Önemli Dini Notlar Yazan : Fatih Lütfü Aydın
www.fatihltfaydin.tr.gg
Dosya Paylaşımım.
Paylaşılanlar 1
Paylaşılanlar 2
15.05.2022
Not: Paylaştığım kitaplara bu bağlantıdan
ulaşılabilir.
Sınava gireceklere yardımcı olması dileğiyle.

Önemli Dini Notlar C-Ç
Ca: mide namaz sevap mıdır?
Yaşar Nuri Öztürk:
Hud,
114. Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl! Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür.
115. Sabret! Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez.
Demek ki sevap yani bir anlamıyla ödül, namazı ca:mide kılmayla değil, güzel düşünüp güzel davranmayla elde ediliyor. F.L.A.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bakara,
125. Hatirla o zamani ki, biz o evi insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplanti yeri ve güvenli bir siginak yaptik. Siz de Ibrahim'in makamindan bir dua yeri edinin. Ibrahim ve Ismail'e su sözü ulastirmistik: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!"
126. Ibrahim söyle yakarmisti: "Rabbim! Su kenti güvenli bir kent yap, halkinin Allah'a ve âhiret gününe inananlarini çesitli ürünlerle riziklandir." Rab dedi ki: "Küfre sapanlari bile riziklandiririm. Ama az bir nimetle riziklandirir, sonra da ates azabina itiveririrm. Ne kötü bir dönüs yeridir o!"
127. Ibrahim'in, Ismail'le birlikte, o evin ana duvarlarini yükselterek söyle yakardiklari zamani da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazlari kabul buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her seyi çok iyi duyarsin; Alîm'sin, her seyi çok iyi bilirsin."
128. "Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmus iki müslüman/Allah'a teslim olan kil. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet olustur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et! Sen, evet sen, Tevvâb'sin, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsin."
129. "Rabbimiz! Içlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'i ve hikmeti ögretecek, onlari temizleyip arindiracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynagisin."
130. Öz benligini beyinsizlige itenden baska kim, Ibrahim'in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmistik. Ve o, âhirette de baris ve iyilik sevenlerden biri olacaktir elbette...
131. Rabbi ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediginde o su cevabi vermisti: "Teslim oldum âlemlerin Rabbi'ne!"
132. Ibrahim de ogullarina sunu vasiyet etti, Yakub da: "Ogullarim! Allah sizin için bu dini seçmistir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin."
133. Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatisina taniklar miydiniz? Hani, ogullarina sunu sormustu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevaplari su olmustu: "Senin ilahina, atalarin Ibrahim'in, Ismail'in, Ishak'in ilahina, tek ve biricik olan ilaha kulluk edecegiz; biz yalniz O'na teslim olanlariz."
134. Iste bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandiklari kendilerinindir. Sizin kazandiklariniz da sizin olacaktir. Siz onlarin yapip ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.
135. "Yahudi yahut Hiristiyan olun ki dogruya kilavuzlanasiniz." dediler. De ki: "Hayir, öyle degil. Sirk ve yozlasmadan uzak bir biçimde, Ibrahim milletinden olalim. O, sirke bulasanlardan degildi."
136. Söyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, Ibrahim'e, Ismail'e, Ishak'a, Yakub'a, onun torunlarina indirilene, Mûsa'ya ve Isa'ya verilene ve diger nebilere verilene inandik. Bunlar arasindan hiç kimseyi ayirmayiz. Biz yalniz O'na/Allah'a teslim olanlariz."
137. Eger onlar da sizin inandiginiz gibi inanirlarsa, hiç kuskusuz, iyiyi ve güzeli bulmus olurlar; eger sirt dönerlerse artik onlar parçalanmis olurlar. Onlara karsi sana Allah yeter. En iyi isiten, en güzel bilendir O.
138. Allah'in boyasini esas alin. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalniz O'na kulluk ederiz.
139. De ki onlara: "Allah hakkinda bizimle tartisiyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabbimizdir hem sizin Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalniz O'na/Allah'a gönül verenleriz."
140. Yoksa siz, "Ibrahim, Ismail, Ishak, Yakub ve torunlari Yahudi yahut Hiristiyanlardi" mi diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mi?" Allah'tan kendine ulasmis bir tanikligi gizleyenden daha zalim kim vardir! Allah, yapmakta olduklarinizdan habersiz degildir.
141. Iste bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandiklari kendilerine. Sizin kazandiginiz da size. Onlarin yapip ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksiniz.
142. Insanlar içinden bazi beyinsizler: "Onlari, yönelmekte olduklari kibleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Dogu da Allah'in, bati da. O, diledigini dosdogru yola kilavuzlar."
143. Iste böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanik olasiniz, resul de sizin üstünüze tanik olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptik. Biz, eskiden üzerinde oldugunu kible haline getirdik ki resule uyani, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayiralim. Bu, Allah'in kilavuzluk ettikleri disindakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imaninizi ise yaramaz hale getirmeyecektir. Su da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karsi çok aciyici, çok merhametlidir.
144. Biz senin, yüzünün habire göge dogru çevrildigini elbette görüyoruz. Hoslanacagin bir kibleye seni elbette döndürecegiz. Artik yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsaniz yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek oldugunu çok iyi bilirler. Allah onlarin yapip ettiklerinden habersiz degildir.
145. Yemin olsun, Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kiblene uymazlar; sen de onlarin kiblesine uymayacaksin. Onlar birbirlerinin kiblesine de uymazlar. Eger sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onlarin bos ve igreti arzularina uyarsan, iste o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.
146. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz ogullarini tanidiklari gibi tanirlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durduklari halde gerçegi gizliyorlar.
147. Gerçek, Rabbinden gelir. O halde sakin kuskuya düsenlerden olma!
148. Herkesin bir yönü vardir, ona döner. O halde hayirlarda yarisin. Nerede olursaniz olun Allah sizi biraraya getirecektir. Allah herseye güç yetirendir.
149. Nereden çikarsan çik, yüzünü Mescid-i Haram'a döndür. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allah, yaptiklarinizdan habersiz degildir.
150. Nereden çikarsan çik, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursaniz olun, yüzünüzü ona dogru çevirin ki, insanlarin elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasin. Onlarin zulme sapanlari müstesna. Artik onlardan korkmayin, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayim. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmaniz da umulmaktadir.
18.08.2018.
F.L.A.
Başa Dön
Cehd
PROF.DR.YAŞAR NURİ ÖZTÜRK KUR'AN'IN TEMEL KAVRAMLARI CEHD MADDESİNDEN ALINTIDIR. CEHD
(cihad, içtihad, mücahede)
Kur'an-ı Kerim'de türevleriyle birlikte 40 civarında yerde geçen bu kelimenin anlamı, kararlı ve şuurlu gayret demektir. İslam literatüründe bu gayretin bedensel olanına cihad, ruhsal olanına mücahede, fikirsel ve bilimsel olanına içtihad denmektedir ki, hepsinin kökü cehddir. Kur'an terminolojisinde cihad, değindiğimiz üç tip cehdin tümünü ifade edecek biçimde kullanılmaktadır. Kur'an bunu; 'Allah yolunda gayret göstermek' şeklinde ifadeye koyuyor.
Bugünkü Türkçe'de sonu 'T' harfiyle biten (bundan sonra biz de öyle yazacağız) cihad; mal, can ve fikir unsurlarından biri veya hepsiyle yapılır, (bk. 4/95; 8/72; 9/20; 49/15) Cihadın bedensel ve ruhsal kısmını sergileyene mücahit, bilimsel ve fikirsel kısmını sergileyene müçtehit denmektedir. İslam litaratüründe başlangıçtan beri 4 tip cihaddan bahsedilmiştir. Çok sayıda hadisin de kaynaklık ettiği bu cihad türleri Şunlardır:
1. İç Dünyamızda Nefs ile Cihad:
Bu konuda şu hadis çok ünlüdür: "Gerçek mücahid, Allah yolunda nefsinin kötülüklerini yenmek için cihad verendir." Bu anlamda cihadın bir numaralı alanı, insan benliğidir. Muhammed İkbal bu en büyük cihada dikkat çekerken şöyle diyor: "Benim içim, atsız ve ordusuz bir savaşın alanıdır. Onu, görme gücü benim gibi olanlar görebilir." (Cavidnâme, beyt: 786)
2. Şeytan ile cihad:
Bu da kötü duygu, düşünce ve saplantılarla cihad olarak anlatılır.
3. İnkarcılar ve ikiyüzlülerle citıad:
Bunun da kolaydan zora doğru dört mertebesi vardır: Gönülden karşı çıkma, dil ile karşı çıkma, mal ile karşı çıkma, bedenle karşı çıkma,
4. Zalimlere ve insanlara kötülük edenlere karşı cihad: Cihadın savaş kavramı haline geldiği yer, işte bu son yerdir. Yani zulme karşı çıkmak. Kanlı çarpışma anlamında bir cihat sadece ve sadece bu son yerde söz konusudur. Zulme ve zalime karşı savaşın iki türü ve boyutu vardır:
1. İç boyut: Bu boyuttaki savaş, zalim yöneticilere, zorbalara karşı olacaktır. Bu boyutta en hayatî ilkeyi Zühruf suresi 54-56 ayetler vermiştir: Firavunlaşmış yöneticilere itaat etmemek.
2. Dış boyut: Bu boyuttaki savaş, Hac suresi 39-41. ayetlerde tanıtılan zulme karşı savaştır. Bu savaş, istilacı emperyalistlerle sömürgecilere karşı verilecektir. İstilacı emperyalistler, zulümlerini inanca tasallut için sergileyebilecekleri gibi, ekonomik gerekçelerle veya bunların ikisini de amaçlayarak gerçekleştirebilirler. Haçlı savaşlarında bu iki amaç birlikte vardı. Bugünkü emperyalizm istilacılığının esas amacı ise ekonomik çıkar, özellikle yer altı kaynaklarını sömürmedir. (Ayrıntılar için burada, Kıtal ve Zulüm maddelerine bakınız)
CİHADIN SAPTIRILMASI
Kuran, sadece savunma savaşına izin vermektedir. Kur'an'ın bu konudaki tutumu çok açıktır. Nisa suresi 75. ayet şöyle diyor: "Size ne oluyor da: 'Ey Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan şu memleketten çıkar; bize tarafından bir yardımcı gönder; bize katından bir dost yolla!' diyen ezilip horlanmış erkekler, kadınlar ve çocuklar için Allah yolunda savaşmıyorsunuz."
Meselenin bu yanını, bu eserin Zulüm maddesinde ayrıntıladık. Başta Bernard Lewis olmak üzere, bazı Batılı yazarların "zalim yönetime karşı çıkmak düşüncesi İslam'a yabancıdır" (bk. Lewis; Islamic History, 256) yolundaki düşünceleri, yukarıdaki ayetten de anlaşılacağı gibi, yanlış bir tespittir. Cihadın, tarih boyunca, sadece 'savaş' anlamında değerlendirilmesi, geleneksel dinci saltanatların işine geldiği gibi, o saltanatlara bakarak İslam'ı bir 'kan ve kılıç' dini olarak lanse eden Hristiyan dünyanın da işine gelmiştir. Bu yanlış değerlendirme, birincisinin talancılığına, ikincisinin yıpratma propagandasına malzeme verdiği için sürekli korunmuş, dayatılmıştır. Öyle ya, ilim ve düşünce gayreti sergilemeyenler cihadı neden ilim ve düşünce faaliyeti olarak anlayıp anlatsın! Ve İslam'a karşı olanlar, neden onu bir 'ilim ve düşünce' dini olarak algılayıp algılatsın?!
İ M A M I Â Z A M I N M E S A J I V E M Ü C A D E L E S I Baş düşman ve tek düşman zulme karşı cihat hemen hemen hiç gündeme getirilmemiştir. İslam inanç manifestosunun içine, zalim yöneticiye karşı çıkışı emreden Peygamber'in bu emrinin tam tersi yerleştirilmiştir. Zulme ve zalime karşı cihat emrine hiç temas edilmediği gibi, o emrin savsaklanması, akaid manifestosunun içine konarak dinleştirilmiştir. Kısaca görelim: Emevîlerin gelenek haline getirdikleri talancı ve yalancı siyaset, onların güdümündeki ulema tarafından dinleştirilerek ümmetin akaidini formu İlendi ren kitaplara sokuldu. Bu formüllerden biri şöyledir:
"Halife-sultan, zulüm ve ahlaksızlık gerekçesiyle de azledilemez." (bk. Akâidü'n-Nesefî ve onun şerhi olan AkâiduTeftezânî) Zulüm ve zorbalığı, talan ve yalanı meşrulaştıran bu Kur'an dışı formül ne yazık ki, Ehlisünnet akidesinin manifesto kitapları içinde asırlardan beri okutulmaktadır. Hem de aynı zamanda Hanefî fıkhının bir kabulü olarak. Oysaki Ehlisünnet'in baş imamı sayılan Ebu Hanîfe bu anlayışın tam tersini savunduğu için işkenceler altında can verdi.
Ebu Hanîfe, zulüm ve ahlaksızlığa bulaşmış halife-sultanın bırakın azlini, kılıçla indirilmesini bir iman meselesi ve temel ibadet olarak görüyordu. Bu İmamı Âzam, az önceki Ehlisünnet'in imamı nasıl oluyor diye sormayacak mıyız?
Bunu neden yaptılar? Çünkü bütün Emevî vali ve halifeleri (biri müstesna) ahlaksız ve zalimdi. Muaviye'nin veraset yoluyla hilafete getirdiği Yezid, Peygamber evladını katlettirip bununla övünecek kadar imansız, baldızlarıyla, hatta kendi kızıyla yatacak kadar ahlaksız, onbinlerce masum insanı katlettirecek kadar zalim bir melundu. Velîd bin Yezid, Kabe'nin damında şarap içmeye yemin etmiş bir kudurgandı. Aynı Velîd, halka sarhoş ve cünüp halde iken namaz kıldırmıştır. Aynı Velîd, Kur'an'a duyduğu öfkeyi ifade için onu oklarla parçalamış ve arkasından, Kur'an ve Allah ile alay etmek için şu şiiri okumuştur:
"Ey Kur'an! Mahşer günü Rabbinin huzuruna çıktığında, 'Velîd beni parça parça etmişti' dersin, olur mu?" (Diyarbekrî, Tarîhu'l- Hamîs)
Emevî Arapçılığının yerine Abbasî Arapçılığını getiren Abbasîlerin de tamamına yakını benzeri ahlaksızlıklara müptela idi. Bu düzenin yaşayıp gitmesi için dinden bir koruyucu-kılıf bulunmalıydı. Onu buldu ve manifestonun içine koydular:
"Halife sultan, ahlaksızlık ve zulüm gerekçesiyle bile azledilemez." O zaman şunu söylemeliyiz: İslam dünyasında siyasetin zulüm ve ahlaksızlık üzerine oturmasına dinî meşruiyet kazandıran da Emevî'dir. Emevînin dinlettirdiği bu zulme karşı Ehlibeyt'in yanında savaşan ilk fıkıh öncüsü ise İmamı Âzam'dır.
İşte bu Kur'ansal anlamdaki cihada sarılanlar, Allah'a giden yolu bulurlar. (29/69) Cihadı terkedenlerse, onun yerine koydukları ne olursa olsun, çöküş ve bitişe mahkûm olurlar. (9/24)
Cihad ile ilgili bir başka yazım.
Kur’an’ın iyi bilinmemesi ya da dışlanması sonucu insan bir felakete sürüklenebilir. Kanlı çarpışma, ilim öğrenme ve her türlü olumsuzluktan arınma demek olan cihat Allah için yapılmalıdır, başkaları için değil.
Kur'an'da cihad
Yukarıdaki alıntı okunduktan sonra insanın ne büyük hatalara düşebileceğinin örneği olan aşağıdaki alıntı da okunmalı.
Aşağıdaki alıntıdan bir paragraf,
-“Adam öldürmek de haram ama savaşta olursa cihat... Sizinki de cihat olacak. Hocaefendi, ablamıza söyleyin, sevişsin cennette peygamberimize komşu olur buyurdu.” Evet cihat ama kimin yolunda cihat, Allah yolunda mı yoksa zalimlerin yolunda mı? F.L.A.
O savcıyla...
Başa Dön
Türk Dil Kurumu'na göre dernek, belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet, olmakta. Tanımda yasal topluluk geçtiğinden dernekler, dernekler yasasına uygun olarak varlıklarını sürdürür. Cemiyetin yukarıdaki tanımından cemaatin tanımını çıkarabiliriz.
Cemaat: Aynı dinin üyesi olan kişilerin belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmesi için kurulmuş topluluk.
Cemaat ve Cemiyet
Ayrıntısına yukarıdaki bağlantıdan ulaşılabilecek olan cemaat ve cemiyet, insanların ortak çıkarlarını sağlamak amacıyla oluşturdukları gruplardır. Cemaatlerde kurallar sözlü iken cemiyet ya da bir başka adıyla derneklerde kurallar ( tüzük, v.s,) yazılı ve önceden belirlenmiş kurallardır.
İnsanoğlu gereksinimlerini tek başına karşılayamadığından bir yerlere kümelenir. Cemaat, kamu, kümelenme, toplanma v.s. sözcükleri aynı şeyi anlatır, bence.
Cemaatlerde ortak çıkarlar cemiyetlerde ( derneklerde ) olduğu gibi belli yasal düzenlemelere göre değildir. İlişkiler, samimi, duygusal iken, cemiyetlerde resmi yasalara uygundur.
Cemaatlerde bir din ya da mezhep üyesi kişilier ortak bir çıkar için bir araya gelir. Cemiyetlerde ise dinine, mezhebine, milliyetine bakılmaksızın bir meslekten olan kişiler ortak bir çıkar için bir araya gelir. Her ikisinde de insanlar gereksinimlerini tek başına karşılaşmadığından ortak bir çıkar için bir araya geliyor.
Sonuç olarak bu biraraya gelişte kamu hukukuna aykırı bir şeyler oluyor mu olmuyor mu bunun devletçe denetlenmesi gerekir.
Tarikat da bir dinin ya da mezhebin öğretilerinin uygulamalı öğretildiği okuldur. Tarikat terketmeden geliyor olabilir. Diyalektik gereği insanın yürüdüğü yollar da Rahmani ve şeytani olmak üzere 2 türlüdür. Hangi yolu terkedeceğinin muhasebesini insan iyi yapmalı, bence.
Ek bilgi olarak, mezhep ( doktrin ) bir dinin öğretisi üzerine insanların yaptığı yorumlardır. Yorum oldukları için dinleştirilmemeleri gerekir. Eğer dinleştirip de o yorumlara göre ibadet edersek yani kulluk edersek gerçek dinden sapabiliriz, Allah korusun. Öyle ya da böyle hepsi adil bir şekilde denetlenebilmeli.
Başka bir yazım.
Tarikat, Cema:at
Tarikat, dinin öğretildiği bir okul olup, öğretmeni, öğrencisi vardır. Tarikat bir okul olduğuna göre, bu okulun öğretisi de sonuç da yorum olmakta ve tüm yorumlar; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle ölçülüp, sorgulanmalıdır.
Şeytanlık öğretisinin öğretildiği tarikatlar da olabileceğinden, çok dikkatli olunmalıdır. Yani Tarikat deyince hemen Kur'an'a uygun, güzel bir ortam olduğu yanılgısına düşmemeli.
Bilindiği üzere dernekler, üyelerin dayanışma içinde oldukları ve başkan, kurul, üyeler ile önceden belirlenmiş kurallara göre iş gören kuruluşlardır.
Dernekler; cema:t ve cemiyet şeklinde 2 ye ayrılır.
Cema:t: Aynı din ya da inançtan olan kişilerce oluşturulmuş dernektir. Kurucularının adıyla anılırlar. Şu cema:ti, bu cema:ti vs. Cemiyet: Farklı din ve meslekden kişilerce oluşturulmuş dernektir. Örnek olarak STK ( Sivil Toplum Kuruluşları ) yani odalar, birlikler vs. verilebilir.
FLA
Bir şeyin nasıl ilerleyeceğini ve sonuçlarını güçlü bir şekilde önceden görebilme yeteneği demek olan vizyona örnek olabilecek bir Atatürk alıntısı.
“Efendiler, Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdıkları için yasakladık.
Çok değil, yüz yıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki; bazı kişiler, bazı cemaatler bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduklarımızı öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.
Ayrıca unutmayın ki; o gün geldiğinde her bir taraf diğerlerini DİNSİZLİKLE suçlamaktan geri kalmayacaktır!”
Mustafa Kemal Atatürk. 17 Aralık 1927
Başa Dön
Cennete Girmesi Umulanlar
Cennet Hz.Allah'ın olduğu için oraya kimin gidip gedemeyeceğine elbette ki O karar verecektir.
Cennete yanlız müslümanlar mı girecektir? Peygamberimizden önce Hakk rızasına uygun yaşayanlara ya da bir başka deyişle Allah'a teslim olanlara ( müslümanlara ) hanif ( İbrahim'in diniden olan ) deniyordu.
Nasıl hanif olunur sorusunun yanıtı da alttaki bağlantıda yer alan Bakara 62 ve ilgili diğer ayetlerde bulunmak
Yaşar Nuri Öztürk
BAKARA-62
Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.
Demek ki ayete göre,
1. Hz. Allah'a elbette ki şirksiz inananların,
2. Ahiret gününe yani hesaba çekileceğine inanıp, takvaya sarılanların,
3. Salih amelde bulunanların yani Hakk rızasına uygun iş yapanların,
inşaallah Allah'ın izniyle cennete girmesi umulur.
Allah hepimize haniflik nasip eylesin, inşaallah.
FLA
https://fatihltfaydin.tr.gg/-Cennete-Girmesi-Umulanlar.htm
Cuma Tatili
Cuma, 9,
Yaşar Nuri Öztürk:
Ey inananlar! Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alışverişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
Cuma, 10,
Yaşar Nuri Öztürk
Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz.
Ayrıca Cuma Namazı da yalnızca erkeklere farz olmuyor. Kanıtı aşağıdadır.
Cuma, 9,
Ya eyyuhelleziyne amenu iza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillahi ve zerulbey'a zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemune.
Cuma, 9.
Yaşar Nuri Öztürk: Ey inananlar! Cuma günü, namaz/dua için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
hayrun lekum, erkelere yönelik olarak sizin için daha hayırlı demek. hayrun lekünne de bayanlara yönelik olarak sizin için daha hayırlı demek, oluyor. lekum erkekler için olan adılı ( zamiri ) gören kişi Cuma erkeklere farz yanlış sonucunu çıkarıyor. Huri, Gılman yazısındaki gibi ayetde önceki kısma bakınca Cuma Namazı'nın iman edenler için olduğu anlaşılıyor. İman edenler içinde bayanlar da olacağından bayan erkek karışık bir topluluğa sesleniş söz konusu. İyi de lekum erkekler için adıl diyenlere Arapça'da bayan erkek karışıksa erkekler için olan adıllar kullanılır, anımsatmasını yapmak gerekir.
Ek bilgi olarak sizin için adılının bayanlar için olanı lekünne dir.
Başa Dön
Önemli Dini Notlar D
Dalalet
Ağacın gövdesi doğru yol gibidir. Dallara geçince doğru yoldan sapmış gibi olunur. Yolu dallamak doğru yoldan sapmak oluyor. Bu yüzden dallama sözü söyleniyor olmalı. O zaman dallama sapık demek oluyor bu durumda.
FLA
Dalalet
Başa Dön
Devekuşu Yumurtası
Kur'an'ı bir erkek daha açıkçası Peygamberimiz yazmış olsaydı, ancak uzaydan görünüp bilenecek bir bilgi olan, dünyanın deve kuşu yumurtası biçiminde olduğu
bilgisini nereden bilebilirdi.
Not: Başka bir gönderimden alıntıdır.
Tekrar selamlar! Kur'an'ın indiği dönemde yeryüzü tepsi gibi zannediliyordu. Hz. Allah kutuplardaki gece gündüz farkından herhalde söz edemezdi. O zamanın insanları için anlamsız ve gereksiz olurdu. Kur'an başka bir ayette sadece dünyanın deve kuşu yumurtası şeklinde olduğunu söylemekle yetinmiştir.Tekrar saygı ve sevgilerijmle.
Not: Devekuşu yumurtası elips şeklindedir. Bilindiği üzere elips yukarıdan ve aşağıdan basık bir yuvarlaklığa sahiptir. Tıpkı beyzbol topu gibi.
www.facebook.com/photo
.........................................
www.facebook.com/photo
Dini Yazılar
Dini Yazılar
Başa Dön
Doğru Duvar Yıkılmaz
Abdurrahman Dilipak, "Para ve Makam Bizi Bozdu".
MÂİDE-105
Ey iman edenler! Siz, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.
RAHMÂN-46
Yaşar Nuri Öztürk : Rabbinin makamından korkan kimseye iki cennet var.
YÛNUS
62.Yaşar Nuri Öztürk : Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar.
63.Yaşar Nuri Öztürk : Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır.
Bu durumda para ve makam değil haksızca kazanılan para ve makam insanı bozuyor, demek ki.
30.06.2022
FLA
Başa Dön
Doğru ve Eskimez Din
Rum, 30,
Yaşar Nuri Öztürk: O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.
Hakiki din (Kur'an'daki İslam ) düşünsel ve ruhsal bir alan olduğuna göre niye eskisin. Ayrıca İslam aklı işletmeyi emrediyor. Kişi de aklı işletip en son ilim ve teknolojiye uygun çaba harcarsa böyle bir din niye eskisin. Din borç demek yani bir başka deyişle Yaradan'a olan kulluk borcu oluyor. Bu borcu da en güzel bir şekilde aklı işletip, kul hakkı yemeden kendimize ve varlık alemine yararlı olarak ödeyebiliriz.
Fizik kanunları değişince biz de yeni kanunlara Hak rızasına uygun şekilde ayak uydururuz. Değişme ancak sosyal alanda olabilir ve bu da İslam'ın evrenselliğini ( Evren'ın her yerinde aynılığını ) değiştirmez.
İlgili bir yazımdan bir bölüm.
Zaman Değişince Ahkam Değişir
Zaman değişince ahkâm yani Kur'an'ın yargı içeren ayetleri değişebilir. Bu da ancak sosyal alanda olabilir. Ruhsal alanda yani inanç esaslarında ve ibadette ve ayrıca doğa kanunlarında değişme olmaz.
Örnek
1. Allah bir tanedir. Ortağı yoktur.
2.Su 100 derecede kaynar.
Sosyal alandaki hacca atla, deveyle ya da herhangi bir binitle gidin ayeti elbetteki günümüze güncellenmiş yani otobüs, uçak vs. ile gidilir, olmuş. Sosyal alandaki uyarlamalar da Kur'an'ın özüne uygun olmalı yani haksızlık içermemelidir. F.L.A.
Cemil Kılıç hocamız, KIRMIZIKEDİ yayınevinde basılmış İslam Bu adlı kitabının Şeriat Allah'ın Kanunları mıdır? maddesinde Rad, 38 den ve bu ayetten ilham alınarak ( esinlenerek) belirlenmiş Mecelle'nin ana ilkesinden söz ediyor. Osmanlı'da medeni kanun olarak kullanılan Mecelle'nin amna ilkesi, "Ezmanın tegayyürü ile ahkâmın tegayyürü inkâr olunamaz " şeklindedir. Ezman: zaman, tegayyür: değişme, gayrı, öteki olma v.s., ahkâm Kur'an hükümleri, Kur'an'da yer alan yargılar. Hocamız bunu, "Zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkâr edilemez" diyerek çevirmiş, Allah razı olsun.
Rad, 38, Cemil Kılıç: Her zamanın bir hükmü vardır.
Rad, 38, Yaşar Nuri Öztürk: Her süre için bir yazı vardır.
Ayrıca Merdan Yanardağ hocamız, ( Ondan da allah razı olsun) KIRMIZIKEDİ yayınevinde basılmış İçtihat Kapısı kitabında 23. sayfadan başlayarak çok önemli anahtar kavramlara yer vermiş. Bunlardan biri akılcılık diğeri de nakilcilik.
Bu 2 görüşü Kur'an cetveli ile ölçelim.
1. Akılcılık. Allah bir çok ayette aklımızı işletmemizi emreder. (Yunus 100, allah aklını işletmeyenler pislik yağdırır.)
2. Nakilcilik. Biz atamızdan böyle gördük diyenlere, 170: Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!... diye yanıt verilir. Bu nakilcilere geleneksel İslamcı da denilir. Atalar da insan olup, hata yapabileceüinden gelenekler Hakk sözüyle çatıştığında elbetteki Hakk zözünü esas almalıyız. Hakk rızasına uygun gelenekler de reddedilmemelidir.
Sonuç olarak içtihat kapısını* kapatmak, Rad, 38 ayetien karşı çıkmak demektir. *İctihâd, (Arapça: اِجْتِهاد )İslam hukukçusunun sosyal hayatta şeriatın birincil kaynaklarında yer almayan sorunları çözmek amacıyla fıkıh usûlü prensiplerini kullanarak hükme varmak için zihinsel çaba harcamasına verilen Arapça terim.
Her şey zıttıyla çatışarak yeni bir şey ortaya çıkar. Bir tezin karşıtı olan anti tezi ile çatışmasından yeni bir tez yani sentez oluşur ve bu böyle devam eder gider.
Yani her şey eskir ya da yok olup yerini başka bir şeye bırakır. Buraya kadar tamam.
Yalnız adaletsiz davranma, haksız yere adam öldürme, zina, iftira etme, hırsızlık, kul hakkı yeme, yaşayarak öğrendiğimiz etme bulma gerçeği v.s. gibi evrensel değerler değişmez. Ancak bunları yaptığımızda vicdan azabı çekmezsek bir değişim söz konusu olabilir. Böyle bir şey olabilir mi? Bence hayır. Yani her şey değişir ve değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Yalnız yukarıda saydığım ahlak ilkeleri evrenseldir bence.
Başa Dön
Dua
Çocuğum için dualarınızı eksik etmeyin diyemem. Bu sizden şefaat ( destek ) istemek olur ki buna halk dilinde torpil denir ve Allah torpili sevmez.
Bunun yerine “Çocuğum sonuçta senin kulun. Hakkımızda ne hayırlıysa onu nasip eyle Ya Rabbi” diyebilirim belki.
FÂTİHA-5
İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
1. iyyâ-ke : yalnız sen, yalnız sana
2. na'budu : (biz) kul oluruz
3. ve : ve
4. iyyâ-ke : yalnız sen, yalnız senden
5. nestaînu : istiane ( yardım ) isteriz
Yaşar Nuri Öztürk : Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
Furkan, 77
Yaşar Nuri Öztürk: De ki: "Duanız/davetiniz yoksa, Rabbim sizi ne yapsın? Yalanladınız; bu yüzden azap kaçınılmaz olacaktır."
Not: Mantıklı olarak düşündüğümüzde, anlarız ki bu ayette duayı Hz.Allah'ımız bizden beklemektedir. Bence dua içten geldiğince yapılmalı. Ayrıca güzel, yararlı dua ayetlerini de okuyup hayata geçirmeliyiz. Yani çaba ile desteklenmeyen dua bence emek vermeden, ter dökmeden bir şey istemektir. Bu da biz insanlara yakışmaz. O zaman duanız da bana da yer verin, dualarınızı eksik etmeyin sözlerine pek katılmıyorum. Yukarıda ki ayete göre Hz.Allah'ımız isteğimizi bizden dinlemek istiyor.
Örnek: Bir çocuk susuyor ve onun adına annesi, çocuğun babasından bir şey istiyorsa bu babaya boş gelebilir. Çocuk peltek diliyle baba deyip de bir şey istediğinde ise baba bayağı bir keyiflenir, hele ki çocuk bu isteği için üzerine düşeni de yapıyorsa, değmeyin o babanın keyfine.
F.L.A.
Dua şiiri.
İlgili bir başka yazım. Alıntı. Ağaçlar semaya uzanan dallarıyla ve yapraklarıyla adeta ellerini açmış dua eden kimse gibidirler. Onlar bu halleriyle kendilerini var eden ve yaşatan Rabbimizden yağmur isterler. Orman ile yağmur arasında ilginç bir bağlantı vardır. Orman olan yere daha çok yağmur yağar.
Orman ve Yağmur.
Demek ki, Allah'a yağmur için dua ederken edimsel ( fiili ) dua da etmeliyiz. Yani ormanları yok etmemeliyiz. FLA
Başa Dön
Dünya Avuntuları
Kadın, mal mülk ve çocuk,
Bunlar dünya avuntuları.
Verirler azıcık mutluluk,
Sonra takarlar boyuna yuları.
Haksızlık etmeden tadlarını tadalım ama
Yuları kaptırıp da,
Köle olmayalım onlara.
Gelmeyelim oyunlara.
Kehf, 46
Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; kalıcı olan iyi davranışlar ise rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.
Servet ve oğullar, dünya hayatının süsü,
Büyüler süsü, büyüsü.
Açıp da gözü,
Kalıcı olan iyi davranışlara,
Adamalı özü.
Salih amel yani Hakk rızasını uygun iştir,
Kalıcı olan iyi davranışlar.
Hayata geçerse bu davranışlar,
İblis yer boyuna şamar.
FLA
Başa Dön
Dünya Barış Günü Kutlu Olsun..
Bugün Dünya Barış Günü.
İslam barış demek.
Kur'an'daki İslam yaşanmadıkça,
Bize düşer, barışı hayal etmek, anca.
Mekasid-i hamse,*
Kur'an'ın korumayı amaçladığı 5 şey.
Akıl, aile, mal, can ve inanç özgürlüğü.
Bunları koruyarak kutlanmalı,
Dünya Barış Günü.
İşte bu 5 şeyle sağlanır barış,
Böylece elde edilir,
Dünya cennetine ve huzura varış.
Kur'an'daki yönetimin 5 ilkesiyle,*1
sağlanabilir Mekasid-i hamse.
FLA
* Mekasid-i hamse.pdf
5B
Böbürlenme.
Birini bir başkasıyla kıyaslama.
Bağırarak konuşma.
Bütün varlık a:lemine haksızlık etme.
Bütün varlık a:lemine haksızlık etmeden yararlı ol.
İslâm barış demektir.
Barışın bu 5 şartına uymak bayağı bir çileden geçmek demektir.
FLA
*1
Siyasetin Tanımı; Siyaset, seyislikten yani at idareciliğinden gelir. Dar anlamda at idareciliği anlamına gelen siyaset, geniş anlamda; bir işyerini, bir ülkeyi yönetme sanatıdır. F.L.A.
YÖNETİMİN 5 İLKESİ
1. Adalet ( Denge, yalnızca insanlığa değil, kişinin kendi de dahil olmak üzere tüm yaratılmışa haksızlık etmemesi )
2. Meşveret ( Şûra; danışma, görüş alma, danışma meclisi, karşılıklı görüşme, oylama, danışmada tek adamlığa yer yoktur ).
3. Liyakat ( Emaneti ehline, layık olana verme )
4. Emanete Sadakat.
5. Maslahat ( Toplum Yararına İş Yapma )
https://www.cemilkilic.com/makale-67-islamin-bes-sarti-ya-da-hz-huseyin-neden-sehit-oldu.htm
1.Adalet ( Denge );
BAKARA-282 Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alışveriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.
NİSÂ
58, Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.
135. Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
MÂİDE
8. ( Zulüme zulümle karşılık verilmez )Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
42. Yaşar Nuri Öztürk : Yalana iyice kulak verirler, haramı tıka-basa yerler. Sana geldiklerinde ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama aralarında hükmedersen, adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri/adaleti ayakta tutanları sever.
EN'ÂM-115 Yaşar Nuri Öztürk : Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi bilendir O.
A'RÂF
29. Yaşar Nuri Öztürk : Şunu da söyle: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz."
59. Yaşar Nuri Öztürk : Andolsun ki biz, Nuh'u toplumuna gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk ve ibadet edin. Sizin ondan başka tanrınız yok. Üstünüze çok büyük bir azabın inmesinden korkuyorum."
181. Yaşar Nuri Öztürk : Bizim yarattıklarımızdan bir ümmet var ki, hakka rehberlik eder ve onunla adalet sunarlar.
NAHL-90 Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık, doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
2. Meşveret; İstişare, Danışma (tek adamlığa yer yoktur)
Enbiya Suresi
7. Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz erler gönderdik. Hadi, sorun zikir/Kur'an ehline, eğer bilmiyorsanız...
Nahl Suresi
43. Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur'an ehline sorun.
Not: “Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine engel değildir” yani bir hükmün ( Kur’an ayetinin), özel olması ( burada Kur’an ehli ) genellemeye engel değildir. Yalnızca Kur’an ehline değil her konunun ehline, uzmanına sorulabileceği anlamına gelir.
ÂLİ İMRÂN-159
Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için; iş ve yönetim konusunda da onlarla şûraya git. Bir kez azmettin mi de artık Allah'a güvenip dayan. Allah, tevekkül edenleri sever.
ŞÛRÂ-38
Yaşar Nuri Öztürk : Rablerinin çağrısına cevap verirler, namazı kılarlar. İşleri/yönetimleri, aralarında bir şûra'dır. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.
3. Liyakat ( Emaneti ehline, layık olana verme );
Nisa 58. Yaşar Nuri ÖZTÜRK Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.
İnsanlar arasında ki üstünlük ölçüsü ehliyet, bir işte ehil olma, usta olma olmalı. Layıklık ya da laiklik budur. Allah katında ki üstünlük ölçüsü olan takva, insanlar arasında ki üstünlük ölçüsü olursa, dini kılığa bürünmüş dinciler, insanları Allah ile aldatılar. Fatih Lütfü Aydın. 12.12.2012
EHLİYET, EMANET, EMNİYET.
Kulak verip de İslâm’ a, hakiki dine.
Vermeli emaneti ehline.
Gerçekten ehil kişi,
Üstlenir bir işi,
Alarak emanet.
Sağlar onunla,
Yaratılmış arasında emniyet.
Kasayı, masayı, nisayı put edinme.
İner yoksa ruhuna vijdani inme.
Edep; Eline, Diline Beline sahip olmaktır.
Gerçekten ehil kişi,
Kasayı, masayı, nisayı put edinmekten uzaktır.
Saygılar ve Sevgiler
02.06.2011
Fatih Lütfü AYDIN
Bir ülkenin dövizi azsa, döviz pahalanır yani kur yükselir ve enflasyona yol açar.
O zaman bir yandan üretip, dış satımla dövizi arttırmalı, bir yandan da döviz tasarrufu yapmalı. Tasarruf, gelirin tüketilmeyen kısmıdır. Aşırı ve gereksiz dış alımla ( israfla ) tasarruf yapılamaz. Gerekli olan dövizi de dış satım ( ihraacat ) yerine yeni döviz borçlanmasıyla karşılamak, borç sarmalında ( ya da girdabında ) boğulmamıza yol açar. İsrafı önleyen kuruluş sayıştay, eli kolu bağlı olmayacak şekilde özgür bir kurum olmalı.
www.mahfiegilmez.com/2018/10/son-okuduklarmdan-sectigim-uc-kitap.html
Araf, 31,
Yaşar Nuri Öztürk: 31.Ey ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.
Başa Dön
Dünya Yaşlılar Günü
Dünya yaşlılar günü şiiri
Aslolan manevi doğum günüdür ve hüsran şiiri
Önemli Dini Notlar E
Ebabil Kuşları
Ebabil tdv yazılırsa İslam Ansiklopedisi'ne ulaşılır. Oradan da Fil Suresi'ne tıklanmalı.
Habeşistan'ın Yemen valisi Ebrehe zalim olduğu için belasını buldu. Ayrıca zalim kim zalim tdv yazarak okumalı. Kabe yakılıp yıkılmaktan kurtuldu ama Yezid'in ordusu Kabe'yi yıkmış. Peki bu nasıl olabiliyor. Benim aklıma gelen müslümanların peygamberimizin Veda Hutbesi'ndeki iki emanetine sahip çıkmamalarıdır.
Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’an’la peygamberinin sünnetidir (veya Ehl-i beyti).
Alıntı.. Veda Hutbesi tdv
Şeytanın Rehberliği Şiiri
Zalim zulmeden demek.
Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi âyette zulüm kelimesi, 269 defa da türevleri yer alır. 200’den fazla yerde zulüm kavramı “küfür, şirk” veya “Allah’ın hükümlerini çiğneme, günah işleme”, yirmiyi aşkın âyette “beşerî ilişkilerde haksızlığa sapma” anlamında kullanılmıştır.
Alıntı zulüm tdv
O zaman zalim haksızlık eden demek oluyor. Ebabil kuşları zalimlere saldırıyorsa bu saldırılan kişilerin kul hakkı yiyen yani haksızlık eden kişiler olması lazım.
FLA
Başa Dön
Eline, Diline, Beline.
Eline, diline, beline sözüyle ilgili Halil Nebiler'den değişik bir yorum dinledim.
Bire bir olmasa da anlam olarak şöyle:
Eline yani iline, yurduna, diline yani konuştuğun dile, beline yani zürriyetine ya da senden dünyaya gelen nesle
dikkat et.
Şimdiye kadar bilinen yorumuna göre, Eline dikkat et yani hırsızlık yapma ve kimseye şiddet uygulama.
Diline dikkat et yani yalan söyleme ve kimseyi kötü sözle incitme.
Beline dikkat et yani nefsine hakim ol ve kimseye saldırma, zina etme.
Sonuç olarak, hepsi de hayata geçirilmeli bence.
Mehdi Beklemek Yerine
Mehdi beklemek yerine,
Sahip çık,
Eline, beline, diline.
Eline (yurduna), beline (nesline), diline (Türkçene)
2 anlamda da kullan,
Eline, beline ve dilineyi,
Sona erdirmek için,
Yabancıya el açıp dilenmeyi,
Devam ettir, direnmeyi.
FLA
FLA
Bir Milleti Yok Edeceksen Önce Dilini Yok Et
Başa Dön
Erzelin
Şuara, 111'de ayak takımına erzelun denir.
Erzelun Arapça erzel sözcüğünün çoğuludur.
Daha açıkçası erzel er rezil demektir.
Burada er İngilizce'deki The'ya karşılık gelir.
O daha önce sözünü ettiğimiz gibi anlamlara gelir.
Yani erzelun rezil adamlar demek.
Takva ehli olmak şartıyla,
Rezil de olunabilir, hiç önemli değil.
Önemli olan, Hakk katında olmamak rezil.
Nuh'a dediler ki,"Onlar erzelin yani ayak takımı,
İsteme bizden onlarla yan yana oturmamızı."
Ebu Süfyan düşünce Mekke,
Korktu ve dedi ki,"Tamam, kabul müslümanım ama,
Bilal-i Habeş'le yani bir köleyle,
Oturtamzsınız beni yan yana."
Bu insanlığın hikâyesi,
Bu bizim hikâye.
Yukarı mahalle,
Aşağı mahalle.
Zengin baba baktı,
Oğlunun gönlü bir erzeline kaydı,
Uyuşturucu tuzağıyla erzelin kızı içeri attırdı.
Tuzaktan önce uyardı oğlunu ve dedi ki,
"Onlar ayak takımı yani erzelin,
Ne işin var onlarla senin."
Uyuşturucu tuzağından sonra baba,
Oturdu oğluyla pazarlığa.
Dedi ki,"Kızı kurtarırım ama,
Veda edeceksin o ayak takımına."
Oğul, yine darbe yemesin diye,
Korumak için sevdiceğini,
Dedi ki,"Sevmiyorum, seni ve aileni."
"Hepiniz ayak takımı yani erzelin,
Artık beni görmeyin."
Kimi insan zengin,
Kimi insan da erzelin.
Elbette ki, kimin kimle dost olacağına,
Kendisi karar vermeli kişinin,
Saygı duymalı kararına.
Kişi kaçıyorsa a:dil paylaşımdan,
Ruhunda oluşur, zindan,
Ma:neviyatsızlıktan.
A:dil paylaşımdan kaçıp,
Ma:nevi zenginliği teper, zengin.
Oysa ki zengin için,
Bir fırsattır, erzelin.
Aşağı mahalle ve yukarı mahalle,
Bir tahterevallidir de,
Ma:neviyat hasretiyle,
Yanar zengin yüksekte.
Saygılar ve sevgiler.
15.09.2018
Fatih Lütfü Aydın.
Not:Bizim Hikaye dizisinden esinlenmiştir. F.L.A.
Not2: Şuara, 111, Yaşar Nuri Öztürk.
111. Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."
111. Kalu enü'minü leke vettebeakel erzelun
Yaşar Nuri Öztürk Hud Suresi, Tu:fan Kıssası.
25. Andolsun biz, Nûh'u da toplumuna resul olarak göndermiştik. "Ben sizin için açık bir uyarıcıyım."
26. "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Korkunç bir gününün azabına uğramanızdan korkuyorum." demişti de,
27. Toplumunun küfre sapanlarından bir grup kodaman şöyle konuşmuştu: "Bize göre sen, bizim gibi bir insandan başkası değilsin. Bakıyoruz sana, ayak takımımızın basit görüşlü insanlarından başkası ardına düşmüyor. Sizin bize hiçbir üstünlüğünüzün olduğuna inanmıyoruz. Aksine, sizi yalancılar sayıyoruz."
28. Nûh dedi ki: "Ey toplumum! Bir düşünün! Ya ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeysem; katından bana bir rahmet vermiş de o rahmet sizin gözlerinizden saklanmışsa! Siz ona tiksintiyle bakarken, biz sizi ona zorla mı ulaştıracağız?"
29. "Hem ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim ücretim Allah'tandır. Ama ben iman edenleri paylayıp kovamam. Çünkü onlar Rablerine varacaklar. Ama sizin cehalete batmış bir toplum olduğunuzu görüyorum."
30. "Ey toplumum! Eğer ben onları paylayıp kovarsam, Allah'a karşı bana kim yardım edebilir? Hâlâ düşünmüyor musunuz?"
31. "Ben size demiyorum ki, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. Ben gaybı bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktığı kişiler için, 'Allah bunlara hiçbir hayır vermeyecek' diyemem. Onların benliklerinde neyin saklı olduğunu Allah daha iyi bilir. Başka türlü davranırsam kesinlikle zalimlerden olurum."
32. Dediler ki: "Ey Nûh! Sen bizimle uğraştın, bizimle mücadelede çok da ileri gittin. Eğer doğru sözlülerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir."
33. Nûh dedi: "Onu size, dilediği takdirde ancak Allah getirir, siz de hiçbir engel çıkaramazsınız."
34. "Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermeyi gaye edinsem de öğüdüm size hiçbir yarar sağlamaz. O'dur sizin Rabbiniz ve O'na döndürüleceksiniz."
35. Yoksa, "Onu kendisini uydurdu." mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuşsam işlediğim suç benim aleyhimedir. Ama ben, sizin işlemekte olduğunuz suçlardan sorumlu değilim."
36. Nûh'a şöyle vahyolundu: "Toplumundan, daha önce inanmış olanlar dışında hiç kimse iman etmeyecektir. Artık onların yaptıkları yüzünden tasalanıp durma."
37. Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır.
38. Gemiyi yapıyordu. Toplumundan herhangi bir grup yanından geçtikçe onunla alay ediyorlardı. Dedi ki Nûh "Bizimle alay ediyorsanız, biz de sizinle alay edeceğiz. Tıpkı sizin eğlendiğiniz gibi."
39. "Rezil eden azabın kime geleceğini, sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz."
40. Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni, bir de iman etmiş olanları." Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti.
41. Nûh dedi: "Binin içine! Onun akıp gitmesi de demir atması da Allah'ın adıyladır. Benim Rabbim elbette ki Gafûr'dur, Rahîm'dir."
42. Gemi onları, dağlar gibi dalgalar üstünden yürütüp götürüyordu. Nûh onlardan ayrı bir yerde duran oğluna seslendi: "Oğulcuğum, bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma."
43. Oğlu cevap verdi: "Bir dağa sığınacağım, beni sudan korur." Nûh dedi: "Allah'ın merhamet ettiği dışında bugün hiç kimse için Allah'ın kararından kurtaracak yoktur." Ve ikisi arasına dalga girdi de o, boğulanlar arasına katıldı.
44. Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekidi. İş bitirilmişti. Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!"
45. Bu arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin."
46. Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım."
47. Nûh dedi: "Rabbim! Hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana acımazsan hüsrana uğrayanlardan olurum."
48. Şöyle denildi: "Ey Nûh! Sana ve seninle beraber olanlardan diğer gruplara bizden bereketler ve bir selamla aşağıya in. Bazı ümmetler de var, kendilerini önce nimetlendireceğiz sonra bizden acıklı bir azap hepsini kucaklayacak."
49. İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları sen de bilmiyordun, toplumun da... Artık sabırlı ol! Sonuç, takvaya sarılanlarındır.
Başa Dön
Eşrefi Mahlukat
İSRÂ-70 Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun, biz, âdemoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.
Not: Eşrefi Mahlukat ( Yaratılmışların en Şereflisi ) sözü Kur'an'da yoktur. Ahseni takvi:m sözü vardır. En şerefli varlık insan olsaydı. Yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık ayeti ile çelişme ortaya çıkardı. Demek ki bizden daha üstün varlıklar var ise en şerefli varlık bizler olamayız. F.L.A.
TÎN
4. Yaşar Nuri Öztürk : Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.
Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).
lekad : andolsun, halaknâ : biz yarattık , el insâne : insanı (insanın nefsini) , fî : içinde, ahseni : en güzele (ahsene) ulaşabilecek , takvîmin : takvim, programlanmış zaman kevn, yaratış tarzı
5. Yaşar Nuri Öztürk : Sonra da onu düşüklerin en düşüğüne/aşağıların en aşağısına çevirip attık.
Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne).
summe : sonra , redednâ-hu : onu reddettik, iade ettik, çevirdik , esfele sâfilîne : esfeli safilin, sefillerin en sefili, en sefil hale
Örnek.
Mercimek Çorbası ve Mercimekli Tarhana Çorbası.
Mercimek çorbasının ahseni takvim üzerine yani en güzel bir kıvamda pişirilmiş olması onu diğer çorbaların en üstünü yapmaz. Mercimek çorbasının bitkisel protein sağlama yararı vardır. Mercimekli tarhana çorbasının ise bu yarardan başka yoğurt içinde buğdayın pişirilmesi nedeniyle içinde, hayvani protein ile karbonhidrat yararı vardır. Bir de kemik suyunda hazır tarhana pişirilirse üstünlüğü, üstün yararları nedeniyle kat ve kat artar. Ben toz tarhana yerine elde sıkılmış olan tarhana ile besleniyorum.
03.04.2018 F.L.A.
·
Başa Dön
Evliya sınıfı.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK KUR’AN’IN TEMEL KAVRAMLARI ŞEYTAN EVLİYASI ve EVLİYACILIK MADDESİ’nden alıntıdır.
İSLAM DÜNYASINDAKİ DURUM İslam dünyasında, evliya adıyla bir sınıfın doğduğu, bu sınıfın bir tür tezkiye, vaftiz ve aforoz sınıfı olarak yetki kullandığı inkâr edilemez bir gerçektir. Kur'an'dan baktığımızda bir şeytan ordusu oluşturan bu Kur'an dışı yapay sınıf, kendisine özgü tevil sanatını kullanarak istediği şeyi mubah (serbest), istemediği şeyi yasak hale getirebilmektedir. Akıl almaz haramlar işleyebilmekte ve bunları, "Zahir ehlinin bilmediği ibret ve hikmetleri vardır" sloganıyla meşrulaştırmaktadır. Tasavvuf-tarikat tarihi bunun yüzlerce örneğiyle doludur. Halbuki Allah'ın velîleri asla sınıf oluşturmaz, mümin kardeşlerinden farklı kıyafetler yaratmazlar. Masumluk, hatasızlık, günahsızlık gibi iddialara asla yer vermezler.
Not: İslâm'da din sınıfı yani din adamlarının oluşturduğu bir sınıf yoktur. Bunun en güzel örneği de güzel insan örneği olan Peygamberimizidir.
Sınıf hakkında fikir sahibi olunulması için...Oligarşi şiirimden bir alıntı ve Oligark
Oligarşi zumre yani grup iktidarıdır. Evren ve arkadaşları sonucta etten kemikten 5 askerdi. Arkalarında cıkarlarını korumak icin kraldan daha kralcı gecinen bir grup vardı.
1.Burjuva yani kent soylular yani kentlerde mal uretip, satan sanayiici ve iş adamları.
2.Askeri ihalelelerde karar sahibi dolayısıyla cıkar sahibi olan askerler.
3.Brokratlar yani atanmışlar, genel mudurler vs.
4.Koy soylular yani meclise kumelenmiş buyuk toprak sahipleri.
5.Siyasetciler yani secilmişler.
İhlas, 3, ayetine göre, hiç kimse Ne Allah’ın oğlu olabilir ne de Allah’ın yer yüzündeki gölgesi olabilir. Sultanlara, krallara verilen bu sıfatlar, bu ayet gereği İslâm’da geçersizdir. F.L.A. İhlas, 3, Yaşar Nuri Öztürk Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur! Ayrıca R.İhsaneliaçık Hocanın "Hanginiz Muhammet" yazısı güzel bir örnek.F.L.A.
Hanginiz Muhammet? Bu durumda bunlar haksız cıkar grupları olmakta. Yani oligarşi yerine cıkar grupları dense ne bileyim. Dip notlarda kelime acıklamaları yer alsa daha iyi olur gibi geliyor. Atila İlhan'da bunun farkına varmış. Toplumun okuma ozurlu ama seyrtetmeyi sevdiğini gorerek, halkın aydınlatılması gereken konularda filimler hazırlanmasını anlatıyordu televizyonda. O da ayrı bir değerdi.
Kent ve köy soylu için bk. Demokrasi
Oligark
Etimoloji sözlüğünden.
Fransızca ve İngilizce sadece bileşiklerde görülen oligo+ "az, azınlık" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Eski Yunanca olígos ολίγος "az" sözcüğünden alıntıdır.
Fransızca +archie veya İngilizce sadece bileşiklerde görülen +archy "yönetim, iktidar" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca arχeía αρχεία "önderlik, egemenlik" sözcüğünden alıntıdır. Yunanca sözcük Eski Yunanca arχē αρχός "baş, önder, egemen" sözcüğünden türetilmiştir. Yunanca sözcük Eski Yunanca arχō αρχώ "başlamak, ilk olmak, baş olmak" fiilinden türetilmiştir.
Bu durumda oligarşi (bk. Oligarşi) azınlık yönetimi olmakta. Oligark da azınlık yönetimini oluşturan bireyler olmakta.
Ek bilgi olarak anarşi arşi yönetim, düzen sözcüğünün zıttı. Sosyal asosyal gibi. Bu durumda anarşi de yönetim düzensizliği, kargaşa olmalı.
FLA
Ezan ve Kur’an Okunurken Susup Dinleme.
Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk: A'RÂF-204: Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.
Not: Ezan namaz için çağrıdır. Arapça ezzin ( çağır ) demektir. Yani ezan namaz için çağrıdır. Ezan okunurken değil Kur’an okunurken susup dinlemeli. Elbette ki İla:hi ( İlaahi ) hoşnutluk için ezan dinlenebilir. Hz.Allah biz müslümanları ezansız bırakmasın. A:min. Yalnız bangır bangır bağırarak okunan ezandan İla:hi hoşnutluk elde edilemez. Bağırmak, ses yükseltmek Kur’an’a aykırıdır.* Bağırtı sonucu küçük çocukları uykusundan sıçratmak onların beyninde hasara yol açar. Aynı durum hastalar ve yaşlılar için de geçerlidir. Böyle yaparak kulların huzur ve sağlık hakkı yenmektedir. Diyanetin dikkâtine.
26.10.2016 Fatih Lütfü Aydın.
Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk41/FUSSİLET-26: İnkâr edenler dediler ki: "Şu Kur'an'ı dinlemeyin,! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."
Not: esas dinleme alışkanlığını Kur’an için yaygınlaştırmalı. Ayrıca A'RÂF-204 ayeti Kur’an’ın dinlendiğinde rahmet elde edileceğini göstermektedir. Elbetteki burada dinlemek yalnızca işitmek değil dinlenen sözün gereğini yapmak anlamındadır.Yine elbetteki dinlenmesi gereken şeyin gereğini yapmak için anladığımız dilde okumalı ve dinlemeliyiz.
F.L.A.
*Lokman, 19. "Yürüyüşünde doğal ol, sesini alçalt. Şu bir gerçek ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir."
Başa Dön
Önemli Dini Notlar F
Faydasız İlim
Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı.
Alıntı....
Bakara, 102-103
Faydasız ilim olur mu?
Yukarıdaki alıntı faydasız ilimin büyü olabileceğini düşündürüyor. Tabii ki büyü madde a:leminin değil ma:na a:leminin ilminin yani irfanın bir başka değişle Kehf, 65 ayetinde geçen ilm-ü ledünün ( la dü:ni olan ilim yani dünyaya ait olmayan ilim) bir dalı belki de. Belki de bu yüzden bir büyü kitabına Gizli İlimler Hazinesi deniliyor.
Sonuç olarak büyü ile uğraşmak Kur'an'a göre insanı felakete sürüklediğinden, uzak durulmalı.
Zahiri yani dış ilim bizim bildiğimiz bilim. Ba:tıni: yani içe ait olan ( ruha ait olan ) ilim de irfan olmakta. Bilim ustasına a:lim, irfan ustasına arif deniyor. İçi ve dışıyla ilim bir bütün. Hz.Allah gereksiz bir şeyi var etmez. Karmaşık sayılar reel ( gerçek ) ve sanal sayılardan oluşur. Nasıl ki, reel sayılarla yapılan bilimsel çalışmalar söz konusuysa, belki de ruhlar a:lemine ait çalışmalar da sanal sayılarla yapılıyordur. Doğrusunu Allah bilir.
Antimadde belki de sanal sayılarla keşfedilebilecek bir şey.
FLA
Antimadde
Başa Dön
Fıtrat.
Fıtrat bir şeyin yaratılış özelliğidir. Kışın dağın tepesine yağan karların, yaz güneşinin etkisiyle sel baskınları oluşturması, doğanın yaratılış özelliği, fıtratıdır. Yalnız bunu bile bile dere yatağına ev yapmak ve buna ruhsat vermek, ne kaderdir, ne de fıtrattır. Eskiyen maden ocaklarının, bakım ve onarım görmemesi halinde facialara yol açacağı fıtrattır. Yalnız bunu bile bile, bakımı yapılsın , olmuyorsa kapatılsın şeklinde ki meclis soru önergesine red oyu vermek, ne kaderdir ne de fıtrattır.
RÛM-41
Yaşar Nuri Öztürk : İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler.
KAMER-49
Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık. Bakım yapılmazsa madenin de bir dayanma ölçüsü vardır.
YÛNUS-100
Yaşar Nuri Öztürk : Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır. Kader Allah'ın doğa kanunudur. Allah'ın kanunlarına karşı, aklı işletip, önlem almayınca, Yunus, 100 ayeti devreye girer.F.L.A.
Fitne
Fitne başka madenlerle birleşmiş, kaynaşmış olan altını ayırmak için altın maden karışımını ateşte yakma işi. Bu işte kullanılan ateşe de fettan ( ayıran, birliği bozan ) deniyor.
Karı koca arasındaki birliği bozan ateşli kadına da fettan denir. Sonuç olarak fitne; birlik bozma, birlik bozuculuk olmakta iken fettan da birlik bozan anlamına gelmektedir. F.L.A.
Başa Dön
Önemli Dini Notlar G
Great Reset. ( Büyük Sıfırlama ).
Yaratıcı yıkıcılık Great Reset ( Büyük Sıfırlama ) Olmalı.
Küreselleşme adı altında dev şirketlerin ulusal devletleri yıkıp, kendi şirket sosyalizmini kurmaları için toplumun kurumlarının içinin boşaltılması gerekir. LGBT hareketiyle aile kurumunun içi boşaltılmak isteniyor olmalı.
Bilindiği üzere sosyalizim tüm mülkiyetin ( binaların, arsaların, araçların v.s. v.s. ) toplum adına devlete ait olmasıdır. Şirket sosyalizminde de her şey dev şirketlerin olacak ve insanlar devlet kartına yüklenen kredilerle gereksinimlerini kiralayacaklar. Evet herkesin kredisi olacak tıpkı sosyalizmdeki gibi kimse aç ve sokakta kalmayacak ama bu dev şirketler devlet kartının gerekirse kredisnden azaltma yoluna giderek insanları köleleştirecekler. Yani şunu yaparsan şu kadar kredin gider diyerek insanları robotlaştıracaklar. Bunu yapabilmeleri için de tüm toplum kurumlarının içinin boşaltılması ve boşaltılan kurumlara da kendi ekonomi, eğitim, aile, din v.s. kurumlarını yerleştirmeleri gerekiyor.
Great Reset* yani büyük sıfırlama bu demek oluyor.
FLA
İklim, sağlık, gıda, bilişim, göçler ve inanç üzerinden yıkımlar oluşturarak, bu beş unsur üzerinden tek dünya devleti kurup, dünyayı tek elden yönetmek. Yani kendi dinlerini, gıda sistemlerini v.s. kurmak. Zaten Suudi Arabistan'da yapay zekâlı robotların olduğu bir kent kuruldu.*Yazılımcı Bil Gates'in işleri kardeşine bırakıp, gıda işiyle uğraşması da bu oyunun bir parçası olabilir.
Yaratıcı yıkım, bu dev şirketlerin ulusal devletlerin kurumlarını yıkarak kendi kurumlarını yaratmak, olmalı. Avrupa'daki müslüman karşıtlığının bu oyunun bir parçası olduğu söyleniyor. İnşallah bazı Hristiyan ve Yahudiler sıranın kendilerine geleceğini görür ve bu oyunu bozarlar. Bu yüzden bu güç 6 kollu ahtapota benzetilebilir. Bilindiği üzere ahtapot sömürünün simgesidir. 3 Ağustos 2021
Not: Ek bilgi olarak 8 kollu olduğu sanılan ahtapotun 2 kolu aslında ayakları imiş. Not: Bilişim, bilginin üretilip, satılması, bu iş de bilgisayarlar ve internet aracılığıyla yapılmakta. Bilgi ve iletişim sözcüklerinin kaynaştırılmış hali olabilir. İletişim de canlılar arasındaki bilgi, duygu ve düşünce alışverişidir. Bu yazıyı, BBN 'de salı günleri yayınlanan Büyük Resim programını izleyerek edindiğim bilgiler ışığında derledim. Hocalarımızdan Allah razı olsun.
FLA
. *Neom Şehri
Yaratıcı yıkıcılık
da bununla ilgili olmalı.
FLA
Başa Dön
Gül ve Bülbül.
Gül açsın, neşe saçsın.
Bülbül baksın, şakısın.
Bülbül yazsın, şiirini,
Sevindirsin, şirinini.
Gül olalım, bülbül olalım.
Sevgi yayıp, sevgi bulalım.
Niye gaga, niye diken,
Gül ve bülbül olmak varken.
Fatih Lütfü AYDIN
03/06/2006
Saygılar ve sevgiler.
Yaprak ve Gaga.
Güle yaprak verilmiş, bülbüle gaga.
Gülde yaprak güzel, bülbülde gaga.
Gül, ey Gül! Sen değil bülbül ötsün.
Sana açmak yaraşır, sen gülsün.
Ötmeyi bize bırak da yüzümüz gülsün.
Gül, ey Gül!
Sertleşme, yumuşa, gül.
O zaman şakır, a:şığın olan bülbül.
Sana açmak yaraşır, değil şakımak.
Şakımayı seni seven bülbüle bırak.
04/06/2006
Fatih Lütfü AYDIN
Ben Arıyım Sen Çiçek.
Bir bahçede iki bülbül,
Olur mu hiç, ey adı gül!
Ben arıyım sen çiçek.
El çek güzelim el çek.
Böyle yazılmış çiçeğe,
Hep açılmış, bal vermeğe.
Böyle yazılmış böceğe,
Kanatlanmış, bal emmeğe.
Eğer doğa bozulursa,
Gönüller boğulur yasa.
Yaşanmaz olur aşklar.
Sürer gider savaşlar.
Bülbül gider,
Gül değil kaktüsler biter.
Hüzünlenir bahçeler,
Bülbül değil baykuşlar öter.
Aşk biter, şarkı, şiir, name biter.
Gül kokusu yerine isler, dumanlar tüter.
Saygılar ve sevgiler
14 / 06 / 2006
Fatih Lütfü Aydın
Klitoris
Kadın, ruhundan kadınlık ışığı,
Erkek, ruhundan erkeklik ışığı,
Yayarsa, birlikte aydınlatırlar dünyayı.
Yok ederler, zulmü, karanlığı.
İnsan bedeni ağaç gibidir.
Bağırsak ucu, erkeklik ucu, prostat,
Erkek bedeni kökleridir.
Bağırsak ucu, kadınlık organı, rahim ve klitoris,
Kadın bedeni kökleridir.
Bu köklerden vajina ve penis,
Yayar ak enerjiyi temiz mi temiz.
Saygılar ve sevgiler
11.11.2014
Fatih Lütfü Aydın.
Amaca Ulaştırmayan Yol Yol Değildir.
Kimse kimseye,
Dememeli, şu yol kanalizasyona çıkar,
Ötekinden git diye.
Herkes de akıl var, vijdan var.
Elbette ona düşer, karar.
Yanlış kararından dolayı,
Mesafe koyuyorsa biri ona,
O da razı olmalı buna,
Ya da, bir göz atmalı kararına.
İlgi göster, diyorsa biri birine,
Ayar vermeli enerjisine.
İletişim, canlılar arasındaki bilgi, duygu ve düşünce alışverişi.
Bu alışveriş doğal olmazsa, birbirini iter iki kişi.
Bir türlü ulaşılamıyorsa amaca,
Yuvarlanılıyorsa daha varmadan yamaca,
Zirveye ulaşmak için yolu değiştirmeli bence.
Anca böyle ulaşılır, amaca.
Sözüm meclisden dışarı,
Alttaki alıntıdan etkilenip,
Yazdım, bu satırları.
Fatih Lütfü Aydın.
Saygılar ve sevgiler olsun.
02.02.2019
Bilir misin Nedir Günah?
Sınavların birinde sorulmuş bir soru.
Muhittin ile Barış'ın günahlarının oranı 3/5 tir. Muhittin daha günahkâr olup, son kez Barış ile birlikte
ortaklaşa 1 günaha girdiklerinde işledikleri toplam günah sayısı 65 oluyor.
Buna göre, Muhittin tek başına kaç günaha girmiştir?
A) 16 B) 24 C) 32 D) 40 E) 48
Din açısından sorunun yanıtı:
Bilir misin Nedir Günah?
Bilir misin nedir günah?
İşleyen hep çekiyor, a:h.
Akıl vermiş Hz. Allah, kullan.
Geçmesin yaşam yani gün, ahlan vahlan.
Haksız eylemlerdir, günah.
Onları saymış, Kur'an'da Hz. Allah.
Günah, haram yani yasak demektir.
Haramı belirlemek, Hz. Allah'ın yetkisindedir.
Kur'an'da cezası olan 4 günaha dikkat et.
Kur'an'dan sorumlusun der, Zuhruf Suresi'indeki , 44. ayet.
Haksız yere adam öldürme, hırsızlık, iftira ve zinadır,
Bu 4 günahı sayacak olursak.
Kur'an'da aynı cinsden kişilerin evliliği yasak.
Evlilik dışı cinsel ilişkidir, zinanın tanımına bakarsak.
Matematik açısından sorunun yanıtı:
Bir de soruya matematik açısından bakalım.
İkisinin birlikte yediği haltı çıkaralım.
Kalan 64 günahın her 3/8 ini Barış,
Her 5/8 ini de Muhittin işlemiş.
Demek ki Barış tek başına 64 günahın 3/8 ini işlemiş.
O zaman Barış 64 x 3/8 = 24 günah ve
Bir de ortak günah olmak üzere 25 günah işlemiş.
Muhittin de 64 x 5/8 = 40 günah ve
Bir de ortak günah olmak üzere 41 günah işlemiş.
Duyanlar 41 kere maşallah demiş.
Muhittin tek başına toplam 40 günah,
Barış'la ortaklaşa olarak da toplam 1 günah işlemiş.
Totalde 41 günah eder.
Genel toplam demektir, total,
Alacaksan Hakk rızasına uygun tat al.
Küme ve birime indirgeyerek çözecek olursak,
3/5 oranında 3 günah Barış'ın,
5 günah da Muhittin'in.
65 den ortak olanı çıkarıp ortaya koyalım.
Birim olarak tek başlarına işledikleri günah toplamı,
8 olsun diyerek, kuralım varsayımı.
3 1 5
O ortadaki 1
Kesişim kümesine aittir.
Tek başına işlenen 8 günahın 5 i Muhittin'e ait ise,
Tek başına işlenen 64 günahın x i Muhittin'e ait olur.
X = 64 x 5 / 8 yani 40 eder.
Ey Muhittin!,
Ey Barış!
Doğa ile barış.
Doğallıklara karış.
Hesabını sorarlar,
Doğallık dışılıkların, karış karış.
Bulamıyorsan doğallıklardan helalini,
Yürüyerek at birikmiş enerjini,
Kendi kendine ve doğal dışılıklarla,
Yiyip bitirme kendini.
Gül'ün yaprağı doğallık.
Elmanın altı doğallık dışılık.
Gül'ün dikeni ise klitoris.
Gül için dikenine katlanılır ama
Bu diken başka, bu dikene yaklaşma
Elmanın altını ediyorsan merak,
Semboller şiirine bak.
Semboller
Saygılar ve sevgiler.
23.10.2018
Fatih Lütfü Aydın.
Alıntı...
Kutsal kâseyle psikolojik virüslerin ilgisi ne?
Omuriliğin kutsal kâseden beslenmesi için kadının vajinal orgazmı yaşaması gerekiyor. Aksi halde omurilikteki vajinal sinir çalışmıyor. Beyin bilmediği bir siniri yok sayıyor. O zaman da beyin dişi olmuyor, yani kadın gerçek bir kadın olmuyor. Kadın şuuraltında çocuk kalmaya devam ediyor. Doğum yaptıktan sonra bu kez rahim enerjisini kullanıyor. Bir bakıyorsunuz toplumda müthiş bir rahim enerjisi var. Doğurdukları erkekleri de büyütmüyorlar.
Hastalarınıza klitoris orgazmını bu nedenle mi yasaklıyorsunuz?
Klitoris erkek organının minyatürü, kadın bunu kullandığında erkeksileşiyor. Sonra toplumda "Erkek gibi kadın" lafları geziniyor. Neden erkek gibi olsun! Kadın klitoris kullanınca erkek de kendisine ihtiyaç duyulmadığını hissediyor.
Alıntı adresi.
www.psikoestetik.com/pvt
Gül ve Bülbül şiirlerimin ana fikri:
Doğanın bir gereği olarak, erkekler erkek bedeninde erkek ruhu, kadınlar da kadın bedeninde kadın ruhu taşımalılar.
Eşcinsellik olumlu enerjinin önünü kesen bir engel olması sebebiyle olumsuz enerjinin dünyayı sarmasına yol açar. Bu da dünyaya yapılan bir kötülük olmaktadır, bence.
Çiçek olan kadınların, alnından ve yüreğinden öperim.
Yalnız kadın bedeninde erkek ruhu taşıyan kaktüs kadınlar var onlar da inşallah çiçekleşirler. Herkesin özeli elbette ki karışma hakkımız olamaz. Yine de gönül onların da önlerinde ki fazlalıklarıyla (klitorisleriyle) oynamamalarını arzuluyor.
Ayıp diye kurcalanamayan bu konu kapalı kaldıkça bunu bilmeyen erkekler ne yazık ki o kısımla uğraşarak kadınlarını erkek kendilerini kadın yapmaya devam edecek.
Not: Yukarıdaki yazım okunduktan sonra Gül ve Bülbül şiirlerimde neyi demek istediğim, anlaşılmıştır inşallah. Gül, cinselliği düz cinsel olarak ve helal yolla ( zina ve sapıklık içermeyen bir yolla ) yaşayan kadın yani Saliha olmakta, bülbül de, cinselliği düz cinsel olarak ve helal yolla ( zina ve sapıklık içermeyen bir yolla ) yaşayan erkek yani Salih olmakta. Saygılar ve sevgiler olsun. F.L.A.
Facebook’da izlediğim bir video üzerine yaptığım yorum.
Selamlar! Estetik yani dış güzellik açısından çok harika hareketler. Ne var ki kadının erkeğin arkasından yaptığı hareket ne estetik ne de maneviyatik. Bence (Elbette ki kimse kimseye karışamaz. O yüzden bence diyorum.) erkekler erkek bedeninde erkek ruhu, kadınlar da kadın bedeninde kadın ruhu taşımalılar. Eşcinsellik elbette ki Dünya'da ki tüm kötülüklerin tek sebebi değil ama önemli sebeplerinden biridir.
Kadınlar doğaya kadınlık enerjisi yaysalar, erkeklerde erkeklik enerjisi yaysalar (yayanlar çok yararlı bir iş yapıyor) o düzgün enerjilerin kaynaşmasıyla dünya bir başka olur. Ters enerji yayanlar için onaylamama, mesafe koyma hakkımızı kullanmalıyız.
Çok özür dileyerek kimsenin konuşmaya cesaret edemediği bir şeyi edeplice anlatmak istiyorum. Kadınların üreme organlarının üzerinde bir çıkıntı vardır. Buna tıp dilinde klitoris deniyor. Bilimcilere göre bu çıkıntı kadınların kullanmaya kullanmaya küçülmüş erkeklik organlarıdır. Bir erkek kadının o çıkıntısıyla oynadığında kadını erkekleştirmiş olur.
Cinselliği düz cinsel (heteroseksüel, normal kadın erkek ilişkisi) yaşayan kişiler olup doğaya pozitif enerjiler yaydıkça karanlıkları aydınlığa çıkarabiliriz. Unutmayalım ki dünyayı karartanlar, karanlıkta kalmış negatif enerji yayan karanlık ruhlardır.
Ayrıca hormonlu yiyecekler de eşcinselliğe yol açtığından hormonlu beslenmemeliyiz. Çok zorunluysak az yemeliyiz. Bu konu çok önemli olmasaydı değinmezdim. Yalnız birilerinin bunları haykırması gerekiyor. Saygılar ve sevgiler olsun.F.L.A
Bu yazıyı Doç. Dr. Nusret Kaya’ya ait Psikoestetik onun deyimiyle şeklin ötesindeki güzellik konusuyla ilgili yazdığı bilgiler ışığında hazırladım.
Başa Dön
Güneş Balçıkla Sıvanmaz.
Facebook'daki bir paylaşım üzerine yazdığım şiir.
Güneş Balçıkla Sıvanmaz.
Gönüllere doğmadıkça Kur'an'daki İslam,
Dinmez gönüllerdeki keder, gam.
Güneş balçıkla sıvanmaz,
Hak din İslam yok olmaz.
Sen yeter ki dinine sahip çık.
İlime, çalışmaya, dürüstlüğe,
Bir şey yapamaz balçık.
FLA
ENBİYÂ-18
Yaşar Nuri Öztürk: Hayır, biz hakkı, bâtılın üzerine fırlatırız da o, onun beynini parçalar. Bir de bakarsın o yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız niteliklerden ötürü yazıklar olsun size!
Her Toplum Hak Ettiği Üzere Yaşar
Selamlar! Ülkemizde yaşanan olaylara Kur’an’ın akıl penceresinden bakalım;
YÛNUS-100, Yaşar Nuri Öztürk: Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
Hatırı sayılır bir bölümün aklını işletmediği, haksız üç kuruşluk çıkarlar için bozuk gidişi desteklediği herkesçe bilinen bir gerçek. Peki Allah pisliği, belayı nasıl yağdırıyor? İşte cevap olabilecek bir ayet;
İSRÂ-16 Yaşar Nuri Öztürk: Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.
Rad, 11 Yaşar Nuri Öztürk : Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz.
Saygılar ve sevgiler.
FLA
Not: Demek ki toplum olarak mahvolmayı hak edecek bir şeyler yapmışız.
Başa Dön
7 Gök
100. TALÂK SURESİ - Yaşar Nuri Öztürk çevirisi 12: Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır. Emir/iş ve oluş onlar arasında sürekli iner ki, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın bilgi bakımından her şeyi kuşattığını bilesiniz.
Muhammet Esed'in yorumu... Talak,12 12. ALLAH, yedi göğü (18) ve aynı şekilde yeri[n sayısız parçasını] yaratandır. O'nun [yaratıcı] iradesi, (19) bütün bu [yarattık]ları aracılığıyla kesintisiz tecellî eder ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve her şeyi bilgisiyle kuşattığını göresiniz. 18 - Bkz. sure 2, not 20.
Sure 2. not 20 yi aşağıya kopyaladım. F.L.A.
Bakara Suresi, 29, Ve dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan, plan ve tasarımını göklere uygulayıp onları yedi gök (20) şeklinde düzenleyen O'dur; ve yalnızca O'dur her şeyin tam bilgisine sahip olan.
20 - Semâ terimi, başka bir şey üzerine çadır gibi serilmiş herhangi bir şey için kullanılır. Bu nedenle, yer üzerinde kubbe gibi yükselen ve onun adeta çatısını oluşturan görülebilir göklere "semâ" adı verilir. Ve terimin Kur'an'daki asıl anlamı da budur. Daha geniş anlamda ise "kozmik sistem" çağrışımına sahiptir. "Yedi gök" ibaresine gelince, Arapça kullanımında -diğer Semitik dillerde de olduğu gibi- "yedi"nin çoğu kez "birkaç/birçok" kelimesiyle eşanlamlı olduğu unutulmamalıdır (bkz. Lisân'ul-Arab). Tıpkı, "yetmiş" veya "yediyüz"ün de, genellikle, "çok" yahut "pek çok" anlamına geldiği gibi (Tâcu'l-Arûs). "Her semâ, kendi altında bulunana nisbetle bir semâ'dır" (Râğıb) şeklindeki dilbilimsel tanım ile birlikte ele alındığında, "yedi gök" ifadesinin, kozmik sistemlerin çokluğunun bir işareti olduğu daha iyi anlaşılır. Bu cümlenin başındaki sümme'yi neden "ve" diye çevirdiğimin izahı için bkz. Sure 7, not 43'ün ilk kısmı.
Atmosferin katları
Ayrıca yukarıda paylaştığım Muhammet Esed yorumuna göre 7 değişmeceli anlama sahip. "Yedi gök" ibaresine gelince, Arapça kullanımında -diğer Semitik dillerde de olduğu gibi- "yedi"nin çoğu kez "birkaç/birçok" kelimesiyle eşanlamlı olduğu unutulmamalıdır (bkz. Lisân'ul-�Arab). Tıpkı, "yetmiş" veya "yediyüz"ün de, genellikle, "çok" yahut "pek çok" anlamına geldiği gibi (Tâcu'l-�Arûs).
Başa Dön
Önemli Dini Notlar H
Haramlaştırma
Nahl, 67 Yaşar Nuri Öztürk: Hurmalıkların meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır.
Nahl, 67. Ve min semaratin nehıyli vel a'nabi tettehızune minhü sekerav ve rizkan hasena inne fı zalike le ayetel li kavmiy ya'kılun
Güzel rızık derken üzümü ve suyunu kasdediyor olmalı. Özgün ayetten de anlaşılacağı üzere hasene ( güzel ) niteleyicisi rızık sözcüğünde var içki demek olan sekeravda yok.
Hamr adlı şiirimde yer alan ve Diyanet Sözlüğünden alıntı olan Hamr başlıklı yazıdan bir bölüm,
İlk önce içki, güzel rızktan ayrılmış (Nahl, 16/67) : ikinci olarak kesin bir şekilde yasaklanmamakla birlikte içkide büyük günah ve faydalar bulunduğu, ancak zararının daha büyük olduğu belirtilmiş (Bakara, 2/219) : üçüncü merhalede sarhoş iken namaza yaklaşmak yasaklanmış (Nisâ, 4/43) , son olarak da kesin bir şekilde haram kılınarak şeytan işi bir pislik olduğu bildirilmiştir (Mâide, 5/90) .
Burada Hz. Allah tedrican yani derece derece bıraktırma yöntemini uygulamakta. Buna psikolojide at başı gitme deniyor. Atı birden durdurmaya kalkarsanız sizi dinlemez ve ezer geçer. Bu yüzden at ile bir süre koşmak gerekir.FLA
Not: Bakara, 219, Yaşar Nuri Öztürk: Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
Nisa, 43, Yaşar Nuri Öztürk: Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah Afüvv'dür, günahları affeder, Gafûr'dur, hataları bağışlar.
Maide, 90, Yaşar Nuri Öztürk: Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Hamr Şiiri
Alıntı.... Yaşar Nuri Öztürk Kur'an'ın Temel Kavramları Haramlaştırma Maddesi.
HARAMLAŞTIRMA (tahrîm)
Bir şeyi haram ilan etmek, haramlaştırmak anlamlarındaki Kur'ansal tabir olan 'tahrîm', 'yasaklanmış şey' demek olan 'haram' kökünden türemiştir. Haram, türevleri ile birlikte Kur'an'da 70'ten fazla yerde geçmektedir. Tahrîm, bir şeyin, aklın ilk anda fark edebileceği veya edemeyeceği gerekçelerle tanrısal vahiy tarafından yasaklanması demektir. Kur'an'a göre, tahrîm yetkisi yalnız Allah'ındır.
Haramlığı Allah tarafından ilan edilmeyen her şey mubahtır. Bu Kur'ansal yaklaşım, İslam bilginleri tarafından şu şekilde formüllendirilmiştir: "Eşyada asloİan ibahadır." Bunun açık anlamı, yasaklığı Allah tarafından açık ve kesin olarak belirlenmemiş bütün alanlarda serbestlik esastır. Haramlığın varlığından söz etmek için, iki şey aranmıştır:
1. Nassın sübûtu, yani haramlığa ilişkin açık, tartışmasız bir Kur'an ayetinin bulunması,
2. Mânâya delâletin kesinliği.
Nassın bulunması yetmez, nastaki haramlığa delâletin tartışmasız olması lazımdır. Mânâya delâlet tartışmalı ise haramlıktan söz edemeyiz, belki mekruhluktan söz edebiliriz. Bu demektir ki, Kur'an açısından bir şeyin helal veya haram dairesine girdiğini tespit için o şeyin haramlar arasında yer alıp almadığını araştırmak gerekir. Helalliğe ilişkin hüküm aranmaz.
Bir şey haramlar arasında yoksa otomatik olarak onun helal olduğuna hükmedilir. Bu, bir anlamda, hukuktaki, suçun kanuniliği ilkesine benzer. Kanun tarafından bütün unsurları ile tanımlanmayan bir şeye suç adını vermek mümkün olmaz. Genel teşriî mantıkla Kur'an'ın verilerini birlikte düşünerek buna 'vahyîlik ilkesi' diyebiliriz.
Tahrîm, Allah'ın tekelinde olduğuna göre, din adına peygamberlerin bile haramlaştırma yetkisi yoktur. Peygamberler ancak örf adına yasaklar koyarlar, yani onların koydukları yasaklar tarihseldir, zamanüstü değildir. Zamanüstü yasağı sadece ve sadece Allah koyar. Kur'an'ın din meselesindeki en hayatî mesajı budur. İslam'ın bu yaklaşımı, onun temel ilkelerinden biri olan şu kabulün bir uzantısı halinde karşımıza çıkar: Dinin kurucusu ve koyucusu Allah'tır. Peygamber sadece tebliğ edip uygulamayı gösterir.
Kur'an şöyle diyor:
"Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz/leziz/ taze/hoş olanlarını haram laştırmayın; azıp smırı aşmayın; Allah, azıp sının aşanları sevmez." (Mâide, 87)
"Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafur'dur, Rahîm'dir." (Tahrîm, 1)
Tahrîm yetkisinin Allah'ın tekelinde oluşunu ifadeye koyarken, Hz. Peygamber şöyle diyor:
"Helal, Allah'ın kitabında helal kıldığı; haram ise yine Allah'ın kitabında haram kıldığı şeydir." Allah'ın helal kıldıklarını haram ilan etmek, tanrılık sınırlarına tecavüz olduğu gibi, O'nun haram ilan ettiği şeyleri helal kılmaya kalkmak da Allah'ın haklanna tecavüzdür. Bu tecavüz, Allah'a iftira olarak gösterilmiş ve en büyük zulümlerden biri olarak damgalanmış tır. (bk. burada, İftira ve Zulüm maddeleri)
Kur'an-ı Kerim, Mâide 2 başta olmak üzere birçok ayetinde böyle bir girişimi azgınlık, zulüm, haklara tecavüz ve Allah'a iftira olarak anmaktadır, (örnek olarak bk. 2/229; 16/116)
Konuyla ilgili notlarım....
Haramı belirleme yetkisi Hz.Allah'a aittir. Şu günah mı gibi soruların cevabı Kur'an'da yasaklanmışsa evet günahtır olmalıdır. Kimse Kur'an dışı bir şekilde şu helal bu günah diyemez. İbaha serbestlik ilkesi gereği bir şey Kur'an'da yasak edilmemişse helaldır.
İbaha yani serbestlik ilkesi suçun kanuniliği ilkesiyle eşdeğerdir.
12- Suçta ve Cezada Kanunilik: Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Suç ve ceza ancak kanunla koyulur. Kanunlar, prensip olarak ileri doğru uygulanır. Ceza kanunları, ancak lehe olduğunda geçmişe etkili uygulanır. Alıntı....fatihltfaydin.tr.gg/Evrensel-Hukuk-ve-Ahlak-ilkeleri.htm
Yasaklar Enam, 151-153 ( Sırat-ı Müstekim ayetleri ) 'de belirtilmiştir.Eğer akıla gelen şey Kur'an'da yasak edilmemişse, sağlığa aykırı olup olmadığı düşünülmelidir.
Emaneti ehline ver ve uzmanına sor ayetleri gereği uzmanına danışılmalıdır. Örnek: ojeyle abdest alma, küpe, dövme vs.
Ehliyet Emeanet Emniyet şiiri
Haramı Belirleme Yetkisinin Allah’a ait Olduğunu Gösteren Kur'an Ayetleri
KEHF-26
Yaşar Nuri Öztürk: De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. O'nun elindedir göklerin ve yerin gaybı. Ne güzel görendir O, ne güzel işitendir. Onların, O'ndan başka bir dostları da yoktur. Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez."
MÂİDE-87
Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.
NAHL - 116.
Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.
YÛNUS-59
De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
EN'ÂM
119. Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir.
IZTIRAR ( ZARURET, ZORUNLULUK )
145. De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar." Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
151. De ki onlara: "Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz."
ARAF
32. De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz.
33. De ki: "Rabbim, ancak şunları haram kıldı: İğrençlikleri -görünenini, gizli olanını- günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemeyi."
TAHRÎM-1
Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
ŞÛRÂ-21
Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.
Herşey İnsan İçin.
Bakara Suresi
29. O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Alîm'dir, her şeyi çok iyi bilir.
Başa Dön
Haremlik - Selamlık
Bayanın yanına erkek ruhlu bir kadın ya da bayın yanına kadın ruhlu bir erkek oturursa ne olacak? Du bakali ne olacak?
Du bakali ne olacak?
Diye diye du bakali,
Gitmesin bizim kari.
Akıllıca kullanalım oyları,
Çekmeyelim ooy oy ları.
FLA
Not: Herkes kendi denetimini kendisi yapmalı. Zaten bir bay bayanın yanına oturmak istese, bayan hemen ileri kayar ya da kalkar. F.L.A.
Nur, 61; Yaşar Nuri Öztürk: Köre güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden gerekse şu kişilerin evlerinden yemek yemenizde bir sakınca yoktur: Babalarınızın evleri yahut annelerinizin evleri yahut kardeşlerinizin evleri yahut kızkardeşlerinizin evleri yahut amcalarınızın evleri yahut halalarınızın evleri yahut teyzelerinizin evleri yahut anahtarı size teslim edilmiş olan evler yahut arkadaşlarınızın evleri. Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin için hiçbir sakınca yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği olarak kendinize de selam verin. Allah size ayetleri işte böyle ayan beyan bildiriyor ki, aklınızı çalıştırabilesiniz. Yukarıdaki ayetten bir alıntı.... Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin için hiçbir sakınca yoktur.
İlâhiyatçı Prof.Dr.Şaban Ali Düzgün, bir tv konuşmasında yukarıdaki ayetin alıntısının yanlış yorumlanarak haremlik-selamlık uygulamasının başlatıldığını söyledi.
Ayetin alıntısında yahut ( veya ) sözcüğü bulunduğuna göre bu 2 durumdan istediğinizi yapabilirsiniz anlamına gelir. Yani inananlar hep birlikte ( karma, kadın erkek birlikte ) de yemek yiyebilir, ayrı ayrı da. F.L.A. 04.11.2017
Prof.Dr.Şaban AliDüzgün - haremlik-selamlık
Başa Dön
HASİ
Önemli olan HASİ.
Helal kazanç, ahlak, sağlık ve ilim.
Gerisine HASİ diyelim.
FLA
Başa Dön
Kul bütün ilimleri elde etse, kuru ağaç gibi oluncaya kadar ibadette bulunsa, fakat midesine giren şeyin haram olup olmadığına dikkat etmese, Allah Teala onun hiçbir ibadetini kabul etmez.. (Hasanı Basri)
Bununla birlikte Lokman, 6 ve Enam160 ayetlerinde ibadetlerin heba olmayacağı yani boşa gitmeyeceği yazılıyor.
Lokman, 16,
Yaşar Nuri Öztürk: "Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir, herşeyten haberdardır."
Enam, 160
Yaşar Nuri Öztürk: Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.
HEBÂ
Sözlükte "toz, zerre" anlamına gelen hebâ kelimesi, Kur'ân'da iki yerde âhirette hiçbir karşılık verilmeyip boşa giden, geçersiz kabul edilen ameller için kullanılmıştır (Furkân, 25/23; Vâkı'a, 56/6). (M.C.)
Alıntı.. Diyanet Kavramları Sözlüğü.
Enam, 88'e göre de iman edenlerin iman ettikten sonra şirke batmaları durumunda Salih amellerinin ( Hakk rızasına uygun işlerinin ) heba olacağı yazılıyor.
Enam, 88
Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ibâdihî, ve lev eşrakû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
1. zâlike : işte bu
2. hudâ allâhi : Allah'ın hidayeti
3. yehdî : hidayete erdirir
4. bi-hi : onunla
5. men yeşâu : kimi dilerse, dilediğini
6. min ibâdi-hi : kullarından
7. ve lev : ve eğer, ...olsa
8. eşrakû : şirk koştular
9. le habita : elbette boşa gitti, heba oldu
10. an-hum : onlardan
11. mâ kânû : oldukları şey(ler)
12. ya'melûne : yapıyorlar
Enam, 88
Yaşar Nuri Öztürk: Allah'ın yol göstermesidir bu. Kullarından dilediğini bununla iletir iyiye ve güzele. Eğer onlar şirke bulaşsalardı yapıp ettikleri kendilerine yararsız hale gelirdi.
Enam, 82
Yaşar Nuri Öztürk: İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle kirletmeyenler var ya, güvende olma/güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da onlardır.
Not: Enam, 88 ayetinde sözü edilen onlar, Enam, 82 ayetindeki iman edenler, olmakta.
Demek ki, iman edenler şirke battığında Salih amelleri heba oluyor yani boşa gidiyor. Bu da Enam 160’ın bir istisnası oluyor bu durumda.
Nisa, 48
Yaşar Nuri Öztürk: Şu bir gerçek ki, Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, gerçekten büyük bir günah işlemiştir.
Nisa, 48 ayetinden anlaşıldığına göre şirk büyük bir günah olmakta.
Sonuç olarak salih amelin heba olması yani boşa gitmesi göreceli bir durum olmakta. Şirke batma durumuna göre bir heba söz konusu. Doğrusunu Hz.Allah bilir.
kuran-ikerim.org/amelleri-bosa-cikanlar
13.03.2017.
F.L.A.
Başa Dön
Helak
Depremden kaynaklanan can ve mal kaybı mimari ve denetim ahlaksızlığından olur.
Doğal afet ve helak terimleri insanlara iyi anlatılmalı. Ben helak maddesini helak tdv yazarak İslam Ansiklopedisi'nde bulamadım. İlahiyatçılar helakı insanlara iyi anlatmalı.
Kur'an'a göre Allah'ın nimetlerine nankörlük bir helak nedeni.
Nahl Suresi, 112-113
Nimet nankörlüğü nimeti Allah yolunda harcamama olduğuna göre Rabbena hep banacılık Allah'ı kızdırıyor demek ki. Yukarıdaki ayete göre insanlar peygamberlerini inkar etmişler. Peygamberleri onlara ne demiş? Mal yığıp onlarla ınsanları sömürerek köleleştirmeyin, adil paylaşın demiş. Sonuç olarak yönetenlerin ve yönetilenlerin, dürüst, vicdanlı, eğitimli, deneyimli ve çalışkan, özverili kişiler olmasıyla doğal afetlerin zararlarından ve helaklardan kurtuluruz, inşallah
FLA
Kur’an’da geçmiş toplumların olumsuz davranışları ve onları helâke sevkeden sebepler sayılırken bunların tamamının tuğyan kapsamında olduğu belirtilmiştir
Alıntı.... Tuğyan
Helak-Etimoloji
Helak Ayetleri
Başa Dön
Her Toplum Hak Ettiği Üzere Yaşar
Selamlar! Ülkemizde yaşanan olaylara Kur’an’ın akıl penceresinden bakalım;Y
YÛNUS-100, Yaşar Nuri Öztürk: Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
Hatırı sayılır bir bölümün aklını işletmediği, haksız üç kuruşluk çıkarlar için bozuk gidişi desteklediği herkesçe bilinen bir gerçek. Peki Allah pisliği, belayı nasıl yağdırıyor? İşte cevap olabilecek bir ayet;
İSRÂ-16 Yaşar Nuri Öztürk: Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.
