da batı somurgeciliğine kolelik var olmadı. Parantez icinde ben sosyal devlet işlevlerinin demokratik ortamda yurutulduğu Sosyal Demokrasi yandaşıyım. Yakın gecmişte Soros'un desteklediği turuncu devrimlerin biri de Turkistan'da gercekleştirilmeye calışıldı. Devrim girişiminin lideri olan kadın Turkistan'lılara ben sizin ananızım diyordu. Getireceği duzende dincilik ve somurulme olacaktı. Aklıma "Ben sizin bacınızım" diyen Ciller geldi. Babalar, analar ve bacılar bizi batı kucağına attılar. Sosyal Demokratik bir Turk birliğine bir Turk olarak ben de arzu duymaktayım.
Demokrasi; Yoneticilerin toplumun ozgur secimiyle ve gizli oylama, acık sayımla iş başına geldiği ve gittiği, ayrıca haksızlık etmedikce her goruşe saygı duyulduğu, azınlıklara baskının olmadığı yonetim şekli.Demokratik bir ortamda devlet bu işlevleri yerine getiriyorsa, adına Sosyal Demokratik Devlet denir. Boyle bir devlet demokratik olduğu icin Sosyal Laik Demokratik Hukuk Devletidir.
Aslında bu tanım Anayasamızda var ama uygulanmıyor. Cunku anaların, babaların ve bacıların uyuttuğu bir coğunluk var. Boyle coğunlukların kafasıyla oluşmuş bir Turancılık (Tum Turk Dunyasının Birliği ) Turklere ne verebilir.
Başa Dön

 

 

Turkey: hindi


Turkey İngilizce hindi demek. Hindi bize Hindistan'dan geldiği için hindi (doğrusu Hintli anlamında hindi: demek) demişiz. Hayvan batıya bizden gittiği için batı da hayvana Türk anlamında turkey demiş. Turkey means hindi in English. Since Turkey comes from India, we call it turkey. Because the animal went west from us, the west called the animal turkey in the Turkish sense.
Hindinin anavatanı Amerika diyorlar. O zaman hayvana niye Türk anlamında Turkey denmiş ve biz niye hindi demişiz?
Wikipedi'den bir alıntı...

Etimoloji
Hindi, Amerika'nın keşfi ile dünyaya yayılmış olmasına rağmen Türkçedeki Hindi kelimesinin Colomb'un Amerika'yı Doğu Hint Adaları sanması ile bir ilgisi yoktur. Çünkü yine hindiye benzeyen ve Afrika kıtasına ait olan bir kuş olan Gine tavuğu Türkler tarafından eskiden beri bilinmekteydi ve çeşitli kaynaklara göre Hint tavuğu olarak da bilinen bu kuşa halk arasında Hint illerinden gelen kuş manasında Hindi kuş da denilmekte idi. Keşiften sonra ise halk Gine tavuğuna benzerliği yüzünden hindiyi de aynı isimle çağırmaya başladı.
İngilizcede ise Turkey olarak anılan hindiye bu ismin verilmesi de buna benzer bir şekilde olmuştur. Keşfin yapıldığı yıllarda Akdeniz ticareti Levantenlerin elinde idi. Yeni kıtadan gelen hindiler de İngiliz halkına "Turkey Merchants" adı ile de bilinen "Levant Company" adlı şirket tarafından ulaştırılıyordu. Hatta bu sebepten Levantenler İngilizce'de "Turkey merchants" (Hindi tüccarları) olarak da anılırdı. Türkler tarafından getirilen bu yeni kuşun adına da halk Turkey bird (Türk kuşu) veya Turkey cock (Türk horozu) ismini vermekte gecikmemiştir. Aslında keşiften önce de yine Osmanlı denizciler tarafından İngiltere'ye getirilen Gine tavuğu da bir süre Turkey bird olarak anıldıysa da daha sonra Linnaeus tarafından başlatılan bu karmaşa çözülmüştür.
...veee o zaman yazıda yer alan ve ana yurdu Amerika olan hindiye benzeyen Hint tavuğu belki de Bering boğazından Amerika'ya götürüldü. Alıntıya göre Amerika'nın keşfinden sonra Türk tüccarlar hayvanı Amerika'dan getirdiği için Turkey denmiş.

FLA

 

Türkçe Dersi Notları

 

Bir bütünü oluşturan parçalara öge (unsur, faktör) denir. Bu 3 süzcüğü ayrı yerlerde okuyan çocuk bunların eş anlamlı sözcükler oladuğunu bilmeyebilir. Bu nedenle Öz Türkçesinin yanına yazının başında bir kere eşanlamlıları ayıraç içinde yazılırsa iyi olur.

Yazıyı ( metin, text ) bütüne örnek olarak verelim. Yazıyı oluşturan parçalar yani yazının ögeleri; noktalama işaretleri, ses (harf), sözcük (kelime), tümce (cümle), bölümce (paragraf) olarak sıralanabilir.

İnsanlar arasında anlaşmayı sağlamak için araç olarak kullanılan dilin, en küçük parçaları noktalama işaretleri ve seslerdir. Dilin anlamlı olan en küçük parçasına da SÖZCÜK denir.

İnsan duyguları, düşünceleri ve istekleri olan bir varlıktır. İnsan bu özellikleri nedeniyle kendini olaylar içinde bulur.

Bu nedenle bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği ve bir olayı anlatmak için kurulan anlamlı sözcük öbeğine (grubuna) TÜMCE denir.

Herhangi bir yazının bir satır başından öteki satır başına kadar olan bölümüne BÖLÜMCE denir.

Bölümceler de yazı bütününü oluşturur. 

Sözcükler anlamlarına, türlerine, yapılarına ve görevlerine göre olmak üzere dörde ayrılır.

Anlamlarına göre sözcükler; gerçek, değişmece (mecaz), terim, deyim ve argo anlamlı sözcükler olarak sıralanır. 

Zar, zam, is, b, ü, f, e, si anımsatıcısı ile sözcük türleri sıralanabilir. Eylem (fiil) dışındaki tüm sözcükler ad soylu sözcüklerdir.

Zarf
Zamir
İsim
Bağlaç
Ünlem
Fiil
Edat
Sıfat

Yapılarına göre sözcükler basit, türemiş ve bileşik sözcüklerdir.

Görevlerine göre sözcükler de özne, yüklem ve tümleç sözcükleridir.

Belirteç (Zarf): Eylemlerin (fiillerin), ön adların, eylemsilerin ve başka belirteçlerin anlamlarını; zaman, durum (hâl), soru, yer-yön ve nicelik (azlık-çokluk) bakımından belirten sözcüklere denir.

Belki de mektup zarfları adresleri belirttiği için bu tür sözcüklere zarf denmiş olabilir.

Belirtecin tanımında yer alan; zaman, durum, soru, yer, yön ve nicelik sözcükleri belirtecin türlerine aittir.

Adıl (Zamir): Kişi, gösterme (işaret), soru, belgisizlik ve aitlik anlamı taşıyarak adların yerini alan (ad gibi kullanılan) sözcüklere denir.

Adılın tanımında yer alan; kişi, gösterme, soru, belgisizlik ve aitlik sözcükleri adılın türlerine aittir.

Ad (İsim): Canlı ve cansız tüm varlıkları, duygu ve düşünceleri, ve kavramları tanıtan sözcüklere denir.

Bağlaç: Eş görevli sözcükleri ve tümceleri birbirlerine bağlayan sözcüklere denir.

Ünlem: Sevgi, acıma, korku ve öfke gibi duyguları anlatan sözcüklerdir.

Eylem (Fiil): İş, oluş ve devinim (hareket) bildiren sözcüklerdir.

İlgeç (Edat): Tek başlarına anlamı olmadığı halde sözcükler arasında anlam ilişkisi kuran sözcüklere denir.
Bağlaçlar aynı zamanda ilgeçtirler.

Ön Ad (Sıfat): Varlıkları niteleyen ve belirten sözcüklere denir.
Varlıkların nitel ve nicel özelliklerine sandalye örneği verilebilir. 5 adet plastik sandalyemiz olsun. 5 sandalyenin nicel (nice, ne kadar) ve plastik de sandalyenin nitel özelliğidir. Sonuç olarak varlığın sayısal özelliklerine nicelik, sayısal özellikleri dışındaki özelliklerine de nitelik denir.
Nicelik sayı ile ilgili olup nitelik de varlığın nasıllığı ile ilgilidir.