Rad, 11
Yaşar Nuri Öztürk : Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz.
Saygılar ve sevgiler.
FLA
Not: Demek ki toplum olarak mahvolmayı hak edecek bir şeyler yapmışız.
Başa Dön
Bakara 193 Şiiri
Peygamberimiz zulme karşıydı.
Biz de zulme karşı birlik olalım.
Bakara 193'e uygundur hılf-ul fudul,
Hılf-ul fıdul ile,
Kula kul olmaktan kurtul.
FLA
Alıntı Vikipedi'den.
Hılful Fudul veya Hilful Füdul (Arapça: حلف الفضول, Türkçesi: Erdemliler Birliği), 580'li yıllarda Arap kabileleri arasında süregelen başta Ficâr savaşları sonrasında ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal güvenliğinin sağlanması, zayıf ve güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi gibi amaçlarla, toplumda sözü geçen, saygın ve iyi niyetli kişilerin önderliğinde kurulan ve İslam Peygamberi Muhammed'in de bir ara toplantılarına katıldığı barış cemiyetidir. Hicret'ten sonra İslam Devleti'nin tek yasal siyasi partisi olup Osman’ın ölümünden sonra kapanmıştır.
Erdemliler İttifakı sadece tarihsel bir kurum değil, aynı zamanda, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da, temel ahlâkî ilkelerde anlaşan insanların zulmü engellemek için uzlaşmalarının bir toplumsal zorunluluk olduğunun ifadesi olarak değerlendirilmektedir.[1]
Antlaşma yemini şöyledir:
1- Mekke’de, ister oranın halkından olsun isterse dışarıdan gelen insanlardan olsun, bir kişinin zulme uğradığını gördükleri zaman onunla birlikte olacaklardı.
2- Mazlumun hakkı zalimden alınıncaya kadar zalimin karşısında olacaklardı. Başka bir ifadeyle mazluma hakkı iade edilinceye kadar mazlumla bir tek el gibi -tekvücut- olacaklardı.
3- Deniz, bir tek tüyü ıslatıncaya kadar, Sebir ve Hira dağları yerlerinde kaldığı müddetçe ve maişette (mali durumda) tam bir eşitlik sağlanana dek bu maddeler geçerli olacaktı.
Hılf-ul fıdul ile ilgili bir başka yazım...
İhsaneliaçık - Kur’an’da Sağ-Sol Var mı?
Ashabul-yemin
İhsaneliaçık hocamızın anlattığına göre Kâbe'ye batıdan girilince Kâbe'nin güneyi sağ taraf, kuzeyi de sol taraf oluyor. Bu durumda kâbe'nin kuzeyine sol anlamında şam deniyor. Suriye'nin başkenti Şam adını buradan alıyor olabilir. Kâbe'nin güneyindeki ( batıdan girince sağındaki ) Yemen de sağ taraf v.s. adını buradan alıyor olabilir. Ayrıca Kâbe'nin sağında sömürüye, zulme karşı çıkan bir gençlik grubu oturup ülke sorunlarını tartışırmış.
İşte bu grubun adı Hılf-ul fıdul'dır.
Arap kültüründe kitabı solundan verilmek ( ashab- meşeme grubundan olmak ) bitmek, mahfolmak, ağır bir şekilde hesaba çekilmek anlamına geliyor. Kitabı sağından verilenler de ( ashab-ı meymene grubundan olanlar da ) hesabı düzgün verenler oluyor.
Annem bana meymenetsiz derdi.
Demek ki halk arasında kitabı solundan verilenlere ( ashab- meşeme olanlara ) meymenetsiz deniyordu. Bu durumda kitabı solundan verilenler yani meymenetsizler zalimler olmaktadır.
Ayrıca ashab-ı meşeme diye Kâbe'nin batıdan girince solunda oturanlara deniyor. Bunlar da o zamanın sömürenlerini, müşrikleri savunurmuş. Şom ağızlı olmak deyimi de buradan geliyor olmalı.
Kitapsız TDK sözlük anlamı şu şekildedir:
1. sıfat Kitabı olmayan.
2. Dört kutsal kitaptan (Kur'an, İncil, Zebur, Tevrat) hiçbirine inanmayan.
3. Dinsiz. argo Zalim, insafsız.
Not: kitaplı olan yani örneğin Kur'an'a inanan asla zulmetmez.
Sana:yi devrimiyle birlikte işverenlerle işçiler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için kral işveren temsilcilerini sağına, işçi temsilcilerini de soluna otutturmuş. Sağcı solcu lafının buradan geldiği söyleniyor. Önemli olan nerede oturulduğu değil Bakara 193 ayeti gereği zalimler karşı olup, mücadele etmektir.
Bakara 193
Herkesi sev ama,
Zulme sapanlar hariç.
Allah zalimi sev deyip de,
Kuluna Zulmeder mi hiç?
Libido'ya ulaşmamıza engel olacak kişilerle,
Aramıza olabildiğince,
Mesafe koymalıyız, bence.
Erkekliğin onda dokuzu kaçmakta,
Biri de görünmemekte.
İnsan kendini ve sevdiklerini,
Savunmalı elbette ama gerektiğinde.
FLA
Saygılar ve Sevgiler.
18.06.2012
BAKARA-193 Yaşar Nuri Öztürk: Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.
Not: Mevlana'dan bir alıntı. Üzülme der Mevlana ve devam eder; Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı aksine teşekkür et ihanet edenlere sadakati öğrettikleri için...Minnet duy yalancılara doğrunun farkına varmanı sağladıkları için...Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin hissettirdikleri için.. Herkesi sev yaşamına bir anlam kattığı için..Hayat bu yüzden daha güzel siyahlar beyazı farkettirdiği için....
FLA
Başa Dön
Hırsızın elinin kesilmesi
Maide 38 ayetiyle ilgili bazı yorumcular şöyle yorum yapıyor. Arap geleneğinde hırsızın eli kesici aletle işaretlenirmiş. Yani bir yerde hırsız damgalanırmış. Herhalde hem hırsızlığından utansın hem de hırsız olduğu bilinip, dikkat edilsin diye. Bir başka grup yorumcu da bu el kesmenin değişmeceli olduğu görüşünde. Yani hırsız eğitilip, iş sahibi edilerek bu günahtan el çektirilsin diye, elinin hırsızlıkla ilişkisinin kesilmesi için bu ayetin indiğini söylüyorlar. Doğrusunu Hz.Allah bilir. F.L.A.
Haksızlıklardan arın, Ayrıca insanlığa olsun yararın. Çok geç olabilir yarın. Sevgi, saygı olsun kârın.
F.L.A.
Başa Dön
Huriler Yalnızca Erkeklere Verilmiyor.
İşte kanıtı.
Duhan, 51, 54 Yaşar Nuri Öztürk
51. Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır; 51. İnnel müttekıyne fı mekamin emiyn 54. İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir. 54. Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıyn Not: Arapça'da isimler erkek ve dişi olarak 2 cinsdir. zevvecnahüm ( onları eşleştirmişizdir ) deki hum onlar adılı ( zamiri ) erkekler içindir ama erkek ve bayan karışık ise ( 51. ayette onlar diye sözü edilen kişilerin takva sahipleri olduğu söyleniyor. ) o zaman erkekler için olan adıl kullanılır. Bunu bilmeyenler de onlar derken erkekler kasdediliyor o zaman huriler erkeklere verilecek yanlışına düşüyorlar. F.L.A.
Takva
Ayrıca Cuma Namazı da yalnızca erkeklere farz olmuyor. Kanıtı aşağıdadır.
Cuma, 9,
Ya eyyuhelleziyne amenu iza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillahi ve zerulbey'a zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemune.
Cuma, 9.
Yaşar Nuri Öztürk: Ey inananlar! Cuma günü, namaz/dua için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
hayrun lekum, erkelere yönelik olarak sizin için daha hayırlı demek. hayrun lekünne de bayanlara yönelik olarak sizin için daha hayırlı demek, oluyor. lekum erkekler için olan adılı ( zamiri ) gören kişi Cuma erkeklere farz yanlış sonucunu çıkarıyor. Huri, Gılman yazısındaki gibi ayetde önceki kısma bakınca Cuma Namazı'nın iman edenler için olduğu anlaşılıyor. İman edenler içinde bayanlar da olacağından bayan erkek karışık bir topluluğa sesleniş söz konusu. İyi de lekum erkekler için adıl diyenlere Arapça'da bayan erkek karışıksa erkekler için olan adıllar kullanılır, anımsatmasını yapmak gerekir.
Ek bilgi olarak sizin için adılının bayanlar için olanı lekünne dir.
Başa Dön
İslam'ın meselesi,
Doğru anlaşılıp,
Hayata geçirilememesi.
Hayata geçirilemeyince İslam,
Hayat bize geçirir,
Hep gam, hep gam.
Allah kulunun amellerine mi bakar,
Yoksa bir günün ya da gecenin hürmetine mi bakar.
O zaman her türlü kul hakkını yiyelim,
Bir gün ya da gecenin hürmetine cennete gidelim.
Ne güzel bir din, hadi hep beraber,
Kul hakkı yiyelim.
Ne diyelim.
Bir yanda hükmi domuz ayeti,
Maide 59-62.
Bir yandan da Necm 39 ayeti.
İyi anlamazsak bu dini,
Bir sonraki yaşama hükmi domuzuz,
Benden söylemesi.
FLA
MÂİDE-60
ve el hanâzîre : ve domuzlar
Not: hanâzîr hınzır ( domuz ) ın çoğuludur.
Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tağut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar." Not: Anladığım kadarıyla Allah lanetlediği ve üzerine gazap indirdiği kullarından; maymunlar, domuzlar ve tağut ( şeytan ) uşakları yapmıştır.Yani lanetlediği ve üzerine gazap indirdiği kullarını dünyaya tekrar maymunlar, domuzlar ve tağut ( şeytan ) uşakları oalarak göndermiştir.
Sonuç olarak domuzlar Allah'ın lanetlediği ve üzerine gazap indirdiği kişilerdir.
Başka bir yazım.
Hükmi Domuz.
Hükmi hükümle yani yargıyla ilgili demektir.
Yargı ise bir kişi, bir konu ya da kurumla ilgili sahip olunulan düşüncedir. Ör. Ahmet iyi bir kişidir, o böyle bir kötülük yapmaz.
Yaşar Hocanın hükmi derken demek istediği Kur"an'ın hüküm yani yargı bildiren ayetleri olmaktadır.
Bu durumda hükmi domuz, Kur'an"ın yargı bildiren ayetleri bakımından domuz anlamına gelmektedir.
F.L.A.
Maide 62
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Onların bir çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede yarıştıklarını görürsün. Ne kötüdür o yapmakta oldukları!
Onlar kim? Yanıtı Maide 60'da
Yaşar Nuri Öztürk Meali
De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tâğut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar."
Başa Dön
Önemli Dini Notlar I-İ
Iztırar
Rüşvet vermenin caiz olması yani dinen uygun olması için ıztırarın söz konusu olması lazım. O zaman Iztırara bakmalı. Iztırar ya da zaruret kişinin bir dini kuralı ihlal etmek yani çiğnemek zorunda kalacak şekilde bir özüre sahip olması demek.
Zuhruf 32 ayeti gereği Allah rızkı garantilediğine göre kişi rüşvet vermediğinde ölümcül derecede bir perişanlık yaşamaz.
FLA
Not: Allah rızkı garantiliyor ama rızkı kabz ( tutma, daraltma, az verme ) ve bast ( bol bol verme ) dönemlerine ayırıyor. Kişi rüşvet vermediğinde açlıktan ölmez ama kabz dönemine girebilir. Kabz ve bast terimleri için....
Kabz
Bast
Hz.Allah'ın rızkı garantilemesi ile ilgili ayetler.
kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Zuhruf-suresi/4354/29-32-ayet-tefsiri
940/151-153-ayet-tefsiri
kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/%C4%B0sr%C3%A2-suresi/2060/31-ayet-tefsiri
Zaruret
Başa Dön
İçsellik
İçsellik eşittir iç güzellik.
O arınanda baş özellik.
İnsanlık, zarafet ne güzeldir içsellik.
Kalıcı olan içsellik, iç güzellik.
Gün gelir terk eder,
Nankördür dış güzellik.
Gönlü hep besler,
Bonkördür iç güzellik.
Ne olursa olsun.
Aşk olsun, iç güzellik olsun.
Her şey kaybolursa kaybolsun.
Yeter ki aşk olsun.
Gönüllerde şenlik, içsellik olsun.
Aşktan, iç güzellikten ötesine boşveer.
Aşkla, zerâfetle şenlensin gönüller.
Bir sivilce güzelliğini,
Bir kıvılcım servetini,
Alır götürür ama,
Sağlık ve iç güzellik varsa,
Bunları etmezsin tasa.
İçselleştirme,
Bir ilkeyle ruhu bütünleştirme demek.
O ilkeyi kanına işletmek, ilmek ilmek.
İçselleştirelim içselliği yani iç güzelliği.
Böylece yayalım, kararmış dünyaya,
Sevgiyi, neşeyi ve iç huzuruyla gülmeyi.
F.L.A.
İç güzellik kalıcıdır ve dışa vurarak dış güzellik de sağlar.
İç güzellik için de beyin, yürek, mide ve bilinen kap olmak üzere 4 kabımızı helal, sağlıklı şeylerle dolduralım, duralım. Bundan geri durmayalım. Saygılar ve sevgiler olsun. F.L.A.
Fatih Lütfü Aydın
19.8.2014
Başa Dön
İddet
Yaşar Nuri Öztürk Talak Suresi 1-4
1. Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman iddetlerine doğru boşayın ve iddeti iyi sayın! Rabbiniz olan Allah’tan korkun! Onları evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar. Apaçık ve belgeli bir yüzsüzlük yapmaları durumu müstesna. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Allah’ın sınırlarını çiğneyen kendi benliğine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra yeni bir iş/oluş ortaya çıkarır.
2. Sürelerini doldurma noktasına geldiklerinde o kadınları ya örfün gerektirdiği biçimde tutun yahut da yine örfün gerektirdiği şartlarla onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de tanık tutun. Tanıklığı Allah için tam bir biçimde yapın. Allah’a ve âhiret gününe inanan kişiye işte bu şekilde öğüt verilmektedir. Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu nasip eder.
3. Ve onu hiç beklemediği yönden rızıklandırır. Kim Allah’a dayanıp güvenirse O, ona yeter. Hiç kuşkusuz, Allah, emrini yerine getirecektir. Allah her şey için bir ölçü/bir kader belirlemiştir.
4. Adetten kesilen kadınlarınızın iddet bekleme sürelerinde kuşkuya düşerseniz, onların iddetleri üç aydır. Hiç âdet görmemiş kadınların süreleri de böyledir. Gebe olan kadınların süreleri ise yüklerini bırakmalarına kadardır. Kim Allah’tan korkarsa, O ona işinde bir kolaylık nasip eder.
Sözlükte “saymak, sayılan şeyin miktarı, adet” anlamına gelen iddet kelimesi İslâm hukukunda, evliliğin herhangi bir sebeple sona ermesi durumunda kadının yeni bir evlilik yapabilmek için beklemek zorunda olduğu süreyi ifade eder. Bunun için de iddet evliliğin sona ermesinin belli başlı sonuçları arasında yer alır.
Alıntı…. İddet
Amacım anlamak ve bunun için de yukarıdaki veriler ışığında bir şeyler yazacağım.
Tıpta ayıp olmaz. Kadının üreme hücresine yani yumurtaya erkek üreme hücresi girmemişse vücut bu yumurtaları dışarı atıyor. Buna da a:det görme deniyor. Buluğa erdiği halde yani cinsel organları oluştuğu halde henüz ( daha hiç ) a:det görmemiş kadınların olduğu söyleniyor. Bir adam karısını boşadığında ve kadın bir başkasıyla evlenip de hamile kaldığında çocuğun kimden olduğu bilinemez. Bunun için de iddet süresince kadının bekleyip bir başkasıyla evlenmemesi gerekir.
Talak 4'de hiç adet görmeyenler de iddet tamamlandıktan sonra bir başkasıyla evlenebiliyor.
Şimdi esas tartışma konusu Talak 4'deki hiç adet görmeyenlerin daha a:det görme yaşına gelmemiş küçük kız çocuklarını da kapsadığının iddia edilmesi. Bu zalimce yorum sonucu olarak 6 yaşında bir kız çocuğuyla evlenilebileceğinin iddia edilmesi.
Oysa ki buluğa erdiği halde yani cinsel organları oluştuğu halde henüz ( daha hiç ) a:det görmemiş kadınların olduğu söyleniyor. Talak 4 ayetinde bu tür kadınların kasdedildiği iddia ediliyor.
Yaşar Nuri Öztürk Nisa Suresi 6
Yetimleri, nikâh çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin. Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan, iffetli davransın. Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter.
Bakara 2 ayeti ( La raybe fihi : Onda çelişme olmaz ) gereği Kur'an'da çelişme yoktur.
Yani Nisa 6'da buluğ ve rüştüne ( cinsel, düşünsel ve ruhsal yeterliliğine ) erişmeden kızlara miraslarının verilmemesi bildiriliyor. Durum böyle iken buluğ ve rüştüne ermemiş 6 yaşındaki kızla evlenilebilmesi Kur'an'da çelişki yaratır.
Bakara 2 ayeti gereği Talak 4'den böyle bir zalimce ve sapıkça yorum çıkarılamaz.
Konuyla ilgili bir başka yazım.
Rüşt, düşünsel ve ruhsal yeterlilik, buluğ ise cinsel yeterlilik oluyor. Bazı sıcak iklimlerde bir kız çocuğu buluğa erken erebiliyor yani erken a:det görebiliyor. Evlilik gibi zor bir görevi kaldırabilecek rüşte erme çağına gelmediğinden evlendirilmemelidir.
Rüşt
Rüşte erse bile haksızlık etmeden hakkını arayabilmesi ve ezilmemesi için de altın bilezik sahibi de olmalı bence.
Sonuç olarak bir kızın evlendirilmesi için 3 şart gerekli.
1. Cinsel yeterlilik.
2. Düşünsel ve ruhsal yeterlilik.
3. Ekonomik güç.
FLA
Başa Dön
İki Evliya Kardeş Kıssası
https://www.eyupmert.com/iki-evliya-kardesin-kissasi-sehirde-evliya-olabilmek-m325/
Bu hikâyeyi Adana'nın kuzeyinde yaşayan Çoban Dede ile güneyinde yaşayan Ali Dede için de söylemişler.
Hikâyeyi anlatanlar belki de ayıp olur diye süt demişler. Bence bu süt dünyaya gelmemizi sağlayan sıvıdır.
Harama ulaşabilecekken el uzatmamanın esas beceri olduğu anlatılıyor.
Mesnevi'de de süt gül yağı olarak geçiyor.
https://www.antoloji.com/mesnevi-hikayeleri-bakkal-ve-papagan-siiri/
FLA
İmtihan
İmtihan İmtihan Şiiri için lütfen tıklayın
Başa Dön
İnsanın Yaratılış Nedeni.
Mülk 2
Yaşar Nuri Öztürk
Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur.
ve insanın düştüğü durum.
Asr,
1, Yaşar Nuri Öztürk
Yemin olsun zamana/çağa/gündüzün iki ucuna/sabah namazına/ikindi vaktine/Asr-ı saadet'e ki,
2, Yaşar Nuri Öztürk
İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir!
3.Yaşar Nuri Öztürk
İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.
Asr Suresi ayet 3 Arapça latin harfli metni.
İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabrı.
Sonuç olarak, hüsran zarar ve amilûs sâlihâti de salih amel yani Hakk rızasına uygun iş demek.
Bazı insanlar zarardaysa,
Yiyorlar demekki bir yerlerine İblis'den değnek.
Hūsran, hasr kökūnden geliyor. Hasar da dilimizde zarar anlamında kullanılıyor.
islamansiklopedisi.org.tr/husran
FLA
Başa Dön
İslam Nasıl Yozlaştırıldı?
İsrail Oğulları
İsrail oğullarıyla ilgili Facebook'taki bir paylaşım üzerine yazdığım bir yazı.
Dühan Suresi.
Yaşar Nuri Öztürk:
30. Yemin olsun, İsrailoğullarını, rezil edici bir azaptan kurtardık.
31. Firavun'dan kurtardık. Firavun, haddi aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi.
32. Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde âlemlere üstün kılmıştık.
33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik.
Bakara Suresi.
Yaşar Nuri Öztürk:
122. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıstım.
A:yetlerden anlaşıldığına göre Musa Peygamber zamanındaki İsrailoğullarını ve o söz konusu ilime sahip çıkıp, gereğini yapanları kapsayan bir üstünlük. Musa Peygamber geri döndüğünde onları buzağıya tapar bir şekilde buluyor. Ayetlerde de geçmiş zaman kullanılıyor. Yalnız Kur'an'ın evrenselliği ve zaman üstü özelliği nedeniyle o söz konusu ilime sarılan herkes üstünlüğü elde edebilir.
Peki bu ilim dünya ilimi olabilir mi? Bence hayır. Ayrıca Hakk katında üstünlük takva ile. Bence bu ilim Kehf, 65 deki İlm-ü ledün olmalı. Ruhlar A:lemine ait bir ilim olmalı.
İstidrac.
İstidrac ayeti.
Al-i İmran 178
Yaşar Nuri Öztürk Meali.
Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için.
İbrahim Suresi 42-52 Yaşar Nuri Öztürk.
42: Sakın, Allah'ı, zalimlerin yapmakta olduğundan habersiz sanma. O, onları, gözlerin korkudan donup kalacağı bir güne erteliyor, hepsi bu...
43: Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır. 44: İnsanları, azabın kendilerine ulaşacağı gün konusunda uyar. O gün, zalimler şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar geri bırak da çağrına cevap verip resullere uyalım." Daha önce siz, kendiniz için çöküş ve bitiş yoktur diye yemin etmediniz mi? 45: Siz de o kendilerine zulmetmiş olanların barınaklarında oturmuştunuz. Onlara nasıl davrandığımız size açık seçik belli olmuştu. Size örnekler de vermiştik.
46: Tuzaklarını kurmuşlardı ama Allah katında da onlar için tuzak var. Zaten onların tuzakları dağları yerinden oynatacak türden olsa neye yarar!
47: Sakın Allah'ı, resullerine verdiği söze ters düşer sanma. Allah Azîz'dir, intikam da alır. 48: O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın huzurunda dikilir.
49: O gün suçluların, birbirine perçinlenmiş bukağılarla çengellendiklerini görürsün.
50: Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini ateş bürümüştür. 51: Çünkü Allah, her benliği kendi kazandığıyla karşı karşıya getirecektir. Allah, hesabı çok çabuk görür. 52: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'tan başka ilah olmadığını bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
Kötülere bir şey olmaz, diyenler için Allah yarına bırakır, yanına bırakmaz, atasözünün kaynağı olabilecek 2 ayet.
İbrahim, 42﴿ Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış;
﴾43﴿ Başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar.
https://kuran.diyanet.gov.tr/.../1792/42-43-ayet-tefsiri
Allah doğrularla beraber,*
Ama mühlet ve istidrac destekli zalimler,
Nedeniyle cehenneme döndü her yer.
Mühlet*1 ve istidrac*2 ne zaman biter?
Böyle diye diye Allah dolduruşa gelir mi?
Gelip de helak eder mi zalimleri?
*Fusullet, 30-32. ayetler
*1 Mühlet: Hz.Allah'ın zalimlere tanıdığı süre. *2 İstidrac: Hz.Allah'ın zalimlere onlar şımarıp da daha çok azıp, daha da belalarını bulsunlar diye haketmedikleri halde derece derece ve bol bol olanakları, nimetleri sunması.
FLA
Al-i imran, 178. ayet
178: Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için. 179: Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır.
İlgili bir başka yazım.
Haticeyi bırak,
Neticeye bak ata sözünün kaynağı olabilecek bir ayet bence.
Tabiiki neticenin alınması bayaa uzun bir süreç. Pokunu çıkartırcasına sürdürülen bir uzuuun süreç.
Bakara, 212. ayet
Allah Doğrularla Beraberdir şiiri.
İstidrac
İstidrac., kabz ve bast ile ilgili bir başka yazım.
https://islamansiklopedisi.org.tr/kabiz#:~:text=S%C3%B6zl%C3%BCkte%20%E2%80%9Calmak%2C%20tutmak%2C%20avucunda,%E2%80%9C%E1%B8%B3b%C5%BC%E2%80%9D%20md.).
https://islamansiklopedisi.org.tr/basit--esma-i-husna
https://www.derlemetefsir.com/bakara/2/ayet/212
https://www.derlemetefsir.com/bakara/2/ayet/245
https://www.derlemetefsir.com/ankebut/29/ayet/60
https://www.derlemetefsir.com/ankebut/29/ayet/62
Alıntı Wikipedi'den.
İstidraç, İslâm'a göre, hakkı olmadığı hâlde ve kabiliyetsiz bir durumda olmasına rağmen, bir kimsenin çokça nimete mazhar olması ve bu sebeple küfür ya da Allah'a isyanının devam etmesidir. Bu hâl üzere iken âsî kul, gitgide azaba yaklaştırılmaktadır.
Kuran'da
Araf sûresinde 182. âyette şu şekilde anlatılmaktadır: "Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz." İstidraç, kerâmete benzer. Aralarındaki fark, istidracın Allah'ın rızasına muhalif sûrette meydâna gelmesidir.
Kur'an'da, istidraç birden çok âyette değinilen bir durumdur. Bazı ayetlerde, istidraç kavramı farklı kelimelerle anlatılmaktadır. Bunlardan birisi, Âl-i İmran 178'de, inkârcıların nimetlerinin artışının rahmet için değil, kahır için olduğu belirtilmektedir: "İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır."
Enam 44'te, inkârcılara, inkârları tamama ersin diye nimetlerinin artırıldığı dile getirilir: "Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar."
.. . ..........................
Bilindiği üzere dikey sayı doğrusunun ortası sfır ( orjin, başlangıç) dır, Üst tarafda pozitif sayılar +1 den başlayarak sonsuza kadar artararak giderken, alt tarafda da negatif sayılar -1 den başlayarak sonsuza kadar azalarak gider. Pozitif sayıları istidracın bast kısmı, negatif sayılar da kabz kısmı gibi düşünülebilir.
Kabz döneminde derece derece nimetleri tutuyor, sıkıyor. Bast döneminde de nimetleri derece derece arttırıyor, bastırdıkça bastırıyor.
Sebe, 36
Yaşar Nuri Öztürk
De ki: "Rabbim, dilediğine rızkı genişletip açar, dilediğine ölçülü verir/kısar. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."
Bir kestirim olarak, bol nimetle azıp da can yakanlar daha sonra istidracın ( derece derece arttırıp azaltmanın) bast döneminden kabz dönemine geçiyorlar belki de.
Rüşvet vermenin caiz olması yani dinen uygun olması için ıztırarın söz konusu olması lazım. O zaman Iztırara bakmalı.
Iztırar ya da zaruret kişinin bir dini kuralı ihlal etmek yani çiğnemek zorunda kalacak şekilde bir özüre sahip olması demek.
https://islamansiklopedisi.org.tr/zaruret--fikih
Zuhruf 32 ayeti gereği Allah rızkı garantilediğine göre kişi rüşvet vermediğinde ölümcül derecede bir perişanlık yaşamaz.
FLA
https://kuran.diyanet.gov.tr/.../4354/29-32-ayet-tefsiri
Not: Allah rızkı garantiliyor ama rızkı kabz ( tutma, daraltma, az verme ) ve bast ( bol bol verme ) dönemlerine ayırıyor. Kişi rüşvet vermediğinde açlıktan ölmez ama kabz dönemine girebilir.
Sebe, 36
Yaşar Nuri Öztürk
De ki: "Rabbim, dilediğine rızkı genişletip açar, dilediğine ölçülü verir/kısar. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."
Kabz ve Basit için ilgili kısa yollar.
https://islamansiklopedisi.org.tr/kabiz#:~:text=S%C3%B6zl%C3%BCkte%20%E2%80%9Calmak%2C%20tutmak%2C%20avucunda,%E2%80%9C%E1%B8%B3b%C5%BC%E2%80%9D%20md.).
https://islamansiklopedisi.org.tr/basit--esma-i-husna
https://www.derlemetefsir.com/bakara/2/ayet/212
https://www.derlemetefsir.com/bakara/2/ayet/245
https://www.derlemetefsir.com/ankebut/29/ayet/60
https://www.derlemetefsir.com/ankebut/29/ayet/62
Başa Dön
Önemli Dini Notlar K
İdrar kelime kökeni
Arapça drr kökünden gelen idrār إدرار "1. bol süt verme, 2. (mec.) fazla işeme, idrar sürme" sözcüğünden alıntıdır.
Arapça sözcük Arapça darra درّ "bolca aktı" fiilinin ifˁāl vezni (IV) masdarıdır.
Etimoloji sözlüğünden alıntı olan yukarıdaki yazıya göre idrarı biz mecazi ( değişmeceli ) anlamında tuvalleteki küçük su olarak kullanıyoruz. Araplar inekten akan süte idrar diyor. Aşağıda yazılı hadisler eğer doğru ise küçük suyu insanın üzerine sıçratması kabir azabına yol açıyor. Mantıken düşünecek olursak küçük su belki mikrop kapmamıza yol açar. Eğer Araplar kendi kendine tatmini ineğin memesinden akan süte benzetiyorlarsa işte o zaman insanın güçten düşmesi nedeniyle azap göreceği söylenmiş olabilir. Sağlıkta ayıp olmaz düşüncesiyle bir öngörüde bulunmak istedim. FLA
Ek olarak kendi kendine tatmin alışkanlığını bırakmak çok sıkıntılı bir şey. İnsan ölüp de bekletildiği yerde bedensiz olacağından bu sıkıntıyı azap boyutunda yaşayacaktır. İşte bu kabir azabı denen şey olabilir. Aşırı yemek, alkol, uyuşturucu v.s. Pirince taş koymadım mı rahat edemiyorum, diyen kişi bu rahatsızlığı yaşayacak. O zaman kabir azabı yaşamamak için Hak rızasına uygun alışkanlıklar edinmeliyiz.
Kabir azabı ile ilgili hadisler
(Kabir azabının çoğu, üzerine idrar
sıçratmaktan olacaktır.) [i.Mace, Nesai, Hakim,
Dare Kutni]
Xidrardan sakının! Çünkü kabirde ilk hesap
bundan olacaktır.) [Taberani]
(Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-
gündüz onu yakar. Bir tinnin, her namaz
vaktinde onu sokar.) [Kurretül-uyun]
[Tinnin isimli yılan, dünya yılanı değildir. Kâfire
ve günahkâra azap etmesi için Allah'ın yarattığı
bir mahlûktur.]
HZ. Resulullah efendimiz (SALLALLAHU
TEALA ALEYHİ VESSELLEM), iki kabir yanında
durup, (Bunlardan biri idrar sıçramasından
sakınmadığı için, diğeri ise, Müslümanlar
arasında söz taşıdığı için, kabir azabı
çekiyorlar) buyurdu. (İbni Mace)
Eshab-ı kiramdan Ya'la bin Mürre hazretleri,
bir kabirde azap olduğunu işitip, HZ.Resulullah
efendimize(SALLALLAHU TEALA ALEYHİ
VESSELLEM) haber verdi. Peygamber
efendimiz de (SALLALLAHU TEALA ALEYHİ
VESSELLEM), (Ben de işittim. Söz taşıdığı ve
üzerine idrar sıçrattığı için, azap yapılmaktadır)
buyurdu. (Beyheki)
Başa Dön
Kader
KADER القدر Allah’ın nesneleri ve olayları özellikle sorumluluk doğuran beşerî fiilleri, ezelde planlayıp zamanı gelince yaratması anlamında terim.
Kader
Hesap makinesinde her şey önceden planlanmıştır. Yani 2 x 3 tuşlarından sonra = tuşuna basılınca 6 ortaya çıkar.
2 katlı olması gereken yerlere imar affı tuşuna basılınca talan olur her yer.
Buna da deriz kader.
Yunus 100, "Allah aklını işletmeyene pisliğini yağdırır." der.
Bu da bir Allah'ın kanunu yani kader.
FLA
Denizin dibinde Hatçam
Denizin dibinde demirden evler,
Bunca acı olur muydu,
Beton ormanı olmasaydı her yer.
Demir evin demirinden çalınamaz.
Demir ev de sallanır ama yıkılmaz.
FLA
Demirden yangın merdiveni yıkılmadı.
Yangın merdiveni demirden,
Demirden yapı yıkılmaz,
Demiştim ben.
30. [Hesap Günü] başınıza gelecek her felaket kendi ellerinizle yapıp-ettiklerinizin bir ürünü olacaktır; (34) bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır;
34 - Çok sık tekrarlanan bu ifade, insanın bu dünyada yaptıklarını ve bilinçli tavırlarını anlatan Kur'ânî bir mecaz olup, bu eylem ve tavırların kişinin ruhî karakterinin bir "ürünü" olduğu ve bu sebeple öteki dünyadaki hayatın niteliği üzerinde tartışılmaz bir etki yaptığı gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu ikinci hayat yeryüzündeki hayatın organik bir devamı olduğundan, insanın daha sonraki manevî gelişme ve olgunlaşması, yahut tersine, bunalımı ve sıkıntısı -sembolik olarak Allah'ın "mükafat"ı ve "azab"ı, yahut "cennet" ve "cehennem" olarak tanımlanmıştır- kişinin daha önceden "kazandığı"na bağlıdır ve onun bir sonucudur.
Alıntı Kur'an.gen.tr Şura, 30 Muhammet Esed yorumu.
Bu yorumdan anlaşılacağı üzere başımıza gelen musibetler, felaketler ( belalar, acılar, sıkıntılar ) önceden yapıp ettiklerimizin bir sonucudur.
FLA
İhsan Eliaçık-Kader
İhsan Eliaçık hocamızdan Allah razı olsun.
Başa Dön
Kadının İmamlığı
Şehvet güzel şeydir ama kişi helalinden başkasıyla bu duyguyu yaşamamalı. Bu düşünceyi yaşama geçirmeyi yani helalinden başkasına şehvet duymama alışkanlığını kazanmayı sağlatacak bir antreman olabilir, kadının imamlığı. Elbette ki erkekler için zorlu bir imtihan. F.L.A.
Not: Namaz, zihni ( beynin düşünmeyle ilgili bölümünü ) aşırı ve haksız arzular içeren düşüncelerden arındırma ve böylece ruhu dinlendirme, aracıdır. Böyle bir durumda bunu becerebilen ruhunda büyük bir huzur yaşar. Buna meditasyon diyorlar.
Bir kadının imamlık yaptığı video
Kadın imamlık yapamaz, diyebilmek için ibaha ( serbestlik ) ilkesi gereği Kur'an'da kadının imamlığının yasak olması gerekir. Böyle bir yasak ( haram ) olmadığına göre bu durumda cemaat bir kadının arkasında namaz kılıp kılmama serbestliğine sahiptir. Dileyen saf tutar, dilemeyen tutmaz. F.L.A.
Önemli olan zalimin arkasında saf tutmamak, yani zalimi desteklememek, zalim uğruna değil Hz.Allah uğruna can vermektir. Günümüze uyarlarsak Büyük Ortadoğu Projesiyle yurdumuzu bölmek isteyen sömürgecilerin arkasında durmamaktır. F.L.A.
Başa Dön
Kur'an'daki Tek Gece Kadir Gecesidir.
Çekilmezse İrade Kılıcı
Kutlu olsun 3 aylarımız.
Boşa gitmesin çabalarımız.
Bugün 3 ayların başlangıcı.
Çekilmez ise irade kılıcı.
Bir fırsat daha kaçar,
Bilmem kaçıncı.
Hayata geçirmeli Hakk rızasını.
Ne yapsın Hz. Allah orucunu, namazını,
Salih Amel Alllah’ın rızasına uygun iş yapılmamışsa.
Gönüle; kasa, masa, nisa putları oturmuşsa.
Saygılar ve Sevgiler.
30.04.2014
Fatih Lütfü Aydın.
Not: Kur’an’da 1 tek kutsal gece vardır.
O da Kadir Suresi’nde yer alan Kadir Gecesi’dir ve Kur’an
Bu gecede inmeye başlamıştır. Kandil olabilmek için
Kur’an’ı hayata geçirerek, Canlı Kur’an olmak gerekir.
LÂ İLÂHE İLLAALLAH
Diliyle değil de, gönlüyle yani yaşayarak, Lâ ilâhe illallah
diyen yani kasayı, masayı ve nisayı put edinmeyen ve bunları put edinmemek için
eline, diline ve beline sahip olma savaşı veren herkes cennete girer inşallah. Fatih Lütfü AYDIN
Not 1: Kasa; sembol olarak mal, mülk ve para.
Masa; sembol
olarak makam ve şöhret tutkusu.
Nisa (
kadınlar) : sembol olarak şehvet, tutku halini almış cinsellik.
Not 2: Kur'an'da 1 tek kutsal gece vardır. O da Kadir Suresi'nde yer alan Kadir Gecesi'dir ve Kur'an bu gecede inmeye başlamıştır. Kandil olabilmek için Kur'an'ı hayata geçirip, Canlı Kur'an olmak gerekir.
KADR (KADİR)
1.Yaşar Nuri Öztürk: Biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik.
2.Yaşar Nuri Öztürk: Kadir Gecesi'nin niteliğini sana gösteren nedir?
3.Yaşar Nuri Öztürk: Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!
4.Yaşar Nuri Öztürk: Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her iş için iner de iner!
5.Yaşar Nuri Öztürk: Bir esenlik ve huzur vardır; sürüp gider o, tan yeri ağarıncaya kadar!
BAKARA
183.Yaşar Nuri Öztürk: Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
184.Yaşar Nuri Öztürk: Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.
185.Yaşar Nuri Öztürk: Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 20.8.2014 16:22:00
F.L.A.
.....................................................................................
KADİR GECESİ "Kadir" güç yetirmek, hüküm, kaza, takdir, şeref, azamet ve tazyik; leyle-i kadir ise takdir, hüküm, şeref, azamet ve tazyik gecesi demektir. Çünkü her hikmetli iş bu gecede tefrik edilir, bin aydan hayırlıdır, Kur'ân bu gecede indirilmiştir. Yeryüzü, meleklerle dolup sıkışır. Kadir gecesi mübarek gecelerden biridir. Ramazan ayının 27. gecesinde olduğu (Müslim, Sıyâm, 207) genel kabul görmüş olmakla birlikte Ramazanın son yedi gecesinde aranması ile ilgili hadisler de vardır (Müslim, Sıyâm, 219; Buhârî, Leyletü'l-Kadr, 3; Tirmizî, Savm, 72). Ancak asırlardır bütün İslâm ülkelerinde Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde kutlanmaktadır. Kur'ân'ın Ramazan ayında (Bakara, 2/185) ve Kadir gecesinde indirildiği âyetle sabittir (Kadr, 97/1). Dolayısıyla Kadir gecesinin Ramazan ayında olduğu kesindir. Kur'ân'ın 97. sûresi Kadr sûresidir. Bu sûrede Kur'ân'ın Kadir gecesinde indirildiği ve kadir gecesinin bin aydan hayırlı olduğu, meleklerin ve Cebrail'in bu gecede Allah'ın izni ile her bir iş için yer yüzüne indikleri, fecre kadar bu gecenin esenlik olduğu bildirilmiştir. Bu geceye özgü bir ibadet ve namaz yoktur. Bu gece, dua, tevbe, istiğfar, zikir, Kur'ân kıraati ve namaz ile ihya edilebilir. Bu geceyi ihya eden bağışlanır (Dârimî, Savm, 54). Peygamberimiz (a.s.) bu gecede "Allah'ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet" diye dua edilmesini tavsiye etmiştir (Tirmizî, Deavat, 84). (İ.K.)
Alıntı... Diyanet Kavramlar sözlüğü
..............................................................
BAKARA-185
Yaşar Nuri Öztürk : Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
KADR (KADİR)
1.Yaşar Nuri Öztürk : Biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik.
2.Yaşar Nuri Öztürk : Kadir Gecesi'nin niteliğini sana gösteren nedir?
3.Yaşar Nuri Öztürk : Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!
4.Yaşar Nuri Öztürk : Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her iş için iner de iner!
5.Yaşar Nuri Öztürk : Bir esenlik ve huzur vardır; sürüp gider o, tan yeri ağarıncaya kadar!
Kalplerin Mühürlenmesi
Ruh Kararması
Bu resimler kalplerin mühürlenmesi ayetiyle ilgili olabilir.
Mühürlenme Ayeti
Diyalektik gereği her şey zıttıyla var. O zaman ruhun enerjisinin de ak ve kara olmak üzere 2 türü olabilir. Kiminin içinin güzelliği ( ak enerjisi ) dışına vurur. Enerjimizin ak yani nurani ( nurlu, ışıklı ) olabilmesi için kalplerimizin ( ruhlarımızın ) mühürlenmemesi gerekir. Reenkarnasyon gereği bu kişiler binlerce yıllık bir mühürlenme ( ruh kararması ) yaşıyor olabilirler. Hak sözünü yaşama geçirerek, ak enerjiyle gerçek mutluluğu yakalayabilmemiz dileğiyle.
FLA
Fecr Şiiri
Gül ve Bülbül Şiirlerim
Başa Dön
İyi geceler! Nasıl ki paranın sahtesi varsa ve kontrol edip alıyorsak, hadislerin de sahtesinin olduğunu bilip, onları; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle kontrol edip almamız ve o yüce peygamberin, peygamberimizin yüce ahlâkıyla ahlâklanmamız dileğiyle. Hepimizin Kandili kutlu olsun. F.L.A.
Kadir gecesi Kur'an'ın indirilmeye başlandığı gece.
Kur'an ruhumuza inmedikçe,
Ruhumuza sabah güneşi doğmaz.
Sabaha kadar dua etsek de.
FLA
islamansiklopedisi.org.tr/kadir-gecesi
Kalem, 4,
Yaşar Nuri Öztürk: Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.
Mevlit.htm
Peygamber Sevdalıları Şiiri
Bilir misin Nedir Kandil?
Berat Kandili Şiiri
Nur Suresi
35. “Allah, göklerin ve yerin Nur’udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacı*ndan yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah her şeyi bilmektedir.”
36. Kandil, Allah'ın yükseltilmesine ve içinde adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Orada sabah akşam O'nu tespih eder.
*Zeytin ağacı kestirimime (tahminime) göre,
Tam İnsan’ın bedenidir.
Sırça omuriliği (beyni ve sinir sistemi) dir.
Zeytin ışıl ışıl parlayan gözleridir.
Gönlü ise Hakiki Kâbe yani Allah evidir.
O evlerde Hz. Allah hem dil ile,
Hem de Salih Amel ile,
Sabah akşam tesbih ile anılır.
21.03.2015
Saygılar ve sevgiler.
Fatih Lütfü Aydın.
Ayağını yere vur işte sana su (Bu suyun adı Nur’ dur budur doğrusu) .
SÂD-42
Yaşar Nuri ÖZTÜRK "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su! ..." dedik.
Not: Sadece bir kestirim (tahmin) olarak, bu ayağı yere vurma; kötülüğü emreden Nefs-i Emmare’ ye karşı spor yaparak, icabında ayağı sertçe yere vurarak direnme, iradeyi güçlendirme anlamında olabilir. Kötü alışkanlıklardan kurtuldukça ruhen duyulan bir serinlik, rahatlama bu düşünceyi kuvvetlendirmektedir. Ayrıca Tarık Suresi’ nde Tarık adı verilen sabah yıldızından onun karanlığı delmesinden bahsedilir. Tarık ayrıca yolcu demektir. Kısaca bir yolun zorluklarını, karanlığın (nefis terbiyesinin) sıkıntılarını aşıp ruhi ışıltıya Nur’ a kavuşan kişi anlamında kullanılıyor olmalı. Nur Suresi 35. Ayette Allah’ ın Nur’ undan bahsedildikten sonra, 36. Ayette Nur’ un, Kandil’ in nerelerde olduğu anlatılmaktadır.
27.08.2011
Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 21.3.2015 13:03:00
Başa Dön
Karma Yani Yansıma Yasası
Bu durumda:”Evet Diyalektik ( zıtlıkların Çatışması Kuramı ) ya da Ying-Yang Dengesi* ( Negativite – Pozitivite Dengesi ) var yaşıyoruz ama günahsız küçücük çocuklar o kötülükleri, işkenceleri neden görüyor? Allah bu kötülüklere neden izin veriyor?” şeklinde sorular sorulabilir, normal olarak.
Bu soruya Karma yani yansıma yasasıyla yanıt verilebilir.
Karma: Yansıma yasası, yani kişinin evrene yolladığı eylemin evrende dönüp dolaşıp kendine yansımasıdır. Evrene yollanan eylem olumlu ise kişiye olumlu yansır, olumsuz ise kişiye olumsuz yansır. Bu durum dilimizde:”Bu dünya etme bulma dünyası” atasözü ile anlatılır.
Geniş bilgi için… Karma Felsefesi Nedir?
O zaman da :”Peki o küçücük çocuklar, ne zaman evrene olumsuz olan işkence eylemini yolladılar da karşılık olarak yaptıkları kötülüğü yaşadılar yani işkence gördüler? Şeklinde bir soru sorulabilir, normal olarak.
Bu soruya da Reenkarnasyonla ( dünyaya yeniden gelişle ) yanıt verilebilir. Yani bu küçük çocuklar daha önceki yaşamlarında benzer kötülüğü ettikleri için bu yaşamlarında bu kötülüğü gördüler, denebilir. Dünyaya yeniden geliş var mıdır?
Yanıt ……
Reenkarnasyon Şiiri
Peki o küçücük çocuklar, ne zaman evrene olumsuz olan işkence eylemini yolladılar da karşılık olarak yaptıkları kötülüğü yaşadılar yani işkence gördüler? sorusu her şeye uyarlanabilir. Bugünün mazlumları , belki de dünün Hitlerleriydi? Elbetteki durum böyle olsa da haklı ve onurlu duruş sergileyerek, her türlü zulmü lanetlemeliyiz. F.l.A.