Ek bilgi olarak nitelik nicelikden daha önemlidir. Bilindiği üzere kalite alıcı hoşnutluğudur. Nice üniversitemiz var ama kaliteleri ne durumda işte bu önemlidir.

Belirteçler

Belirteç (Zarf): Eylemlerin (fiillerin), ön adların, eylemsilerin ve başka belirteçlerin anlamlarını; zaman, durum (hâl), soru, yer-yön ve nicelik (azlık-çokluk) bakımından belirten sözcüklere denir.

Aylarca seni gürmedim. Burada aylarca sözcüğü eylemi zaman bakımından belirten zaman belirtecidir.

Çok güzel bir resim yapmışsın. Gözel varlık olan resim sözcüğünü nitelediğinden önaddır. Çok sözcüğü de resim önadını nicelik bakımından belirttiği için nicelik belirtecidir.

İyi konuşmanın yararları. Eylemsi eylem kökenki olduğu halde eylem özelliğini yitirmiş sözcüklere denir. Artık eylem gibi kişi ve zaman belitmezler. Örnekte konuşma bir eylemsidir.

İyi sözcüğü konuşma sözcüğünü durum bakımından belirttiği için bir durum belirtecidir.

Çok iyi konuştu. Bu örnekte iyi sözcüğü konuştu eylemini durum bakımından belirtirken, çok sözcüğü de iyi blirtecini nicelik bakımından belirtmektedir. Yani belirteçler başka belirteçler için de kullanılmaktadır.

Bir şeyi belirleyen koşulların tamamına DURUM denir. Nası sorusuna yanıt veren belirteçler durum belirteçleridir.

Güzel konuştu. Nasıl konuştu? Güzel konuştu.

Niçin aramadın? Soru belirtecine örnek verilebilir.

Zaman belirteci örnekleri.
İçerden sesler geliyordu. İçeri girdi. 

 

Adıllar

 

FLA

 

Fıstıkcı Şahap


Fıstıkcı Şahap anımsatıcısındaki ünsüzler süreksiz ünsüzlerdir. Geri kalanlar ise surekli ünsüzlerdir. Sürekli ünsüzler; b,c,d,g,ğ,j,l,m,n,r,v,y,z. Hımmmm, sesinde olduğu gibi m harfinde bir sureklilik vardır. Bu sureklilik Fıstıkcı Şahap anımsatıcısındaki unsuzler icin soz konusu değildir. 17.05.2018. F.L.A.

FISTIKÇI ŞAHAP

2 şeyi anımsatır, Fıstıkçı Şahap.
Bir süreksiz ünsüzler grubunu,
Bir de yapay spekülasyonu.

Spekülasyon, bir şeyi ucuzken alıp,
Pahalıyken satmaktır.
Piyasadan çektirilerek, bir şeyin,
Miktarını azaltmaktır.

Fiyatı artar, azalan şeyin elbette.
Bol bol piyasaya sürüldüğünde,
Ramazan’ın bereketi sanar bunu millet de.

Fıstıkların stokçusu Şahap,
Ramazan öncesi stoklar fıstıkları, kap kap.
Ramazan da her şeyi bol bulan,
Vatandaş da der ki,” Bu ne bereketli bir ay Ya Rab!”

2. halde de süreksiz ve ünsüzdür, Fıstıkçı Şahap.
Yaptığının bir süresi vardır.
Kulum diye ünlenmez ona,
Hakk katında değersiz bir varlıktır.

Fıstıkçı Şahap’ın yaptığı yapay spekülasyon.
Ramazan öncesi stoklar fıstıkları ton ton.
Böylece yer kul haklarını, olur, ton ton.

Ruh kabul etmez, kul hakkını yemeyi.
Yaşatır, Şahap’a stresi.
Şahap da yer de yer bol bol yemeği.
Dener, bol yemekle, stresi yenmeyi.

Bir yandan stoklar fıstıkları depoya ton ton.
Bir yandan da yemekleri mideye ton ton.
Böylece olur Şahap, ton ton.
Kıçını yıkayamaz, batar don.
Şey… pardon.

17.05.2018
Saygılar ve sevgiler.
Fatih Lütfü AYDIN

Fıstıkçı Şahap sıfat tamlaması içindeki ünsüzler süreksiz ünsüzler, geri kalanlar ise sürekli ünlülerdir. Sürekli ünlüler; b,c,d,g,ğ,j,l,m,n,r,v,y,z. Hımmmm, sesinde olduğu gibi m harfinde bir süreklilik vardır. Bu süreklilik Fıstıkçı Şahap anımsatıcısındaki ünsüzler için söz konusu değildir.