*YİNG YANG VE KURAMI
Asya Kıtası'nın geniş bir kesimini içine alan coğrafyada binlerce yıldır hüküm süren; doğayı ve evren'i gözlemleyip, bunların temelini oluşturan yasaları açıklayan bir kuramdır. Temelinde, doğa ve evrendeki her şeyin karşıtlık ilişkileri içinde yürüdüğünü tespit eder. Üreme, gelişme ve dönüşüm; karşıtların sürekli çekişip itişen devingenliği ile gerçekleşir. Hiç bir şey durağan, kalıcı ve mutlak olamaz. Yin ve Yang, herhangi bir nesnenin adı olmaktan çok, karşıtlık ilişkilerini açıklayan bir kavramdır. Genelde kadın ve erkek veya iyi ve kötü demektir. Yin ve Yang'ın, Gizemcilik`le (mistisizm) , dini inançlarla hiçbir ilişkisi yoktur. Temeli uzak doğudaki birçok kültürün ortak yaşam birikimine ve I ching (tr. Hareketin kitabı) adı verilen ve bilinen yazılı en eski felsefi yazıya dayanır. Kitap, enerjilerin birbirine dönüşüm ilkelerinden, ayrıntılı biçimde söz eder. Akupunktur (iğneli uyarım) , Feng Shui (rüzgar ve su) , Karete, Yoga, Refleksoloji ve benzer nice uygulama alanı Yin ve Yang`a dayanır. Ayrıca, eski strateji kitabı Savaş Sanatı'nın (Sun Tzu) temelini Yin ve Yang ilkeleri oluşturur.. Her şey hiçlikle başlar ve önce birlik doğar. Birlik ikircilliği doğurur. Bu Yin ve Yang'dır. İkircillik her şeyi doğurur.
Yin ve Yang'ın Başlıca İlkeleri
Yin Yang
Dişil Eril
Su Ateş
Soğuk Sıcak
Durgun Devingen
Büzülme Genleşme
Kronik Akut
Eksiklik Taşkınlık
Ay Güneş
Gece Gündüz
HER ŞEY KUTUPLUDUR VE KARŞITTIR
Her şeyin birbirinden ayrılamaz iki karşıt kutbu vardır. "Yin" kutbu ve "Yang" kutbu. Nerede ki yin ve yang kutuplaşması olur, orada hareket doğar. "Bir" durumundan "İkircillik" durumu doğmuştur. Böylece; doğurma süreci tetiklenir ve sürer gider.
KUTUPLAR CUZİ ORANDA DA OLSA KARŞITINI KENDİ İÇİNDE BULUNDURUR
Gecenin içinde aydınlık ve sıcağın; gündüzün içinde de soğuk ve gölge bölgelerin bulunması; dişi görünümün içinde erkek, erkek görünümün içinde dişi olması; her sorunun, çözümü; sevginin, nefreti; eylemsizliğin, eylemi; savunmanın, saldırıyı barındırması gibi. Tai-chi veya yin-yang işaretinin içindeki küçük karşıt renkli daireler bu özelliği anlatır.
BAĞIMLILIK İLİŞKİSİ
Oluşumlar, karşıtı olmadan açıklanamazlar. Karşıtların biri, diğerinden bağımsız olamaz. Gündüz olmadan, gece; gece olmadan, gündüz açıklanamaz. Gece olmadığı sürece, gündüz de yoktur. Kutuplar birbirinden bağımsız ele alınamazlar. Bu durumda beden ve psikoloji ayrı ayrı incelenemez. Organların kendisi yin, işlevi ise yangdır. Böbrek, organ haliyle yindir. Böbrekten kaynaklanan bir rahatsızlık, korkularımızı harekete geçirir, soğuk ve değişken yapıdadır. Korkuların bedende dışa çıkan mizacı, yang özelliği taşır ve bu tür mizaçlar günümüzde psikoloji altında incelenir. Bütün ve parçanın bir aradalığı gereği, Doğu Tıbbı, bedeni ve mizacı ayrı ayrı ele almanın gereksizliğine varır.
DÖNÜŞEBİLİRLİK
Karşıtlar, birbirine dönüşebilen yapıdadır. Dönüşüm aşamalarla, kendi sürecine bağlı olarak gerçekleşir. Her sürecin bir haddi vardır. Dönüşüm, uyum içinde veya uyumsuz gerçekleşebilir. Uyum, yin ve yang'in göreceli olarak kararlı seviyelerde olmasıdır. Uyumsuzluk ise yin ve yang'in göreceli kararlılık durumundan uzaklaşmasıdır. Denge hiçbir zaman gerçekleşmez. Kararlılık arayışı hep vardır ve devinim süreklidir. Akupunkturda sağlıklı beden, yin ve yang'in uyum hali; hastalık ise uyumsuz olması halidir. Gündüzden (yang) , geceye (yin): geceden, gündüze geçiş akşam ve sabah ara aşamalarıyla uyumlu geçişe; ani fırtınaların kopması, deprem, ani beliren hastalıklar, patlamalar vb. gibi durumlar, uyumsuzlukla gerçekleşen geçişe örnek verilebilir. Veya soluk ilişkisi; hava içeri çekilir, kullanılır ve atıkların bir kısmı soluk vermeyle geri dışarı atılır ve tekrar soluk alma zorunluluğu doğar. Bizi buna zorlayan, canlının sürekli bir döngü içinde hep kendini yenileyen, geliştiren koca bir sistem olmasıdır.
ÜRETEN-TÜKETEN VEYA DESTEKLEYEN - DENETLEYEN İLİŞKİSİ
Yanan bir muma bakalım. Yanmakta olan ip ve parafin, alevi besler. Alevin ısısı ise bu ikiliyi tüketir. Sonunda fitil veya mum bittiğinde, alev de tükenecektir. Mum, fitil ve alev ışık ve ısı olarak ortamın enerjisine geçiş yapar.
KARŞITLAR KENDİ İÇERLERİNDE ALT KARŞITLAR BARINDIRIRLAR
Her Yin ve her Yang tekrar tekrar, kendi alt Yin ve Yang'larına bölünebilirler. Örneğin sıcaklığı ele alalım. Sıcaklık olgusu, sıcak (yang) ve soğuk (yin) olarak ayrılabilir. Aynı biçimde sıcak; tekrar, çok sıcak (yang) ve az sıcak (yin) olarak bölünür ve böyle devam eder. Son derece basit bir yapı, son derece karmaşık yapının ayrılmaz parçasıdır. Bütün ve onun parçaları, birbirinden bağımsız olarak ayrı ayrı açıklanamaz. Basit yapıyla, karmaşık yapı; Yin ve Yang'ın temel ilkelerine sürekli uyar
Alıntı... Ying Yang Felsefesi Nedir?
Başa Dön
Kızların Evlenme Çağı
Rüşt, düşünsel ve ruhsal yeterlilik, buluğ ise cinsel yeterlilik oluyor. Bazı sıcak iklimlerde bir kız çocuğu buluğa erebiliyor yani a:det görebiliyor. Evlilik gibi zor bir görevi kaldırabilecek rüşte erme çağına gelmediğinden evlendirilmemelidir.
FLA
Rüşt
Buluğ
Rüşte erse bile haksızlık etmeden hakkını arayabilmesi ve ezilmemesi için de altın bilezik sahibi de olmalı bence.
Sonuç olarak bir kızın evlendirilmesi için 3 şart gerekli.
1. Cinsel yeterlilik.
2. Düşünsel ve ruhsal yeterlilik.
3. Ekonomik güç.
Başa Dön
Kimlerin Yemeği Yenir
Yaşar Nuri Öztürk
5/MÂİDE-5: Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir. İmanı tanımayıp nankörlük edenin ameli boşa gitmiştir. Ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.
Not: Ehli kitap ( kendilerine kitap verilmiş olanlar yani Yahudiler ve Hristiyanlar ) ın yemeği yenebiliyor. Dolayısıyla kafirlerin ve müşriklerin yemeği yenmez sonucu çıkıyor. Ayetin başında temiz nimetler helal kılındı yazıyor. Bilindiği üzere temizin gerçek anlamı hijyenik yani mikroptan arındırılmış demektir. Değişmeceli anlamı ise helal lokmadır. Bence burada yemek yemek; samimi olmak, kaynaşmak anlamında olabilir. Yani ehli kitap dışındakilerle kaynaşmayın, üzüm üzüme baka baka kararır atasözünde olduğu gibi onlara benzeyebilirsiniz denmek isteniyor olabilir. Alevilik de müslümanlığın bir yorumu yani mezhebidirç Onlar kafir ya da müşrik değiller ki yemekleri yenmesin.
4 Ağustos 2021 notu: Zalimin yemeğini yemek gerçek anlamda ( duyduğumuzda aklımıza ilk gelen anlamda ) değil değişmeceli ( mecazi ) anlamdadır. Zalimin borusunu öttürmek, onun işlerini görmek anlamına gelir.Bk. Belamilik
Kendilerine kitap verilmiş olanlara, yani Hristiyanlara, Yahudilere Hanif olanları yani İbrahim peygamberin dininden olanları da katmalıyız çünkü İbrahim peygambere de kitap verilmiş. Hanifler İbrahim dininden olanlar yani Kur'an'dan önceki müslüman olarak yaşayanlar, olmaktadır.
Kendisine İlahi Kitap Verilen Peygamberler
Bel'am İlgili ayet kısa yolu.. Araf, 176-178
Dilini çıkarıp, solumaktan vazgeçmeyen köpek, onca çilesine rağmen azıcık keyfi için deni yaşamı ( dünyayı ) terketmeyen insan olmalı. dini kaynaklara göre Bel'am, A'raf Suresi'nde açıkça belirtilmese de dünya hayatının hırsıyla kralın emrine girip, Hakk rızasına aykırı işler yapan bir din a:limi. Deni-Hayat-Maruf
Sâdıklarla beraber olunuz!” (et-Tevbe, 119)
Alıntı....
Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır
Önemli olan zalime yaslanarak ( dayanarak, ondan güç alarak ) yemek yememektir.
Zalimin sofrasında yemek yemek demek onun Hakk rızasına aykırı işlerini yapmak demektir. Halk arasında zalimin borusunu öttürmek olarak geçer.
FLA
https://kuran.diyanet.gov.tr/.../1258/23-24-ayet-tefsiri
Başa Dön
Kitap Yüklü Eşekler Ayeti ile ilgili Sözler.
Gezdim Şam ile Halep,
İnsanda yok ise haya ile edep,
Okusa da merkep,
Okumasa da merkep.
Anonim.
Halka ma:l olmuş bu sözün Yunus Emre'ye ait olanı farklı.
Gezdim Halep ile Şam'ı,
Eyledim ilmi talep,
Meğer ilim bir hiç imiş,
İllâ edep illâ edep.
Yunus Emre
Edep, bir şeyi usulünce ( gerektiği gibi, uygun bir yolla ) yapıp, söylemek. Bir şeyi usulünce yazıp söylemek demek olan edebiyat da edepden geliyor, olabilir.
kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Cuma-suresi/5182/5-8-ayet-tefsiri
FLA
Konuşan Kur’an
Tuccar malı satıp, karşılığında para sahibi olur. Din tuccarı ya da dinci dindar gorunumuyle dini kullanıp, makam ve mevki ( yuksek duzeyde pozisyon yani mudurluk, valilik vs.) sahibi olur. Dinciliğin bir orneğinde 4. Halife Ali ile Muaviye arasında gecen Sıffın savaşında yaşanmıştır. Tam savaşı 4. Halife Ali kazanacakken, Muaviye'nin akıl hocası Kur'an sayfalarını, Muaviye askerlerinin mızraklarına taktırdı. Askerlerine kutsal olan Kur'an'ın yazılı olduğu kağıtlar değil, kendi gibi Kur'an'ı hayata gecirmiş kişiler olduğunu anlatmış, 4.Halife Ali ve "Ben Kur'an'ı Natık'ım ( Konuşan Kur'an'ım ) demiş. Olay hakim onunde goruşulduğu halde, sonradan Hariciler adı verilen kişiler bir turlu yola gelmemişler. Şimdi bu 4.Halife ve Muaviye catışması haricinde ( dışında ) kalanlar yani hariciler, kağıt parcalarının değil Hz. Allah'a teslim olmuş, konuşan, canlı Kur'an olan kişilerin kutsal olduğunu bence biliyorlardı. Belki de bir cıkar karşılığı 4. Halifenin yanından ayrıldılar. Demem o ki, Nasreddin Hoca'nın dediği gibi hırsızın hic mi kabahatı yok. Burada hırsız haksız cikar karşılığı dincilerin yanında yer alanlardır. Hep dincilere yuklenmemeli onlara yonelenleri de gundeme getirmeli bence.
Yağlı Pilav şiiri
Başa Dön
Kul Hakkı.
Sendika Sanduka Demek
Sendika sanduka, yardımlaşma, dayanışma demek.
Onunla var olur kutsal emek.
Atılırmış sandığa yardımlar.
Atılırmış ölen işçinin ailesine dostça adımlar.
Sandık pazarlık ve dayanışma hakkını simgeler.
Sandığı parçalamak kul hakkına girer.
Kul hakkı, affetmedikçe hakkı yenen,
Büyük bir günah affedilmeyen.*
Neye yarar onca para, itibar, gökdelen.
Hak yeyip, Hak gözüne giremedikten sonra sen.
Akletmeden indirirler hakkı mideye.
Tamah ederler tuvalet olacak maddeye.
Saygılar ve Sevgiler.
18.03.2007
*KUL HAKKI
NİSA 48
Yaşar Nuri Öztürk: Şu bir gerçek ki, Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, gerçekten büyük bir günah işlemiştir.
Biz geleneksel olarak Hz. Allah’ın yalnızca kul hakkını affetmeyeceğini, bunun dışında kalan günahları dilerse, affedebileceğini öğrendik.
Bu ayette ise şirkin asla affedilmeyeceğini bunun dışında kilerin affedilebileceği, görülüyor. Hz. Allah, şirk günahını asla affetmeyecekse, o zaman kul hakkı da dahil bütün günahları affedecektir, gibi bir yanlışa düşmemek gerekir. Keyfiyet kendisinin olduğuna göre kul hakkı yeme günahını ya affedecektir ya da affetmeyecektir. Yani bu konuda kimse kesin konuşmamalıdır.
Şimdi Hz. Allah asla zalim değildir. Hakkı yenen kuluna sahip çıkar ve intikam alan anlamına gelen bir Esma-ül Hüsna’sıyla hakkı yenen kulun intikamını alır. Böylece kul hakkı yiyen kulun, günahını ödetmiş olur.
Azabın bir kısmını da bu dünyada tattırır. Çevremizde etme bulma dünyası sözü gereği belasını bulanlara şahit olmuşuzdur. Öteki dünyada nasıl olabilir? Öngörüme göre yeniden dünyaya geliş inancına göre, hak yiyen kul, bir başka kuldan yaptığının aynısını görerek, cezasını tamamlar. Böylece işlediği zulmün iyi bir şey olmadığını yaşayarak öğrenmiş olur.
Ya da, belki de hak yiyen kulun, ne şekilde hak yedi ise o ( mal, mülk vs. ) bir sonra ki hayatta hakkı yenen kula geçiyordur. Doğrusunu Hz. Allah bilir.
Not: Durum böyle olsa bile elbette ki hakkı yenen kullar, zulme sapmadan haklarını aramalılardır.
KİTABINA UYDURMAK, KANUNİ KILIF UYDURMAK BAKARA 188
KUL HAKKI
Burada ( vakfa bağış kılıfıyla ) rüşvet verene, ihale bırakılarak, adam kayırıcılığı yapılıyor. Diğer ihaleye girenlere haksızlık yapılıyor, dolayısıyla bu yönüyle de bir kul hakkı yeme söz konusu. İhaleye söz konusu inşaat ile doğa katlediliyorsa, o zaman hem doğaya haksızlık, hem de bu toprağın insanlarına haksızlık yapılıyor demektir.
Yani rüşvet kul hakkı yemek, kulun hakkından çalmak demek olduğundan, rüşvet de hırsızlıktır, bence.
BAKARA-188 Yaşar Nuri Öztürk : Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın.
HAKKI YILMAZ YORUMU
BAKARA-188 Hakkı Yılmaz : Aranızda mallarınızı da bâtıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bilerek ve günah ile yemek için mallarınızı hâkimlere aktarmayın.
Bu âyette yer alan sosyal ilkeler, bâtıl sebeplerle ve rüşvetle kazanç sağlamanın engellenmesine yöneliktir. Tüm insanlara, özellikle de Müslümanlara hitap eden âyetin, Aranızda mallarınızı da bâtıl sebeplerle yemeyin ifadesiyle hırsızlık, kumar, gasp, aldatma, alış-verişte hile, hakkı saklamak, gayr-i meşru ticaret, emanet mala tecavüz, yalancı şâhitlik, çalışanın hakkını eksik vermek veya hakk ettiğinden fazlasını almak gibi tüm yanlış kazanımlar yasaklanmıştır. Buradaki “yemeyin” ifadesi, kullanımın nihai noktasını gösterir. O nedenle sadece yemek değil, bâtıldan her türlü yararlanmak yasaklanmıştır, ki buna dair Kur’ân'daki onlarca âyetten bazıları şunlardır:
29.Ey iman etmiş kişiler! Mallarınızı –kendi rızanızla yaptığınız ticaret şekli hariç olmak üzere– aranızda haksız yolla yemeyin, kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size çok merhametlidir.
30.Ve kim, düşmanlık ve şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş olarak bu yasakları işlerse, yakında Biz, onu ateşe sokarız. Ve onu ateşe atmak, Allah'a çok kolaydır.
(Nisâ/29-30)
10.Şunda kuşkunuz olmasın ki, zulme başvurarak yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına doldurmak üzere bir ateş yemekten başka bir şey yapmazlar. Ve onlar yakın bir zamanda, korkunç acılar veren bir azaba dalacaklardır. (Nisâ/10)
275 O ribayı [emeksiz, risksiz, çalışıp çabalamadan kolayca elde edilen kazançları] yiyen şu kişiler, şeytânın bir dokunuşuyla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu, şüphesiz onların, “Alış-veriş, riba gibidir” demeleriyledir. Oysa ki Allah, alış-verişi helâl, bu ribayı harâm kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'adır. Ve kim ki yeniden dönerse, işte onlar ateşin dostlarıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
276Allah, ribayı yok eder, sadakaları da artırır. Allah, tüm aşırı nankör ve günahkâr kimseleri sevmez.
277Şüphesiz iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan-ayakta tutan] ve zekâtı/vergiyi veren kişilerin Rableri katında mükâfâtları vardır. Ve onlar üzerine hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de.
278Ey iman etmiş kimseler! Eğer mü’minler iseniz, Allah'ın koruması altına girin ve ribadan kalanı bırakın.
279Artık böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Elçisi'nden size savaş olduğunu/ bozuma uğratıacağınızı; perişan edileceğinizi bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.
(Bakara/275-279)
Âyetteki, İnsanların mallarından bir kısmını bilerek ve günah ile yemek için, mallarınızı hâkimlere aktarmayın ifadesiyle de, mal kazanmak için hakimlere, yöneticilere rüşvet vermek yasaklanmaktadır. Bu âyetin nüzûl sebebi hakkında nakledilenler şöyledir:
Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin.. buyruğu, denildiğine göre Abdan b. Eşva el-Hadramî hakkında nâzil olmuştur. Bu kişi Kindeli İmru'1-Kays'tan alacağı bir mal bulunduğunu iddia etti. Bu konuda Peygamber'in (s.a) hakemliğine başvurdular. İmru'1-Kays böyle bir şeyin olmadığını söyledi ve yemin etmek istedi. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu, o da yeminden vazgeçti, kendisine ait olan arazide Abdan'ın tasarruf sahibi olmasını kabul etti ve onunla davalaşmadı.
ALLLAH'ın KUL HAKKIYLA GELMEYİN SÖZÜNÜN KAYNAĞI OLABİLECEK OLAN AYET.
MU'MİN-52
Yaşar Nuri Öztürk: O gün ileri sürdükleri özürleri, zalimlere yarar sağlamayacaktır. Lanet var onlar için ve yurtların en kötüsü onların.
Saygılar ve Sevgiler. Fatih Lütfü Aydın. 28.09.2015
Başa Dön
Kul Sözüyle Hakk Sözü Çeliştiğinde....
Bakara suresi 286 ayettir.
Yaşar Nuri Öztürk.
286. Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisini hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın.Gerçeği örten nankörler/inkârcılar topluluğuna karşı yardım et bize!"
Miraçta peygamberimize 50 vakit namazın farz olduğu rivayeti ( rivayet aktarılan söz demek ) bu ayete göre doğru olamaz.
Bu ayete göre Hz. Allah kullarına yüklenemeyecekleri yükü yüklemeyen bir Yaradan olduğunu söylüyor.
Kul sözü ( 50 vakit namazın farz olduğu rivayeti ) Allah'ın sözüyle ( yukarıdaki ayet ) çeliştiğinde hangisine itibar etmeliyiz ? ( Hangisini önemsemeliyiz ? )
Kul sözüyle Hakk sözü çeliştiğinde,
Kur'an'dan sorumlu olduğumuzu söyleyen,
Zuhruf, 44 'e göre,
Hakk sözünü esas almalıyız, elbette.
FLA
Başa Dön
Kur'an'daki Akabe
Kur'an'daki akabe,
Hakim olsaydı Türkiye'ye,
Düşer miydi insanlar,
Perişanlığa, çaresizliğe.
FLA
BELED
Bismillâhirrahmânirrahîm
90/BELED-1: Lâ uksimu bi hâzâl beled(beledi).
Hayır, bu beldeye kasem ederim ki.
90/BELED-2: Ve ente hıllun bi hâzâl beled(beledi).
Ve sen, bu beldede ikâmet ediyorsun.
90/BELED-3: Ve vâlidin ve mâ veled(velede).
Ve babaya ve doğan çocuğa andolsun.
90/BELED-4: Lekad halaknâl insâne fî kebedin.
Andolsun ki Biz insanı, meşakkat içinde yarattık.
90/BELED-5: E yahsebu en len yakdira aleyhi ehadun.
(İnsan) ona hiç kimsenin asla güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
90/BELED-6: Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ(lubeden).
O: “Pekçok mal tükettim.” der.
90/BELED-7: E yahsebu en lem yerahû ehadun.
Onu hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor?
90/BELED-8: E lem nec’al lehu ayneyn(ayneyni).
Ona iki göz vermedik mi?
90/BELED-9: Ve lisânen ve şefeteyn(şefeteyni).
Ve bir dil ve iki dudak.
90/BELED-10: Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni).
Ve onu iki yola (gayy yolu ve hidayet yolu) ulaştırırız.
90/BELED-11: Fe lâktehamel akabete.
Fakat o akabeyi (sarp yokuşu) aşmadı.
90/BELED-12: Ve mâ edrâke mâl akabetu.
Ve akabenin ne olduğunu sana bildiren nedir?
90/BELED-13: Fekku rakabetin.
(Akabeyi aşmak) kölenin azadıdır.
90/BELED-14: Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabetin.
Veya yorgun ve aç olduğu günde doyurmaktır.
90/BELED-15: Yetîmen zâ mekrabetin.
Yakınlık sahibi (akraba) olan yetimi.
90/BELED-16: Ev miskînen zâ metrabetin.
Veya çok fakir bir miskini (doyurmaktır).
90/BELED-17: Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhameti.
Sonra âmenû olanlardan (Allah’a ulaşmayı dileyenlerden) ve sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır (akabeyi aşmak).
90/BELED-18: Ulâike ashâbul meymeneti.
İşte onlar ashabı meymenedir (meymene sahibidir) (amel defteri (hayat filmi) sağından verilenlerdir).
90/BELED-19: Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeti.
Ve âyetlerimizi inkâr edenler, onlar ashabı meşemedir (amel defteri (hayat filmi) solundan verilenlerdir).
90/BELED-20: Aleyhim nârun mu’sadetun.
Onların üzerinde etrafı kapatılmış ateş vardır.
Başa Dön
Kur'an Yeter mi?
Kur'an yeter mi? sorusuna yanıt olabilecek bir ayet.
Yaşar Nuri Öztürk
Enam, 38. Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler.
Muhammet Esed
Enam, 38
38. halbuki yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi [Allah'ın] mahluku (30) olmasın: Biz, buyruğumuzda tek bir şeyi bile ihmal etmedik. Ve bir kez daha (belirtelim): (31) onlar[ın tümü] Rableri huzurunda toplanacaklardır.
30 - Lafzen, "... (onlar) yalnızca (Allah'ın) mahlukatıdır (ümem)". Ümmet kelimesi (çoğulu ümem) öncelikle bazı ortak vasıflara veya özelliklere sahip bir canlı varlıklar topluluğunu gösterir. Bu durumda, çoğunlukla "topluluk", "toplum", "millet", "cins", "nesil" vb. ile eş anlamlı görülür. Böyle her topluluk, onu meydana getiren elemanlara (ister hayvan, isterse insan olsun) hayat bahşedilmiş olduğu temel gerçeği ile tavsif edildiğinden, ümmet terimi bazan "(Allah'ın) mahlukat"ı anlamına gelir.
(Lisânu'l-�Arab,
bilhassa bu Kur'an ayetine atıfta bulunarak; ayrıca Lane I, 90). Böylece, yukarıdaki pasajın anlamı şöyle olmaktadır: İnsan, kendisini çevreleyen hayat gerçeğinin tümünde Allah'ın "işaret"lerini veya "mucize"lerini arayabilir ve dolayısıyla, "Allah'ın metodu"nu (sünnetullâh) -ki, "tabiat kanunları" olarak adlandırdığımız şeyin Kur'an terminolojisindeki karşılığıdır- daha iyi anlamak amacıyla onları gözlemlemeye çalışmalıdır.
31 - Sümme edatı, çoğunlukla, zaman veya tertipteki akışı/dizilişi gösteren bir bağlaç ("sonra", "sonradan" veya "bunun üzerine") olarak, bazan da "ve" ile aynı anlamda basit bağlaç olarak kullanılır. Ama daha başka bir kullanımda -ki, Kur'an'da ve İslam öncesi Arap şiirinde örneklerine çok sık rastlanır- sümme, belli bir şeyin daha önce ifade edildiğine ve şimdi yeniden vurgulandığına işaret eden bir tekrar vurgusu anlamı taşır. Sümme'nin bu özel kullanımı, en doğru şekilde "ve bir kez daha" sözleriyle çevrilebilir.
Muhammet Esed alıntısı
Muhammet Esed'in çevirisi eski dil ağırlıklı olduğundan açıklama gerekiyor.
Bilindiği üzere varlıkların sözcük ( kelime ), terim ve değişmeceli (mecazi ) anlamları vardır.
Lafzen: sözcük anlamı olarak.
Istılahta: terim anlamı olarak.
Mecazen: değişmeceli ( mecazi ) anlamda.F.L.A.
Ayrıca her şeyin yazılı olduğu şey, Kuran’ın da ondan geldiği, Allah katında ki Ana Kitaptır.
Zuhruf Suresi
2. O ayan beyan konuşan Kitap'a yemin olsun ki,
3. Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptık.
4. Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.
Demek ki Kur’an Ana Kitap’ tan gönderilmiş bir kitaptır. Fatih Lütfü Aydın.
Kur’an’ da Her Şey Var mıdır?
Kur’an her şeyin adresini vermiştir.
Enbiya Suresi
7. Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz erler gönderdik. Hadi, sorun zikir/Kur'an ehline, eğer bilmiyorsanız...
Nahl Suresi
43. Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur'an ehline sorun.
Not: “Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine engel değildir” yani bir hükmün ( Kur’an ayetinin), özel olması ( burada Kur’an ehli ) genellemeye engel değildir. Yalnızca Kur’an ehline değil her konunun ehline, uzmanına sorulabileceği anlamına gelir. Ayrıca her şeyin yazılı olduğu şey, Kuran’ın da ondan geldiği, Allah katında ki Ana Kitaptır.
Zuhruf Suresi
2. O ayan beyan konuşan Kitap'a yemin olsun ki,
3. Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptık.
4. Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.
Demek ki Kur’an Ana Kitap’ tan gönderilmiş bir kitaptır. Fatih Lütfü Aydın.
BURÛC
21. İş onların iddialarının aksinedir! O, çok yüce bir Kur'an'dır.
22. Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır.
NEBE-29
Oysaki biz, her şeyi iyiden iyiye sayıp kitaplaştırmıştık.
Yunus Suresi
61. Bir iş ve oluşta bulunsan, Kur'an'dan bir şey okusan; herhangi bir iş yapsanız, siz ona dalıp gitmişken biz üstünüzde mutlaka tanıklarız. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha küçüğü de daha büyüğü de Rabbinden uzakta/gizli kalmaz; tümü apaçık bir Kitap'tadır.
Enam Suresi
38.Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler.
59. Gaybın anahtarları O'nun yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir dâne, yaş ve kuru her şey apaçık bir Kitap'ın içindedir.
91. Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
HADÎD-22
Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır.
YÂSÎN-12
İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin).
1. innâ : muhakkak ki biz
2. nahnu : biz
3. nuhyi : diriltiriz
4. el mevtâ : ölüler
5. ve nektubu : ve yazarız
6. mâ kaddemû : takdim ettikleri şeyleri
7. ve âsâre-hum : ve onların eserleri
8. ve kulle şey'in : ve herşey, hepsi
9. ahsaynâ-hu : onu saydık
10. fî : içinde
11. imâmin : önder, rehber, imam
12. mubînin : açıkça, apaçık
Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.
Neml Suresi
75. Yerde ve gökte hiçbir gayb yoktur ki, açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.
Hac Suresi
70. Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunların tümü bir Kitap'tadır. Bütün bunlar Allah için çok kolaydır.
Vakıa Suresi
77. O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.
78. Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.
İsra Suresi
58. Hiçbir kent/medeniyet dışta kalmamak üzere, kıyamet gününden önce hepsini ya helâk edeceğiz yahut da şiddetli bir azapla azaplandıracağız. İşte bu, Kitap'ta satır satır yazılmış bulunuyor.
Taha Suresi
51. Dedi: "Peki, ilk nesillerin hali ne olacak?"
52. "Onlara ilişkin bilgi, Rabbim katında bir Kitap'tadır. Rabbim ne şaşırır ne de unutur."
Kehf Suresi
27. "Onlara ilişkin bilgi, Rabbim katında bir Kitap'tadır. Rabbim ne şaşırır ne de unutur."
Sebe Suresi
3. Küfre sapanlar şöyle dediler: "Kıyamet saati bize gelmez!" De ki: "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size mutlaka ve mutlaka gelecektir! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli kalmaz." Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere, her şey apaçık bir Kitap'ta belirlenmiştir.
Fatır Suresi
11 .Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltılması da mutlaka bir Kitap'ta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır.
Kaf Suresi
4. Toprağın onlardan neyi eksilttiğini pek iyi bilmişizdir biz. Her şeyi saklayıp koruyan bir Kitap var katımızda.
Hadid Suresi
22. Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır.
Oku! Bugün Sana Kitabın Yeter.
Fıtrat yaratılışta insana yüklenen Hakk rızasına uygun özellikler.
Rûm Suresi 30-32. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı
Bunun yanında insan hevasına ( boş arzularına ) yenik düşer.
Bu yüzden rezillik sergilemeyi sever.
Bunu bize Kıyamet, 5 ayeti söyler.
Kıyâmet Suresi - 5-6 . Ayet Tefsiri
Fıtrat Ak köpek,
Heva Kara köpek.
Ak köpeği beslersek,
Ruhumuz yeşerecek.
Kara köpeği beslersek,
Bizi yeyip bitirecek.
Besleyip de Kara köpeği,
Yemeyelim durmadan köteği.
Yaradan insanın önüne 3 kitap serer ve der,
"Oku! Bugün sana kitabın yeter."
Ey! İnsan,
Kur'an, Evren ve İnsan,
Kitaplarını akıl ve vicdanla okumazsan,
Ruhun çölleşir,
Kurtulamazsın çöl karanlıklarından.
İsra, 13-14
FLA
Kur’an, insanın önüne okunmak üzere üç ayrı ‘kitap’ sunuyor:
-Kâinat (evren) kitabı,
-Vahy kitabı, yani Kur’an,
-İnsan kitabı.
İsra, 14,
Yaşar Nuri Öztürk: "Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak öz benliğin yeter. Ikra’ kitâbeke, kefâ bi nefsikel yevme aleyke hasîbâ(hasîben).
1. ikra' : oku
2. kitâbe-ke : senin kitabın, kitabını
3. kefâ bi : kâfi oldu
4. nefsike : senin nefsine, nefsin
5. el yevme : (bu) gün
6. aleyke : sana
7. hasîben : hesap görücü olarak
Not: Ahirette önümüze açılacak olan amel defterini utanç içinde okumak 8istemiyorsak, dünyada özbenliğimizin ya da nefsimizin muhasebesini iyi yapmalıyız, bence. F.L.A.
3.12.2016
İsra Suresi
12-14. Biz, geceyi ve gündüzü iki ayet yaptık; sonra gecenin ayetini silip gündüzün ayetini gösterici yaptık ki, Rabbinizden bir lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabı bilesiniz. Biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık. Her insanın uğursuzluk kuşunu onun boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız: "Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak öz benliğin yeter."
Bence, Kur'an'da sorumlu olduğumuz her şey, Kur'an'ın parçası olduğu Anakitap'ta da her şey vardır. FLA
Başa Dön
İnsan bildiği bir şeyden yola çıkarak, bilmediği bir şey hakkında bir düşünce sahibi olabilir. Birinin ya da bir şeyin, birini ya da bir şeyi acıdan, sıkıntıdan kurtarma özelliğine sahip olmasına kutsallık denir. Böyle bir özelliğe sahip olan kişi ya da şey kutsaldır.
Kur'an'ın sözünü dinleyince yani kul hakkı yemeyip, aklı işleterek teknolojieye sahip olunca ve sağlığımıza zarar veren şeylerden uzak durunca acıdan sıkıntıdan kurtuluruz.
İnsan, duyguları, düşünceleri ve istekleri olan bir varlık olduğundan bu özelliği nedeniyle kendini olaylar içinde bulur.
Bildiği dili kendini anlatma (ifade etme) aracı olarak kullanır ve böylece dili kendini acıdan sıkıntıdan kurtarır.
İşte bu nednle bütün diller kutsaldır.
Bu durumda kutsal olan Kur'an mıdır yoksa Arapça mıdır?
Söyleyin lütfen Sn.Müdür?
Hangisidir kutsal olan?
Söyleyin lütfen Sn.Doğan?
Fussilet, 44,
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir."
FLA
Konuyla ilgili bir bağlantı
Kutsal olan seccade midir? yoksa Allah'a secde edip, kul hakkı yememek midir?
Secde
Sonuç olarak kutsallık gereğini yaparak Allah'a secde etmektedir.
Eğer gereğini yapmadan secde edersek; "Vay o namaz kılanların haline." diyen Maun suresi'nin hışmına uğrarız. FLA
Başa Dön
Küreselleşme
Sovyetler Birliği’nin 1990 yılında dağılması üzerine ABD emperyalizmi meydanı boş buldu ve “Dünyanın tek efendisi olmak” amacıyla “Küreselleşme” denen emperyalist atağı sahneye koydu. Hedef, milli devletlerin tasfiyesi idi. Öncelikle Ezilen ve Gelişen Ülkeler devletsiz bırakılacaktı. Bu dönemde Vatan Partisi, “Milli devlet direnir, milli ordu direnir” sloganını ortaya koydu ve 2003 yılında Hasan Yalçın Kurultayı’nın duvarına astı.
Alıntı....
Küreselleşme: Teknoloji ve iletişimin gelişmesi ile birlikte ülkelerin sosyal, iktisadi ve siyasi açıdan birleşmeleri, birlikte hareket etmeleridir. SİS : Sosyal, İktisadi, Siyasi Aslında küreselleşme emperyalizmin sömüremediği ulusal devletleri yok edip, sömürmeyi amaçlamasıdır. Ya da bir başka deyişle emperyalizmin teknolojiyi ve iletişimi kullanarak; sosyal, iktisadi, siyasi birleşme masalıyla bir sis oluşturup, ulusal birliği ve ulusal devlet bilincini yok ederek , dünyayı sömürme amacı gütmesidir. F.L.A.
Not: İletişim: Canlılar arasında ki; bilgi, duygu ve düşünce alışverişidir.
Teknoloji: Tekniğin bilimsel olarak incelenmesidir. Teknik: Amaca ulaşmak için üretilen ve kullanılan araçlar, izlenen yollar ve uyulan kurallar bütünüdür.
Kurum
Toplumsal bir görevi yerine getirmek amacıyla insanlardan oluşmuş ( kurulmuş ) topluluğa KURUL, insanlardan ve eşyalardan oluşmuş ( kurulmuş ) topluluğa da KURUM denir. İnsanların tek başlarına gereksinimşlerini karşılayamadıkları için bir araya gelerek belli kurallar ve inançlar çerçevesinde oluşturdukları topluluğa TOPLUM denir. Bireyler gereksinimlerini kurullar ve kurumlar aracılığıyla karşılar.
Rabbena hep banacı insanlar adeletsiz davranarak bu gereksinimlerin doğru düzgün karşılanamamasına yol açar. Yani kurulları ve kurumlarıyla toplum yozlaşır. Yoz yani ilkel gelişmemiş hallerine evrilirler. Evrilirler yani evre evre ( aşama aşama ) başkalaşırlar.
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinde öğrendiğim Devrim tanımı: Toplumun bireylerinin gereksinimlerine yanıt veremeyip çürümüş kurumlarının toptan ve gerekiyorsa zor kullanarak toplum yararına değiştirilmesi. Bu değiştirme bir ya da iki kurum için yapılıyorsa buna REFORM ya da ISLAHAT deniyor.
Kurumlar.
1. Aile Kurumu.
2. Eğitim //
3. Ekonomi //
4. Din //
5. Güvenlik // ( Emniyet )
6. Ulusal Güvenlik Kurumu ( Ordu )
7. Siyaset //
Başa Dön
Önemli Dini Notlar L
Devlet dinler üstü olmalı ve bütün dinlere, mezheplere adil yaklaşmalı.
Devlet görevlilerinin elbette ki bir dini olabilir ama bunu vatandaşa dayatmamalıdırlar. Ayrıca kendi dininden olanlara da adam kayırıcılığı yapmamalıdırlar. Laiklik günü kutlu olsun.
Laiklik bir dinin ya da mezhebin uyelerinin başka din ya da mezhep uyelerine baskısını, zulmunu onleyen devlet duzenidir. Yani bireylerine din ve vicdan ozgurluğunu yaşatan devlet duzenidir.Tıpkı susuzken suyun değerini cok daha iyi anladığımız gibi, laikliğin değerini de Laik devlet ortadan kalktığında daha iyi anlayacağız, ne yazık ki.Laik insan değil devlet sıfatıdır. Her insanın iyi kotu bir inanışı vardır. Devletler dolayısıyla devlet gorevlileri. Tum inanışlara saygı duyup, devlet yetkisini o inanclara baskı aracı yapmamalıdır. Kişiler devlet gorevinde iken laik olmalıdır. Kişi devlet memuru ya da gorevlisi ise ozel hayatında dinini yaşar ama devletteki gorevini yaparken laikliğe uygun davranmalı yani devleti başka inanclara baskı aracı olarak kullanmamalı.
Bence Laiklik: bir inanışın başka inanclara baskısını onleyen devlet duzenidir. Dinsizlik değil inanışlara baskı yapmamayı hedef alan devlet duzenidir. Bu durumda Laiklik: Bir inanışın başka inanclara baskısını onleyen, devlet gorevlilerinin kendi inanc kurallarına gore değil, devletin kurallarına uygun olarak calıştığı devlet duzenidir. Dinsizlik değil inanışlara baskı yapmamayı hedef alan devlet duzenidir.
2016 - 500 = 1516, *1517'de Yavuz Mısır'ı fethederek, oradan halifeliği ve ulema ( din alimleri ) nın beyni kof olanlarını İstanbul'a getirdi. Aynı yıllarda Avrupa matbaa ile Orta Cağ karanlığından cıkarken koca İstanbul ve Anadolu Orta Cağ karanlığına gomuldu.
Not: Padişahım cok yaşa. Elveda bilime ve sorgulamaya.
*1517 çok ilginç bir tarih. Bu tarih Martin Luter King adlı bir Alman papazın Protestanlık bildirisini kilisenin duvarına astığı tarih. Bu papaz İncil'i Almanca'ya çevirmiş. Aynı zamanda Yavuz Sultan Selim'in Mısır fethi sonrası halifeliği ve beyni kof ulemaları İstanbul'a getirdiği tarih. Avrupa matbaa etkisiyle Almanca'ya çokça çevrilen İncil ile aydınlanmanın sabahına uyanırken biz bilimsizliğin karanlığına gömüldük. FLA
Gülse de dinciler,
İçlerinden lik lik,
Yine de kutlu olsun laiklik.
FLA
Laiklik din adamları yani ruhban sınıfı iktidarına karşı çıkıp egemenliği Allah'a özgülemektir. Bu, lailaheillallah sözünde beliren halk egemenliğidir. Zira Hakk halkta, halk Hakk'tadır. Bundandır ki egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Cemil Kılıç.
Laiklik üzerine daha önce yazdığım bir yazı.
Laiklik günü kutlu olsun.
Laik insan değil devlet sıfatıdır. Her insanın iyi kötü bir inanışı vardır. Devletler dolayısıyla devlet görevlileri. Tüm inanışlara saygı duyup, devlet yetkisini o inançlara baskı aracı yapmamalıdır. Kişiler devlet görevinde iken laik olmalıdır. Kişi devlet memuru ya da görevlisi ise özel hayatında dinini yaşar ama devletteki görevini yaparken laikliğe uygun davranmalı yani devleti başka inançlara baskı aracı olarak kullanmamalı.
Bence Laiklik: bir inanışın başka inançlara baskısını önleyen devlet düzenidir. Dinsizlik değil inanışlara baskı yapmamayı hedef alan devlet düzenidir. Bu durumda Laiklik: Bir inanışın başka inançlara baskısını önleyen, devlet görevlilerinin kendi inanç kurallarına göre değil, devletin kurallarına uygun olarak çalıştığı devlet düzenidir. Dinsizlik değil inanışlara baskı yapmamayı hedef alan devlet düzenidir. Laiklik bir dinin ya da mezhebin üyelerinin başka din ya da mezhep üyelerine baskısını, zulmünü önleyen devlet düzenidir.Yani bireylerine din ve vicdan özgürlüğünü yaşatan devlet düzenidir.
Tıpkı susuzken suyun değerini çok daha iyi anladığımız gibi, laikliğin değerini de Laik devlet ortadan kalktığında daha iyi anlayacağız, ne yazık ki. 2016 - 500 = 1516, 1517'de Yavuz Mısır'ı fethederek, oradan halifeliği ve beyni kof ulema ( din alimleri ) yı, İstanbul'a getirdi. Aynı yıllarda Avrupa matbaa ile Orta Çağ karanlığından çıkarken koca İstanbul ve Anadolu Orta Çağ karanlığına gömüldü. F.L.A.
Not: Padişahım çok yaşa. Elveda bilime ve sorgulamaya. F.L.A.
BÜYÜKLERE MASALLAR
İnsanlar akılları sayesinde büyük ölçüde teknolojik ilerleme sağlamış ama insanlık, maneviyat bakımından bir ilerleme sağlayamamışlar ve vicdani yoksunluk nedeniyle dünyayı kızdırıp her yerin sular altında kalmasına neden olmuşlar. Bir süre sonra güneşin etkisiyle sular birazcık çekilmiş ve dağların dorukları küçük adacıklar şeklinde ortaya çıkmış ve tufandan kurtulan bir grup insan bu adacıklarda yaşamı devam ettirmişler.
Yanlarına gelişmiş araçlar alamadıklarından ancak ilkel küçük el aletleriyle hayatlarını sürdürmeye çalışmışlar. Bir gün adamın biri can sıkıntısıyla yaş bir dalla oynarken onu tekerlek gibi bükmüş ve bir sarmaşıkla bağlayarak çevirmeye başlamış tufan öncesi yaşayanlardan kimse kalmadığından ona tekerleği icat eden adam demişler.
Herkes kendi ayakkabısını, kıyafetini, her şeyini kendi yapıyormuş. Bir gün İçlerinden bilge bir adam bazılarının çok iyi ayakkabı, bazılarının da çok iyi elbise yaptığını görünce uzmanlaşmayı önermiş ve böylece ihtiyaç fazlası üretim başlamış ve stoklar oluşmuş. Bazı uyanıklar bu stoklardan mallar çalarak, başka adacıklardaki fazla mal göz çıkarmaz ( huy çıkarır) diye düşüuen kişilere satmaya başlayınca bilge adam insanları toplayıp akıl danıştıktan sonra bir çözüm önerisinde bulnmuş. Demiş ki şu kişi güçlü, kuvvetli her gün koşuyor bunun ihtiyacını ayakkabısım, yiyeceğini biz karşılayalun o da hırsızları yakalasın. Öneri kabul edilmiş ve böylece devlet kurulmuş. Bir gün adamın biri tufan öncesi eski eşyaları kanştırırken dini bir kitap bulmuş. Allah ın rızasma uygun çok güzel sözler ıçeriyomıuş ve bunları insanlara okumaya başlamış. Bilge adam devlet işlerinde o da dini açıdan insanlara hizmet vermeye başlamışlar.
Yine bazı uyanıklar aslında haksız maddi çıkarları için dini liderin gözüne girmeye başlamışlar. Bir gün siyasi liderin dalgınlığına getirip, diğer adalara satılacak sandıkların bazılarına çaput doldunnuşlar. Olay ortaya çıkınca az daha savaş çıkıyormuş. Neyse ki bilge adam onların zararını tazmin ederek savaşı önlemiş ama dürüst adamlar dini lideri, siyasi lidere şikayet etmişler. Demişler ki bu adam LAYIK değil yönetime sen LAYKSIN. Biz LAYIKLIK isteriz.
Zaten dini lider vergiden de pay isteyince, siyasi lider mademki köprü, yol yapmak bana düşüyor o zaman vergiyi ben toplarım " Sezar'ın hakkı Sezar' a demiş. Son olay da bardağı taşıran son damla olduğundan dini liderin kişilere yalnızca dini açıdan öğretmenlik yapmasına bunun dışında ne siyasi açıdan ne de dini açıdan kimseye karışmamasma karar verilmiş.
Saygılar ve Sevgiler 20/0912007 Fatih Aydın.
Not: Ortaçağ'da devleti krallarla birlikte, kral adına vergi toplayan köy soylular ve kilisenin din görevlileri yönetirdi. Laik dini kökenli olmayan ya da kilise üyesi olmayan devlet adamı demektir. Kilise görevlisinin inanışışının kendisinde yarattığı duyguya kapılıp başka dinden olanlara haksızlık yapmasmdan dolayı bunların devlet görevine layık olamayacakları ya da bu görevi layıkıyla yapamayacakları düşünüldüğü için dini kökenli olmayan devlet adamlarına layık adam denmiş olabilir. Layık, yaraşır kelimesi bu nedenle dilimize girmiş olabilir. Laik kişi olamaz çünkü iyi ya da kötü herkesin bir inanışı vardır.Kişiler laik devlet yanlısı olabilir ama onlara laik insan denemez çünkü laik devlet sıfatıdır. Fatih Lütfü AYDIN 16.07.201 1
Laik Devlet: Bir dini ya da bir dine ait yorumu ( mezhebi ) baskı aracı olarak kullanmayan tüm dinlere, mezheplere, fikirlere eylemiyle haksızlık içermedikçe saygılı yaklaşan ve onları zorla değiştirmeye kalkmayan devlettir.
İbrahim Müteferrika
Geri Kalışın Sebepleri
İbrahim Müteferrika (d.1674 Koloşvar, Erdel Prensliği - ö.1745 İstanbul) Macar asıllı Osmanlı müteferrika, matbaacı, yayımcı, yazar ve çevirmen. Osmanlı devletinde basımevi kurup Türkçe kitap yayımlayan ilk kişidir. Coğrafi keşiflerle birlikte gücün Batı'ya kaydığını gören Müteferrika Osmanlı'daki sorunu tespit etmiş ve bunu dile getirmiştir.
“Kanunların uygulanmaması, adaletsizlik, devlet işlerinin ehil ellere verilmemesi, bilginlerin düşüncelerine tahammülsüzlük, askerlik alanında teknik bilgilerden yoksunluk, orduda disiplinsizlik, rüşvet almak, devlet parasını kötüye kullanmak ve nihayet dış dünyadan habersizlik.”
Alıntı.. https://www.facebook.com/photo/?fbid=742107669143844&set=a.194466467241303
Başa Dön
La İkrahe fid Din.
La İkrahe fid Din.
Dinde zorlama yok.
Yani La ikrahe fid din.
Öyleyse ahirette hesaba çekiliyoruz, niçin?
Önümüze konan iki yol var,
Biri doğru biri yanlış.
Hakk seçimi bize bırakmış.
Doğru yolu seçeceksiniz diye bir zorlama yok.
Doğru yolu seçen huzuru bulur,
Yanlış yolu seçen vijdan azabıyla kavrulur.
İyilik eden iyilik, kötülük eden kötülük bulur.
Karma felsefesinin özü budur.
Kötülere bir şey olmuyor diyenler için,
Açıklaması yapılmalı istidraç ve mühletin.
FLA
İstidrac ayeti.
Al-i İmran 178
Yaşar Nuri Öztürk Meali.
Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için.
İbrahim Suresi 42-52 Yaşar Nuri Öztürk.
42: Sakın, Allah'ı, zalimlerin yapmakta olduğundan habersiz sanma. O, onları, gözlerin korkudan donup kalacağı bir güne erteliyor, hepsi bu...
43: Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır.
44: İnsanları, azabın kendilerine ulaşacağı gün konusunda uyar. O gün, zalimler şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar geri bırak da çağrına cevap verip resullere uyalım." Daha önce siz, kendiniz için çöküş ve bitiş yoktur diye yemin etmediniz mi?
45: Siz de o kendilerine zulmetmiş olanların barınaklarında oturmuştunuz. Onlara nasıl davrandığımız size açık seçik belli olmuştu. Size örnekler de vermiştik.
46: Tuzaklarını kurmuşlardı ama Allah katında da onlar için tuzak var. Zaten onların tuzakları dağları yerinden oynatacak türden olsa neye yarar!
47: Sakın Allah'ı, resullerine verdiği söze ters düşer sanma. Allah Azîz'dir, intikam da alır.
48: O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın huzurunda dikilir.
49: O gün suçluların, birbirine perçinlenmiş bukağılarla çengellendiklerini görürsün.
50: Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini ateş bürümüştür.
51: Çünkü Allah, her benliği kendi kazandığıyla karşı karşıya getirecektir. Allah, hesabı çok çabuk görür.
52: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'tan başka ilah olmadığını bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
Kötülere bir şey olmaz, diyenler için Allah yarına bırakır, yanına bırakmaz, atasözünün kaynağı olabilecek 2 ayet.
İbrahim,
42﴿ Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış;
﴾43﴿ Başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar.
İbrahim, 42-43-ayet-tefsiri
Allah doğrularla beraber,*
Ama mühlet ve istidrac destekli zalimler,
Nedeniyle cehenneme döndü her yer.
Mühlet*1 ve istidrac*2 ne zaman biter?
Böyle diye diye Allah dolduruşa gelir mi?
Gelip de helak eder mi zalimleri?
*1 Mühlet: Hz.Allah'ın zalimlere tanıdığı süre.
*2 İstidrac: Hz.Allah'ın zalimlere onlar şımarıp da daha çok azıp, daha da belalarını bulsunlar diye haketmedikleri halde derece derece ve bol bol olanakları, nimetleri sunması.
FLA
Al-i imran, 178. ayet
178: Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için. 179: Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır.
Aşağıdaki ayetler, "Haticeyi bırak, neticeye bak ata sözünün kaynağı olabilecek ayetler bence. Tabiiki neticenin alınması bayaa uzun bir süreç. Pokunu çıkartırcasına sürdürülen bir uzuuun süreç.
Fusullet, 30-32. ayetler
Bakara, 212. ayet
Allah Doğrularla Beraberdir şiiri.
İstidrac
Başa Dön
Libido.
Bazı doktorlar öğün atlamanın sakıncalı olduğunu söylüyor. Örneğin bir iki gün öğle yemeği yemeyince beyin vücudun yakmaya alıştığı miktar vücuda yine girsin diye açlık merkezini uyarıyor. Böylece insan kıtlıktan çıkmış gibi 4 öğûnlük miktarda yemek yiyerek şişmanlıyor. Bazı doktorlar da sabah ve akşam olmak üzere 2 öğün yeyin diyor. Uzun süre aç kalan vücut yağlardan yakarak ve zararlı maddeleri eriterek zayıflamayı sağlıyor. Bu 2 görüş birbirine zıt görünse de 2 si de doğru ama nasıl olabilir?
Evet. Batı'nın bize öğrettiği gibi 3 öğün yersek, 2 öğünle öğün atlamış oluruz ve beyin bize 4 öğünlük yemek yedirir. Bir şeye 21 gün devam edince vücut o şeye alışırmış.
Biz de açlık merkezine kafa tutarak 21 gün 08:00 dan 16:00 a kadar aç kalabilirsek, günlük öğün miktarımız 2 olur ve öğün atlamamış oluruz. Yağlardan yakan ve zehirleri eriten vücut ile ( eğer kötü alışkanlıklardan da uzak isek) o nazlı libidoyu ele geçirmiş oluruz. O libido ki bayanlar için bir prens ve baylar için de bir prensesdir.
Esas yiğitlik de budur ama o prensesi kucaklamak demir leblebiyi çiğnemek kadar zordur.
F.L.A
Libido
Ustanın biri şikayet edip duran çırağına,
Ders vermek için,
İçi tuzlu bir bardak suyu uzatmış ona.
Bu sefer şikayeti, iyice azan çırağını,
Götürmüş göle ve aynı miktar su atmış.
Gölden su içen çırak,
Bu kez sızlanmamış.
Usta da demiş ki,"Ya bardak ol ya göl, ey çırak."
Çırak da sormuş mu acaba?
Nasıl göl olunur usta?
Ben yanıt vereyim buna da,
Göl olmanın sırrı libidoda.
Hasret ve ağlamak,
Var madem,
Halimize ağlasak,
Biter dünya denen matem.
Ağlamak yalnızca hüzünlenmek olmamalı.
Ağlamakla yani çileli çabayla,
Gönle libido dolmalı.
Libido! Ey nazlı gelin,
Doğ gönlüme de dinsin hasretin.
05.02.2020
Libido yaşama sevinci veren enerji,
Verir mutluluk ve sevinç hissi.
Libidoyu nasıl elde edeceğiz usta?
Oku ve yaşama geçir,
Koruyucu hekimlik yol gösterir, sana.
Saygılar ve Sevgiler.
10.06.2019
F.L.A.
Ya Bardak Ol Ya Göl
Koruyucu Hekimlik.pdf
Kuru kayısı mucizesi.
Kuru kayısı mucizesi.
Hem kabızlığın,
Hem de hazımsızlığın çaresi.
Üstüne üstlük var,
Bir de kilo verdirmesi.
Bize de kalıyor,
Çok şükür, demesi.
Çok şükür Ya Rab!
Değil bedenim kilolarla harap.
FLA
Abı-hayat, verir bir başka tat.
Aklı çalıştırmaz, eder sakat.
FLA
Güzelimsözler.com'dan alıntı olan aşağıdaki sözler üzerine yazılmıştır.
Annem tarafından gönderildiğim markette aldığım yanlış malzemeler sonucu 'Aklın nerdeydi senin?' sorusuna milyon kere cevabımsın. / Cezbedici Sözler
Libido
Belii sözüyle senden ayrıldım, gittim.
Ahmet Arif gibi ben de,
Hasretinden prangalar eskittim.
Bu bedenli a:leme çok geldim gittim.
Geldim gittim, geldim gittim.
Azalmadı hep arttı sana hasretim.
Libido veya Ab-ı hayat,
Biri doğudan bir ad,
Biri batıdan,
Akar, çakra musluklarından.
Libido ya da diğer adıyla Ab-ı hayat!
Yıllardır senin için yollarda bu zat.
İçi ürperiyor, heyhaat,
Ya seni bulamazsa,
Ya evde yoksan.
Mecnun gibi, "Leyla! Leyla!" diye kendini aratan,
İnleten, ağlatan,
Köroğlu`nu, "İlle mavili ille mavili" diye, İnletip, saz çaldırtan,
Aksın artık çakra musluklarından
Duamızı kabul eyle Yüce Yaradan!
Hasret ve ağlamak,
Var madem,
Halimize ağlasak,
Biter dünya denen ma:tem.
Ağlamak yalnızca hüzünlenmek olmamalı.
Ağlamakla yani çileli çabayla,
Gönüle libido doğmalı.
Libido! Libido!
Doğ gönlüme doğ.
Libido! Ey nazlı gelin,
Doğ gönlüme de dinsin hasretin.
5.02.2021
Saygılar ve sevgiler.
F.L.A
Not: Abı-hayat, cinsellik duygusunu da barındırmak üzere insana yaşama sevinci veren duygunun adı, hayat suyu.
Ab su demek olup, abdest yani su ile birlikte olma su ile dost olma sözcüğünde de bulunur.
Abdest, suyun gözenekleri açıp insanı temizlemesi ve negatif enerjilerin çıkmasıyla insana güç vermesi demek, olabilir. Böylece su insanı desteklemiş, güçlendirmiş olur.
Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 13.2.2021 21:27:00
Mevlana'nın çağırıp, durduğu zat,
Aslında Şems ( Güneş ) değil Ab-ı hayat.
Akar çakra musluklarından,
Ruha katar, lezzet, tat.
Onu tatmak istiyorsan,
Çakra musluklarında eyle tamirat.
Nefsi terbiye ve Salih amel ile,
İnşallah, Akar ruhumuzda ab-ı hayat.
Verdiği coşkuyla, keyfimiz artar, kat be kat.
FLA
21.07.2021
Başa Dön
Liyakat
Liyakat
İstanbul'u alan,
Fatih Sultan Mehmet Han.
İstanbul'u kurtaran,
Mustafa Kemal Atatürk.
Liyakat ikisinde ortak özellik.
Topçu ustası Urban'a görev vermiş, Fatih.
Nazizimden kaçan Yahudi bilimcilere kucak açmış, Atatürk.
Liyakat yani layık olana görev vermek,
Lideri yapar büyük.
Eğitim ve deneyim ister liyakat, fakat,
Dürüstlük olmayınca işler olur, sakat.
FLA
Önemli Dini Notlar M
Manevi Dinamik
İngilizce sözcükleri İngilizce olarak açıklayan Merriam-webster sözlüğüne göre dinamik isim olarak, bir büyüme, değişim, etkileşim veya aktivite sürecini kontrol eden veya etkileyen bir güç veya faktör, oluyor. Yani kısaca bir şeyi etkileyen ya da kontrol eden güç ya da unsur demek.
O zaman manevi dinamik, insanların maneviyatını etkileyen ya da kontrol eden güçlü kişi demek olabilir. Bu durumda kanaat önderi veya akil insan ile manevi dinamik aynı anlama geliyor, gibi.
FLA
Dinamik Hacı Bektaşi Veli
Başa Dön
Manipülasyon, Spekülasyon, Kestirim, ( Tahmin ) Öngörü, ( Vizyon )
İSRA -36
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
Not: Kulak, göz derken maddi açıdan ( beden , para, mal v.s. ) ve gönlün derken de manevi açıdan ( stres, bunalım, v.s. ) başınız ağrır, demek isteniyor olabilir.
FLA
HÛD-46
Allah buyurdu: Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım.
ALİ İMRAN
65. Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında neden çekişiyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz? 66. İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında biraz bilginiz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz.
Not: araştırma yapmamak anlamına gelmez bilgiyi edindikten sonra insan zıttıyla karşılaştırıp, doğruları öğrenme çabası içinde olmalı.
Fatih Lütfü Aydın.
Manipülasyon bir şeyi kötü bir amaçla yönetme. Telsiz cihazını kullanmaya da manipülasyon deniyor. Örneğin telsizin başındaki casus ise yaklaşan düşman ordusuyla ilgili yanlış bilgi verebilir. Telsizi alan komutan da aslında güçlü bir şekilde gelmekte olan düşman ordusuna karşı yeterli önlemi almayabilir.
Tahmin: Akla, sezgiye veya bazı verilere dayanarak olabilecek bir şeyi, bir olayı önceden kestirme, kestirim. - Önceden kestirilen, düşünülen şey. TDK
Öngörü: Bir şeyin nasıl ilerleyeceğini ve sonuçlarını güçlü bir şekilde görebilme.Vizyon.
Spekülasyon: Bir şeyi ucuzken alıp, pahalıyken satarak aradaki farktan kâr etme.
Bütün bunları borsa ile ilgili olarak bilemeyen parasal yatırımcı parasını borsa kumarhanesinde batırır. Borsa ekonomi kurallarına göre işlerse ( kumarhaneye dönüşmezse) kazanır.
Bir hisse senedinin şirketi ( o hisse senedini çıkaran şirket ) gerçekten kâr mı ediyor yoksa manipülasyon ve spekülasyon mu var, bunu parasal yatırımcı bilmeli.
Bunun için de şirketin bilançosuna bakmalı.
Hisse senedi bir gerçekten şirket kâr ettiği için yükselir, iki birileri miktarı azalıp da fiyatı artsın diye bolca satın alır. Ucuzken bolca satın aldığı hisse senetlerinin miktarı borsada azalınca fiyatı artar. Ucuza bolca alan manipülatör de yüksek fiyattan satar. Tekrar bollaşan hisse senedinin fiyatı düşer.
Tabii bu arada şirketin çok kâr ettiği daha da kâr edeceği dedikodusu ( spekülasyonu ) yapılır. Saf küçük parasal yatırımcı da bunlara kanar. Sonunda da şeyi acayip yanar.
FLA
Bilmedik Aş ya Karın Ağrıtır ya Baş
Başa Dön
Çav Bella
Çav Bella tarlasına alın teri dökmeye giden,
Çiftçinin hikâyesi.
Hoşça kal Bella!
Belki görüşemeyiz akşama.
Alın terine göz diken zalimlere,
Anlamlı bir gönderme.
Alın terine göz dikerek biriktirdiğin,
Mal, mülk senin cehennemin.
Çav Bella Çav,
Hoşça kal.
Bu hep böyle olur durur.
Alın terine göz dikenler,
Şeytani özelliklerle belasını bulur.
FLA.
1 MAYIS
TÜM DÜNYA İŞÇİLERİNİN BAYRAMI KUTLU OLSUN
ŞUARÂ-183
Yaşar Nuri Öztürk : "Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!"
Not: “Halkın emeğini değerlerini düşürerek kiralamayın” şeklinde düşünülebilir. Zaten halkın eşyası derken, insanların emek vererek ürettiği, sepetler, halılar, kumaşlar vs. vs. ler kasdediliyor olmalı. O zaman bu ayet emeğe saygı ayeti olmuş oluyor.
HÛD-85
Yaşar Nuri Öztürk : "Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın."
Not: İnsanların eşyalarını tırtıklamayın ( aşırmayın, çalmayın ) kısmı, insanların emeklerini çalmayın, emek sömürücülüğü yapmayın şeklinde düşünülebilir. Ayrıca Peygamberimiz bir hadisde “ İşçinin teri kurumadan hakkını ödeyiniz” demiştir.
ZUHRÛF-32
Yaşar Nuri Öztürk : Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.
Not: Ayrıntısı Bileşik Kaplar dosyasında yazılı olan,
FUSSİLET-10
O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere... Ayeti, Zuhruf 32 ile birlikte düşünüldüğünde tutarsızlık varmış gibi görünüyor çünkü Zuhruf 32’de “Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın.” Diyerek çalışan ve çalıştıran olmak üzere 2 sınıf varettik diyor, FUSSİLET-10’da da herkesin rızkını eşit verdik diyor.
BAKARA-2
Yaşar Nuri Öztürk : İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. Ayetinde de Kur’an’da tutarsızlık yok deniyor. O zaman bizler ya yanlış yorum yapıyor ya da parçaları doğru bir araya getiremiyoruz demektir.
ÂLİ İMRÂN-26
Yaşar Nuri Öztürk : Şöyle yakar: "Ey mülkün Mâlik'i, sahibi olan Allahım! Sen mülk ve saltanatı dilediğine verir, mülk ve saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, herşeye kadirsin."
ÂLİ İMRÂN-26’da mülk ve saltanat sahipleri ya da çalıştıranlar, çalışanlarla yer değiştiriyor. Bu da reenkarnasyon ile oluyor, belki de.
Etme bulma dünyasının bir gereği olarak çalıştıran yaptığının yanlışlığını, çalışan olup haksızlık görerek, yaşayarak öğrenmiş oluyor. Belki de Hz. Allah,
FUSSİLET-10
O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere...
Ayetinin gereği yerine gelsin adil paylaşımlarla herkes eşit olsun diye nöbetleşe imtihanlarla bizi eşitliğe yönlendirmek istiyor.
Herkes lüks arabaya binip, lüks evlerde yaşayamaz, herkes zengin olursa çöpçülüğü, şöförlüğü kim yapacak şeklinde ki bir soru için şunlar söylenebilir. Bir kere lüks olmazsa olmazlardan değildir, yani zaruri gereksinimlerin dışında kalan gereksinimlerdir. Adil paylaşımlar olmayınca ortaya çıkan üst sınıf için kapitalistler tarafında üretilirler. Bunlar bence adil paylaşım olmayınca insanı kibire ve günaha sokan imtihan araçlarıdır.
Kapitalistlerin belirlediği maaş uçurumları olmasa kişilerin sahip olduğu şeyler lüks olmaz, kibir ve sınıflaşma olmaz. Müdürle temizlikçinin arasında maaş uçurumu olmazsa herkes zengin olursa çöpçülüğü, şöförlüğü kim yapacak sorusuna da gerek kalmaz.
Bu arada müdürlük bilgisi olan müdürlük yapar, olmayan temizlik işçiliği yapar. Maaş uçurumu olmayınca da toplumsal barış sağlanmış olur.
SÂD
23. Yaşar Nuri Öztürk : "Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi."
24. Yaşar Nuri Öztürk : Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi.
Ayetleri gereği uçurumu Rabbena hep banacılar oluşturmaktadır.
Ayrıca,
Necm, 39;
Yaşar Nuri Öztürk: Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. 40: Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. 41: Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.
Bakara,
215,
Yaşar Nuri Öztürk: Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir."
219:
Yaşar Nuri Öztürk: Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
Tevbe,
34
Yaşar Nuri Öztürk: Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula.
35
Yaşar Nuri Öztürk: Gün olur, cehennem ateşinde onların üzerine lav dökülür de bununla onların alınları, böğürleri, sırtları dağlanır: "İşte egolarınız için yığdıklarınız. Hadi tadın biriktirmiş olduklarınızı!"
Enfal, 39
Yaşar Nuri Öztürk: Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görecektir.
Kasas, 5;
Yaşar Nuri Öztürk: Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.
Şuara, 227;
Yaşar Nuri Öztürk: İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp başaşağı döneceklerini yakında bilecekler.
https://yavuzaslan1960.tr.gg/Siir.htm#Sendika
Başa Dön
Meal ve Yorum
Meal ve Yorum ( Tefsir ) un Anlaşılabilmesi için Bir Örnek. Kur'an'ın Ozgun ( orjinal ) metninden ( Latince harflerle yazılmış olarak) bir bolum. La ilahe illallah. Meali ( Turkce Anlamlısı ) Allah'dan başka tapılacak yoktur. Tefsiri ya da yorumu. Her şeyi yaratan ve her şeye gucu yeten Allah'tır. Ancak O'na tapmalı, tabi olunmalı. Aksi halde insan ve Allah'tan başka taptığı varlık Allah onunde hesap verecektir. İlah olan yani kulluk edilecek ( ibadet edilecek ) olan, itaat edilecek, koyduğu ilkelere uyulacak olan O'dur. Allah'tır. Ne yazık ki bazı mealler ( Kur'an'ın Turkce Anlamlıları ) duzgun yapılmadığı icin yoruma donuşmuştur. Bu durumda her meali; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle olcmeliyiz. Kur'an'a inanmayanlar Evrensel Ahlak ve Hukuk Kuralları ile mealleri olcmeli. Olmazsa Arapca oğrenilmelidir. Meâl Sozlukte "bir şeyin varacağı gaye, bir şeyi eksiltmek" demektir. Istılahta, Kur'an ayetlerini her yonu ile aynen cevirme iddiası olmaksızın, başka bir dile aktarmak anlamında kullanılır. Kur'an'ın kelime ve cumlelerini kelimesi kelimesine, hicbir anlamını eksik bırakmadan başka bir dile cevirmek mumkun olmadığı icin Kur'an'ın başka dillere cevirisine meal ismi verilmiştir. Bu kelime ile yapılan cevirilerde eksik olabilir, bu anlam, ayetin, kelimenin yaklaşık manasıdır demek istenir. (bk. Terceme) (İ.K.)
Mehdi
Mehdi
Kasas 56'ya göre hidayet yani doğru yola iletme Hz. Allah'a ait. O zaman Mehdi yani kurtarıcı birini beklemek Kur'an'a aykırı olmakta. Ayrıca Bakara 2'ye göre de bu dilediği kişilerin de takva sahibi kişiler olduğu anlaşılıyor. Hüden yani klavuz da Kur'an olmakta.
KASAS-56: İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne). Yaşar Nuri Öztürk:
KASAS-56: Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.
BAKARA-2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).
Yaşar Nuri Öztürk:
BAKARA-2: İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.
BAKARA-272: Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne). Yaşar Nuri Öztürk:
BAKARA-272: Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini/dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkândan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız.
Sonuç olarak "İnsan için çalıştığından başkası yoktur" ayeti ( Necm, 39 ) gereği herkes ancak kendisini kurtarabilir. Yani Herkes ancak kendisinin mehdisidir. Bununla birlikte Peygamberimizin ezilenleri müşriklerin zulmünden kurtarması örneüinde olduğu gibi bir kurtarıcı düşünülebilir. Nefsi-Emmare'den kurtuluş ise ancak ve ancak kişinin çabasıyla olabilir.
İlgili bir başka yazım..
Kasas, 56
Yaşar Nuri Öztürk:
Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.
Bakara, 2
Yaşar Nuri Öztürk:
İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.
Kur 'an bir ayetine bir başka ayetiyle açıklık getirir. Kasas 56'da Allah istediğine kılavuzluk eder deniyor. Kim bunlar sorusunun yanıtını da Bakara 2'deki korunup sakın anlar yani takva sahipleri kısmı veriyor.
Ayrıca doğru yola iletmenin şeyhlere vs. lere değil Allah'a ait olduğunu da Kasas 56'dan anlamış oluyoruz.
Takva Allah''ın azabından sakınmak için rızasına uygun yaşamak demek. Araplar Kur'an'dan önce devenin tekmesinden sakınmak için biraz gerisinden yürümeye takva dermiş.
Önlem alıp sakınmak en doğrusudur.
Biraz sakın biraz geri dur.
Öğrenemezsen haddi bilmeyi,
Yersin böyle tekmeyi.
Takva Şiiri
Mehdi Beklemek Yerine
Mehdi beklemek yerine,
Sahip çık,
Eline, beline, diline.
Eline (yurduna), beline (nesline), diline (Türkçene)
2 anlamda da kullan,
Eline, beline ve dilineyi,
Sona erdirmek için,
Yabancıya el açıp dilenmeyi,
Devam ettir, direnmeyi.
FLA
Eline, Diline, Beline.
Eline, diline, beline sözüyle ilgili Halil Nebiler'den değişik bir yorum dinledim.
Bire bir olmasa da anlam olarak şöyle:
Eline yani iline, yurduna, diline yani konuştuğun dile, beline yani zürriyetine ya da senden dünyaya gelen nesle dikkat et.
Şimdiye kadar bilinen yorumuna göre, Eline dikkat et yani hırsızlık yapma ve kimseye şiddet uygulama.
Diline dikkat et yani yalan söyleme ve kimseyi kötü sözle incitme.
Beline dikkat et yani nefsine hakim ol ve kimseye saldırma, zina etme.
Sonuç olarak, hepsi de hayata geçirilmeli bence.
Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 31.5.2024 12:08:00
FLA
Başa Dön
Mekaasıd Hükümler Vesail Hükümler.
Bazı şeyleri bilmek için din a:limi olmak gerekmez. Mantık ( doğru ve tutarlı yani zıtlık barındırmayacak şekilde düşünme ) yeterli olabilir. Şeri hükümler, mekaasıd ve vesail hükümler olarak 2' ye ayrılır. Bilindiği üzere hüküm yani yargı; kişi, kurum ya da bir konuyla ilgili olarak belirtilen düşünceler ve alınan kararlardır. Şu kişi iyidir, suçsuzdur ya da suçludur gibi. Şeri hükümler de Hz.Allah'ın biz kullarıyla ilgili aldığı kararlar yani O'nun emir ve yasaklarıdır. Mekaasıd, kasdedilen yani amaçlanan demek olup, kısaca amaç da denebilir. Vesail ise araç anlamına gelen vesilenin çoğuludur. Vesile, kendisiyle başka bir şeye yaklaşılan şey yani amaca ulaştıran şeydir. Örneğin namaz ibadetine yaklaşabilmemiz için abdest almalıyız. Bu durumda namaz mekaasıd ve abdest de vesail hükümlerden olmaktadır. Şimdi infak yani paylaşım, yoksulu destekleme mekaasıd hüküm olup, kurbanlık hayvan kesip, yoksula et yedirmek ise vesail hükümdür. Esas olan ya da asıl bizden istenen mekaasıd hükümleri yerine getirmektir. Bu durumda infak yani yoksula yardım amacının araçlarından hangisini kullanacağımız, bize kalmış bir iştir. Et yedirebilir ya da bir yoksulun ameliyat harcamalarını karşılayabiliriz. Yoksula et yedirirken biz de bolca et yeme olanağı bulduğumuzdan belki de çoğunlukla kurbanlık hayvan kesme yolunu seçiyoruz Sonuç olarak ibadet yani kulluk infak etmektir. Diğerleri de infak amacına yaklaştıran araçlardır. Amacı sakatlamayacak şekilde hangi aracı seçeceğimiz bize kalmıştır. 24.07.2020 Cuma FLA Mekasıd-ı hamse için... Mekasid-i Hamse
Not: Mekasid-i Hamse yani İslam'ın korumayı amaçladığı 5 şey olan; akıl, can, mal, din ve inanç özgürlüğü ve aile mekaasıd hükümlerin yani amaç hükümlerin bir özetidir. Vesail hükümler yani araç hükümler bunları sakatlayacak şekilde uygulanamaz.
Kurbanlık
Kurban Allah'ın gözüne girme,
O'na yakınlaşma,
Kurbanlık da yakınlaşma aracı olmakta.
Allah'a yakınlaştıramıyorsa kurbanlık,
Ruhun olur hep karanlık.
Kurban Allah’ a yakınlık demek.
Sabahlık sabahları giyinme aracı.
At, deve bir yere yakınlaşma aracı
Kurbanlık ta Allah’ a yakınlaşma aracı.
Kurban yakınlık, kurbanlık yakınlaştıran araç.
Takva Allah’ a yakınlaştırmada adeta taç.
Takvadır esas gönüle girme, esas Hac.
Böyle söylüyor, 37. ayetinde, Sure-i Hac.
Onların etleri de kanları da Allah’ a asla ulaşmaz;
Fakat sizin takvanız O’ na ulaşır.
Gitsen de bin kere hacca?
Allah’ ımız demez mi uzattın mı el işsize, aça?
Kurbanlığı keserken, oğluna, dünyalığa olan,
Aşırı sevgini de kesmezsen,
Olunur mu hiç Allah’a yakınlaşma, Allah’a kurban?
Masivayı Allah’tan çok seversen.
Tin Suresi ayet 1
Acaba ne demektedir?
Belki de incir beynimiz,
Zeytin de gözlerimiz.
Basiret ya da üçüncü göz denen,
Kalp gözlerimiz.
Onların ışıldaması için,
Ruhumuz olmalı tertemiz.
Sad Suresi ayet 45
Basiret, vizyon,
Etten olmayan, duyular üstü görüş gücü.
Derinden güçlü, kuvvetli bakış.
Basiret, vizyon, vize geçiş.
Ruhun derinliklerine yükseliş.
Dünya yarışındaki gerçek finiş.
Nefsi terbiye ile olur bu iş.
Nur Suresi ayet 35
Allah dilediğini kendi nuruna klavuzlar.
Belki de değer verildiği için,
Üzerine yemin edilen, o incir ve zeytin,
Çerağı, nuru yanmış evliyalar.
Edilir mi birden fazla hac?
Var iken bunca işsiz, bunca aç.
Cahiliye devrinde ticaret yeri,
Pazaryeri imiş Hac.
Biraz da ahiret ticareti yap,
Bak ömrüne saat kaç.
Dinimizde de var hırs,
Daha hayırlısını isteme.
Ayet 7, Sure İnşirah.
Sen iste, kurala uygunsa vermez mi Allah?
Ama kul hakkına yönelmişse,
Dizginle nefis atının yularını.
Aşamazsın yoksa, esfel-i safilini,
Sefilliğin en sefilliğini,
Aşağının da aşağılarını.
Tin Suresi ayet 5
Sefillikten kurtulmak için,
Nefsinle güreş.
Bakara Suresi ayet 195
Hucurat Suresi ayet 15
Tevbe Suresi ayet 20,111
Al-i İmran Suresi ayet 77
Yeminini değil Masivayı sat,
Sefillikten kurtarsın seni ahiret ticareti.
Bakara suresi 196.- 200. ayetler.
İhramla ilgili,
Bir süreliğine masivayı unutturup,
Allah’ı, ahireti düşündürten dizeler.
Ayet, 155 Sure Bakara. Ayet, 186 Sure Al-i İmran.
Gerçek, kalıcı kârı verir, sabredene imtihan.
Sabır, çabalı bekleyiş,
Sabırla hallolur inşallah heriş, eriş.
Şeytanı etten kol değil,
Esas iraden, aklın taşlar.
Kafası o zaman yarılır,
O zaman İlahi Aşk başlar.
Açılır önüne sonsuzluk yani arşlar.
Saçılır önüne doyumsuz tatlar, ruhsal aşlar.
Saygılar ve Sevgiler.
14/12/2007
Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 20.8.2014 14:39:00
Başa Dön
Mert ve Namert
Erkekliğin ve kadınlığın ( aslında dişiliğin yani dışılığın yani olumsuzluğun ) cinsiyet anlamları dışında mecazi ( değişmeceli, gerçek anlamın dışında ) olarak, mert ve namert anlamları vardır. Daha açıkçası erkeklik ve kadınlık insan cinsiyetiyle ilgili sözcüklerdir ve mert, namert sözcükleriyle karıştırılmamalıdır. Tıpkı baş örtüsü ile türbanın karıştırıldığı gibi bunda da bir çarpıtma yapılmakta.
Mert direnen demek Hz.Allah'a götüren doğru yola (bk. Akabe) oturup bizleri saptırmaya çalışan şeytana karşı direnen demek. Bu kişiler her işini Hakk rızasına uygun yapar. Namert de mertin dişisi yani dışı, zıttı demek.
Kur'an'la zıtlığı apaçık belli olan ve bence uydurma olan “İşlerini bir kadına bırakan toplum asla iflah olmaz.” hadisinde yer alan kadın sözcüğü yerine namert sözcüğü konulursa ancak o zaman söz konusu hadis Kur'an'a uygun olur.
Yöneticilikle ilgili olarak ben bir kişinin ( 3. cinsiyet de dahil olmak üzere ) cinsiyetine bakmam. Kadın olsun erkek olsun, şu 5 özelliğe sahip olup olmadığına bakarım.
1.Adalet ( haksızlık etmeme )
2.Danışma ( uzmanına, ehline danışma )
3. Liyakat ( emaneti ya da görevi layık olana o işin ehli, ustası olana verme )*
4.Emanete sadakat.
5. Maslahat (toplum yararına iş yapma )
Bakara, 193 ayeti:"Zalimden başkasına düşmanlık edilmez." der. Bu nedenlemaslahat sömürgecinin değil ezilenin, haksızlığa uğrayanın yanında olmayı gerektirir. F.L.A
Yöneticiliğin 5 Kur’ani ilkesi
Not: Mert ( direnen ) ve namert ( direnmeyen, şeytana ve nefsine boyun eğen ) özelliklerinin erkekle ve kadınla ilgisi yoktur. Bu özellikler erkeklerde de kadınlarda da olabilir. Ek bilgi olarak, şeytan taşlama ritüel yani sembolik törendir. Bu olayda esas olan ruhumuzdaki şeytanı ve nefsani arzularımızı taşlamak, daşlamak, dışlamak yani ruhumuzdan kovmaktır. F.L.A.
Liyakat
İstanbul'u alan,
Fatih Sultan Mehmet Han.
İstanbul'u kurtaran,
Mustafa Kemal Atatürk.
Liyakat ikisinde ortak özellik.
Topçu ustası Urban'a görev vermiş, Fatih.
Nazizimden kaçan Yahudi bilimcilere kucak açmış, Atatürk.
Liyakat yani layık olana görev vermek,
01.06.2022
FLA
Başa Dön
Meşru ve Hukuki
Terimlerin yani bilim, sanat, spor ve meslek dallarına ait sözcüklerin anlamlarını yani anlatmak istediklerini doğru anlamalıyız. Meşru isim olarak yasal olan demek, sıfat olarak da yasal demek. Bu durumda meşru düzen yasal düzen oluyor.Hukuk haklar ya da hakların korunması anlamında isim oluyor. Hukuki de hakların korunduğu anlamında sıfat oluyor. Örneğin hukuki düzen hakların korunduğu düzen olmakta. Bir düzenin meşru yani yasal bir düzen olması onu hukuki yapmaz. Bir yasal düzenin hukuki olması için hakların korunması ve kollanması şarttır. Sonuç olarak meşru yani yasal uygulamalar hakları korumuyorsa, hukuki değilse doğru olarak kabul edilemez. Peki insanlar işkencesiz konuşmuyorsa ne olacak, işler nasıl yürüyecek? Yanıt: Biz doğru olup, Hak rızasına uygun iş yaparsak, inşallah Allah bize bir çıkış yolu halkeder. ( oluşturur, yaratır )
06.11.2021
FLA
Alıntı .
Eymür, tüm bu konularda konuşurken, oldukça rahat ve kendinden emin görünüyordu. Röportajın ilk bölümünde yer alan, "Benim için devletin yaptığı her şey meşrudur" sözleri de bunun göstergesi zaten. Eymür'e göre bu noktada önemli olan, devlet görevlilerinin menfaat odaklı davranmaması. Eymür, 1970'lerden bugüne, Kızıldere'den Ergenekon'a kadar uzanan tanıklıklarını anlatırken bu bakış açısını hep sürdürüyor. Eymür'e yönelttiğim sorular ve yanıtları şöyle
Alıntı adresi
Metafizik.
Görmesek de ruhumuzun olduğunu hepimiz kabul ederiz. Öldüğümüzde ruhumuzun bedenimizi terk ettiğini de kabul ederiz. Metafizik fizik ötesi ya da madde ötesi demek yani ruhlar a:lemiyle ilgili olan demek. Öyleyse hepimiz metafiziğe inanıyoruz. Bundan başka ben arınmayla ruhun bedeni özgürce ve beden sağ iken de terkedebileceğine de inanıyorum. Ölmeden önce ölme bu olmalı. Bu durumda, telepati beş duyu organı kullanılmadan gerçekleştiğine göre, ruhsal sohbet olmalı. Bunun için ruhu ve bedeni her türlü haksızlıktan arındırmak lazım. Bu özellikler üst düzey ruhlara ait olduğuna göre, arınma şart bence.
15.02.2018 F.L.A.
İletişim; canlılar arasındaki duygu, düşünce ve bilgi alışverişi olduğuna göre, Telepati de canlılar arasındaki; duygu , düşünce ve bilgi alışverişi olarak tanımlanabilir bence.
O zaman bedensiz varlıklarla da duygusal ilişkiye girilebilir. Belki de cinlerden başka tür bedensiz varlıklar da vardır. Sonuç olarak, duygular Evren'in Diyalektik'ine ( zıtlıkların çatışması düzenine ) göre her alemde rahmani ve şeytani olarak yaşanıyordur. Öyleyse Bu işlerle uğraşırken za:lim, hatta tecavüzcü ruhlarla karşılaşmak da olası. Bence nefis terbiyesi ile ruhu güçlendirmeden ruh çağırma oturumları çok sakıncalı sonuçlar doğurabilir.
Ben sayfamdaki koruyucu hekimlik bölümündeki bilgileri becerebildiğim ölçüde yaşama geçirmeye çalışıyorum. www.fatihltfaydin.tr.gg 15.02.2018 Saygılar ve sevgiler. F.L.A.
Başa Dön
Miraç.
Bakara suresi 286 ayettir.
Yaşar Nuri Öztürk.
286. Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisini hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın.Gerçeği örten nankörler/inkârcılar topluluğuna karşı yardım et bize!"
Miraçta peygamberimize 50 vakit namazın farz olduğu rivayeti ( rivayet aktarılan söz demek ) bu ayete göre doğru olamaz. Bu ayete göre Hz. Allah kullarına yüklenemeyecekleri yükü yüklemeyen bir Yaradan olduğunu söylüyor. Kul sözü ( 50 vakit namazın farz olduğu rivayeti ) Allah'ın sözüyle ( yukarıdaki ayet ) çeliştiğinde hangisine itibar etmeliyiz ? ( Hangisini önemsemeliyiz ? )
FLA
Miraç
Başa Dön
Müftülük Nikâhı
Ev alma da evlenme de dinin muamelat ( insanların birbirleriyle olan; mal alıp satma, evlenme, ev kiralama, vs. gibi hukuki işlemleri. Filan kişiyle bunca yıllık hukukumuz var sozu de buradan geliyor. ) bolumuyle ilgili. Evlenme bir ibadet değildir. Ev alma satma işini nasıl ki muftuler duzenlemiyorsa evlilik işini de duzenlememeleri gerekiyor. Ne yazık ki insanlar dini iyi bilmediğinden, hoca kıymazsa evlilik hak katında kabul olmaz, biz de zina yapmış oluruz, diye duşunuyor, olmalı. Sahte paralara gosterdiğimiz buyuk ozeni Kur'an dışı olabileceği endişesiyle, yorumlara da gostermeliyiz. Sahte parayla uğrayacağımız, para kaybından kıyaslanamayacak kadar buyuk olan, ruhumuzu kaybetme tehlikesine karşı cok uyanık olmalıyız. F.L.A. Başa Dön
Mü'min Müslüman Ayırımı.
Hucurat Suresi, 14. Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir."
Allah rahmet eylesin, Yaşar Hoca’nın dediği gibi, Müslüman etiketi taşımakla Müslüman olunmaz. Bunu genellersek, insan bedeni taşımakla insan olunmaz. Ancak Evrensel Ahlâk ve Hukuk İlkeleri hayata geçirilerek, insan olunabilir. Elbette ki bu da aileden başlamak üzere eğitimle olur.
Eğitim: Olumlu yönde davranış değiştirmedir.
Olumlu yönde, insanlık yönünde davranış değiştirmedikten sonra,Tüm Evren'i okusan hepsi boşuna.
Eğitim: Olumlu yönde, istendik ve kalıcı davranış değiştirme sürecidir.
Olumlu yönde: Haksızlık içermeyecek şekilde.
İstendik: İnsanın kendi isteği ile olmalıdır. Baskı ile olursa kişi baskı kalktığında, olumsuz davranışını sergilemeye devam eder.
Kalıcı: Kalıcı olmalı, kişi olumlu davranışı hep yapmalı, benimsemeli, ruhuna işlemeli.
Süreç: sistemde girdilerin çıktıya dönüştürülme işlemleri aşaması ya da sistemde, girdilerin çıktıya dönüşünceye kadar ki geçirdiği aşamalardır.
Sistem: Girdilerin, belli işlemlerden geçirilerek çıktıya dönüştürüldüğü ve geri bildirimlerle beslendiği düzendir.İnsanoğlu da Tam insan üretme sistemi olan bu dünyada bir girdi olarak çeşitli imtihan işlemlerinden, sürecinden geçer.
Hataların geri bildirimle tekrarlanmamasını sağlarsa sistemden, Kamil ( Tam ) İnsan olarak çıkabilir, Hz, Allah'ımızın izniyle. F.L.A.
Not: Sistemin daha iyi anlaşılabilmesi için bir bardak portakal suyu, sistemin çıktısı olacak şekilde, örnek olarak verilebilir.
Girdiler ( inputs ): İnsan, bardak, su, portakal sıkacağı ve bıçak.
İşlem ( süreç, process ): İnsan girdileri yıkayıp temizledikten sonra bıçakla portakalı keser ve portakal sıkacağında sıkar. Çekirdekleri ayıkladıktan sonra portakla suyunu bardağa döker.
Çıktı (output): Bir bardak portakal suyu.
Geribildirim ( Feedback ): Sistemdeki hataların ve eksikliklerin not alınarak bir sonraki süreçde yinelenmemesini sağlamak.
Örnek: Bıçak kör olduğu için portakal düzgün kesilememekte ve parçalanması nedeniyle portakladan tam verim alınamamakta ( yani portakal suyunun bir kısmı ziyan olmakta ). Ayrıca kör bıçak insanın elini kesmesine ve zaman kaybına yol açmakta. Bu notlar alınarak bir dahaki süreç için düzgün bir bıçak kullanılır. F.L.A.
Cennete Girmesi Umulanlar şiiri
İlgili bir başka yazım
Önemli olan mü'min olmak,
Çaba yoksa boşadır,
Kadir Gecesi'nden hayır ummak.
FLA
MÜ'MİN MÜSLÜMAN AYIRIMI
Aslında yazıyı yazan doğru söylemiş ama mümin yerine müslüman kelimesini kullanmış. Evet bir insan hem hırsız hem mümin olamaz. Mümin kendisinden her konuda emin olunan kişidir. Mümin kendi de dahil olmak üzere, tüm yaratılmışlara zarar vermediği için tüm yaratılmışların kendisinden emin olduğu ve tüm yaratılmışa haksızlık etmeyip Allah'a itaat ettiği için kendisnin de Allah'tan emin olduğu kişidir.
Mümin ile Müslüman arasındaki Fark.
Hucurat Suresi
14. Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir."
Müslüman Allah'a ve O'nun ilkelerine teslim olmuş kişidir. Tam teslimiyeti gerçekleştirdiğinde Mümin adını alır. Yaşar Nuri Hoca'nın verdiği bir örneğe göre müslüman bir okulun öğrencisi iken, mümin o okulun mezunudur. Peygamberimizin bir adı da Emin'dir. Hatta düşmanlarından biri ( belki de Ebu Cehil ) ona düşman olduğu halde altınlarını teslim etmiş.
F.L.A
Başa Dön
Mürted
Mürted: dinden dönen.
İrtidat: dinden dönme.
Muhammet Esed Yorumu.
54. Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer imanınızı kaybederseniz, (76) Allah, zaman içinde [sizin yerinize] O'nun sevdiği ve O'nu seven insanlar geçirecektir; müminlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkar edenlere karşı onurlu; Allah yolunda üstün çaba gösteren ve kendilerini kınayabilecek kimselerin kınamasından korkmayan [insanlar]: Bu, Allah'ın dilediğine bağışladığı lütfudur. Allah (lütfunda) sınırsızdır ve her şeyi bilendir.
76 - Lafzen, "sizden her kim imanını kaybederse" -yani, İslam'a düşman olan gayrimüslimlere güvenmelerinin ve onları "dostları" ve manevî önderleri olarak kabul etmelerinin sonucunda.
https://www.kuran.gen.tr/?x=s_main&y=s_middle&kid=31&sid=5
Yaşar Nuri Öztürk, Maide Suresi,
54: Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.
Yâ eyyuhâllezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâu vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
1. yâ eyyuhâ : ey!
2. ellezîne âmenû : âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı yaşarken dileyenler)
3. men yertedde : kim geri dönerse
4. min-kum : sizden
5. an dîni-hi : dininden
6. fe sevfe ye'tî allâhu : o zaman Allâh (cc.) getirecek
7. bi kavmin : bir kavmi
8. yuhıbbu-hum : onları sever
9. ve yuhıbbûne-hu : ve onu severler
10. ezilletin : daha alçak gönüllü
11. alâ el mu'minîne : mü'minlere karşı
12. eizzetin : daha izzetli, vakarlı, şerefli
13. alâ el kâfirîne : kâfirlere
14. yucâhidûne : cihad ederler
15. fî sebîli allâhi : Allâh'ın (cc.) yolunda
16. ve lâ yehâfûne : ve korkmazlar
17. levmete lâimin : kınayanın kınaması
18. zâlike fadlu allâhi : işte bu Allâh'ın (cc.) fazlı
19. yu'tîhi men yeşâu : onu dilediğine verir
20. ve allâhu : ve Allâh (cc.)
21. vâsîun : ihsanı bol, fazlı ve lütfu geniş
22. alîmun : en iyi bilen
Not: anladığım kadarıyla Hz. Allah’ımız, dönenlere:”Sizin dinden dönmeniz bana zarar vermez,yerinize hakiki kullarım gelir.” Demek istiyor. Yani öldürün emri yok. O kendi keyfinden konuşmaz ayeti gereği, Peygamberimiz dinde olmayanı emretmez. 12.02.2018 F.L.A.
Başa Dön
Önemli Dini Notlar N
Ankebut, 45 Yaşar Nuri Öztürk: Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı da kıl! Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar.
Elbette ki Allah'ın zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.
Namaz ve Namus
"Vay o namaz kılanların haline.", diyen,
Maun Suresi varken,
Her alnı secde gören,
"Hakk rızasına uygun yaşıyor.", diyemem ben.
Namazı namusa çevirmek,
Hem namazlı hem namuslu olabilmek.
İster bayağı bir emek.