17.05.2018.
F.L.A.

Oğlum Adam Olacak bölüm 1 den,

Muhtekir: stokçu, vurguncu.
Mütekait : emekli.

Oğlum Adam Olacak bölüm 1

Başa Dön

Türkçenin İncelikleri.


Karı sevmem içimi üşütür.
Karı severim içimi ısıtır.

Karadeniz'in siyahlıkla ilgisi yok çünkü kara Türkçe'de yukarı demek. Ak belki de akmaktan geldiğinden aşağı demek. Bu durumda Akdeniz de aşağı deniz anlamına geliyor olmalı.

Kâr artış para destesinin yukarı çıkması. Kar da yağdıkça yukarı çıkar.

Karı ( eski devirlerde ) adamın kârıdır ev ekonomisiyle doğurduğu doğal ırgatlarla kazancıdır. Kazancını yukarı çıkartır.

Düziçi'nde 2 şellaleli Sabun Çayı'nın yukarıdaki şellalesinin olduğu yere Karasu derler. Kimse bu adın nereden geldiğini bilmiyor. Belki de Türkçeye önem verildiği Karamanoğulları zamanında Karasu deniyordu.

Anadolu Beylikleri Döneminde Türk Dili

FLA

Gerçek Anlam, Yan Anlam, Değişmeceli ( Mecazi ) Anlam ve Spesifik.


Mustafa Keser Bülent Ersoy’u düelloya davet etmiş. Bilindiği üzere gerçek anlam duyulduğunda ilk akla gelen anlamdır. Yan anlam ise gerçek anlamının dışında kullanılan ve gerçek anlamla eş göreve sahip, somut sözcüklerin sahip olduğu anlamdır. Değişmeceli anlam da yine yan anlam gibi gerçek anlamının dışında kullanılan ve soyut olan sözcüklerin sahip olduğu anlamdır.

Örnek verecek olursak, diş gerçek anlamıyla insan ya da hayvan ağzında bulunan ve bir şeyi kavrayan beden parçası. Bir çarkın dişi gerçek anlamda değil ama somut ve ağızdaki diş gibi kavrama eş görevine sahiptir. Somut ve gerçek anlamla aynı görevi gördğünden, yan anlama sahiptir.
Birisine aslan dediğimizde o kişi gerçekten aslan olmadığından burada aslan gerçek anlamının dışında kullanılıyor. Peki burada yan anlam mı var değişmeceli anlam mı? Değişmeceli anlamlarda bir benzetme eskilerin dediği gibi bir teşbih yapılır. Bu benzetme cesarettir. Cesur, yürekli olana aslan denir. Cesaret soyut bir sözcük olduğundan, burada aslan sözcüğü değişmeceli anlamdadır.

Şimdi düello sözcüğünü duyduğumuzda aklımıza ilk gelen anlam 2 erkeğin hesaplaşmak ve birbirine haddini bildirmek amacıyla bir silahla belli kurallar çerçevesinde çarpışmasıdır. Bülent Ersoy erkek olmadığından burada gerçek anlam kullanılmış olamaz. Demek ki Mustafa Keser şarkı söyleyerek yapılacak bir düellodan söz ediyor, olmalı.

Bu tür düello yan anlama mı sahiptir yoksa değişmeceli anlama mı? Şarkı söyleme düellosu somut bir durum ve düello sözcüğü burada bir had bildirme, hesaplaşma görevi görüyor. O zaman şarkı söyleme düellosu yan anlama sahip.

Ek bilgi olarak, Mustafa Keser Bülent Ersoy’a diva değil, demiş. Duyen mesleğinde devleşmiş erkek ve diva da mesleğinde devleşmiş kadın olabilir. Yani belki de dilin birinde Duayen erkek dev, diva da dişi dev olarak kullanılıyordur.

Yine ek bilgi olarak, terim anlam ya da eskilerin deyişiyle ıstılah, bilim, sanat, spor ve meslek dallarına ait sözcüklerin sahip oldukları anlama denir. Tebessüm anımsatıcısı işimizi kolaylaştırabilir.Tebessümün te si, bilim, sanat, spor ve meslek dallarına ait özel sözcükler demek olan terimi* çağrıştırır ve b, s, s ve m harfleri de bilim, sanat, spor ve meslek sözcüklerini çağrıştırır.

Kavram terim anlamında kullanılsa da terimden biraz farklıdır. Kavram kavrayıştan gelmekle birlikte terimlerin zihnimizde oluşturduğu resimlerdir. Örneğin, Zooloji ( Hayvan Bilimi ) özel sözcüğü olan hayvan bir terim iken zihnimizde oluşan hayvan resimleri ise kavramdır.

Not: Mustafa Keser düelloyu genel anlamıyla söylemiş. Yani ne düellosu söz düellosu mu yoksa sanat icra etme düellosu mu, bu belli değil. Türünü belirtmemiş.

Ayrıntı aşağıda.
Spesifik ( türel, türe ait ) sözcüğünün anlaşılması için kaşık güzel bir örnek bence. Kaşık genel bir anlatımdır. Türel bir anlatım kullanmak okuyucuya kolaylık sağlar. 2 kaşık ama ne kaşığı? Çay kaşığı mı, yemek kaşığı mı kaşığın türünün belirtilmesi gerekir.

Sınava gireceklere yararlı olması dileğiyle..
 


Başa Dön

Andımız.

Kaldırılsa da andımız,
Zihnimize ve yüreğimize kazırız.
Ülkü amaçlanan kutsal düşünce,
Ülkücüler buna üzülmeli, bence.

FLA

“Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” (Atatürk, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler, 1930)

Bu anlamda Türk'üm demek ırkçılık olmaz. Bu anlamda Türklük, Türkiye Cumhuriyeti'ni Kur'an ve yaşatan herkesi kapsar Böyle bir milliyetçilik, yıkıcı, ezici ve bölücü olmayan, yapıcı ve kaynaştırıcı bir milliyetçilik olup, Atatürk milliyetçiliğidir.

FLA

Aklına kazımak deyimi

Türklüğe Fransız kalanlara Türklük dersi

Bir iddiaya göre Fransız İhtilali sırasındaki kraliçe, bir iddiaya göre de
saray dışına çıkmamış, hayatı bilmeyen bir prenses, bir davette, "İnsanlar aç yiyecek ekmek bulamıyor." sözü üzerine, "Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler." yanıtını vermiş.

Ülke gerçeklerine Fransız kaldıkça, çan eğrisinde dibi görürüz, anca. 

img.webme.com/pic/f/fatihltfaydin/can-egrisi.jpg


Başa Dön

 

Önemli Notlar U-Ü"


  

 

 

Uygarlık Tarımla Başlar



Tarımı ihmal eden ülke intihar ediyor demektir. Gelişmiş ülkenin semalarında ne kadar çok uçağın uçtuğu değil, ne kadar çok arının uçtuğu önemlidir. Eğer arılar ölürse sonraki yıllarda insanlar da ölür...

Einstein

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü kutlu olsun.
Önceden belirlenmiş yazılı kuralları olan yerleşik düzene uygarlık ya da medeniyet denir. Uygarlık tarımla başlar. Nerede ne üretilecek, nerede depolanacak ve insanlara nasıl ulaştırılacak türünden sorular yazılı kanunların, binaların ve yolların yapılmasını sağlamıştır. Böylece kurallı bir yerleşik düzen yani uygarlık doğmuştur.
Medine Arapça şehir demek. Medeniyet de şehir yaşantısına sahip olma olabilir. Yalnız buradaki şehiri şehiriyle, ilçesiyle, beldesi ve köyüyle birlikte yerleşik düzen olarak düşünmeli.
Agriculture ( aagrikalçır ) İngilizce tarım demek ve Agro TV adında bir tarım kanalı var. İnsanlar avlayıcılık ve toplayıcılık döneminden sonra hayvan yetiştiriciliği ile göçebe bir yaşam sürmüşler. Tarıma geçince de yerleşik düzene geçmişler. Tarım ürünlerinin taşınması için yollar yapılmış ve ticaretle birlikte yasalı, kurallı bir yaşam ortaya çıkmış.
Medeniyet Uygarlık demek bu sözcük agrodan geliyor olabilir.
O zaman uygarlık sorunların dağ başındaki gibi kaba kuvvetle değil adil kurallar ve yasalarla çözüldüğü yerleşik düzen olmakta.
Elbette ki Atatürk'ün dediği gibi bu uygarlık çağdaş uygarlık olmalı ki çağdaş uygar ülkeler bizi sömüremesin.
Müslümanlanlığı tanımak isteyen biri müslümanların yanına gelmiş ve giyimi, kuşamı aynı olan insanları görünce, "Efendiniz Muhammet hanginiz?" diye sormuş.
Onlar da gelen konuklara yiyecek içecek dağıtan peygamberimizi göstermiş.