Namazı namusa çevirmek,
Hem namazlı hem namuslu olabilmek.
İster bayağı bir emek.
Namaz kılanlar arasında,
Namuslular da var ama
Yezit de namaz kılıyordu,
Namus var mıydı onda?
İbadeti, işi ve sevgiyi,
Haksızlık etmeden yaşayabilmek,
Böylece gerçek başarıyı yakalayabilmek.
İster bayağı bir emek.
27.6.2022
Fatih Lütfü Aydın
Ruhun Namaz Kılmadıkça
Başın secdede iken sen,
Kötülükler düşünmezsen,
O zaman güzeldir namaz.
Kabul olur bütün niyaz.
Hem secdede hem her demde,
Güzel huylar edinmişsen,
Makbul budur Hak indinde,
Nefse secde ettirmişsen.
Namaz eğilip kalkmaktır.
Gönül güzel olmadıkça.
Fayda yalnız vücudadır.
Ruhun namaz kılmadıkça.
Övünmeye lanet olsun.
Ne gururlanıp durursun.
Övünmeye lanet olsun.
Dersen Fatih kurtulursun.
Namazın tersi zaman,
Zamanı boşa harcamayalım, o zaman.
Zamanı boşa harcayanlar,
Asr Suresi'ne göre zarardadırlar.
Saygılar ve sevgiler
12/07/2006
Ekleme tarihi 13.11.2019
Kalkar ise Hakkın salatı, desteği,
Başlar şeytanın rehberliği,
Yaşarsın her türlü şeytani özelliği.
Demek ki 1. salat yani Hakk desteği,
İkincisinden daha önemli.
Destek sürsün istiyorsan,
Hiç ayrılma takvadan.
Araplar, takvaya Kur'an'dan önce de,
Deve tekmesinden sakınma dermiş.
Allah'ın sopası yok, demişler.
Takvasız namaz kılana,
Şeytan atar ne tekmeler.
Hz.Allah takvayı bize kalkan eder.
01.08.2018
F.L.A.
Namazın Farsça'sı namas bu da namusu çağrıştırır. Namus ise insanın dürüst olması ve kendisi de dahil olmak üzere varlık a:lemine
haksızlık etmemesidir.
Ayrıca bu tür namaza bir de salih amel eklenirse yaşanacak keyif anlatılmaz bir mutluluk olur.
F.L.A
SALT ve SALAT
YÛNUS-19
İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda
aralarında hüküm verilir/iş mutlaka bitirilirdi.
BAKARA-213
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa
düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan Kitap'ı hak olarak indirdi. O Kitap'ta anlaşmazlığa düşenler,
o Kitap'ın bizzat muhataplarından başkası değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık ve
azgınlık yüzünden, çekişmeye girdiler. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı,
Allah, dilediği kişiyi/dileyeni doğru yola iletir.
HUCURÂT-13
Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık.
Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden
haberdardır.
Yukarıda ki 3 ayete göre insanlar bir tek topluluk iken ve dolayısıyla aynı dili konuşuyorken, dağılıp biribirlerinden ayrıldıktan
sonra unutkanlıktan dolayı kelimeler değişikliğe uğramış olmalı.
Türkçe’ de ki salt ile Arapça’ da ki salat da aynı şekilde küçük bir değişikliğe uğramış olabilir. Bu düşünce doğru ise Arapça’ da ki
namaz karşılığı olan salat düşünsel, duyuşsal ve bedensel olmak üzere insanoğlunun kendisini her türlü olumsuzluk (negativite) dan
arındırması, içinde ki yabancı ögelerden kurtulması demek olabilir.
Her türlü olumsuzlukdan arınmak namazın geniş anlamıdır. Namazın dar anlamını ibadet olarak Peygamberimizin gösterdiği gibi gerçekleştirmeli, namazı öyle kılmalıyız ama geniş anlamını, yani her türlü olumsuzlukdan arınmayı savsaklarsak, o zaman Maun Suresi’ inde ki “Vay o namaz kılanların haline”* uyarısına muhatap olan kişi durumuna düşeriz. Fatih Lütfü AYDIN 15.05.2011
Türkçe - Türkçe sözlük Salt anlamı
Türkçe anlamı:
salt; 1. anlamı yalnız, sadece, tek, sırf:sanat adına konuşmakta kendinde hak gören, her konuştuğunu da salt doğrudur diye karşısındakine
kabullendirmek isteyen kimseler sardı etrafımızı.- n. cumalı. İçinde yabancı bir öge bulunmayan, mutlak. İçine, kendisine yabancı hiçbir
şey karışmamış, arı.
2. anlamı deniz kurdu, kdili; tuz katmak, tuzlamak, tuzda muhafaza etsalt a mine bir; tuzlu; hoş söz, nükte; maden tuzu, s, i, sodyum
kloruru, tuz; tuzluk; çoğ mushil tuzu; tat, lezzet; bir asit ile bir bazdan meydana gelen tuz.
3. anlamı tuz. tuzluk. tat. tat tuz. çeşni. heyecan verici şey. ilginç şey. tuz koymak. tuzlamak. tuzlayarak saklamak. heyecan katmak.
ilginçleştirmek. renklendirmek. tuzlu. tuzlanmış
Not: İngilizce'de tuz salt yazılır ve solt olarak okunur. Bilindiği üzere tuz; eti ve turşu içinde ki; salatalığı, domatesi, acuru vs.
yi çürümeye ve mikroplara karşı korur, destekler.
/ AHZÂB-56
İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen) .
1. innallâhe (inne allâhe) : muhakkak ki Allah
2. ve melâikete-hu: ve onun melekleri
3. yusallûne: salât ederler
4. alen nebiyyi (alâ en nebiyyi) : peygambere
5. yâ eyyuhâ: ey
6. ellezîne: onlar, o kimseler
7. âmenû: âmenû oldu, Allah'a ulaşmayı diledi
8. sallû: salat edin
9. aleyhi: ona
10. ve sellimû: ve selâm verin, salât edin
11. teslîmen: teslim olarak, selâm ederek
Yaşar Nuri Öztürk: Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e destek verirler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin.
Not: Ahzap 56'da Allah ve melekleri Peygambere salat ederler, siz de Peygambere salat edin deniyor. Şimdi Salatın bir tek bizim kıldığımız namaz anlamı olsaydı, ayet de Allah'ın kuluna namaz kılması gibi bir durum ortaya çıkardı ki, hâşâ böyle bir durum söz konusu olamaz. Olsa olsa HZ. Allah gönderdiği peygamberine destek olur, ya da yardım eder. Bu ayet göstermektedir ki, salatın namaz dışında destek ya da yardım anlamı da vardır. F.L.A. 17.09.2015
Nisa:102 - Yaşar Nuri Öztürk: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır.
Not:Namazın destek anlamından başka bildiğimiz ibadet anlamına da geldiğini bu ayet göstermektedir, bence. 28.10.2016
NAMAZ
Namaz Farsça bir kelime olup, Arapça'daki salât kelimesinin karşılığıdır. Sözlükte, dua, istiğfar, övgü anlamlarına gelen salât, dinî bir kavram olarak, İslâm'ın beş temel esasından biri olup, belli eylemler ve rükünleri bulunan özel bir ibadettir. Namaz, içerisinde zikir, tesbih, dua, kıyam, rüku, secde gibi alt ibadetleri toplayan önemli bir ibadettir. Namaz amellerin Allah'a en sevimli olanı, müminin miracıdır. Namaz, insana devamlı olarak Allah'ı hatırlatır, kalplere sorumluluk duygusunun yerleşmesini sağlar, kötülük ve günahla, kişi arasında bir perdedir. Namaz insanın maddî ve manevî temizliğinin vasıtasıdır.
Hanefîlere göre namazlar; farz, vacip ve nâfile olmak üzere üçe; farz namazlar ise, farz-ı ayın ve farz-ı kifâye olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit kılınan namazlar ile Cuma namazı olup, buluğ çağına erişmiş, akıllı her Müslümana farzdır. Terk edilmesi, kılınmaması büyük günahtır. Günlük farz namazlar, sabah namazı 2 rekat, öğle namazı 4 rekat, ikindi namazı 4 rekat, akşam namazı 3 rekat ve yatsı namazı 4 rekat olmak üzere toplam 17 rekattır. Cuma günleri öğle vaktinde kılınan Cuma namazı, cemaatla kılınmakta olup 2 rekattır. Farz-ı kifaye olan namaz ise, Müslüman öldüğünde kılınması gereken cenaze namazıdır. Müslümanlardan bir kısmı kıldığında diğerlerinden bu farz düşer. Kılınmadığında, o bölgedeki bütün Müslümanlar günahkar olur.
Vacip namazlar, vacip oluşu kulun fiiline bağlı olmayan (li aynihî vacip) ve vacip oluşu kulun fiiline bağlı olan (li gayrihî vacip) olmak üzere ikiye ayrılır. Li aynihî vacip, vitir namazı ve bayram namazlarıdır. Li gayrihi vacip ise, adak namazı, bozulan nâfile namazının kazası ve sehiv secdesidir. Bunlar aslında vacip olmamakla birlikte, ya kişinin adamasıyla ve nafile olarak başladığı bir namazı bozmasıyla veya namazda yapmış olduğu bir hata sebebiyle vacip olmuştur.
Farz ve vacip namazların dışında kalan namazlar ise nâfiledir. Namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler; tahiyyatü'l-mescit, kuşluk, teheccüt gibi müstehablar ve kişinin kendisinin kılmış olduğu fazladan namazlar nâfile kapsamında yer alır.
Namazın kişiye farz olmasının şartları, Müslüman olmak, buluğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir. Buna namazın vücup şartları denir. Namazın sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için, bir takım farzları, vacipleri, sünnetleri ve âdâbı bulunmaktadır. Farzları yerine getirmemek namazın bozulmasına sebep olur. Vaciplerin terki ise, eğer unutma veya hata ile yapılırsa sehiv secdesi yapılması gerekir; bilerek terk edilmesi hâlinde namazın yeniden kılınması vacip olur. Sünnetlerinin ve âdâbının terk edilmesi ise, namazı bozmadığı gibi, sehiv secdesi veya kazası da gerekmez. Ancak bunların fazilet ve sevabını kaçırmış olur. (İ.P.)
Namaz başlıklı bu yazı Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın Dini Kavramlar Sözlüğü’ nden alınmıştır.
MÂÛN*
1. Gördün mü o, dini yalan sayanı?
2. İşte odur yetimi itip kakan;
3. Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
4. Fe veylun lil musallîn(musallîne) .
1. fe : işte
2. veylun : vay haline, yazıklar olsun
3. li el musallîne : namaz kılanlara
Vay haline o namaz kılanların ki,
5. Namazlarından gaflet içindedir onlar!
6. Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.
7. Ve yemneûnel mâûn(mâûne) .
1. ve yemneûne : ve mani olurlar, engel olurlar
2. el maûne : zekât ve yardımlaşma
Ve onlar, kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olurlar.
Not: Maun Suresi’ nin Arapça özgün metninin 7. Ayetinde Maun kelimesi yer almakta.
Maun kamu hakkı,yardım, zekat ve iyilik anlamlarında kullanılıyor. Kamu, toplum ya da devlet; insanların tüm gereksinimlerini tek başına karşılayamadıkları için bir araya gelmelerinden oluşmuştur.
Bu gereksinim olgusuna maddi manevi değerlerle birlikte yaşama kararını da eklemelidir.
O zaman kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olmak ya da bunu belli bir kesime kanalize etmek toplumu oluşturan
insanlara haksızlığı doğurur. Bu da kul hakkı yemek demektir. Kul hakkı yiyerek kılınan namaz insanı kurtarabilir mi?
Fatih Lütfü AYDIN 15.05.2012
Ruhun Namaz Kılmadıkça.
Başın secdede iken sen,
Kötülükler düşünmezsen,
O zaman güzeldir namaz.
Kabul olur bütün niyaz.
Hem secdede hem her demde,
Güzel huylar edinmişsen,
Makbul budur Hak indinde,
Nefse secde ettirmişsen.
Namaz eğilip kalkmaktır.
Gönül güzel olmadıkça.
Fayda yalnız vücudadır.
Ruhun namaz kılmadıkça.
Övünmeye lanet olsun.
Ne gururlanıp durursun.
Övünmeye lanet olsun.
Dersen Fatih kurtulursun.
Saygılar ve sevgiler
12/07/2006
Fatih Aydın
Kur’an’da Namaz Ayetleri
Güzel Kurani kerimimizde geçen namaz ile ilgili ayetler. Kuranda geçen namaz ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik
listelenmekte.
Kuranda namaz ile alakali tahmini 86 ayet geçiyor
2:3 - Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar.
2:43 - Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
2:45 - Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.
2:83 - Hani bir vakitler İsrailoğulları'ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah'dan başkasına tapmayacaksınız,
ana-babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek,
namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz.
2:110 - Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz.
Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.
2:125 - Biz ta o zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize
bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: "Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için,
hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun! "
2:153 - Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.
2:177 - Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe,
meleklere, kitabave bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri
kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler,
hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da
bunlardır, korunanlar da bunlardır.
2:238 - Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun.
2:239 - Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz
şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşû ile kılın) .
2:277 - İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir
korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.
3:39 - Zekeriyya mabedde namaz kılarken melekler ona: "Allah sana, Allah'dan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve
iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler." diye ünlediler.
4:43 - Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül
edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî
münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün.
Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.
4:77 - Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık? " derler. Onlara de ki: "Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez."
4:101 - Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
4:102 - Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Not:Namazın destek anlamından başka bildiğimiz ibadet anlamına da geldiğini bu atet göstermektedir, bence.
4:103 - O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah'ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.
4:142 - Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı pek az anarlar.
4:162 - Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, namazı kılan, zekatı veren, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük bir mükafat vereceğiz.
5:6 - Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.
5:12 - Allah, İsrailoğularından söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik... Allah şöyle demişti: " Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz, peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah yolunda güzelce sarfettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.
5:55 - Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
5:58 - Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.
5:91 - Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?
5:106 - Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a şöyle yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".
6:4 - Onlara Rab'lerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
6:72 - Bize: "Namazı dosdoğru kılın, Allah'a karşı gelmekten sakının" (diye emredildi) , toplanacağınız yer O'nun huzurudur.
6:92 - Bu Kitap (Kur'ân) , kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar.
6:162 - De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.
7:170 - Kitaba sarılanlara ve namazı kılmaya devam edenlere gelince, biz o iyilerin ecrini hiçbir zaman yitirmeyiz.
8:3 - Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar.
9:5 - Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
9:11 - Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar. Biz âyetleri, bilen bir kavme açıklarız.
9:18 - Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah'dan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.
9:54 - İnfakların onlardan kabul olunmamasına sebep, gerçekte Allah'a ve Resulüne inanmamaları, namaza ancak üşene üşene gelmeleri, verdiklerini de ancak istemeye istemeye vermeleridir.
9:71 - Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir.
9:84 - Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler.
10:87 - Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: "Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin."
11:87 - Dediler ki; "Ey Şu'ayb, atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa ki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın."
11:114 - Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür.
13:22 - Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır.
14:31 - (Ey Muhammed!) İman eden kullarıma söyle: "Namazı dosdoğru kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli (Allah için) harcasınlar."
14:37 - "Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler.
14:40 - "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! duamı kabul et!
17:78 - Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar (belirli vakitlerde) gereği üzere namazı kıl, bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında, gece ve gündüz melekleri hazır bulunur.
17:79 - Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi kesindir.
17:110 - (Sen onlara) de ki: İster "Allah" deyin, ister "Rahmân" deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O'nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.
19:31 - "Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti."
19:55 - Ailesine ve çevresine namaz kılmayı ve zekat vermeyi emrederdi ve Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.
19:59 - Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki "Gayya" vadisini boylayacaklardır.)
20:14 - Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.
20:132 - (Ey Muhammed!) Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akibet takva sahiplerinindir.
21:73 - Onları buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler kıldık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdir.
22:35 - Ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. Onlar başlarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.
22:41 - Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin sonu sırf Allah'a âittir.
22:78 - Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!
23:2 - Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,
23:9 - Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler,
24:37 - Birtakım insanlar (Allahı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.
24:56 - Hem namazı kılın, zekatı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz.
24:58 - Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
27:3 - Ki o (müminler) namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de kesin olarak iman ederler.
29:45 - Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
30:31 - Başkasından geçerek hep O'na gönül verin ve O'ndan sakının. Namaza devam edin ve müşrilerden olmayın.
31:4 - Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, âhirete de kesin olarak inanırlar.
31:17 - "Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelenlere sabret, çünkü bunlar, azmi gerektiren işlerdendir."
32:16 - Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümid içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayıra sarfederler.
33:33 - Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.
35:18 - Hem günah çeken bir kimse, başkasının günahını çekmeyecek; yükü ağır basan, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, isterse bir yakını olsun. Fakat sen ancak o kimseleri sakındırısın ki, gaybda Rablerinin korkusunu duyarlar, namazı dürüst kılarlar. Temizlenen de sırf kendisi için temizlenir. Nihayet dönüş Allah'adır.
35:29 - Allah'ın kitabını okuyan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak verenler, kesinlikle batma ihtimali olmayan bir ticaret umarlar.
42:38 - Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar.
58:13 - Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
62:9 - Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah'ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
62:10 - Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah'ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.
70:22 - Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.
70:23 - Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.
70:34 - Namazlarına devam ederler.
73:20 - Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin) . Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
74:43 - Suçlular der ki: "Biz namaz kılanlardan değildik."
75:31 - Fakat o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı.
87:15 - Rabbinin adını anıp namaz kılan.
96:10 - Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?
98:5 - Halbuki onlar, dini sadece Allah'a tahsis ederek, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.
107:4 - Vay haline o namaz kılanların ki,
107:5 - Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.
108:2 - Öyleyse Rabb'in için namaz kıl ve kurban kes.
Fatih Lütfü Aydın
16.8.2014
Başa Dön
Namus ve Töre
Namus insanın başkalarını aldatmama özelliği olup çok geniş alanları kapsar.Bizde ise çoğunlukla cinsellik açısından düşünülür. Örneğin eşini cinsel bakımdan aldatmayan bir satıcı hanım müşterisine ayıplı malı yüksek fiyatla satarsa ona da namussuz gözüyle bakmalı.
Namus onurlu insanların vazgeçemeyeceği bir özelliktir. Sevdiklerimiz hangi bakımdan olursa olsun namussuzluk ediyorsa onlarla aramıza mesafe koyma hakkımız doğar. Bir de halk arasında elektrik olarak tanımlanan ve dans ederken, özel anlamlar içeren sözlerle sohbet edip, gülüşürken ortaya çıkan ruhsal enerji de yalnızca eşler, sevgililer arasında yaşanmalı. 3. kişilerle olursa o da bir tür aldatma olur.
Töre konusuna gelince insana zarar veren, onun haklarını ortadan kaldıran yasalara ve uygulamalara karşı olunmalı.
Saygılar ve Sevgiler
19.11.2006
Fatih Aydın
Not: Kadın bakkala normal alışveriş için gidiyorsa, bir aldatma dolayısıyla bir namussuzluk söz konusu değildir. Yine bir kadın çaldığı malları bakkala satmaya gidiyorsa ya da bakkaldan mal çalmaya gidiyorsa veya bakkalla zina ediyorsa işte o namussuzluktur.
Başa Dön
Nefehtu min ruhi.
Nefehtu min ruhi. Ruhumdan üfledim.
Fonksiyon y=2x^3
Türevi y'=6x^2
Türev fonksiyondan türer.
İntegral türevden fonksiyona dönüştür.
Dönüş Rabbinedir.
İntegral y için türevde, 6x^2 de üs (2) bir arttırılır, kat sayıya (6) bölünür, (6/3=2) bulunan (2) kat sayı olarak yazılır. 2x^3 e dönülür.
Matematik diliyle,
Hesaba çekileceğiz,
Kaçış yok hiç bir yere,
O'na döneceğiz.
Türev tümden gelimdir,
İntegral de tüme varımdır.
Tüme varamayan ruh daim yarımdır.
İntegral
Hicr, 29-35
Ankebut, 57-60
FLA
Nefis
İhsan Eliaçık Hocamızın anlatımına göre hacda şeytan taşlama da dahil olmak üzere ibadetlerin hepsi Kur'an'da nüsuk olarak geçiyor.
Nüsuk ritüel demek yani düzenli olarak yinelenen hareketler demek. Zaten ritim ya da tempo da; belli aralıklarla çıkarılan ses, yapılan iş demek. Sözün özü bu belli aralıklarla yinelenen hareketlerin içini doldurmak lazım. Örneğin namaz takva ile anlamlı hale getirilmeli ve şeytan taşlama da nefsi emmareyi, içimizdeki şeytani arzuları daşlamayla yani dışlamayla anlamlı hale getirilmeli. Namaz, oruç ve haç* ibadetleri nefis terbiyesi için yapılmalıdır.
Nefs: Ruhumuzun bedenlenmiş şeklidir. Bedenlendiği için de, ruhumuz ( iyi veya kötü ) arzular duyar. Bu arzuların bazıları haksızlık içerdiğinden, nefis terbiye amacıyla aşamalardan geçip, arınma durumundadır. F.L.A.
* Bilindiği üzere sembol bir şeyin ( eşyanın, resmin, işaretin ) taşıdığı, sahip olduğu anlam demektir. Örneğin bayrak fiziki olarak bez eşya iken, sembol olarak bağımsızlık anlamını taşır.
İşte hac sırasında şeytan taşlama da fiziki olarak boş iş iken, sembol olarak içimizdeki şeytanı ve kötülüğü emreden nefsi arzularımızı ( nefs-i emmareyi ) daşlamak yani dışlamak demektir. Sembol içeren davranışların içi doldurulup sembol anlamları yaşama geçirilmedikçe boşa kürek sallanmış olur. F.L.A.
Namaz, oruç ve haç* ibadetleri nefis terbiyesi için yapılmalıdır.
NEFS
Çok kıymetli olmak, cimrilik etmek, haset etmek, nazar etmek, kadın âdet görmek, layık görmemek anlamlarındaki "n-f-s" kökünden türeyen nefs (çoğulu, enfüs ve nüfûs) sözlükte ruh, can, akıl, insanın şahsı, bir şeyin varlığı, zatı, içi, hakîkati, beden; ceset, kan, azamet, izzet, kötü söz, bir şeyin cevheri, arzu ve istek demektir. İnsandaki nefsin mahiyeti hakkında ihtilaf edilmiştir. Nefsin, rûhânî bir cevher ve gözle görülmeyen latîf bir varlık olduğunu, nur ve ziyadan yaratıldığını söyleyenlerin yanında latîf bir cisim, kan ve araz olduğunu söyleyenler de olmuştur. Bilginlerin çoğunluğuna göre ruh ile nefis ayrı şeylerdir. Ruh ve nefsin aynı şeyler olduğunu söyleyenler de olmuştur. Nefs kavramı Kur'ân'da tekil ve çoğul olarak 295 defa geçmiş ve Âdem (a.s.) (Nisâ, 4/1; En'âm, 6/98), anne (Nûr, 24/12), insan (Mâide, 5/45), ehl-i din (Nûr, 24/61), can (Nisa, 4/66), ruh (En'âm, 6/93), beden (Âl-i İmrân, 3/185), bedenle beraber ruh (Bakara, 2/286), Allah'ın zatı (Âl-i İmrân, 3/28), kişi (Bakara, 2/286), kendisi (Fussilet, 41/46), hem cins (Tevbe, 9/128), insanın iç âlemi (Bakara, 2/248), ilâhî tekliflere, emir ve yasaklara, müjde ve uyarıya muhatap olan insanın manevi varlığı (Yûsuf, 12/53; Kıyame, 75/12; Fecr, 89/27) kalp, göğüs (Bakara, 2/77, 109) ve cins (A'râf, 7/118) anlamlarında kullanılmıştır. Nefs, hem insanın maddî varlığını ve hem de insanda var olan fakat gözle görülmeyen, iyi ve kötüyü arzu eden manevî varlığını ifade eder: "O Allah ki, sizi bir tek nefisten inşa etti... " (En'âm, 6/98); "Gerçekten nefis kötülüğü emreder" (Yûsuf, 12/53); "Hayır daima kendini kınayan nefse yemin ederim." (Kıyame, 75/2); "Ey huzura eren nefis!" (Fecr, 89/29); "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz..." (Kaf, 50/16) âyetleri ve "İnsanın en büyük düşmanı nefsine (heva ve hevesine) uymasıdır" (Aclûnî, I, 160) hadisinde geçen "nefs" kelimesi bu manayı ifade eder. Tasavvufta nefs kavramı, kendisinde irâdî hareket, duygu ve hayat kuvveti bulunan latîf bir cevher şeklinde tanımlanmaktadır. Kötülüğü emreden anlamına geldiği gibi, Allah tarafından insana üflenen ve ruh-i Rahmanî, ilâhî ben anlamında da kullanılmıştır. Mutasavvuflar nefsi; nefs-i emmâre, nefs-i levvame, nefs-i kâmile, nefs-i râziye, nefs-i merdıyye, nefs-i mutmainne, nefs-i mülheme, nefs-i zâkiye ve nefs-i sâfiye kısımlarına ayırmışlardır. (İ.K.)
NEFS-İ EMMÂRE
Sözlükte "emredici nefis" anlamına gelen nefs-i emmâre, dini bir kavram olarak, kötülüğü ve şerri şiddetle emreden nefis demektir. Kur'ân'da Hz. Yusuf'un dilinden şöyle buyrulmaktadır: "Ben nefsimi temize çıkaramam. Kuşkusuz nefis, kötülüğü durmadan emreder..." (Yûsuf, 12/53). Nefs-i emmâre, kötü fiil ve davranışların kaynağıdır. Gerçekte insan nefsi tek bir şeydir. Ancak o bulunduğu duruma göre çeşitli sıfatlarla nitelenebilmektedir. Şehvete tabi olup, üzerine gazap hakim olduğu zaman sahibine kötülük yapmasını emreder. Kötülüğü şiddetle arzulama, nefsin tabiatındandır. Ancak Allah'ın emir ve yasaklarına riâyet ederek, ilahi rahmetin gölgesi altına sığınanlar, nefsin arzuladığı haram şeyleri işlemekten kaçınırlar. İyiliğe yönelen kimselerin üzerinde nefsin yaptırım gücü azalır. (M.C.)
NEFS-İ LEVVÂME*
Sözlükte "kınayıcı nefis" anlamına gelen nefs-i levvâme tasavvufta, kalbin nuru ile bir parça nurlanmış, o nur ölçüsünde uyanıklık kazanmış nefis demektir. Bir âyette şöyle buyrulmaktadır: "Hayır, daima kendini kınayan nefse and içerim." (Kıyame, 75/2). Bu nefis, kıyamet günü dünyada iken yaptığı kötülüklerden ve elindeki imkân ve fırsatları en iyi şekilde değerlendirmediğinden dolayı pişmanlık duyar. Levvâme sıfatını alan nefis, yaptığı kötü işlerin farkındadır, gafletten bir nebze sıyrılmıştır. Yeterince olgunlaşmadığı için kötülükleri işlemeye devam eder. Ancak bununla birlikte nefsini hesaba çeker ve yaptığı kötülüklerden tevbe eder. (M.C.)
NEFS-İ MÜLHEME
İlham edilmiş nefis demektir. Bundan maksat, insana iyiliği ve kötülüğü, hayır ve şerri birbirinden ayırdedebilecek yeteneğin verilmiş olması demektir. Kur'ân'da, "Kişiye ve onu şekillendirene, sonra da ona iyilik ve kötülüğü ilham edene and olsun." (Şems, 91/7) denilmektedir. (M.C.)
NEFS-İ MUTMAİNNE
Sözlükte "doyuma, huzura, rahata kavuşmuş nefis"anlamına gelen nefs-i mutmainne dini bir kavram olarak, iman eden, İslâm'ın emir ve yasaklarına uyan, bu konularda hiçbir şüphe ve tereddütü olmayan, neticede Allah ile manevî bir bağ kuran ve bunun lezzetine ulaşan nefis demektir. Fecr sûresinin son âyetlerinde bildirilen ve "Cennetime gir" hitabına mazhar olan bu nefistir (Fecr, 89/27-30). Bu niteliğe kavuşan nefis, cömertlik, doğruluk, alçak gönüllülük, güler yüzlülük, tatlı dillilik gibi güzel huy ve sıfatları kazanmıştır. Daima tevekkül, tefviz, teslim, sabır ve rıza halleri içindedir. (M.C.)
NEFS-İ RADİYE
Sözlükte "razı olan, hoşnut kalan nefis" anlamına gelen nefs-i radiye, tasavvufta, her yönüyle Hakk'a yönelen, Allah'tan gafil olmama şuuruna eren ve O'ndan razı olan nefis demektir. Bu mertebedeki nefis, kendi iradesinden vazgeçip Hakk'ın iradesine tabi olur. Hiçbir şeyden şikâyetçi olmaz. Nefs-i radiye, Allah için ibadet, zikir ve tâat ile meşgul olarak dünyaya gönül vermeyen, hayvâni nefsin arzu ve isteklerini terkeden, Allah'ın sevgi ve rızası dışında bütün arzu ve isteklerini bırakan kamil kimsenin ruhudur. Bu makama erişmiş olan kimse, şüpheli şeylerden uzak durur (vera), keşif ve keramet sahibi olur. Allah Teâlâ bu mertebeye erişenlere, "Ey huzura eren nefis! Razı olmuş ve (Allah tarafından) razı ve hoşnut olunmuş olarak Rabbine dön!" (Fecr, 89/27-28) diye hitap edecektir. (M.C.)
NEFS-İ MARDİYYE
Sözlükte "hoşnut olunan nefis" anlamına gelen nefs-i mardiyye, tasavvufta, bütün benliği ile Hakk'a teslim olan, Allah'ın kendisinden razı olduğu nefis demektir. Bu niteliğe kavuşan nefis, insanları sırf Allah rızası için sever, onların kusurlarını affeder, şefkat ve merhamet sahibidir, nefis muhasebesini en iyi şekilde yapar, cömert, hassas ve ince düşünceli bir yapıya sahiptir. Böyle nefisler için Allah kıyamet günü şöyle buyuracaktır: "Ey huzura eren nefis, sen Allah'tan ve O da senden razı olarak Rabbine dön! (İyi) Kullarımın arasına gir! Cennetime gir!" (Fecr, 89/27-30) (M.C.)
NEFS-İ KÂMİLE
Sözlükte "olgun nefis" anlamına gelen nefs-i kâmile, tasavvufta, bütün olgunluk özelliklerini elde etmiş, irşâd durumuna geçmiş nefis demektir. Buna nefs-i kudsiyye, nefs-i sâfiyye ve nefs-i zekiyye de denilir. (M.C.)
Nefsin aşamaları şiiri
Nefs-i levvame: Nefsin halk tarafından kınanmayı isteme ve öz eleştiri yapma özelliği.
Melami: Ruhu nefs-i levvame aşamasında olan kişi.
Nefs: Ruhun bedenlenmiş hali.
FLA
Başa Dön
Önemli Dini Notlar O-Ö
Oku! Olma Ruhu A:ma
Bilim, sanat, spor ve meskek dallarına,
Ait kitapları, yüreğine ve beynine oku.
Yaşama geçirip de, yüreğine doku.
Yoksa yersin bo yuna,
İblis'den kama.
Malın mülkün bol olur ama,
Ruhun maneviyattan, ışıktan kalır a:ma.
A:ma gözleri kör olana denir ama,
Ruhu solmuş, körelmiş olana da,
Denebilir a:ma.
Oku, öğren ve denklemi akıllıca kur,
Yoksa boyuna yükselir kur.
Vatandaş da ettiğini bulur.
Kısır döngü devam eder durur.
FLA
Eşitlik, denklem fonksiyon.
a
b
FLA
Kitap okuyamıyorsak o zaman,
Özet okuyalım, cahil kalmayalım, aman.
Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı –yalnızca- bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan.....
https://bilgiyelpazesi.com/.../sefiller_romaninin_ozeti.asp
Patrona Halil isyanı cahilliğin gelişmelere verdiği zararın güzel bir örneği.
FLA
Lale devri'ni bitiren isyan olarak bilinen Patrona Halil isyanı'nın lideri Patrona Halil, isyan sonrası iktidar boşluğundan yararlanıp Osmanlı Devleti'ni 44 gün süreyle idare etmiştir. Bir gün yine halka konuşurken, fedailerinden biri kendisine verilen kağıdı patrona Halil'e uzatıyor. Patrona Halil kağıda göz ucuyla baktıktan sonra cebine koyuyor. kağıtta "saraya gitme seni öldürmek için tuzak kurdular" yazıyor.
Birinci Mahmut, kendisi ve avanesiyle görüşmek üzere bir yemek düzenliyor ve bu yemeğe avanesiyle birlikte patrona Halil'i çağırıyor. yemek günü geldiğinde patrona Halil avanesiyle birlikte saraya gidiyor ve öldürülüyor.
Patrona Halil'in öldürüleceğini bile bile saraydaki davete katılmasının nedeni, aslında öldürüleceğini bilmemesi. Çünkü patrona Halil okuma yazma bilmiyor, daha ilginci, okuma yazma bilmediğini avanesinden de saklıyor. Konuşma yaptığı sırada okumuş gibi yapıp kağıdı cebine koyma nedeni, kendince oluşturduğu "karizma"sını çizdirmek istememesi..
CAHİLLİĞİN BEDELİ ACIDIR..
Alıntı.
LALE DEVRİ'NDE YENİLİKLER (ISLAHATLAR)
Paris, Londra ve Viyana gibi Avrupa başkentlerine geçici elçilik heyetleri yollanmış, böylelikle Avrupa'yı daha yakından tanıma imkânı sağlanmıştır.
Said Efendi ve İbrahim Müteferrika Avrupa'dan matbaayı getirmişlerdir.
İlk kez çiçek hastalığına karşı aşı uygulanmıştır.
İstanbul'daki yangınları önlemek için yeniçerilerden Tulumbacılar adı verilen bir itfaiye ocağı kurulmuştur.
Çini atölyeleri ve kağıt fabrikası açılmıştır.
Lale Devri'nde sanat alanında görülen en önemli kişi Levnî'dir. Asıl adı Abdülcelil Çelebi olan Levnî döneminin en büyük nakkaşıdır.
Alıntı kısa yolu... www.sabah.com.tr/egitim/lale-devri-nedir-lale-devriyle-gelen-yenilikler-nelerdir-e1-3853120
Başa Dön
Oruç
Bakara, 187 Yaşar Nuri Ozturk: Oruc gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin icin giysidir, siz de onlar icin giysisiniz. Allah sizin oz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tovbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin icin yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce secilinceye kadar yiyin icin; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikafta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte boyle acıklar ki korunabilsinler. Yukarıda ki ayetten alınan bolumler, 1. Oruc gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. 2. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce secilinceye kadar yiyin icin; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Sacma sapan sorular sormak yerine Kur’an okuyanın anladığı dilde okunmalıdır. 1. Demek ki oruc gecesi cinsellik helal kılındıysa oruc gunduzu yani orucluyken cinsellik orucu bozar. 2. Gunduz olmaya yani hava aydınlanmaya başlayana kadar yeyin icin deniyorsa demek ki, orucluyken yemek icmek yani vucuda gıdanın girmesi orucu bozar. Şimdi bu ayetlerden cıkan sonuca gore herkes fitil yanıtını verebilir. Kana gıda karışmıyorsa bozmaz. Basurluyken canının derdine duşmuş kişi zaten sapıksa bile cinsellik yaşayamaz. Şaka bir yana oruc nefsi kontrol altına alma ona hakim olma antremanıdır. Oruc tum duyu organlarına tutturulmalıdır. Zevk almayı kontrol altına almanın yanında dile de hakim olup kalpler de kırılmamalıdır. Zuhruf Suresi ayet 44 gereği bizler Kur'an'dan sorumlu tutulacağımız icin tum yorumları; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetveli ile olcmeliyiz. İslam aalimlerinin yorumlarını da okuyalım ama yukarıda ki cetvelleri de kullanmalıyız. Aksi halde dinden cıkabiliriz. Peygamberimizin yorumları ( hadisler ) da dahil olmak uzere ufkumuzun acılması ve varsa Kur'an'la celişmeleri gorup, Kur'an'ı daha iyi anlamamız acısından, yorumları okuyalım. Yalnız, yorumları hep ; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle olcmeliyiz.Dinden cıkma tehlikesine karşı cok onemli olduğu icin, bu sozu,yinelemekte yarar goruyorum. Saygı ve sevgilerimle. F.L.A. Başa Dön
O Yaman Aldatıcı
Elinde Kur'an,
Dilinde yalan,
Varsa uzak dur ondan.
Yoksa hesaba çeker,
Seni Rahman.
Fatır, 5
Şöyle der kardeş.
O yaman aldatıcı seni Allah ile aldatmasın.
Aldanırsan ahirette yaman olur hesabın.
FLA
Fatır, 5-8
Allah ile aldatmak
Lokman, 33
Hadid, 14
Allah ile aldatmaya örnek olan ilginç bir hikâye. ŞEKER, İRAN VE İNGİLİZLER VE %20
Eskiden İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu. İngilizler, İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar. Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular. İngilizler Mollaların vereceği FETVA karşılığında, kazancın 10 % 'nu teklif ettiler. Mollalar bu teklifi kabul ettiler. İran'da Cuma namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor olup, bir Cuma hutbesinde Mollalar şu VAAZI verdiler.
"Siz Allah'ın nimeti olan HURMA ve ÜZÜMÜ nasıl olur da çaya katarsınız? Bundan böyle çaya şeker katacaksınız. Bu VAAZDAN sonra İran'lılar çaya şeker katmaya başladılar.İşler yoluna girince, İngiliz'ler, Mollalara verdikleri % 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladılar.Bunun üzerine Mollalar ilk Cuma hutbesinde ikinci bir FETVA daha verdiler.
"Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir" dediler. Bu FETVA üzerine İran'lılar, evlerindeki şekerleri sokaklara döktüler. Bu durum üzerine İngiliz firmaları, mecburen Mollalarla yeniden masaya oturmak zorunda kaldı. Fakat Mollalar bu sefer, İngiliz firmalarından % 20 pay istediler.Eee...Dinsizin hakkından sahte ve uydurma Muaviye İslam inançlı sahtekar imanlı (!)gelirmiş. İngiliz'ler çaresiz kabul ettiler... Bunun üzerine Mollalar, ilk Cuma hutbesinde bu seferde şu FETVAYI verdiler.
"Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik. Şekerleri sokaklara dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldırarak içeceksiniz" dediler. Tabii ki bu FETVA İran halkı tarafından hemen yaşama geçirildi. Dinin cahil insanları aldatmak, yönlendirmek, onları sömürmek açısından ne kadar etkili olduğunu gösteren bir örnektir... Bu İran'da gerçekleşen yaşanmışlık...
Prof. Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Başa Dön
Ölü Yıkayıcının Önündeki Ölü Gibi Olmak.
Ölü yıkayıcının önündeki ölü gibi şeyhe itaat etmek yani asla onu sorgulamamak, la yüsel ayetine tersdir. Hz.Allah dışında en sade vatandaşından devletin en tepesindeki kişiye kadar herkes sorgulanmalıdır. Bu yapılmazsa 15 Temmuz facilarının önü alınamaz.
Terörist: Bir görüşü silah zoruyla zorla kabul ettirmeye çalışan kişi.
Anarşist: Statükonun yani kurulu olan düzenin yanlışlıklarını, haksızlıklarını sorgulayan ve reddeden kişi.
Anarşizm
Kısa yoldan anarşizmin baskılı ve zalimce olan yönetimi protesto olduğu sonucunu çıkardım. Anarşist de anarşizm yanlısı demek oluyor.
Sonuç olarak terörizm bir görüşü silah zoruyla kabul ettirme, anarşizm de yönetimin yanlışlıklarını ve hazırlıklarını sorgulayıp, reddetme demek oluyor. Bu durumda bence anarşist bozuk düzeni sorgulayan demektir.
FLA
Çok şükür facia tüm yurda yerleşmeden ordumuzun kahraman subay ve generalleri tarafından savuşturuldu. Allah onlardan razı olsun. FLA
Sahte paralara gösterdiğimiz büyük özeni Kur'an dışı olabileceği endişesiyle, yorumlara da göstermeliyiz. Sahte parayla uğrayacağımız, para kaybından kıyaslanamayacak kadar büyük olan, ruhumuzu kaybetme tehlikesine karşı çok uyanık olmalıyız.
Not: la yüsel ayeti Evrensel Hukuk İlkeleri'nden kanun önünde eşitlik ilkesiyle aynıdır. Ayrıca la yüsel ayeti Hikmetinden sual olmaz atasözünün kaynağı olmalı. Bu durumda Hz.Allah'tan başka tüm varlık a:lemi eleştiriye açıktır. Eleştirilemez olan yalnızca O'dur. Allah hükmüne galiptir. Yani bir yargısını ya da bir başka deyişle bir konu, kişi v.s. ile ilgili düşüncesini, kararını isterse değiştirebilir. Buna hukukta keyfiyet ilkesi denir. Hakları saklıdır, şeklinde yazılır. Durum böyle iken Hz. Allah zalim değildir. Yargısını, elbetteki zulmetmeye gücü yetmesine rağmen, zulmetmeden değiştirir.
Gassal Elinde Meyyit...
Enbiya, 22-23
ENBİYÂ-23: Lâ yus’elu ammâ yef’alu ve hum yus’elûn(yus’elûne).
O (Allah), yaptığı şeylerden mesul (sorumlu) değildir. Ve onlar, (yaptıklarından) mesuldür (sorgulanırlar).
Yuselu suale, sorguya ya da hesaba çekilme, hesap sorulma filan oluyor. Bu durumda Layüsel ayeti gereği hiç kimse Allah'ın yer yüzündeki gölgesi olamaz.
Mehmet Akif İttihatçı
Yukarıdaki bağlantı dan bir alıntı aşağıdadır.
İttihat Terakki’nin yemin metindeki , “Cemiyetin bütün kararlarına kayıtsız şartsız uymak” maddesine itiraz etti. “Kendisi için makul olan kararlara uymak” şeklinde değiştirerek teşkilat ’ta girdi. Teşkilatın yanlış kararlarına itiraz etti ve ayrıldı. Bu da gösteriyor ki Mehmet Akif dinci değil dindardı. Sorgulamayı gözardı etmek Kur'an'a Kur'an'ın la yüsel ayetine karşı çıkmaktır. Mehmet Akif gibi bir dindardan da böyle bir davranış beklenirdi. Allah rahmet eylesin. FLA
15 Temmuz ormanda bir grup ağaç. Ormana topluca bakmadan 15 Temmuz anlaşılamaz. Ormanı Büyük Ortadoğu Projesi olarak düşünelim. Bu durumda bu proje 4 ülkenin ortasında NATO'nun büyük bir kalesi yapılacak olan Büyük Kürdistan olmakta.
Irak'ta ne yaptılarsa 15 Temmuz başarılı olsaydı bizde de aynısını yapacaklardı.
Önce Irak İran savaşıyla Irak zayıflatıldı. Sonra kürt, sünni ve alevi bölgeleri olarak 3 e bölündü.
FLA
Not: la yüsel ayeti Evrensel Hukuk İlkeleri'nden kanun önünde eşitlik ilkesiyle aynıdır.
15 Temmuz'la ilgili bir başka yazım aşağıdadır.
Fethullah cemaatı ile AKP birlikte çalıştılar ve iktidar kavgası nedeniyle birbirlerine düştüler. Doğru ama dikkatleri başka noktaya çekmek lazım.
Bir tümcede onlar sözcüğü geçtiğinde, onların kim olduğunu anlamak için önceki tümcelere bakmamız gerekir.Bu yöntem olaylar içinde geçerlidir. Darbe girişimi olayını anlamak için de önceki olaylara bakmalıyız. Bence en başta ki olay ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesidir. Bu proje gereği Türkiye, İran, Suriye ve Irak topraklarını içine alan bir Kürdistan kurulmak isteniyor. Bu Projenin taşaronu başta PKK'dır. Son günlerde ordumuz, çözüm süreciyle PKK'nın Güneydoğu'da güçlenmesine yol açan Erdoğan'ı razı ederek ( çünkü Erdoğan zaten ABD ile başı dertte bir durumda ) PKK'ya ağır darbe vurdu. Ayrıca Suriye'nin kuzeyinde ki koridorun da işlemez hale gelmesini sağladı. Önceki olaylara baktığımızda şu sonucu görebiliriz .ABD PKK'yı ordumuzdan kurtarmak için, ordumuzun içine 12 Eylül'de yoğun olmak suretiyle yerleştirilen Fethullah'çı askerleri kullanarak darbe girşiminde bulundu. ABD'nin hedefinde Erdoğan da bulunabilir ama esas hedef ordumuzdur. Darbe girişiminin adı Yurtta sulh ( barış ). Bunun anlamı darbe gerçekleşseydi, yeni yönetim PKK ile masaya oturacaktı, olmaktadır.
Eğer darbe olsaydı Fethullah'çı zihniyet ile Ortaçağ karanlığına girecektik. Evet belki fırsatını bulsa AKP'de aynı şeyi yapar ama Ergenekon vs. ile ABD'ye karşı bilenmiş ve bölünme, yok olma tehlikesini görmüş ordumuz varken bence bu olanaksızdır. O yüzden Fethullahçılara karşı uyanık olmalı ve ordumuzu desteklemeliyiz, bence. Saygı ve sevgierimle. F.L.A.
Not: Ben bu değerlendirmelere Ulusal kanalı dinleyerek sahip oldum. 18/07/2016
18/07/2021 tarihi itibariyle ek olarak,
Fethullahçı savcı ve yargıçlarca yürütülen Ergenekon v.s. gibi düzmece yargılamalarla ordumuz Kemalist generallerden temizlenip, yerine Fethullahçı generaller getirildi. Yalnız evdeki hesap çarşıya uymadı ve darbe öncesi bu Kemalist grup yeniden görevlerine getirildi. İşte darbeyi bastıranlar bu isimsiz kahramanlardır. Bu kahramanlardan Allah razı olsun.
Gassal Elinde Meyyit Olmak Ne Demek?
Enbiya 23
ENBİYÂ-23: Lâ yus’elu ammâ yef’alu ve hum yus’elûn(yus’elûne).
O (Allah), yaptığı şeylerden mesul (sorumlu) değildir. Ve onlar, (yaptıklarından) mesuldür (sorgulanırlar).
Mehmet Akif İttihatçı İslamcı
Yukarıdaki bağlantıdan bir alıntı aşağıdadır.
İttihat Terakki’nin yemin metindeki ,
“Cemiyetin bütün kararlarına kayıtsız şartsız uymak” maddesine itiraz etti.
“Kendisi için makul olan kararlara uymak” şeklinde değiştirerek teşkilat ’ta girdi.
Teşkilatın yanlış kararlarına itiraz etti ve ayrıldı.