Belki de bundan dolayı Atatürk,
"Köylü milletin efendisidir." sözünü söyledi.
Efendimize ihanetin bedelini pahalı ürünler tüketerek ödüyoruz.
FLA

 

Üretim araçları,


1. Girişim.
2. Sermaye.
3. Emek.
4. Doğa ( yerin altında ki ve ustunde ki her şey ).
Sosyal Devlet; Vatandaşına, onun butcesine uygun bir şekilde,
1.Sosyal Guvence ( Emeklilik ve Kıdem Tazminatı )
2. Sendika
3. Sağlık
4. Seyahat ( Tatil Odeneği veya başka yerde calışma hakkı)
5. Eğitim
6. Konut hizmetlerini sunan devlettir.
Demokratik bir ortamda devlet bu işlevleri yerine getiriyorsa, adına Sosyal Demokratik Devlet denir. Boyle bir devlet demokratik olduğu icin Sosyal Laik Demokratik Hukuk Devletidir. Aslında bu tanım Anayasamızda var ama uygulanmıyor. Cunku anaların, babaların ve bacıların uyuttuğu bir coğunluk var. Boyle coğunlukların kafasıyla oluşmuş bir Turancılık (Tum Turk Dunyasının Birliği ) Turklere ne verebilir. F.L.A.
Başa Dön

 

Önemli Notlar V


  

 

 

Vahşi Kapitalizm ve Sopası Faşizm.


Üretip, sattığı ürünlerle insanlara vahşice zarar verdiği için herhalde kapitalizme vahşi kapitalizm deniyor.
Roma imparatorluğunda o zamanlar sanaayi olmadığı için büyük toprak sahipleri kendilerini daha doğrusu tarlalarını ve hayvanlarını tehlikede gördüğünde, faşist adı verilen 2 yönetici atarlarmış.
Tabiiki bu yöneticiler tam bir terör estirerek, işkencelerle, hapislerle insanları korkutup, sindirirmiş. Korku nefreti doğurduğu için herhalde büyük ölçüde nefret içeren beyin sinyallerine maruz kalıyorlardı. Bu durumda da hastalıklarla boğuşuyorlardı, herhalde.
FLA

Şiddet Sevginin Düşmanı Şiiri

Kadim Tıp

Başa Dön

 

Önemli Notlar Y


  

 

 

Yatırımcı


Parasını bir işe yatıran kişiye yatırımcı denir. Parasını bir iş yeri kurma işine yatıran yatırımcıya reel yani gerçek yatırımcı denir. Parasını dövize, hisse senedine, mevduata vs. ye yatıran yatırımcıya da finansal* ya da mali yatırımcı denir.
Elektrik, su, dükkân kirası, işçi ücreti gibi giderleri için bankadan borç alan gerçek yatırımcı için düşük faiz iyidir. Yalnız işletme maliyetleri*1 bir tek borç paraya ödenen faizlerden oluşmuyor.
* Bir iş yapmak ya da işletme girdilerini karşılamak amacıyla borç para bulma işine finans denir.
*1 Maliyet, bir ürün ya da hüzmetin ma:l oluş bedeli olmaktadır. İşletmelerin bir işletme gideri bir de genel gider olmak üzere 2 tür gideri vardır. Hiç bir ürün üretilmese ya da hizmet verilmese de ortaya çıkan giderler, örneğin idare binası elektrik, su vs. giderleri genel giderlerdir.
Bir ürünü tüketime hazır hale getirmek ya da satış amacıyla rafa koymak amacıyla yapılan tüm giderlere de işletme giderleri denir. İmalathanede kullanılan elektrik, su, ambalaj, nakliye, ötv, kdv vs. giderleri bu giderlere dahildir.
İşin özeti üretici ucuz borç para ile ( düşük faiz ile ) ağır işletme giderleri yükünü hafifletemez. Aldığı ucuz borç para ile döviz alır ve mal ithal eder. Azalan dövizin yükselmesine yol açar.
Parasal yatırımcı da düşük faiz getirisine parasını yatırmaz. Enflasyonun çok üstünde yüksek faiz ister. Israrla faiz yükseltilmeyince de parasını dövize, altına vs. ye yatırır. Bu da azalan döviz ve altının yükselmesine yol açar.
Enflasyon yüksek faiz sonucunu doğurur. Demekki enflasyon neden yüksek faiz sonuç olmaktadır. Faizi yükseltip, döviz ve altın yükselişi önlenemezse TL değer kaybedip durur, bu da fiyatların genel olarak yükselmesine yani enflasyona yol açıp durur.
19.10.2021