Bu da gösteriyor ki Mehmet Akif dinci değil dindardı. Sorgulamayı gözardı etmek Kur'an'a, Kur'an'ın la yüsel ayetine karşı çıkmaktır. Mehmet Akif gibi bir dindardan da böyle bir davranış beklenirdi. Allah rahmet eylesin.
Başa Dön
Önemli Olan Gönlümüzdeki Ayasofya'nın Açılmasıdır.
Eğer yanlış anlamadıysam bu söz, "Şeriat isteriz." demek oluyor. https://islamansiklopedisi.org.tr/seriat Yukarıdaki bağlantıdan ayrıntısına ulaşılabilecek olan Şeriat, dar anlamda hayvanların su içmek için izledikleri yoldur. Hukuk, haklar demek yani bir yerde hakları koruma anlamına gelir. Haksızlığa uğrayanların değişmeceli ( mecazi ) anlamda yanan yüreklerine su serpmek için izlenen yollara da hukuk düzeni denmekte. Şeriat isteyenler toplumun kurum ve kurallarının İslam kurallarına göre oluşturulmasını istemektedirler. Diyalektik, düalite ya da ikilik gereği her şey zıttıyla var. Haksızca mal, mülk yani servet biriktirip, insanları, müstazafları köleleştirenlere karşı çıkan ve müstazaflara yani ezilenlere can suyu olan Kur'an'daki İslam ile ezenlerin borularının öttürüldüğü Emevi İslam'ı var. O zaman sormak gerekir, "Sizin istediğiniz hangi şeriat, Kur'an'daki İslam Hukuku mu yoksa Emevi İslamı mı?" https://dogruhaber.com.tr/haber/28872-kuranda-mustazaf-kavrami/ Şeriat isteyenlerin dayanak noktası Maide, 44 ayeti. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/M%C3%A2ide-suresi/713/44-ayet-tefsiri Bu ayetin biir bölümü, "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendileridir." şeklinde. Kur'an'da 5 konuda ( haksız yere adam öldürme, iftira, zina, hırsızlık ve kenz ) ceza var çünkü bunlar kul hakkı yemeyle ilgili.
Kenz ayeti,
Tevbe, 34
Yaşar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim Meali
Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula.
Ya eyyuhellezine amenu inne kesiren minel ahbari ver ruhbani le ye'kulune emvalen nasi bil batıli ve yasuddune an sebilillah, vellezine yeknizunez zehebe vel fıddate ve la yunfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhum bi azabin elim.
ayetin deki yeknizuune ( yığanlar, depolayanlar ) sözcüğünden gelmekte. Malı, mülkü haksızca adeta genizlerine kadar yalayıp, yutanlarla ilgili bir ayet. 5 konunun ( namaz, oruç, hac, zekât ve tesettür ) da cezası yok çünkü bunlar kul hakkıyla değil Allah hakkıyla ilgili. Kısacası bu 5 konuyla ilgili hüküm belirlemek, kul ile Allah arasına girmek olur.
Kul hakkıyla ilgili konularda zaten laik devletler düzenleme yapmaktadır. O zaman Kur'an'daki İslam demek laik devlet düzeni demektir.
02.08.2020
FLA
Başa Dön
Önemli Dini Notlar P
Paylaşmak.
Adil olmak şartıyla; malı, bilgiyi ve sevgiyi paylaşmayanlar,
Hak'tan, Kur'an'dan ayrılırlar,
Şeytan rehberleri olur ve Türlü rezilliğe bulaşırlar,
Ruh yıkanamaz, yıkansa da her şey örneğin çamaşırlar.
21.02.2019
Saygılar ve sevgiler.
F.L.A.
https://drive.google.com/folderview...
Peygamberimiz Okuma Yazma Biliyordu.
Âl-i İmrân Suresi - 20 . Ayet
"Eğer seninle tartışmaya girerlerse, de ki: “Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah’a teslim ettim.” Ehl-i kitaba ve ümmîlere, “Siz de Allah’a teslim oldunuz mu?” de! Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse, sana düşen yalnızca bildirimde bulunmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.
Al-i İmran, 20
Ehl-i kitap, kendisine kitap verilenler yani Hristiyanlar ve Yahudiler. Bu ayet ortaya çıktığında daha 23 yılda tamamlanan Kur'an tamamlanmamış. Bu yüzden Ehl-i kitap sözcüğünün Hristiyanları ve Yahudileri kapsadığı düşünülmüş olmalı. Ümmi ise anasından doğduğu gibi olan demek. Bence bu söz yalnızca okuma yazma bilmemeyi değil her konuda cahil olmayı anlatıyor olmalı. Yalnız yukarıdaki ayette bu söz Ehl-i kitapla birlikte kullanılmış. " Ehl-i kitaba ve ümmîlere, " deniyor. O zaman ümmilik burada Tevrat ve Incil'in cahilliği anlamında olmalı.
Bir başka ayette peygamberimizin ümmi olduğu söyleniyor. Kervan yöneten birinin okuma yazma bilmemesi söz konusu olamaz.
Cuma Suresi, Ayet 2
"Ümmîlere kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyacak, onları arındıracak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir elçi gönderen O’dur. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapkınlık içindeydiler."
Cuma suresi, 2-4
2 ayette de müslümanlar ümmi olarak ele alınıyor. O devirde kervancılık yapan Araplar'ın hepsi de okuma yazma bilmiyor olamaz. Demek ki ümmilik bir konunun cahili demek. Bilgisayar yazılımlarını öğrenmeye zaman ayrmamış bir matematik profösörü de bu durumda bilişim dünyasının ümmisidir.
FLA
Ümmi
İlgili bir başka yazım.
Bilgisayar kullanmak arayüz sayesinde tv kullanmak kadar kolay. Zeka ölçme aracı olarak kullanılamaz. Yazılım bilmek ve internet sitesinde kod düzenlemek zeka ölçme aracı yani ölçüt olarak kullanılabilir. Atatürk yaşasaydı hem bilişim olanaklarından yararlanırdı hem de yazılım sanayi kalkınırdı.
Bir bilim alanını örneğin bilişimi bilmeyen kişiye 2 nedenle zeki değil diyemeyiz. Örneğin bir tıp profösörü zekasını tıpda kullanmış, bilişim dünyasında yazılıma hiç vakit ayırmamış olsun. Biz profösör zeki değil diyebilir miyiz? Ya da aynı profösör yaşadığı dönemde bilgisayar olmadığı için ona zeki değil diyebilir miyiz? Sonuçta bir ilim alanında uzmanlaşan herkes zekidir. Atatürk de askerlik ve siyaset alanlarında uzmandı.
1955 te ölen Albert Einstein aptal mıydı?
FLA
Başa Dön
Peygamberin şikayeti
Peygamberin şikayeti
Şeytanın Rehberliği şiiri
Sahte paralara gösterdiğimiz büyük özeni Kur'an dışı olabileceği endişesiyle, yorumlara da göstermeliyiz. Sahte parayla uğrayacağımız, para kaybından kıyaslanamayacak kadar büyük olan, ruhumuzu kaybetme tehlikesine karşı çok uyanık olmalıyız. F.L.A.
Başa Dön
Platonik Aşk
Alıntı...ERKEK VE KADIN ARKADAŞ OLA "maz" yada "olabilir"i tartışmak "insan"a hakarettir..ARKADAŞ TABİRİNİ KİRLETECEK ŞEY , '' CİNSİYET '' değil '' ŞAHSİYETTİR ....
Alıntı adresi.
Yukarıdaki alıntı üzerine yazdığım bir yazı.
PLATONİK AŞK
Bir kadın ve bir erkek yakın ilişki kurduğunda, kesinlikle zina ederler demek de yanlış olur, kesinlikle zina etmezler demek de yanlış olur. Zina edebilirler de etmeyebilirler de. Eğer kadın, kadın bedeninde kadın ruhu taşıyorsa ve erkek de erkek bedeninde erkek ruhu taşıyorsa, çekim yasası gereği aralarında bir elektriklenme olur. Bu yadsınamaz ( inkâr edilemez ) bir gerçektir. Bu elektriklenmeden doğan aşka bilindiği üzere Platonik Aşk deniyor. Belki bedeninde erkek ruhu taşıyan bir kadın bedeninde erkek ruhu taşıyan bir erkekle arkadaş olabilir. Sonuçta ikisi de erkek olmuş oluyor. Bedeninde kadın ruhu taşıyan bir erkek de bedeninde kadın ruhu taşıyan bir kadınla arkadaş olabilir. Sonuçta ikisi de kadın olmuş oluyor.
Sonuç olarak çekim yasası hepimizin yaşayarak öğrendiği bir gerçektir. Arada 2. kişiler varsa yani karşı taraf evli ya da nişanlıysa, sevgilisi varsa çekim yasasına karşı koyabilmek için yakın ilişkiye girmemek yani samimi olmamak gerekir. Ölçülü davranmak gerekir. F.L.A. 02.05.2014
Promosyon
Nisa, 29
﴾29﴿ Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; ancak karşılıklı rızânıza dayanan ticaret böyle değildir ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.
Ticareti insanların birbirleriyle olan parasal ilişkileri olarak düşünelim. O zaman banka promosyonu bir ticaret olur. Promosyonda da karşılıklı rıza söz konusu olduğuna göre, emekli maaşının yüksek promosyon veren bankaya yatırılımasını isteyen emekliler günah işlemiyor demektir.
FLA
Başa Dön
Önemli Dini Notlar R
Rabbena Hep Banacılık ya da Birimiz Hepimiz için Hepimiz Birimiz için İlkesi.
Erol Mütercim hocamızı dinledikten sonra hazırladığım bir yazım.
Hocamızdan Allah razı olsun.
Toplumumuz, kişisel çıkarların bir başka deyişle küçük çıkarların peşinde. Toplum olarak kalkınabilmemiz için toplumsal çıkarları ön planda tutmamız gerekir. Rabbena hep banacılık kişisel çıkarlar peşinde koşmak, birimiz hepimiz hepimiz birimiz için ilkesine uygun davranmak da toplumsal çıkarlar peşinde koşmak anlamına gelir. Sonuç olarak konforlu yaşamı mı onurlu ve iç huzurlu yaşamı mı seçeceğiz. İç huzurunu ve dolayısıyla toplumsal huzuru elde edebilmemiz için bu seçim çok önemlidir.
FLA
Başa Dön
Rabbi Yesir
Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi'l-hayr Rabbim kolaylaştır zorlaştırma. Rabbim hayırla tamamına erdir, duası Kur'an'da yok. Bu duaya yanıt olabilecek bir ayet var denilebilir.
EN'AM-160
Yaşar Nuri Öztürk : Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır. Demek ki Hz Allah bir güzellik yani Hak rızasına uygun davranış ( Salih amel ) sergileyen kulunun işini 10 katı güzellikle kolaylaştırıyor. Hz Allah'ın işini kolaylaştıran kul olmak güzel yüzlü olmayla değil Salih amel sahibi olmayla olanaklı gibi geliyor, bana. FLA
Yüzünde Rabbi Yesir Gördüm
Not:1 Salih Amel ya da Amel-i Salihin Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün Türkçe Kur’an Çevirilerinde “hayra ve barışa yönelik işler” olarak geçer. Bir başka şekliyle Salih Amel; Allah’ın Rızası’ na Uygun İşler demektir.
Salih: Uygun, dinde Allah’ın Rızası Uygun.
Amel: İş, amele işçi kelimesi Arapçadan gelmiştir.
Alıntı.... Cennete Girmesi Umulanlar şiiri
Başa Dön
Reenkarnasyon
Sakat taklidi yapıp, kendini acındırarak insanları kullanan bir köpek videosu üzerine yazdığım bir yazı.
Al sana reenkarnasyon örneği. Köpek bu sahtekârlığı nerden öğrenmiş olabilir.
Reenkarnasyon şiiri
Ayrıca Kur'an'da eşcinsellik kınanıyor.
Livata
Hayvanların bir kısmının eşcinsel bir kısmının da düz cinsel olduğunu gördüm.
Eğer Allah hayvanları imtihana tabi tutmuyorsa, hayvanlarda bu özellik niye var?
Allah kınadığı bir özelliği sorumlu tutmadığı hayvanlara verince gereksiz bir iş yapmış olmaz mı? Hz. Allah gereksiz iş yapmaz.
Bu durumda benim kestirimim ( tahminim) şu.
Reenkarnasyon gereği bazı insanlar insan olarak bazı insanlar da hayvan olarak dünyaya geliyor. Elbette ki alışkanlıklarıyla beraber yeniden bedenleniyorlar. Bu alışkanlıklar astral ( ruhsal ) bedenlerine iliştiği için yeni bedende de aynı yaşayışlarına devam ediyorlar, bence. Tekamül gereği insan bedenine giren ruh yeniden hayvan bedenine girmez görüşüne katılmıyorum. Bu görüş devir kuramı. Ruh önce cemat ( taş, toprak ) oluyor ve sonra bitki oluşuyor. Bitki de hayat buluyor. Bitkiyi hayvan yerince ruh hayvana geçiyor ve hayvanı insan yeyince insana geçiyor. İnsana geçince artık tekrar hayvana geçmez deniyor. Tekamül yani tamlığa erme ruhun bedensel değil ruhsal aşamalar kaydetmesi şeklinde oluyor bence. Ruhen gelişmemiş biri bir köpeğe eziyet ettiğinde, köpek olarak dünyaya gelip bir başka zalimden eziyet görüyor, olabilir. Böylece etme bulma dünyası gereği yaptığı kötülüğü yaşayarak öğrenecektir. Bu kişi aynı zamanda eşcinselse yeni bedeninde de bu alışkanlığına devam edecektir.
Başa Dön
Ruhsal Alan Sosyal Alan
Ruhsal Alan Sosyal Alan
İnanç esasları ve ibadetler,
Ruhsal alana girer,
Bu alana karışan kul hakkı yer.
Kulla Allah arasına girer,
Ruhsal alan,
Kulla Allah arasına,
Girmeyelim, aman.
Muamelat ise sosyal alandır.
Muameleler, işlemler demektir.
Ticaret, ev alma, evlenme,
Sosyal alana girer,
Bu alanı devlet düzenler.
Bu alan adaletle düzenlenmelidir elbet.
Kur'an'ın emridir, adalet.
Yalnızca sosyal alanı düzenleyen devlet,
Laik devlettir, elbet.
Akaid, itikadı yani inançla ilgili demek.
Allah ile ruhlar arasındaki akitten,*
Yani sözleşmeden, gelir.
Akaid ibadetlerle birlikte,
Ruhsal alana dahildir.
Akaid itikadı, fıkıh ise amelidir.
Fıkıh insanın kendisine lazım olan bilgileri,
Hakkıyla öğrenip, bilmesidir.
İbadetler ve muamelat fıkıha girer,
Fıkhın yalnızca muamelat kısmı sosyal alandır.
Yalnızca bu alanı adilce düzenlemek,
Devlete haktır.
İtikadi inançla ilgili olan,
Ameli ise iş ve işlemlerle ilgili olan demek.
Elbette ki inançlara ve ibadetlere,
Karışmamak gerek.
FLA
* Bezm-i-elest
Not: İslam Şeriatı'nın olduğu ülkelerde emri bil maruf, anıl münker* uygulaması Bakara, 256'ya ( Dinde zorlama yoktur, ayetine ) bence uygun değildir.
* Bence, müslümanların birbirine iyiyi, güzeli önerdiği, kötülükten alı koymaya çalıştığı şeklinde yorumlanması gereken bir ayet. Bu ayet marufu emreden, kötülüğü yasaklayan, şeklinde yorumlanarak, şeriat ülkelerinde bu adla kolluk güçleri kurulmakta.
Temel Dini Bilgiler.pdf için..
Temel Dini Bilgiler.pdf Fatih Lütfü Aydin
Dinimizin ruhsal ve sosyal alanlarıyla ilgili ayrıntılı bilgi yukarıdaki bağlantıda.
İman esasları ve ibadet ruhsal alana girer ve bu alanda haksızlık Hz. Allah'a yapılmış olur. Yani kişi namaz kılmıyorsa Hz. Allah'a haksızlık yapıyor demektir.
Sosyal alan da dinin muamelat ( insanların birbirleriyle olan hukuki işlemleri ) ile ilgili. Yani kişi haklar ya da hakların korunması demek olan hukuka aykırı bir şey yaptığında bu devletin görev alanına girer.
Haksızlık kime yapılıyorsa onu ilgilendirir.
Ayrıca Necm, 3 ayeti gereği peygamberimiz kendi arzusuna göre konuşmamıştır. Yani Kur'an'da dinde zorlama yoktur, ( Bakara, 256 ) ayetine zıt olan, "Namaz kılmayanı öldürün." sözünü ( hadisini ) söylemiş olamaz.
Necm suresi
Içinde sahih olmayan yani sahi, gerçek olmayan, uydurulmuş yani sahte olan hadisler de bulunduğundan hadisler dinleştirilmemelidir. Yani dinin bir emri gibi alınıp yaşama geçirilmemelidir. Öyle olursa Kur'an terkedilmiş olunur.
Şeytanın Rehberliği Şiiri
Gaşiye, 22: Sen onlar üzerine egemen bir zorba değilsin.
Gaşiye, 22
Kaf, 45
Enam, 107
Namz ve Namus Şiiri
Namusla Taçlandırmalı Namazı
Başa Dön
Önemli Dini Notlar S-Ş
Sebebin Hususiyeti...
Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine mâni değildir..
Yani bir ayetin inişinin özel bir sebeple olması, o ayetteki anlamın genelliğine engel değildir..
Alıntı..... www.gunesgazetesi.net/koseyazilari/2345/3711/elif-camas-ozatik-bir-uyari-kilici--maun-suresi.html
...........................................................................
Bu önemli bir tefsir ilkesidir. Yani inişinin özel sebebi Yahudiler olsa da Maun Suresi'ndeki gibi namaz kılan herkesi kapsayan bir sözdür, "Vay o namaz kılanların haline" sözü.
FLA
Başa Dön
Sıla-i rahim
Akraba ve partidaş,
Devlet görevinde paydaş.
Liyakat ne gezer, arkadaş.
F.L.A.
Sıla-i rahim
Dinimizde sıla-i rahim yani akrabayı koruyup, kollama var ama kişi kendi olanakları ile ya da kendi işyerinin olanakları ile akrabaya yardım etmeli. Devlet olanaklarından akrabaya yardım, adam kayırma olacağından, kul hakkı yemek olur.
FLA
6 Akrabasını Öğretim Görevlisi Olarak İşe Aldı.
Başa Dön
Sidret-i Münteha
www.derlemetefsir.com/necm/53/ayet/14
14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun.
Tıp sözcüğü antik çağda tıpta ileri seviyede olan Mısır'ın Teb şehrinden geliyor.
Altta ayrıntılı bilgisi yazılı Tıp Sembolü Heykeli ile ilgili tahminim (kestirimim) şöyle.
Cinsiyetle ilgisi olmayan erkek yılan mertliği dişi yılan da namertliği simgeliyor bence.
Mertlik Hakk rızasına aykırılıklara direnme, namertlik de Hakk rızasına aykırlıklara direnmeme demek.
2 yılanın sarıldığı asa ise yaşam ağacı yani beyin ve onun kuyruğu olan omurilik oluyor. Beyin ve kuyruğu olan omur ilik tıpta merkezi sinir sistemi olarak adlandırılmakta.
Sidret-i müntaha sınır ağacı yani madde alemiyle ma:na aleminin sınırındaki ağaç demek.
İşte bu ağaca ve ötesi olan ruhlar a:lemine ulaşabilmek için namertlikten mertliğe göç etmeli tüm Hakk rızasına aykırılıklardan arınmalıyız.
.................................................................................................
Tıp Sembolü Heykeli
Tıp sembolü antik çağlardan beri asaya sarılı yılan olarak bilinmektedir. Mitolojideki Tıp ve Sağlık tanrısı Asclepios elinde yılan sarılı asa ile tasvir edilmiştir. 20.Yüzyılın başlarında ise erken Rönesans döneminde Simyanın sembolü olarak kullanılan Yunan tanrılarından Hermes’in kanatlı ve çift yılan sarılı kadüse isimli asası da tıp sembolü olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde yılan ve asa tıbbın simgesi olarak görülmeye devam etmektedir.
Tıp sembolü (yılan ve asa) bir dizi tarihi, mesleki ve etik değeri içinde barındırır ve temsil eder. Asa sadece yaşamı değil aynı zamanda bilgelik ve bilgiyi, yılan ise deri değiştirmesi ile gençlik, sağlık ve ölümsüzlüğü temsil eder. Hekim yılan gibi dilsiz olmalı hastalarının sırlarını kimseye söylememelidir. Yine yılanın zehri ve panzehiri hekimin tedavi edici yönünü ifade eder. Hekim yılan gibi soğukkanlı olmalı, hızlı karar vermeli ve kendini daima yenilemelidir. Eski çağlarda yılana duyulan saygı, günümüzde hekimliğin saygınlığı ile güven verici yönü ile devamlılık gösterir.
Tıp sembolü heykelinin yapımını ve Fakültemize kazandırılmasını sağlayan Heykeltraş Dr. Öğretim Üyesi Sinan ŞENÇİÇEK’e, Heykeltraş Sabri ERDOĞAN’a ve yapımına katkı sunan Aydın Tabip Odası Başkanlığı’na teşekkür ederiz.
Alıntı...akademik.adu.edu.tr/fakulte/med/news.asp
Sidretül Münteha
Nur Suresi, 35 ve 36 ayetleri,
Zeytin ağacından söz eder.
Belki de, Sidretül Münteha, Kızıl Elma ve Zeytin Ağacı,
Hepsi de aynı şey demek olan Yaşam Ağacı.
Necm, 14 ayetindeki,
Sidretül Münteha, yani son sınır ağacı,
Belki de merkezi sinir sistemi.
Merkezi sinir sistemi.
Olabilir, madde a:leminden ruhlar a:lemine geçiş yeri.
FLA
yavuzaslan1960.tr.gg/Siir.htm
Başa Dön
Sorguya Çekilme
1. Nimetlerden... Tekasür, 8
2. Kur'an'dan... Zuhruf, 44
3. Amellerimizden yani yaptığımız işlerden... Nahl, 93; Mücadile, 5-6
Bakara, 284. Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'a aittir. Aklınızdan geçeni açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onun için hesaba çekecektir; ve sonra O, istediğini affedecek, istediğini cezalandıracaktır: Zira Allah her şeye kâdirdir.
Aklımızdan geçenden hesaba çekilebilmemiz için kendimize ya da başkasına bir zarar vermiş olmamız gerekir, bence.
Ayrıca Enbiya, 23 ayetine göre La yüsellik yani sorguya çekilemezlik Hz.Allah'a ait ( özgü) bir özellik olmakta. Evrensel Ahlak ve Hukuk İlkeleri'nden biri de eşitlik ilkesidir. Bu ilke gereği en sade vatandaştan en tepedeki devlet görevlisine kadar herkes sorgulanabilmelidir. Enbiya, 22-23
FLA
Başa Dön
Suç ve Ceza
Suç ve Ceza'da tartıştırılan tez ve anti tez yani görüş ve o görüşe zıt olan görüş şu.
1.görüş toplumda huzuru, refağı yok eden kan emici, insanları sömüren kişiler öldürülmeli. Bunlar vücutta hastalığa hatta ölüme yola açan mikroplar gibidir.
2. görüş ise ne olursa olsun suçluların cezasını yasalar vermeli.
İyi de çanlar ölen adalet için çalıyorsa yani adalet ölmüşse ne olacak. Ayrıca 1. görüş zulme zulümle karşılık verilmez ayetiyle çelişiyor.
https://fatihltfaydin.tr.gg/KUR-h-AN-FiHRiSTi-Z.htm
Yanıt: Muhalefet yasal bir şekilde devrim mücadelesi vermeli ve bunun içinde muhalefet Kemalist bir görüşe sahip olarak mücadelesini sürdürmeli.
Aşağıdaki devrim alıntısı bire bir değil de anlam olarak (mealen) Açık Öğretim'in Atatürk İlke ve İnkilapları kitabındandır.
Devrim: Toplumun artık bireylerinin gereksinimini karşılayamacak şekilde içi kurum bağlamış kurumlarının gerekiyorsa zor kullanarak toplum yararına düzenlenmesidir.
FLA
Başa Dön
Süfeha
Eşek akılsızlığın sembolü olduğundan, Nasreddin Hoca, eşeğe ters binerek, "işlerinizi akılsızlara yaptırmayın, aklınızı kullanın" demek istemiş olabilir.
Nisa, 5,
Yaşar Nuri Öztürk:
Allah'ın sizin için ayakta durma aracı yaptığı mallarınızı kendini bilmez beyinsizlere vermeyin, o mallar içinden onlara rızık ayırın, onları giydirin ve onlara tatlı ve işe yarar bir söz söyleyin.
Nisa, 5, Arapça Latin harfli metni.
Ve lâ tu’tûs sufehâe emvâlekumulletî cealallâhu lekum kıyâmen verzukûhum fîhâ veksûhum ve kûlû lehum kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen).
Alıntı... www.derlemetefsir.com/nisa/4/ayet/5
Alıntıdan.. es sufehâe:
sefihler, aklı ermeyenler, mallarının değerini bilmeyenler.
Süleyman'ın Tahtına Bırakılan Ceset
Yaşar Nuri Öztürk, Sad Suresi.
34. Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi.
35. Şöyle yakardı: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraşmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuşkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!
36. Bunun üzerine, rüzgârı onun emrine verdik; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal/tatlı tatlı akıp giderdi.
37. Şeytanları da onun emrine verdik. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı.
38. Ve demirlerle birbirine bağlı diğerlerini...
39. Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok...
40. Ve gerçeken, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı.
Sad, 34'deki cesedin gerçek anlamı ve sembol anlamı var.
Bayrağın gerçek anlamı: Üzerinde özel anlamı olan renklerin, şekillerin bulunduğu kumaş parçası. Bu kumaş parçasının anlatmak istediği şey ya da taşıdığı özel anlam yani sembol ise bağımsızlıktır.
Sadece bayrağa sahip olmakla bağımsız olunamaz, güçlü bir ekonomiye de sahip olmak gerekir. Bunun için de üretmek lazım.
Cesedin gerçek anlamı: Ölmüş insan bedeni yani ruhsuz beden. Süleyman Peygamberinki gibi çok güçlü bir saltanatın tahtı üzerine bırakılıyor. Tahtın sembol anlamı: Maddi güç yani hükümranlık.
Maneviyatsız maddiyat ve ilmin bir ceset gibi yere yıkılacağı, dünyanın geçiciliği anlatılmak isteniyor, olabilir.
Süleyman Peygamberin Hz.Allah'dan istediği mülk maddi olamaz zaten ona fazlasıyla sahipdi. O zaman istediği mülk ( sahip olunan güç, varlık ) Kehf, 65'deki Musa kıssasında anlatılan İlm-ü Ledün ( Dünya ilminin dışındaki bir ilim ya da metafizik a:leme ait ilim yani duyu organlarıyla varlığı anlaşılamayan a:leme ait olan, ancak arınıp, yüksek enerji boyutuna ulaşmış bir ruhla varlığı anlaşılabilen a:leme ait ilim. ) olabilir. Söz konusu mülkü edinince aslına dönmüş yani yaratılıştaki yüksek enerji boyutuna sahip ruh haline dönmüş, olabilir.
Rüzgârlara normal ruhla hükmedilemez ancak yüksek enerji boyutundaki bir ruhla hükmedilebilir. Doğrusunu Hz. Allah'ımız bilir.
Çıkarılacak sonuç: Üretip dışarı satarak döviz arttırmadan nasıl ki bağımsızlık sağlanamazsa, arınmadan da gerçek güç ve mutluluk sağlanamaz. Ceset gibi ruhsuz , maneviyatsız yaşar, ekonomik ve doğal felaketlerden kurtulamayız.
Saygılar ve sevgiler.
10.08.2018
F.L.A.
Üretip dışarıya mal satsak,
Turizmi baltalamasak,
Hammaddeyi dövizle ithal etmek yerine,
Hammaddenin tarımını kalkındırsak,
Dövizimiz bollaşır, artar,
Enflasyonda düşüş başlar.
Enflasyon ortamında bozdurursan dövizini,
Her şeyi pahalı alırsın, darmadağan edersin bütçeni.
Saygılar ve sevgiler.
11.08.2018
F.L.A
Başa Dön
Şerait bir amaca ulaşmak için uyulması gereken şartlar yani kurallar demek. Şeriat da hayvanların su içmeye giderken izledikleri yola deniyor. İkisi de Arapça şrt kökünden geliyor. Sonuçta ikisi de bir amaca ulaşmak için uyulan kurallar ve izlenen yollar demek oluyor. Hukuk da haklar demek olup, hakları korumak için uyulan kurallar ve izlenen yollar olmakta. Bu durumda üçü de eş anlamlı sözcükler oluyor, bence. Üçü de genel sözcükler yani spesifik ( türel, türe ait olan ) sözcükler değil. Örneğin türel olarak kamu hukuku devletin haklarını korumak, medeni hukuk da bireylerin haklarını korumak için belirlenmiş kurallardır. Şeriat, özet olarak hukuk düzeni demek. O zaman İslam şeriatı da, yasaların İslam'a uygun olarak hazırlandığı hukuk düzeni demek oluyor. Şeriat hukuk düzeni olarak türel olmadıyıp, genel bir sözcük olduğundan, Şeriat isteriz diyenlere, "Nasıl bir şeriat ya da hukuk düzeni istiyorsunuz?" diye sorulduğunda eğer İslam Şeriat'ı derlerse, nasıl yanıt verilebilir? Mantık çalıştırılarak şöyle düşünülebilir. Şeriat sonuçta hukuk yani haklar demek. Bir başka deyişle hakların korunması demek. Asıl sorun yasaların Kur'an'daki İslam'a göre mi yoksa uydurulmuş İslam'a göre mi hazırlandığıdır. Ayrıca bir toplumda müslüman olmayanalar da bulunmaktadır. Bununla birlikte dinimizin ruhsal alana yönelik olan inanç ve ibadetlerin dışında kalan muamelat yani sosyal alan herkesi bağlayıcıdır. İslam Kur'an'daki dinin adıdır. Kur'an'da da sosyal ve ruhsal olmak üzere 2 alan var. Kişi bir haksızlık yaptığında bu hangi alan girer? Bunun kriteri yani ölçütü ( ölçme aracı ) haksızlığın kime yapıldığıdır. Haksızlık Allah'a yapılıyorsa ruhsal alana, insanlara yapılıyorsa sosyal alana girer. O zaman devletlerin koyduğu kurallar, yasalar v.s. hep sosyal alana yönelik olmalıdır. Örneğin kişi İslam'ın 5 şartını hiç yerine getirmiyor ya da eksik olarak yerine getiriyorsa, haksızlığı kime yapıyordur? Elbette ki Hz.Allah'ımıza. O zaman bunlar ruhsal alandır ve kimsenin de karışmaya hakkı olmamalı. Kişi hırsızlık, cinayet, zina ve iftira gibi haksızlıkları işliyorsa bunlar da sosyal alana girer. Devletin de karışmaya hakkı doğar elbette. Yasalar Kur'an'daki İslâm'a göre hazırlanabilir mi? Herkesi bağlayıcı olan muemalat yani insanların birbirleriyle yaptıkları evlenme, ticaret, boşanma, kiralama gibi işlemlerle ilgili olarak yasalar hazırlanmalıdır. Herşeye gücünün yettiğini Ayet-el Kürsi'de ( Bakara, 255 ) anlatan Hz.Allah hemen ardından, "Dinde zorlama yoktur" diyor.
İslam Şeriatı'nın olduğu ülkelerde emri bil maruf, anıl münker* uygulaması Bakara, 256'ya ( Dinde zorlama yoktur, ayetine ) bence uygun değildir.
* Bence, müslümanların birbirine iyiyi, güzeli önerdiği, kötülükten alı koymaya çalıştığı şeklinde yorumlanması gereken bir ayet. Bu ayet marufu emreden, kötülüğü yasaklayan, şeklinde yorumlanarak, şeriat ülkelerinde bu adla kolluk güçleri kurulmakta.
O zaman dinimizin ruhsal bölümü olan inanç ve ibadet bölümlerinin yasalarda yer almaması lazım. Örnek verecek olursak, herkes Allah'a inanacak, bir açılışta besmele çekecek, kelimeyi şahadet getirecek ve camilere gelip, namaz kılacak, vs. vs. şeklinde yasa çıkarılmaması lazım.
Bu iki bölüm dışında kalan muamelat ( insanların birbiriyle olan işlemleri yani ev alma, ticaret, evlenme gibi hukuki işlemler ) da Kur'an'ın ve Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkelerinin özüne uygun olmalı.
Şeriatla ilgili başka bir yazım.
İslam Şeriatı'nın olduğu ülkelerde emri bil maruf, anıl münker* uygulaması Bakara, 256'ya ( Dinde zorlama yoktur, ayetine ) bence uygun değildir.
* Bence, müslümanların birbirine iyiyi, güzeli önerdiği, kötülükten alı koymaya çalıştığı şeklinde yorumlanması gereken bir ayet. Bu ayet marufu emreden, kötülüğü yasaklayan, şeklinde yorumlanarak, şeriat ülkelerinde bu adla kolluk güçleri kurulmakta.
Şeriat, bir dini temel alan yani yasaları bir dine uygun bir şekilde hazırlanan hukuk düzeni. O zaman İslam şeriatı da, yasaların İslam'a uygun olarak hazırlandığı hukuk düzeni demektir.
Asıl sorun yasaların Kur'an'daki İslam'a göre mi yoksa uydurulmuş İslam'a göre mi hazırlandığıdır. Yasalar Kur'an'daki İslâm'a göre hazırlanabilir mi? Herşeye gücünün yettiğini Ayet-el Kürsi'de ( Bakara, 255 ) anlatan Hz.Allah hemen ardından, "Dinde zorlama yoktur" diyor. O zaman dinimizin ruhsal bölümü olan inanç ve ibadet bölümlerinin yasalarda yer almaması lazım. Örnek verecek olursak, herkes Allah'a inanacak, bir açılışta besmele çekecek, kelimeyi şahadet getirecek ve camilere gelip, namaz kılacak, vs. vs. şeklinde yasa çıkarılmaması lazım.
Bu iki bölüm dışında kalan muamelat ( insanların birbiriyle olan işlemleri yani ev alma, ticaret, evlenme gibi hukuki işlemler ) da Kur'an'ın ve Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkelerinin özüne uygun olmalı. F.L.A.
Şeriatla ilgili bir diğer yazım.
Arapça'da Roma Hukuku şeriatı-rum yani Roma Şeriatı demek. Bu durumda şeriat hukuk demek oluyor.
O zaman şeriat isteriz diyenler hukuk isteriz demiş oluyor. Bu durumda da hukuk da nasıl bir hukuk diye sorulursa İslam Hukuku diye yanıt alınır herhalde. Son olarak da Islam'ın kaynağı Kur'an olduğundan İslam Hukuku Kur'an'a uygun olmalıdır.
Kur'an'da dinde zorlama yok ve dinden dönen öldürülmez. Bunların anladığı şeriat ise Kur'an'a taban tabana zıttır.
Kur'an'da her şey yazmaz diyenler için.
Zuhruf Suresi ayet 44 gereği biz Kur'an'dan sorumluyuz ve sorumlu olduğumuz şeyler ilkeler halinde Kur'an'da bulunur.
Bu ilkelerden 5 lik iki ilke grubundan biri mekasid-hamse ( Kur'an'ın korumayı amaçladığı 5 şey ) diğeri de yönetimin 5 ilkesidir. Kuran'ın korumayı amaçladığı 5 ilkeden biri din ve inanç özgürlüğüdür.
Mekasid-i hamse için bağlantı...
Mekasid-i hamse
Siyasetin Tanımı; Siyaset, seyislikten yani at idareciliğinden gelir. Dar anlamda at idareciliği anlamına gelen siyaset, geniş anlamda; bir işyerini, bir ülkeyi yönetme sanatıdır. F.L.A.
YÖNETİMİN 5 İLKESİ
1. Adalet ( Denge, yalnızca insanlığa değil, kişinin kendi de dahil olmak üzere tüm yaratılmışa haksızlık etmemesi )
2. Meşveret ( Şûra; danışma, görüş alma, danışma meclisi, karşılıklı görüşme, oylama, danışmada tek adamlığa yer yoktur ).
3. Liyakat ( Emaneti ehline, layık olana verme )
4. Emanete Sadakat.
5. Maslahat ( Toplum Yararına İş Yapma )
Cemil Kılıç
1.Adalet ( Denge );
BAKARA-282 Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alışveriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.
NİSA
58, Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.
135. Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
MAİDE
8. ( Zulüme zulümle karşılık verilmez )Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
42. Yaşar Nuri Öztürk : Yalana iyice kulak verirler, haramı tıka-basa yerler. Sana geldiklerinde ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama aralarında hükmedersen, adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri/adaleti ayakta tutanları sever.
EN' M-115 Yaşar Nuri Öztürk : Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi bilendir O.
A'RA F
29. Yaşar Nuri Öztürk : Şunu da söyle: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz."
59. Yaşar Nuri Öztürk : Andolsun ki biz, Nuh'u toplumuna gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk ve ibadet edin. Sizin ondan başka tanrınız yok. Üstünüze çok büyük bir azabın inmesinden korkuyorum."
181. Yaşar Nuri Öztürk : Bizim yarattıklarımızdan bir ümmet var ki, hakka rehberlik eder ve onunla adalet sunarlar.
NAHL-90 Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık, doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
FLA
Şeriatla ilgili bir yazı.
Mekasid-i hamse yani Islam'ın ( elbetteki Kur'an'daki Islam'ın ) korumayı amaçladığı 5 şeyden biri inanç özgürlüğüdür. Laiklik de bir inancın topluma dayatılmasına engel olan devlet düzenidir.
Mekasid-i hamse
FLA
Laiklik kaldırılsın diyenlere soruyorum:
1- Neden laikliğin kaldırılmasını istiyorsunuz? Laikleri, Alevileri, Kemalistleri mürted ilan edip şeriat gereği katletmek için mi?
2- Halifeliği kurup halifeyi eleştirmeyi günah sayarak zindanları muhaliflerle doldurmak için mi?
3- Türklüğü günah ilan edip ümmet adı altında Araplığı dayatmak için mi?
4- Arapçayı resmi dil yapıp aşama aşama Türk dilini unutturmak için mi?
5- Kadınların miras hakkını azaltmak için mi?
6- Kadınların şahitliğini yarım kabul etmek için mi?
7- Tek eşliliği kaldırıp çok eşliliğin önünü açmak için mi?
8- Çocuk yaşta evlilikleri yasal hale getirmek için mi?
9- Kimi kurslarda tecavüze uğrayan çocukların hakkını kimse arayamasın diye mi?
10- Zina etti diyerek kadınları taşlayarak öldürmek için mi?
11- Fıkıh kitaplarında ve ulemanın ictihadında var deyip namaz kılmayanları öldürmek için mi?
12- Tarikatlarda müritlerini taciz eden kimi şeyhlerden yargı hesap soramasın diye mi?
13- Şeriatta var deyip köleliği ve cariyeliği yeniden diriltmek için mi?
14- Din adamları sınıfı oluşturup halkın üzerinde baskı kurmak için mi?
15- Halk yoksul ve zekata muhtaç halde yaşasın ama siz zengin bir hayat sürün diye mi?
16- Bilimi ve aklı keramet hikayeleri ile esir almak için mi?
17- Evet, neden laikliğin kaldırılmasını istiyorsunuz?
Cemil Kılıç Laiklik kaldırılsın diyenlere soruyorum:
Başa Dön
Önemli Dini Notlar T
Takva ve Allah'ın Öğretmenliği
Allah'ın Öğretmenliği
ENFÂL-29
Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman sahipleri! Eğer Allah'tan korkarsanız, Allah size hakla bâtılı/iyiyle kötüyü ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir.
Yukarıdaki ayete göre Hz.Allah takva sahiplerine iyiyle kötöyü ayırma gücünü veriyor yani doğruyu yanlışı öğretiyor.
Ayrıca Bakara, 282 ayetinin sonu, "....Allah’tan korkun, Allah size öğretiyor, Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir." şeklindedir. Buradaki korkuyu emirin iti gibi korkma değil Hz.Allah'ın azabından sakınmak şeklinde düşünmeliyiz. Takvanın dinimizdeki anlamı budur.
Araplar Kur'an'dan önce devenin tekmesinden sakınmaya takva dermiş. Bu yüzden deve arkasında yürüken biraz geride ve dikkatli yürürlermiş. FLA Takva
Başa Dön
.
Taşlamak
Taşlamak, daşlamak, dışlamak, dışına atmak. Taşan ya da daşan kap içindekini dışlar, dışarı atar.
FLA
Daşlayacaksan nefsi emmareni daşla,
Nefsi emmareyle cennete ulaşılamaz asla.
Nefsin kötülüğü emretme hali nefsi emmare,
Daşla nefsi emmareni,
Düşmek istemiyorsan Hak katında rezil bir ha:le.
FLA
Nefs-i emmare
Nefsin aşamaaları
Başa Dön
Tefsîr Usulü
Usul; metot, yontem, ilke, esas, kural demektir. Tefsir usulu, Kur'an-ı anlamak, yorumlamak, acıklamak ve izah etmek icin takip edilmesi gereken esas ve yontemleri konu edinen bir metodoloji bilim dalıdır. Tefsir usulu; Kur'an tarihi, Kur'an'ın inişi, vahiy ve ceşitleri, ayet, sure, Kur'an'ın yazılışı, toplanması, coğaltılması, tefsiri, tefsirle ilgili ilimler, tefsir, te'vil, meal, tercume kelimeleri tefsir ceşitleri, tefsir tarihi... vb. konularını işler. (İ.K.)
Tefsîr ve Te'vîl
Tefsir kelimesi "fesr" veya "sefr" kelimesinden turemiştir. Fesr; sozlukte doktorun hastalığı teşhis icin suya (idrara, kana, balgama) bakması, bir şeyi beyan etmek, keşfetmek, uzeri kapalı bir şeyi acmak; sefr ise, kapalı bir şeyi acmak, aydınlatmak ve keşfetmek anlamlarına gelir. Istılahta; anlamı kapalı olana, manası zor anlaşılan sozden ne kastedildiğini acıklama demektir. Tefsir kelimesi daha cok Kur'an kelime, terkip ve cumlelerinin ne anlama geldiğini acıklamak, muşkul ve garip lafızları izah etmek, Kur'an'ı yorumlamak anlamında kullanılır. Te'vil; geri donme anlamındaki "evl" kokunden gelir.
Bu kavram sozlukte; acıklamak ve beyan etmek; ıstılahta, cok anlamlı kelime ve cumlelerdeki anlamlardan birini tercih etmek demektir. Tefsir ilminde te'vil, ayetlerdeki olası anlamlardan birini, ayetin bağlamı ve Kur'an butunluğu dikkate alınarak tercih etmek anlamında kullanılır. İlk onceleri tefsir kelimesi kullanılmış, Kur'an'ı savunma doneminden itibaren de te'vil kelimesi kullanılmaya başlanmıştır. Zamanla bu iki kelime birbirlerinin yerine kullanılmıştır. Mesela Kur'an yorumcusu Taberi (o. 310) te'vili, tefsir anlamında kullanmıştır. İmam Maturidi, tefsir ile te'vilin farklı anlamlarda olduğunu soylemiştir. Ona gore tefsir; peygamberin ve ashabının yorumu, te'vil ise İslam alimlerinin yorumudur. Tefsir ile te'vil arasında farklar vardır. Bunları şoyle sıralayabiliriz: Tefsir'de kesinlik, te'vilde ise ihtimaller vardır. Tefsir te'vilden daha geneldir. Tefsir, lafızlarda, te'vil ise manalarda olur. Tefsir rivayetle, te'vil ise dirayetle ilgilidir. Tefsir, lafzın konulduğu manayı hakiki veya mecazi olarak beyan etmektir. Te'vil ise ic anlamını, lafızdan murat edilen gerceği acıklamaktır. Mesela inne Rabbeke le bi'l-mirsad (Rabbin gozetleme yerindedir) (Fecr, 89/14) ayetindeki; "mirsad", gozetlemek anlamındaki rasd kokunden gelir, mif'al formunda mekan ismidir, "gozetleme yapılan yer" demektir şeklinde yapılan acıklama tefsirdir. Allah'ın gozetleme yerinde olduğunun bildirilmesinden maksat; "Allah'ın insanların butun yaptıklarını gormesi, bilmesi ve onları denetlemesi, boylece, Allah'ın emir ve yasaklarına uyması konusunda gevşeklik ve gafletten uyarmasıdır" şeklindeki izah ise te'vildir. Tefsir, "saibe" ve "bahir" (Maide, 5/103) kelimeleri gibi garib lafızları izah etmede veya Kur'an'ı veciz cumlelerini şerhetmede veya "nesie kufurde artmadır" (Tevbe, 9/37) ayetinde olduğu gibi mahiyeti ancak tanımla bilinebilen cumleleri izah etmede olur. Fıkıh usulu ilminde te'vil, lafzı zahir anlamından cıkarıp bir delile dayanarak ona zahir olmayan bir mana vermektir. Bir lafzı te'vil edebilmek icin o lafzın zahir ve nas olması gerekir. Mufesser ve muhkem bir lafızda te'vil olmaz. Te'vil, lafzın olası anlamlarından biri olmalı ve bu konuda şer'i bir delil bulunmalıdır. Lafızda bulunmayan bir anlamı o lafza yuklemek te'vil değildir. Tefsir ve te'vil, bir ilim dalıdır. Bu bilim dalında, Kur'an yorumlanır, kelime ve cumlelerin anlamları, hukum ve hikmetleri acıklanır. Bu konuda ceşitli bilim dallarından faydalanılır. Tefsir ve te'vil yapılırken once Kur'an'a muracaat edilir. Ayetler, ayetlerle tefsir edilir. Sonra peygamberin hadislerine, sonra varsa sahabe sozlerine bakılır. Garip kelimeler icin sozluklere bakılır, semantik tahlil yapılır. (İ.K.)
Tefsir
Zuhruf Suresi ayet 44 gereği bizler Kur'an'dan sorumlu tutulacağımız için tüm yorumları; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetveli ile ölçmeliyiz. İslâm aalimlerinin yorumlarını da okuyalım ama yukarıdaki cetvelleri de okullanmalıyız. Aksi halde dinden çıkabiliriz. Peygamberimizin yorumları ( hadisler ) da dahil olmak üzere ufkumuzun açılması ve varsa Kur'an'la çelişmeleri görüp, Kur'an'ı daha iyi anlamamız açısından, yorumları okuyalım.Yalnız, yorumları hep ; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle ölçmeliyiz.Dinden çıkma tehlikesine karşı çok önemli olduğu için, bu sözü,yinelemekte yarar görüyorum.
Başa Dön
Tercüme
Arapca "terceme" fiilinin mastarı olan "tercemetun" kelimesinin Turkce'de kullanılan şeklidir. Sozlukte; bir sozu soylendiği dilde acıklamak, bir sozu başka bir dilde acıklamak, bir sozu bir kimseye ulaştırmak, bir sozu başka bir dile nakletmek, bir sozun anlamını diğer bir dilde dengi bir sozle aynen ifade etmek demektir. Tercume aslın anlamına tamamen uygun olması icin acıklıkta, delalet etmede, mucmel ve mufassal, genel ve ozel, mutlak ve kayıtlı olmada, kuvvette, guzel edada, uslupta, ilim ve sanatta asıldaki ifadeye denk olması gerekir. Aksi takdirde eksik bir tercume olur. Bu itibarla boyle bir tercume yapmak oldukca zordur. Tercumeye, gunumuz Turkce'sinde "ceviri" denmektedir. Tercume, harfi veya lafzi, manevi veya tefsiri olmak uzere iki kısımdır. Harfi-lafzi tercume, bir cumleyi kelimesi kelimesine tercume etmektir. Yani bir dildeki ifadeyi inceleyip, aktarılacak dildeki tam karşılığını bulmak ve anlamı aynen aktarmaktır. Manevi-tefsiri tercume ise; aktarılan sozun aslına benzemesi gozetilmeyen, sadece asıldaki anlam ve gayeleri guzel bir şekilde aktarmaktır. Gunumuzde, daha cok bu tur tercume yapılmaktadır. Kur'an'ın lafzi tercumesini yapmak mumkun değildir. Tercume yapanlar tefsiri tercume yapmaktadırlar. Yaptıklarına "tercume" kelimesi yerine "meal" kavramını kullanmaktadırlar. (bk. Meal) (İ.K
Başa Dön
Tevafuk
Tevafuk : uygun gelme.
Tevafuk Osmanlı Türkçesi
TDK'dan,
tevafuk
isim (teva:fuk) eskimiş Arapça tev¥fu® isim Birbirine uyma, uygun gelme
Wikipedi Tevafuk
MULK-3
Yaşar Nuri Öztürk : Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?
Not: Bu ayet evrende rastlantının olmadığını, her şeyde bir uyum, uygunluk olduğunu anlatıyor. Rastlantı olsaydı, bir karışıklık, uygunsuzluk, uyuşmama olurdu. F.LA.
Not: Madem ki, tevafuk ( her şeyin birbirine uygun olması ) diye bir şey var. O zaman diyalektik ( zıtlıkların çatışması kuramı )' da tevafuk ( uyumluluk )' a uygundur. Yani iyi varsa kötü de olacak, güzel varsa çirkin de olacak, güzel insan varsa zalim de olacaktır.
İnsana düşen bu gerçeği bilip kendi olumsuzluğundan geçmek için uğraş verirken, olumsuzluklarla haksızlık etmeden çarpışmaktır.
Merkez Efendi ve Hegel metinlerinin kaynakları
Wikipedi Merkez Efendi
Merkez Efendi (asıl adı Müslihittin Ebu Taki Musa bin Mustafa bin Kılıç, d. Sarımahmutlu, Buldan, Denizli, 1460-3? - ö. 1552, İstanbul), Türk sufi, hekim ve Halveti Tarikatı'nın Sünbüliye kolu şeyhlerinden.
Mûsâ Efendi hergün Sünbül Sinân'ın dergâhına gelip, ondan ders almağa ve hizmete başladı. Bir gün Sünbül Efendi, sohbet esnasında Mûsâ Efendiye; "Âlemi sen yaratsaydın, nasıl yaratırdın?" diye sordu. Mûsâ Efendi; "Bu mümkün değil! Ama mümkün olsaydı, her şeyi merkezinde bırakırdım. Âlem öyle bir tatlı nizâm içinde ki, buna bir şey ilâve etmek veya bir şeyi eksiltmek düşünülemez." dedi. Sünbül Efendi bu cevap üzerine; "Âferin Mûsâ Efendi! Demek her şeyi merkezinde bırakırdın. Öyleyse bundan sonra ismin Merkez Muslihuddîn olsun." dedi. Böylece Mûsâ Efendi, Merkez Efendi ismiyle meşhur oldu.
Yani olumsuzluğuyla (negativitesiyle) ve olumluluğuyla (pozitivitesiyle) her şey dengede, merkezde demek istemiş.
10.10.2012
Fatih Lütfü AYDIN
Diyalektik
Penç u du.
Beş ve iki.
Beş, beşer yani beş duyulu varlık,
Du, dualite yani diyalektik, ikilik.
İyi de var kötü de,
Diyalektik diyalektik.
Ya başka ne diyecektik.
Kendi kötülüğünü yok et,
İyiliğini yücelt.
Böylece karanlıkları boğar, Rahmet.
Bunun içün de sabır gerekir, elbet.
İkilik, düalite ya da diyalektik.
Zıtllıkların çatışmasıdır diyalektik.
Ak köpekle kara köpek çatışır durur.
Hangisini beslersen o zirveye oturur.
Diyalektik diyalektik..
Ya başka ne diyecektik.
FLA Sabır çabalı bekleyiş,
Sabırla hallolur, her iş, eriş.
F.L.A.
Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel (27 Ağustos 1770, Stuttgart - 14 Kasım 1831, Berlin), Alman filozof.
Hegel'e göre, biricik, canlı felsefe, çelişmelerin -daha doğrusu karşıtların- felsefesidir; çiçek, meyvanın ortaya çıkmasına yol açar, ama meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gereklidir. Demek ki üremenin gerçeği, hem çiçek hem meyva olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan koşuldur.
Aşağıda ki metnin kaynağı
Ying Yang
YİNG YANG VE KURAMI
Asya Kıtası'nın geniş bir kesimini içine alan coğrafyada binlerce yıldır hüküm süren; doğayı ve evren'i gözlemleyip, bunların temelini oluşturan yasaları açıklayan bir kuramdır. Temelinde, doğa ve evrendeki her şeyin karşıtlık ilişkileri içinde yürüdüğünü tespit eder. Üreme, gelişme ve dönüşüm; karşıtların sürekli çekişip itişen devingenliği ile gerçekleşir. Hiç bir şey durağan, kalıcı ve mutlak olamaz. Yin ve Yang, herhangi bir nesnenin adı olmaktan çok, karşıtlık ilişkilerini açıklayan bir kavramdır. Genelde kadın ve erkek veya iyi ve kötü demektir. Yin ve Yang'ın, Gizemcilik`le (mistisizm), dini inançlarla hiçbir ilişkisi yoktur. Temeli uzak doğudaki birçok kültürün ortak yaşam birikimine ve I ching (tr. Hareketin kitabı) adı verilen ve bilinen yazılı en eski felsefi yazıya dayanır. Kitap, enerjilerin birbirine dönüşüm ilkelerinden, ayrıntılı biçimde söz eder. Akupunktur (iğneli uyarım), Feng Shui (rüzgar ve su), Karete, Yoga, Refleksoloji ve benzer nice uygulama alanı Yin ve Yang`a dayanır. Ayrıca, eski strateji kitabı Savaş Sanatı'nın (Sun Tzu) temelini Yin ve Yang ilkeleri oluşturur.. Her şey hiçlikle başlar ve önce birlik doğar. Birlik ikircilliği doğurur. Bu Yin ve Yang'dır. İkircillik her şeyi doğurur.
Yin ve Yang'ın Başlıca İlkeleri
Yin Yang
Dişil Eril
Su Ateş
Soğuk Sıcak
Durgun Devingen
Büzülme Genleşme
Kronik Akut
Eksiklik Taşkınlık
Ay Güneş
Gece Gündüz
HER ŞEY KUTUPLUDUR VE KARŞITTIR
Her şeyin birbirinden ayrılamaz iki karşıt kutbu vardır. "Yin" kutbu ve "Yang" kutbu. Nerede ki yin ve yang kutuplaşması olur, orada hareket doğar. "Bir" durumundan "İkircillik" durumu doğmuştur. Böylece; doğurma süreci tetiklenir ve sürer gider.
KUTUPLAR CUZİ ORANDA DA OLSA KARŞITINI KENDİ İÇİNDE BULUNDURUR
Gecenin içinde aydınlık ve sıcağın; gündüzün içinde de soğuk ve gölge bölgelerin bulunması; dişi görünümün içinde erkek, erkek görünümün içinde dişi olması; her sorunun, çözümü; sevginin, nefreti; eylemsizliğin, eylemi; savunmanın, saldırıyı barındırması gibi. Tai-chi veya yin-yang işaretinin içindeki küçük karşıt renkli daireler bu özelliği anlatır.
BAĞIMLILIK İLİŞKİSİ
Oluşumlar, karşıtı olmadan açıklanamazlar. Karşıtların biri, diğerinden bağımsız olamaz. Gündüz olmadan, gece; gece olmadan, gündüz açıklanamaz. Gece olmadığı sürece, gündüz de yoktur. Kutuplar birbirinden bağımsız ele alınamazlar. Bu durumda beden ve psikoloji ayrı ayrı incelenemez. Organların kendisi yin, işlevi ise yangdır. Böbrek, organ haliyle yindir. Böbrekten kaynaklanan bir rahatsızlık, korkularımızı harekete geçirir, soğuk ve değişken yapıdadır. Korkuların bedende dışa çıkan mizacı, yang özelliği taşır ve bu tür mizaçlar günümüzde psikoloji altında incelenir. Bütün ve parçanın bir aradalığı gereği, Doğu Tıbbı, bedeni ve mizacı ayrı ayrı ele almanın gereksizliğine varır.
DÖNÜŞEBİLİRLİK
Karşıtlar, birbirine dönüşebilen yapıdadır. Dönüşüm aşamalarla, kendi sürecine bağlı olarak gerçekleşir. Her sürecin bir haddi vardır. Dönüşüm, uyum içinde veya uyumsuz gerçekleşebilir. Uyum, yin ve yang'in göreceli olarak kararlı seviyelerde olmasıdır. Uyumsuzluk ise yin ve yang'in göreceli kararlılık durumundan uzaklaşmasıdır. Denge hiçbir zaman gerçekleşmez. Kararlılık arayışı hep vardır ve devinim süreklidir. Akupunkturda sağlıklı beden, yin ve yang'in uyum hali; hastalık ise uyumsuz olması halidir. Gündüzden (yang), geceye (yin); geceden, gündüze geçiş akşam ve sabah ara aşamalarıyla uyumlu geçişe; ani fırtınaların kopması, deprem, ani beliren hastalıklar, patlamalar vb. gibi durumlar, uyumsuzlukla gerçekleşen geçişe örnek verilebilir. Veya soluk ilişkisi; hava içeri çekilir, kullanılır ve atıkların bir kısmı soluk vermeyle geri dışarı atılır ve tekrar soluk alma zorunluluğu doğar. Bizi buna zorlayan, canlının sürekli bir döngü içinde hep kendini yenileyen, geliştiren koca bir sistem olmasıdır.
ÜRETEN-TÜKETEN VEYA DESTEKLEYEN - DENETLEYEN İLİŞKİSİ
Yanan bir muma bakalım. Yanmakta olan ip ve parafin, alevi besler. Alevin ısısı ise bu ikiliyi tüketir. Sonunda fitil veya mum bittiğinde, alev de tükenecektir. Mum, fitil ve alev ışık ve ısı olarak ortamın enerjisine geçiş yapar.
KARŞITLAR KENDİ İÇERLERİNDE ALT KARŞITLAR BARINDIRIRLAR
Her Yin ve her Yang tekrar tekrar, kendi alt Yin ve Yang'larına bölünebilirler. Örneğin sıcaklığı ele alalım. Sıcaklık olgusu, sıcak (yang) ve soğuk (yin) olarak ayrılabilir. Aynı biçimde sıcak; tekrar, çok sıcak (yang) ve az sıcak (yin)olarak bölünür ve böyle devam eder. Son derece basit bir yapı, son derece karmaşık yapının ayrılmaz parçasıdır. Bütün ve onun parçaları, birbirinden bağımsız olarak ayrı ayrı açıklanamaz. Basit yapıyla, karmaşık yapı; Yin ve Yang'ın temel ilkelerine sürekli uyar
Başa Dön
12 Temmuz Türk Dil Bayramı Kutlu Olsun
Dilimizin yapısını bozmayan yabancı sözcükler dışında kalan yabancı sözcükler yerine öz Türkçe sözcükler kullanmaya özen göstermeliyiz. Dilde de ırkçı olmamak lazım.
Mesaj ya da ileti kaynağından hedefe kodlanılarak gönderilen bilgidir. El hareketleri ya da kullandığımız sözcükler kodlamaya örnek verilebilir İletimizin sağlıklı iletilebilmesi için hedefin anladığı kodları kullanmak zorundayız. Aksi halde hedef ne dediğimizi anlamaz. İletişim sağlanamaz.
Dil Kutsal mıdır?
Örneğin Arapça kutsal mıdır değil midir?
Bu sorunun yanıtını bilmediğimizi var sayalım. Kutsalın tanımını biliyorsak, bu sorunun yanıtını kolaylıkla verebiliriz.
Kutsallık bir şeyin ( insan, hayvan v.s. ) bir şeyi ( insanı, hayvanı v.s. ) acıdan, sıkıntıdan kurtarma özelliği olmakta.
Ölmek üzere olan bir hayvana yiyecek ve su veren kişi kutsallık özelliğine sahip olduğundan kutsaldır. O zaman kutsal, kutsallık özelliğine, bir şeyi acıdan sıkıntıdan kurtarma özelliğine sahip olan demektir.
Şimdi yanıtı verebiliriz. Bizi rezilce ve şeytani yaşamın acılarından kurtaran Arapça mıdır yoksa özgünü Arapça yazılmış olan Kur'an mıdır? FLA
Başa Dön
Önce Deveni Bağla Sonra Allah'a Havale Et.
Şifa Allah'tandır ama
Yardım eder mi Allah,
Devesini bağlamayana.
Armut piş, ağzıma düş.
Yok öyle bedava iş.
Hem düzgün iş yapma,
Hem de kurtul duayla.
Tevekkül Hz.Allah'a verilen vekalet.
Deveni bağlamadıktan sonra,
İstediğin kadar dua et.
Yardım eder mi sana,
Sahib-i Rahmet.
FLA
İşimizi avukata gördürmek için ona vekalet veririz. Tevekkül de Hz.Allah'a verilen vekalettir.
FLA
Tevekkül ile ilgili bir başka yazım.
Tevekkül kulun üstüne düşeni yaptıktan sonra, sonucu Allah'a bırakmasıdır. Buna güzel bir örnek olarak deve bağlama olayı anlatılır. Adamın biri, Peygamberimize, '' Deve mi Allah'a havale ettim '' demiş.'' Bu kısım ümide aittir. Peygamberimiz de o kişiye: '' Deveni bağladın mı? '' sorusunu sormuş. Bu kısım da endişe ve dolayısıyla önlem alma kısmıdır. Hayır yanıtını alan Peygamberimiz, '' Önce deveni bağla sonra Allah'a havale et '' demiş. Endişe yani vesvese ya da karamsarlıkla ilgili olarak bir paylaşımda bulunmak istiyorum. Beyinbilimci Dr. Zafer Akın'a göre bilimciler vesvese salgılayan bir hormon bulmuş. Bu buluş Kur'an'daki Nass suresinin doğruluğunu kanıtlar niteliktedir. Surede ''Cinden ya da insandan olsun vesvesecinin şerrinden sana ( Allah'a ) sığınırım''' bölümü var.
Ek bilgi olarak paniğe yer vermeyecek bir dozda endişe ya da vesvese, önlem almamızı sağlayacağından yararlıdır.
Ben duaya değil çabasız yapılan duaya karşıyım.'' Duanız olmasa Rabbim sizi ne yapsın.'' ayeti varken duya karşı olmam söz konusu olamaz.
Sonuç olarak bilimin de kanıtladığı gibi vesvese ( karamsarlık ) gerçeğine karşı Hz.Allah'ımızın rızasına uygun önlem almalı ve Felak ile Nass surelerini okumalıyız, bence.
20.Ocak 2016
FLA
Not: Tevekkül genel olarak birine vekâlet verme yani işini birine yaptırma demek. Hukukta avukata vekâlet vererek işimizi yaptırırız. Elbetteki avukatın bizden istediği belgeleri v.s. leri yerine getirmemiz gerekir. İşte Hz.Allah'ı vekil olarak belirlediğimiz zaman da O'nun rızasına uygun olarak üstümüze düşeni yapmalıyız.
Şimdi yanlızca dua ederek ve aklımızı çalıştırıp gerekli önlemleri almayarak devemizin çalınmamasını sağlayabilir miyiz?
Sabır dualı, çabalı bekleyiş.
Sabırla hallolur her iş, eriş.
FLA
Tevekkül ile ilgili bir bağlantı
İşimizi avukata gördürmek için ona vekalet veririz. Tevekkül de Hz.Allah'a verilen vekalettir.
FLA
Tevekkül TDV
Başa Dön
TOLSTOY
Ömrünün son günlerini Istanbulda geçirmek isteyen ve vasiyetinde mezarına haç konulmasını istemeyen, Istanbul'a gelirken Bulgaristan'da bir tren garında ölen Rus edebiyatının dev ismi Tolstoy’un son fotoğrafı ve hayatı sorgulatacak ders niteliğinde 17 sözü:
1. Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.
2. Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın.
3. Bozuk para insanın cebini deler, bozuk insan da kalbini. Bu yüzden harcayın ikisini de gitsin.
4. İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir.
5. Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder ama, hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama, hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
6. Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu hiçbir şey kaybettirmez.
7. Ne diye şeytana kızarsın? Bir iyilik yap da, o sana kızsın.
8. Bil ki, yaşadıklarınla değil yaşattıklarınla anılırsın. Ve Unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.
9. Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir.
10. En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.
11. Bir insan acı duyuyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyuyorsa insandır.
12. İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil, sarsılmaz duruştadır.
13. Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.
14. İnsanların çoğu onu yapıyor diye yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz.
15. Kimse, kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir, bilmelisin. Küçümsediğin her şey için gün gelir, önemsediğin bir bedel ödersin.
16. Birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma, önce senin ellerin kirlenecek.
17. Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor.
Alıntı.. Musa Öztürk DÜNYA UYGARLIKLARI
Başa Dön
Türki Cumhuriyetler
Türki Cumhuriyetlerde Sovyetlerin etkisiyle dincilik ve onun bir sonucu olarak da batı sömürgeciliğine kölelik var olmadı. Parantez içinde ben sosyal devlet işlevlerinin demokratik ortamda yürütüldüğü Sosyal Demokrasi yandaşıyım. Yakın geçmişte Soros'un desteklediği turuncu devrimlerin biri de Türkistan'da gerçekleştirilmeye çalışıldı. Devrim girişiminin lideri olan kadın Türkistan'lılara ben sizin ananızım diyordu. Getireceği düzende dincilik ve sömürülme olacaktı. Aklıma "Ben sizin bacınızım" diyen Çiller geldi. Babalar, analar ve bacılar bizi batı kucağına attılar. Sosyal Demokratik bir Türk birliğine bir Türk olarak ben de arzu duymaktayım. Saygılar ve sevgiler olsun. Başa Dön
Önemli Dini Notlar U-Ü
Uğursuzluk
Birilerini uğursuz ilan edip onlara tuzak kuranlara ilgili ayetler.
Neml 47'ye göre asıl uğursuzluk insanların hataları sonucu başlarına gelen felaketler olmakta. Neml 47'deki başınıza gelenler Allah katındandır, kısmı, ettiğiniz kötülüklerin karşılığını görüyorsunuz anlamında bence.
İlgili olabilecek ayetler,
Her Toplum Hak Ettiği Üzere Yaşar
Selamlar! Ülkemizde yaşanan olaylara Kur’an’ın akıl penceresinden bakalım; YÛNUS-100, Yaşar Nuri Öztürk: Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
Hatırı sayılır bir bölümün aklını işletmediği, haksız üç kuruşluk çıkarlar için bozuk gidişi desteklediği herkesçe bilinen bir gerçek. Peki Allah pisliği, belayı nasıl yağdırıyor? İşte cevap olabilecek bir ayet;
İSRÂ-16 Yaşar Nuri Öztürk: Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.
Rad, 11 Yaşar Nuri Öztürk : Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz.
Saygılar ve sevgiler.
FLA
Not: Demek ki toplum olarak mahvolmayı hak edecek bir şeyler yapmışız.
Allah Zulme Niye Ses Çıkarmıyor? ve Bu Dünyayı Niye Yarattı?
O Hep Bir İş ve Oluştadır.
Etme bulma dünyası atasözünün kaynağı olabilecek bir ayet.
Gayet net yani oldukça açık ve anlaşılır.
Kötülük yapan onunla cezalandırılır.
Ne ekersen onu biçersin.
Gün gelir kurbanı olursun işlediğin vahşi cinayetin.
O hep bir iş ve oluştadır.
Zalimden kıygının öcünü almaktadır.
Geçmiş yaşamın vahşi zalimi.
Bu yaşamın küçük garibi.
Dikkat! “Kötülük yapan onunla cezalandırılır.” diyor ayet.
Gayet açık gayet net.
İşlediğin zulmü, bir başka zalim.
Üzerinde işliyor, bu böyle daim.
4.07.2018
F.L.A.
Nisa, 123..
Yaşar Nuri Öztürk: İş ne sizin kuruntularınızla/hurafelerinizle/anlamını bilmeden okuyuşlarınızla ne de Ehlikitap'ın kuruntuları/hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşlarıyla çözülür. Kötülük yapan onunla cezalandırılır. Ve böyle biri, kendisi için Allah dışında ne bir dost bulur ne de bir yardımcı.
Rahman, 29.
Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iş ve oluştadır.
Enam, 160,
Yaşar Nuri Öztürk: Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Fatih Lütfü Aydın
Uğursuzlukla ilgili bir başka ayet.
A'râf-suresi, 131 04.07.2018
Neml, 45-53
Uğursuzluk
Başa Dön
Ulul Elbab
Ulul elbab akıl ve gönil sahipleri demek. Bu elbab bende lobu çağrıştırdı. Bilindiği üzere lob iri et parçası demek. Beyin lobları sözü tıpta yer alır. Beyinde de düşünce dolayısıyla akıl bulunur ve duygular da yaşanır. O zaman Ulul Elbab aklını ve duygularını dengeli bir biçimde kullanan kişi olabilir.
Hayatta edindiğim en önemli deneyim, ne yaparsak yapalım sonuçta bir duygu yaşıyoruz. Yeni bir şey alırken ya da yeni bir beraberliğe adım atarken sonuçta yaşanan şey bir duygudur.
Ek bilgi olarak duygular tanımlanamaz ancak yaşayarak anlaşılabilirler.
Diyalektik gereği duyguların da haksızlık içeren ve içermeyen olmak üzere ikiye ayrılması söz konusu. Uyuşturucu aldığımızda çok güzel duygular yaşarız ama bedenimize ve ruhumuza haksızlık ettiğimizden korkuç azap duygularını da yaşarız.
Sonuç olarak aklın dizginiyle haksızlık içermeyen duyguları yaşamalıyız.
Konuyla ilgili eski bir yazım aşağıdadır.
Selamlar! Beynimiz düşünsel, duyuşsal ve bedensel olmak üzere 3 tür eylem yürütür. 1. IQ Intelligence ( Zekâ ) Quotient ( Bölüm ), Düşünsel Bölüm, Düşünsel Eylemlerin Yürütüldüğü Bölüm 2. EQ Emotional (Duyuşsal ) Quotient (Bölüm ) a) Duygusal ya da duyuşsal Eylemler’ in Yürütüldüğü Bölüm b) Hareketlerin ve Hücresel Eylemlerin Yürütüldüğü Bölüm Psikiyatrist ( Beyinbilimci ) Doç.Dr.Nusret Kaya’ ya göre IQ’ ya zekâ katsayısı denebilir ama EQ’ ya duygusal zekâ denemez. Nedenine gelince EQ beynin duygusal ya da duyuşsal eylemlerinin yürütüldüğü kısmı olup zekâ, düşünce, akıl türünden eylemleri içermez. Bir öneri olarak IQ için Düşünsel Bölüm Katsayısı ( DüBK ) ve EQ için de Duyuşsal Bölüm Katsayısı ( DuBK ) tanımlamaları yapılabilir. Psikiyatrist ( Beyinbilimci ) Doç.Dr.Nusret Kaya beyni anlatmak için ceviz örneğini vermiş. Örnekte cevizin kabuğu kafatasını, zarı düşünsel bölümü ve cevizin yenen kısmı da beyin hücrelerinin % 72 sini kullanan duygusal bölümü simgelemekte. Beynin düşünsel bölümüne yani Tıp Bilimi’ndeki karşılığıyla Korteks’e üst beyin, duygusal bölümüne de alt beyin adını vermiş. Halk arasında beynin düşünsel eylemlerinin yürütüldüğü üst beyne, beyin; duygusal eylemlerinin yürütüldüğü alt beyine ise kalp, yürek ya da gönül adı verilmiş. Düşünsel eylemler çok yoğun olduğunda beyin yorulduğu için üst beyine halk arasında beyin denmiş olabilir. Yine aynı şekilde duygusal eylemler deki yoğunluk ta kalbi hızlı hızlı attırdığından halk arasında alt beyine kalp denmiş olabilir. Kur’an’da ki ulûl elbâb : Gönül ve akıl sahipleri daha açıkçası duru, şeytanilikten arınmış akıl ve gönül sahipleridir. Bizlerin de duru akıl ve gönül sahiplerinden olmamız için; aklımızı, duygularımızı ve bedenimizi şeytanilikten arındırmamız gerekiyor. ALİ İMRAN-7 Yaşar Nuri Öztürk : Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez. Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlih(te’vîlihi), ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). Başa Dön
Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır
Kısa yolu bulunan yazıda Sümmani'nin bir şiiri var. O şiirden bir dörtlük..
Yoksulluk dediğin ömürler söker,
Katranı kaynatsan olur mu şeker,
Cinsi bozuk adam cinsine çeker,
Aslı kara demir mücevher olmaz..
Cinsine çeker derken üzüm üzüme baka baka kararır, demek istiyor bence.
Üzüm üzüme baka baka kararır darb-ı meselinin ( atasözünün ) kaynağı olabilecek ayet kısa yolu..
Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. Tevbe, 119
Tevbe, 119
Başa Dön
Önemli Dini Notlar V
Vahşi Kapitalizm ve Sopası Faşizm.
Üretip, sattığı ürünlerle insanlara vahşice zarar verdiği için herhalde kapitalizme vahşi kapitalizm deniyor.
Roma imparatorluğunda o zamanlar sanaayi olmadığı için büyük toprak sahipleri kendilerini daha doğrusu tarlalarını ve hayvanlarını tehlikede gördüğünde, faşist adı verilen 2 yönetici atarlarmış. Tabiiki bu yöneticiler tam bir terör estirerek, işkencelerle, hapislerle insanları korkutup, sindirirmiş. Korku nefreti doğurduğu için herhalde büyük ölçüde nefret içeren beyin sinyallerine maruz kalıyorlardı. Bu durumda da hastalıklarla boğuşuyorlardı, herhalde.
FLA
https://www.antoloji.com/siddet-sevginin-dusmani-siiri/
Bima Kesebet
Rum, 41.Zaheral fesadü fil berri vel bahri bima kesebet eydin nasi li yüzikahüm ba'dallezı amilu leallehüm yarciun
Rum, 41.İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler.
Kur'an derki "...bima kesebet.."
Yaptıklarımız ( kazanmış olduklarımız ) yüzünden,
Cezamızı çekeceğiz, elbet.
Doğru kullansaydık oyları,
Bir süre sonra,
Çekmekten kurtulurduk, ooy ooyları.
FLA
Başa Dön
Veliler Hak Çocukları Sözü Üzerine
Selamlar! Az önce Mesnevi'de "Veliler Hak çocukları" yazıyor ve bu şirktir yazısını okudum. Gönderiyi bulamadığım için yorumumu buraya yazıyorum.
Bir sözün tevilini yani o kelime ile aslında ne denmek istendiğini iyi anlamak lazım. Bilindiği üzere kelimelerin bir gerçek, bir de değişmeceli ( mecazi ) anlamları vardır. Değişmeceli anlam bir kelimenin kendi anlamı dışında ki anlamıdır.
Örneğin çok cesur kişiye aslan denir. Gerçek anlamı bildiğimiz o yırtıcı hayvandır. Mevlana’nın Mesnevi’sinin 3. Cilt 79. Beyitinde, “Oğul, veliler Hak çocuklarıdır.” Cümlesi geçer. Bunu değişmeceli anlamıyla düşündüğümüzde “veliler tıpkı bir çocuk temizliği ve saflığıyla Allah’ı sever ve O’na itaat eder” o yüzden böyle söylenmiş olabilir, şeklinde bir sonuç çıkarabiliriz. Doğrusunu Hz.Allah bilir. F.L.A.
Başa Dön
Veren El Alan Elden Üstündür
Aşağıdaki Kadın Erkek Eşitliği yazımda yer alan geçimi üstlenmeyi genel anlamıyla ekonomik ve teknolojik güce sahip olma olarak düşünürsek, bu güce sahip olan ( veren el olan ) kişi üstündür. Müslüman olmayan Putin Kur'an kaynaklı bu ata sözümüzü hayata geçirerek üstünlük sağlamıştır. Örneğin bolca buğday üretip stoklayarak tahıla gereksinim duyan ülkelere karşı eline bir koz geçirmiş bulunmakta.
Yani buğday isteyen Putin'in isteklerine boyun eğmek zorunda.
Demek ki saygınlık, itibar ya da adam yerine konma ekonomik ve teknolojik güçle olanaklı bir durum olmakta
Kadin ve Erkek Esitligi
Aslında bunlar gündem saptırma da olsa bu konuda bir şeyler yazmak istiyorum. İnsanlar yaratılışta ve haklarda eşittir. Sonra bu eşitlik aşağıdaki 3 nedenle bozulur.
1. Takva. *
HUCURÂT-13
Yaşar Nuri Öztürk: Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
2. Bilgi.
Bilenle bilmeyen bir olur mu?
ZUMER-9
Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki:"Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır."
Bilgiyle böbürlenmeme.
YÛSUF-76
Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.
3. Geçimi üstlenme.
NİSÂ-34
Yaşar Nuri Öztürk: Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.
Not: Yukarıda ki ayette erkekleri kadınlardan denmiyor, "insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır" deniyor. O zaman ki koyu ataerkil toplumda geçim yükümlülüğü erkekte idi bu durum erkeğin değil geçimi üstlenenin üstün olduğunu gösterir, bence. İşte yukarıda ki 3 nedenle eşitlik bozulur ama bu durum üstün olana zayıf olanı ezme hakkını vermez. Çalışan kadınların gebeliği ve emzirme durumu zaten pozitif ayrımcılık olarak ücretli izin şeklinde düzenlenmektedir.
Kadın ve erkek zaten insan oldukları için doğal olarak eşittirler ( hayattaki uygulamalar böyle olmasa da ).
Saygılar ve Sevgiler 25.11.2014
Not: Ayrımcılık aslında olumsuz ( negatif ) bir durumdur ama ayrımcılık ya da adam kayırma zor durumda olana yapılırsa bu olumlu ( pozitif ) ayrımcılık olur. Örneğin otobüste vs. de 2 kadından hamile olana yer verildiğinde bu adam kayırma olur ve olumsuz bir durumdur. Kadının zor durumda ( hamile ) olması ayrımcılığı olumluya çevirir.
*TAKVA (İTTİKÂ)
Bir şeyi korumak, zarar verecek şeylerden sakınmak, bir şeyi başka bir şeyle tehlikelere karşı korumaya almak anlamındaki "vikâye" kökünden gelen ittikâ; sözlükte; kuvvetli bir himayeye girerek korunmak, sakınmak, kendini muhafaza altına almak, bunun gereği olarak korkmak ve çekinmek demektir. İttikânın isim şekline takva denir. Din ıstılahında ittika ve takva; imân edip emir ve yasaklarına uyarak, Allah'a karşı gelmekten sakınmak, dünya veya âhirette insana zarar verecek, ilâhî azaba sebep olabilecek inanç söz, fiil ve davranışlardan ve her türlü günahtan sakınmak anlamına gelir. Takva sahibine muttaki denir. (bk. Muttaki) Kur'ân, baştan sona kadar takva-ittikâ kavramı ile örülmüş, çeşitli formlarda 250 defa kullanılmıştır. 54 defa (ittekullah'a) şeklinde Allah'a karşı gelmekten sakınılması emredilmiştir. Peygamberler de ümmetlerine hep takvayı tavsiye etmişlerdir (Âl-i İmrân, 3/138). Kur'ân'da ittikâ kavramı; îmân (Şu'arâ, 26/11), tevbe (Mâide, 5/65), itâat (Nahl, 16/52), ma'siyetleri terk etmek (Bakara, 2/189), korkmak (haşyet) (Hac, 22/1), ibâdet etmek (Nahl, 16/2) ve ihlas (Tevbe, 9/108. Hac, 22/37) anlamlarında kullanılmıştır. Takvanın üç mertebesi vardır; 1- Şirk, küfür ve nifaktan korunarak îmana sarılmak. (Fetih, 48/26) Kelime-i tevhid, (Lâilâhe illallah=Allah'tan başka ilâh yoktur cümlesi) kelime-i takvadır (Tirmizî, Tefsîr, 48). 2- Büyük günahları işlemekten, küçük günahlarda ısrar etmekten kendini alıkoymak ve dini görevleri, farzları yerine getirmek (A'râf, 7/96). 3- Kalbi, Hak'tan meşgul edecek her şeyden temizleyip bütün varlığı ile Allah'a yönelmektir (Âl-i İmrân, 3/102). İttikâ ve takva kavramının kapsamına îmân, ihsân, ihlas, ibâdet, itâat, sâlih amel, birr ve adalet gibi övme ifade eden bütün kavramlar girmektedir. Yani takva kavramı, bu kavramların ifade ettiği bütün anlamları içermektedir. Takva-ittikâ kavram adalet ve zulmün zıddıdır (Mâide, 5/2, 8; Bakara, 2/189, 237). "Takva, azıkların en hayırlısıdır." (Bakara, 2/197). (İ.K.)
Takva Şiiri
Başa Dön
Vicdan
Vicdanın Fransızcası, conscience morale yani ahlaki bilinç. Ahlaki değerlerin bilincinde olma. Bu değerlerden biri de acıma ( merhamet etme, kıyamama vs. ) dır. Hırsımıza yenik düşerek, bu bilinci yitirdiğimizde, şeytanın kölesi oluruz. Bu insan için rezilce bir yenilgidir.
FLA
Hakim, hakim,
Vijdan a:zabı var nitekim.
Vicdan a:zabı,
Bozar sinirleri, yani a:sabı.
FLA
FLA
https://www.google.com/search...
Başa Dön
Önemli Dini Notlar Z
Bakara 193 ayeti gereği tepki bir dinden, mezhepten ya da milletten olan kişilere değil zalimlere yöneltilmelidir.
Bakara 193
Herkesi sev ama,
Zulme sapanlar hariç.
Allah zalimi sev deyip de,
Kuluna Zulmeder mi hiç?
Libido'ya ulaşmamıza engel olacak kişilerle,
Aramıza olabildiğince,
Mesafe koymalıyız, bence.
Erkekliğin onda dokuzu kaçmakta,
Biri de görünmemekte.
İnsan kendini ve sevdiklerini,
Savunmalı elbette ama gerektiğinde.
FLA
Saygılar ve Sevgiler.
18.06.2012
BAKARA-193
Yaşar Nuri Öztürk: Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.
Not: Üzülme der Mevlana ve devam eder; Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı aksine teşekkür et ihanet edenlere sadakati öğrettikleri için...Minnet duy yalancılara doğrunun farkına varmanı sağladıkları için...Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin hissettirdikleri için.. Herkesi sev yaşamına bir anlam kattığı için..Hayat bu yüzden daha güzel siyahlar beyazı farkettirdiği için.....Kaynak: kaanil.blogcu.com...
Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 24.8.2014 22:27:00
Bakara 193 Şiiri
...................................
Deniz Gezmiş'in son sözleri,
"Yaşasın tam bağımsız Türkiye!...
Kahrolsun emperyalizm!
Yaşasın işçiler, köylüler!"
......................................
Atatürk'ümüzün Bağımsızlıkla ilgili Sözleri.
BAĞIMSIZLIK, TAM BAĞIMSIZLIK, EKONOMİK BAĞIMSIZLIK-ULUSAL BAĞIMSIZLIK
• Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. (1922)
• Biz bağımsızlık istiyoruz dediğimiz zaman, tam bağımsızlık istediğimizi herkesin anlaması gerekir. (1923)
• Bu günkü çabamızın amacı, tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın tamamı ise ancak ekonomik bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsız olmayınca, o devletin bütün yaşamsal kuruluşlarında bağımsızlık felç olmuştur. Çünkü devletin her organı, ancak parasal (mali) kuvvet ile yaşar. Mart 1922 TBMM.
• Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.
• Ben yapabilmek için mutlaka özgür bir ulusun çocuğu kalmalıyım. O halde, ya özgürlük ya ölüm!
• Ne kadar zengin ve gelişmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmak katından yüksek bir işleme uygun sayılamaz.
• Türkiye halkı asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı hayatın şartı kabul etmiş bir ulusun kahraman çocuklarıdır. Bu ulus bağımlı yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. ( 1922, İzmit) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 38) 18.02.1922 Claude Farrere ile Çay Ziyafetinde.
• Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlık ile mümkündür. (1922, Ankara) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. I, Ankara, 1997, s. 243)
• Bu millet, ekonomik bağımsızlığını elde ederse o kadar kuvvetli temel üzerinde yerleşmiş ve ilerlemeye başlamış olacaktır ve artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olmayacaktır. İşte düşmanlarımızın, hakiki düşmanlarımızın bir türlü rıza göstermedikleri budur. (1923, İzmir) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 114)
• Ulusumun bağımsızlığı yolunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun(1923) (Mustafa Kemal’den Atatürk’e, Kültür Bakanlığı Yayını Cilt I, s. 158)
• Temel ilke, Türk ulusunun haysiyetli ve onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık dünyası karşısında uşak olmak katından yüksek bir işleme yaraşmaz...
https://fatihltfaydin.tr.gg/Ataturk-Soz-ve-Demecleri.htm
........................................................................................................
https://forum.memurlar.net/konu/1946508/
Muhannet: mihnet eden yani sıkıntı veren demek olduğundan zalim yerine de kullanılır.
Zalim de bir şeyi konması gereken yere değil de başka bir yere koyan oluyor
Zalim zulmeden demek.
Emekçinin cebine konması gereken başka bir yere konduğunda bu durum zulūme örnek oluşturur.
Biri bir şeyi çok fazla yapıyorsa bu iş Arapçada mūbaalağa ( abartı ) kalıbıyla yazılır
Örneğin fırıncı ekmek yapma işini çok fazla yaptığından Arapçası hubbazdır.
Hubz, ekmek hubbaz da fırıncı oluyor.
Hubz, hubbaz ve mihnet ( sıkıntı verme) muhhannet oluyor.
FLA
Zalime Yaslanmamak.
www.facebook.com/photo/
Zaman Değişince Ahkam Değişir
Zaman değişince ahkâm yani Kur'an'ın yargı içeren ayetleri değişebilir. Bu da ancak sosyal alanda olabilir. Ruhsal alanda yani inanç esaslarında ve ibadette ve ayrıca doğa kanunlarında değişme olmaz.
Örnek
1. Allah bir tanedir. Ortağı yoktur.
2.Su 100 derecede kaynar.
Sosyal alandaki hacca atla, deveyle ya da herhangi bir binitle gidin ayeti elbetteki günümüze güncellenmiş yani otobüs, uçak vs. ile gidilir, olmuş. Sosyal alandaki uyarlamalar da Kur'an'ın özüne uygun olmalı yani haksızlık içermemelidir. F.L.A.
Cemil Kılıç hocamız, KIRMIZIKEDİ yayınevinde basılmış İslam Bu adlı kitabının Şeriat Allah'ın Kanunları mıdır? maddesinde Rad, 38 den ve bu ayetten ilham alınarak ( esinlenerek) belirlenmiş Mecelle'nin ana ilkesinden söz ediyor. Osmanlı'da medeni kanun olarak kullanılan Mecelle'nin amna ilkesi, "Ezmanın tegayyürü ile ahkâmın tegayyürü inkâr olunamaz " şeklindedir. Ezman: zaman, tegayyür: değişme, gayrı, öteki olma v.s., ahkâm Kur'an hükümleri, Kur'an'da yer alan yargılar. Hocamız bunu, "Zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkâr edilemez" diyerek çevirmiş, Allah razı olsun.
Rad, 38, Cemil Kılıç: Her zamanın bir hükmü vardır.
Rad, 38, Yaşar Nuri Öztürk: Her süre için bir yazı vardır.
Yinelemekte yarar var ...
Zaman değişince ahkâm yani Kur'an'ın yargı içeren ayetleri değişebilir. Bu da ancak sosyal alanda olabilir. Ruhsal alanda yani inanç esaslarında ve ibadette ve ayrıca doğa kanunlarında değişme olmaz.
Örnek
1. Allah bir tanedir. Ortağı yoktur.
2.Su 100 derecede kaynar.
Sosyal alandaki hacca atla, deveyle ya da herhangi bir binitle gidin ayeti elbetteki günümüze güncellenmiş yani otobüs, uçak vs. ile gidilir, olmuş. Sosyal alandaki uyarlamalar da Kur'an'ın özüne uygun olmalı yani haksızlık içermemelidir. F.L.A.
Ayrıca Merdan Yanardağ hocamız, ( Ondan da allah razı olsun) KIRMIZIKEDİ yayınevinde basılmış İçtihat Kapısı kitabında 23. sayfadan başlayarak çok önemli anahtar kavramlara yer vermiş.
Bunlardan biri akılcılık diğeri de nakilcilik.
Bu 2 görüşü Kur'an cetveli ile ölçelim.
1. Akılcılık. Allah bir çok ayette aklımızı işletmemizi emreder. (Yunus 100, allah aklını işletmeyenler pislik yağdırır.)
2. Nakilcilik. Biz atamızdan böyle gördük diyenlere, 170: Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!... diye yanıt verilir.
Bu nakilcilere geleneksel İslamcı da denilir. Atalar da insan olup, hata yapabileceüinden gelenekler Hakk sözüyle çatıştığında elbetteki Hakk zözünü esas almalıyız. Hakk rızasına uygun gelenekler de reddedilmemelidir.
Sonuç olarak içtihat kapısını* kapatmak, Rad, 38 ayetien karşı çıkmak demektir.
*İctihâd, (Arapça: اِجْتِهاد)İslam hukukçusunun sosyal hayatta şeriatın birincil kaynaklarında yer almayan sorunları çözmek amacıyla fıkıh usûlü prensiplerini kullanarak hükme varmak için zihinsel çaba harcamasına verilen Arapça terim.
Alıntı kısa yolu…
İçtihat
Bu durumda içtihat yorum elde etmek için ilgili kaynakları okumak, incelemek ve kafa yormak, çaba harcamak oluyor. Hakimin bir hüküm kanunda açıkça yer almadığında kanunları araştırıp, çabalayarak yorum yapmasına da içtihat denir. Ayrıca Kur'an'la ilgili benzer çabalara da içtihat denir. İçtihat kapısını kapamak, düşünmeyi, sorgulamayı, araştırmayı engellemek, demektir.
Mirasla ilgili yazımdan bir alıntı.
Miras hakkında, tarla, bahçe, mal (sığır, davar vs.) gibi varlıkların miras nedeniyle aşırı bölünmesi verimin düşmesine neden olup, geçimi üstlenen erkek için büyük bir ekonomik yıkıma sebebiyet vermesin, diye kızlara az pay emredilmiştir şeklinde yorumlar vardır. İkinci bir yorumda, ilkel toplumların geliştirilmesi amacıyla bazı ayetlerin tıpkı içki ile ilgili ayetlerde olduğu gibi derece derece, alıştıra alıştıra indirilmiş olduğudur.Ayrıca ayetin emir kipinde değil de öneri kipinde olması bu işin zamana bırakıldığının bir göstergesidir.Ruhsal alanla ilgili ahkâm yani Kur’an ayetleri değişmez ama miras gibi sosyal alana yönelik ayetler zaman değişince ahkâm değişir sözü gereği haksızlık içermeden zamana uydurulmalıdır.
12.03.2018 Fatih Lütfü Aydın.
Yaşar Nuri Öztürk
Nisa, 7. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından -onun azından da çoğundan da- farz kılınmış bir nasip olarak kadınlara da bir pay vardır
11. Allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar. İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır. Ölenin çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve borcundan arta kalanın altıda biridir. Babalarınız var, oğullarınız var. Siz bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Allah'tan bir buyruğu önemseyin. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
Bence Nisa 7'de geçen bir pay sayı olarak değil herhangi bir anlamında birdir. Örneğin, Bir adam geldi, tümcesinde anlam açık değil ama bir tane adam geldi deyince, bir sözcüğünün sayı olarak kullanıldığı anlaşılır. Tane eklenmezse herhangi bir adam anlamına gelebilir. F.L.A.
Yani Hz.Allah Nisa 7'de 1 tane pay erkeğe ve 1 tane pay da kadınlara demiyor. Kadınlara da bir pay verin diyor. Öyle olmasaydı Nisa 11'de 2 ye 1 sayı hesaplaması yapmazdı. Peki neden 1 tane pay erkeğe ve 1 tane pay da kadına dememiş?
Vahşi ataerkil bir topluma adaleti derece derece yaymak için olabilir. 11.08.2018 F.L.A.
Sonra zaman değişince sosyal alanla ilgili düzenleme yapılmış, zaten. Ayrıca 2 ye 1 oranı kız çocuk 1 tane ise söz konusu. F.L.A.
Not: Nisa, 7, Lir ricali nasıybüm* mimma terakel validani vel akrabune ve lin nisai nasıybüm mimma terakel validani vel akrabune mimma kalle minhü evkesür nasıybem mefruda
Nisa, 11 , Yusıykümüllahü fı evladiküm lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn fe in künne nisaen fevkasneteyni fe lehünne sülüsa ma terakv ve in kanet vahıdeten fe lene nısf ve li ebeveyhi li külli vahıdüm minhümes südüsü mimma terake in kane lehu veled fe il lem yekül lehu veledüv ve verisehu ebevahü fe li ümmihis sülüs fe in kane lehu ıhvetün fe li ümmihis südüs mim ba'di vesıyyetiy yusıy biha ev deyn abaüküm ve ebnaüküm la tedrune eyyühüm akrabü leküm nef'a ferıdatem minellah innellahe kane alımen hakıma
*Bizdeki nasip, pay demek, zaten Arapça'dan girmiş. Arapça 1 tane anlamına gelen vahid sözcüğü ayette yer almıyor. Demek ki herhangi bir anlamında bir, olmalı.
Başa Dön
|