Riba ve finansal yatırımcılık üzerine bir ek bilgi aşağıdadır.

*Parasını bir işe yatıran kişiye yatırımcı denir. Parasını bir iş yeri kurma işine yatıran yatırımcıya reel yani gerçek yatırımcı denir. Parasını dövize, hisse senedine, mevduata vs. ye yatıran yatırımcıya da finansal* ya da mali yatırımcı denir. İşte bu mali yatırımcıların dünya çapında iş yapanlarına Küreselciler deniyor. Dünya çapında iş yapan gerçek yatırmcılara da Gelenekselci deniyor. Amerika'daki 2 partiden Demokrat Partili olanlar Küreselci, Cumhuriyetçi Partiden olanlar da Gelenekselci oluyor.

Cumhuriyetçi Parti Hristiyan ağırlıklı ve Demokrat Parti de Yahudi ağırlıklı. Demokrat partililerin Küreselci olmasını Yahudilikte faizin haram olmamasına bağlıyorlar. Böylece faizcilikte gelişip büyüyerek Küresel çapta dünyaya hakim olmuşlar. Yahudiler bir bankta oturarak faizcilik yaptıklarından banka sözcüğünün buradan geldiği söylenmekte.

Ek bilgi olarak Kur'an'da haram yani yasak olan Riba yani mal, mülk ve paradaki her türlü haksız artış. Enflasyon oranında parayı korumak için faiz almanın haram olmaması gerektiğini savunanlar bulunmaktadır. Bence de doğrusu bu.

Riba

Ribayı çok iyi anlatan bir fıkra.
Adamın biri paraya sıkıştığı için Yahudi'nin birinden 100 altın borç ister. Yahidi de, "Hay hay, yalnız %100 faiz alırım onu da peşin alırım." demiş. Adam bir şey anlamamış ve paraya da sıkıştığı için, "Tamam, olur." demiş. Yahudi 100 altını bank üzerine koymuş ve işte 100 altın, 100 altın da faizi eder, faizi peşin alacaığmı söylemiştim deyip, 100 altını cebine koymuş.

FLA

Başa Dön

 

 

Yön Bulma


İnsan çölde bile yönünü bulabilir. Sadece zamanın öğleden evvel mi yoksa öğleden sonra mı olduğunun bilinmesi yeterlidir. Eğer öğleden sonra ise güneşin yakın olduğu ufuk batıdır. Batıya sol kolumuzu uzatırsak sağ kolumuz doğuyu gösterecektir. Öğleden evvelki bir zamandaysak güneşin yakın olduğu ufka yani doğuya sağ kolumuzu uzatırız.
Bununla birlikte hoparlörün olmadığı dönemlerde hocanın yüksek bir yerden ezanı okuması için yapılmış minarelerin şerefe adı verilen balkonlarındaki kapılar güneye bakar.
Minarelerin ve ağaçların kuzeye bakan tarafları kuzey rüzgarıyla yosun tuttuğundan, yosunlu tarafları kuzeye bakar.
Karıncalar kuzey rüzgarından yuvalarını korumak için yuvalarının kuzeyine çer çöp yığarlar.
Polaris ya da diğer adıyla kutup yıldızı, kulplu tavaya benzeyen takım yıldızlarının sapının ucunda yer alır.
FLA

Pusula Tam Olarak Kuzey Yönünü Göstermez

Önemli Notlar Z


  

 

 

Yazı eklenmedi.


Başa Dön

 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol